Toplumun Yasalarına ve İlerleme Raylarına Bireysel Küfür

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Makaleleri kategorisinde social-sosyal tarafından oluşturulan Toplumun Yasalarına ve İlerleme Raylarına Bireysel Küfür başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,535 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Makaleleri
Konu Başlığı Toplumun Yasalarına ve İlerleme Raylarına Bireysel Küfür
Konbuyu başlatan social-sosyal
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ferdinand Bardamu

social-sosyal

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2012
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
...Tarih kötü tarafından ilerler
-Marx (Felsefenin Sefaleti)

...Madde, düşünceyi doğurur (Materyalizmin ilkelerinden..)

...Marx,Hegel'in diyalektiğini ayaklarının üstüne dikti ve ilerlemeyi sağlayan motoru ekonomik alanın içinde, üretim güçlerinin gelişmesinde, başka deyişle; insanların kullandıkları teknik ve üretim tarzında buldu
- R.Cantzen

...Sadece ilerleyen tekniğin değil, aynı şekilde dönemin öteki koşullarınında marksistlerin sınırlı zihinlerinde yansıması yüzünden; kapitalizm de onlar için ilerleme demektir .
-Gustav Landauer

...Üretimin olgunlaşmamış bir düzlemine ve olgunlaşmamış sınıfsal konumuna olgunlaşmamış teoriler tekabül ederç
-Engels


***

Günümüzde birey, canlı vücudunda bilinci olmayan bir hücre rolünü oynuyor.
Ölse bile pek bi şey olmaz vücuda, tekrar toparlanır elbet zihniyeti var..
Bu hücre, bedenin tükettiği besine karşı söz söyleme hakkı yoktur, o besinle ilgilenir.
Arada yorulur, vücudun direncini düşürür ama elbet vücut yeni ilaçlar bulur....
Toplumların özü de bunun içindir; bireyi yok etmek,gereksizleştirmek..
''eleman aranıyor'' ilanlarıyla, psiko-pedagojik destek(!) vs. ile.
Toplumun sistemi, üretim tarzı, altyapı-üstyapı ilişkisi ne kadar farklı olursa olsun , özünde değişmeyen bir şey vardır: ''bireysellik kalıntılarını yok etmek, aynılaştırmak, zaman-para-gelenek vb. kavramları altında hareket alanını kısıtlamak, cezalandırmak vs. vs.''
Parmenides'in suyun özünün değişmeyeceği örneği gibi...
Su buhar olur, buz olur ama hala özü H20 'dur

Peki nedir bunların nedeni?

İyi-kötü olmasına karışmayız, nedenine bakarız, bunun için türlü türlü bilimlerden yararlanırız ! -Bay sosyolog
İnsanların davranışlarını belirleyen etmen sınıfsal konumlarıdır! - Marksist sosyolog
Toplumsal olaylar, toplumsal olayların nedenidir, diğeri-diğerini etkiler, birey hiçtir! -İbni Haldun
Güneş batınca hayvanlar uyuyursa, insanlarda aynı davranışı göstermeli, oluum, toplum-doğa çok benziyor lan! - Pozivizmin babası

...

Tarihte sosyologlar, toplumu nasıl incelediklerini, hangilerinin daha bilimsel olup olmadıklarını tartıştılar...
Sartre'in deyimi ile , hikayenin başından değil - sonundan başladılar.
Hepsi bireyi yoksaydı toplum adı altında, toplumu oluşturan; değer(!), norm, kural, üretim tarzı, dil, siyasi birlikteliğin işlevlerini unuttular.
Toplumu yönlendiren yasalar aradılar, didiklediler; biri sosyalizm gelecek çünkü insan için temel şey üretim, bunun için eninde sonunda sosyalizm gelecek dedi.
Diğeri; insanın iyi üretmesi için güvenliğe, huzura ihtiyacı var bunun için devlet kutsaldır , zorunluluktur dedi ...
Beni, makineleştirdiler, bireyselliğimi fizyolojik ihtiyaçlarımla sınırlandırdılar, sosyologlar....
Bireye, ürettiği metaya göre değer verdiler ve bu verilen değerin toplumsal olduğunu yazdılar...
Tarihin zorunlu yasaları adı altında ; eylemlerimizi ilaçlarla,hapishanelerle,idam sehpalarıyla sınırlandırmaya çabaladılar.
Sovyetler zamanında , çağına uymayanları , zorunlu yasalara ayak uyduramayan bireyleri ''burjuva bilinçli'' damgasıyla Sibirya'ya yolladılar.
Amerika'da, bireylerin hırs-rekabetlerinin topluma yansıyacağı yalanından yola çıkarak buna karşı düşünen,hareket edenleri elektrikli sandalyeler eşliğinde geberttiler.
Davranışlarımıza ''olumsuz toplumsal sapma'' kavramı altında ''canavar''laştırdılar sosyologlar.
Hippileri bile bununla suçladılar oysa bugün Sokrates felsefenin-düşünce bakımından ilerlemenin ilk şehidi olarak anılır.
O zamanlarki yunan toplumunda o da sapmıştı, tanrılara karşı gelmişti, tanrıların raylarından çıkmıştı!

***
Günümüzde sistemi raydan çıkarmaya çalışan bireyler, sosyologlar tarafından diğerleri ile aynılaştırılıyor.
Algıda tamamlama misali, makineyi uyanlarla birlikte inceliyor ve ''deli'' sıfatını takıyor bizlere.
Sapmalarımızın nedenini ; kimisi devletin zor kullanmayışı kimisi koşulların kötülüğü kimisi ise tanrıların cezası olarak yorumluyor ve bunu ''genel'' adına buyuruyor.
Oysa ; ben; bu toplumla birlikte anılmak istemiyorum.
Evet! Onunla aynı dili konuşuyorum ama aynı düşü paylaşmıyorum.
Toplum, marx'ın ortaya attığı raylarda ilerleye dursun ben bu rayları yok etme uğraşındayım, marx bunu görmüyor.
Bireyin gücünü, varlığını, bilincini yok sayan toplumbilimine karşı küfrümün önsözüdür bu.

Dostça.
 

social-sosyal

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2012
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
dipnot(düzeltme):

Günümüzde sistemi raydan çıkarmaya çalışan bireyler, sosyologlar tarafından diğerleri ile aynılaştırılıyor.
Algıda tamamlama misali, makineye uyanlarla birlikte inceliyor ve ''deli'' sıfatını takıyor bizlere.
Makinenin bireylerin zihinlerine etkilerini yazarlar..
Oysa makineyi yaratan bizim usluluğumuzdur.!
Bu makinenin eskimişliğidir delirten der sosyologlar ama makineyi eskiten, yenileyen benim, bunu unuturlar.
Sapmalarımızın nedenini ; kimisi devletin zor kullanmayışı kimisi koşulların kötülüğü kimisi ise tanrıların cezası olarak yorumluyor ve bunu ''genel'' adına buyuruyor.
Oysa ; ben; bu toplumla birlikte anılmak istemiyorum.
Evet! Onunla aynı dili konuşuyorum ama aynı düşü paylaşmıyorum.
Toplum, marx'ın ortaya attığı raylarda ilerleye dursun ben bu rayları yok etme uğraşındayım, marx bunu görmüyor.
Bireyin gücünü, varlığını, bilincini yok sayan toplumbilimine karşı küfrümün önsözüdür bu.

Dostça.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bilimsel Sosyalistler toplum yasalarını var etmezler.Toplumun gelişim yasaları zaten vardırlar.Yapılan şey, bu yasaların neler olduğunu ortaya koymaktır.Çünkü insanlar, herhangi bir ideoloji sistemleştirilmeden çok çok daha önce (on binlerce yıl) zaten toplumsal bir yaşayış içindedirler.Toplumsal yaşayış, insanın insanla,insanın doğa ile ve toplumun doğa ile etkileşimi demektir. Bu etkileşim doğa yasaları ve toplumsal yasaların çerçevesinde gerçekleşir.İşte bu etkileşim içerisinde toplumlar değişmektedirler. O halde toplumlar neden değişmektedirler? Toplumsal değişimin itici gücü nedir? sorulan soru budur.

Canlı,cansız bütün şeyler, insanın kendisi de dahil, etrafı ile etkileşim içerisindedir.Canlıları göz önüne aldığımızda bunların birbirlerinden çok farklı düzeylerde bulundukları, birbirlerine göre farklı nitelikleri oldukları açıktır.İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği maddi dünya ile etkileşiminde salt edilgen değil, aynı zamanda etken oluşudur.Kısacası insan kendisini çevreleyen maddi dünyayı kendi gereksinimlerini karşılayacak biçimde değiştirmektedir.Bu ne demektir?İnsan tarım yaparak ihtiyacı olan ürünlerin kıtlığından görece kurtulabilmektedir.İnsan hayvanları ehlileştirerek onların çeşitli yönlerinden faydalanmaktadır.İnsan yaptığı araçlar,gereçlerle,aletlerle mesafeleri kısaltmakta,yeryüzünün dışına çıkabilmekte,canlıların genetik yapısını değiştirmekte,maddeyi enerjiye çevirebilmekte,atomun gücünden faydalanmaktadir vs.İnsan, insan olduğundan beri farklı düzeylerde, o zamanın gelişmişlik seviyesine paralel olarak çevresini etkilemiştir.Bu etkiye kısaca üretimdenir.İnsanların topluluk halinde yaşadıklarını biliyoruz.
İşte insan üretim faaliyetinde bulunurken, bunu toplumun bir üyesi olarak yapar.Yani insanın madde ile etkileşimi toplum vasıtası ile olur.

Burada artık bıkkınlık vermiş bir şeyi ifade etmek istiyorum.Sürekli olarak Marksizm'in (Bilimsel sosyalizm ve Marksim kelimelerini aynı anlamda kullanıyorum) insan bilincini yadsıdığı gibi bir laf dolaşır durur.Oysa ki diyalektik materyalizmde, gerek bilginin oluşum sürecinde insan bilincinin rolü, gerek ise insanın doğa üzerinde etken oluşu vurgusu vardır.Özellikle insan bilincinin maddi dünya üzerindeki etkinliği, diyalektik materyalizmin ayırıcı yönüdür. Bu felsefi görüşte bilincin yadsınmasının iması dahi söz konusu değidir.Bu noktaya ilişkin bir kaynak gösterilemez çünkü yoktur.Bu bir nevi karapropagandadır.Bu propagandanın etkili olmasında metafizik materyalizmin etkisi büyüktür.Çünkü metafizik materyalizmde bilincin de madde olduğu iddası vardır.Oysa bu iddayı en çok eleştirenler diyalektik materyalistlerdir.Felsefe ile pek ilgisi olmayan, hele ki materyalist öğretilerin farkından bir haber olan, Marks'ı ve Sosyalizmi öcü olarak gören ön yargılı bir çok kimse, materyalizm ifadesini gördüğü zaman kafasındaki şablonu yapıştırıverir "Materyalizm insan bilincini yadsır" der.İyi de hangi materyalizm?

Her ne ise, insanı neyin farklı kıldığından bahsediyorduk.Bunlardan en önemlisi üretimdir ve üretim insanın maddi dünya üzerindeki etkisidir.İnsanın ve toplumun kendisi de bu maddi dünyanın bir unsuru olduğundan(Marksizm'in madde/maddi olan tanımını hatırlayın), bu etki aynı zamanda insanın topluma etkisidir.Toplum da aynı şekilde insan üzerinde etkilidir.Marksizm'e göre, insan ve toplum arasındaki etkileşmede baskın olan toplumdur. NEDEN?
Çünkü insanı hayvandan ayıran üretim haricindeki diğer temel unsurlar, alet kullanma ve konuşmadır.Alet, insanın maddi doğayı etkileme sürecinde (üretim süreci) ona yardımcı olan bir öğedir.Yani insan üretim sürecinde madde ile direkt ilişkide bulunmaktan ziyade, onunla alet kullanarak etkileşimde bulunur.Hayvanlar ise direkt olarak, yani dolaysız olarak bu etkileşimi gerçekleştirirler.Bazı hayvaların alet kullandıklarına şahit olsak da bu durum çok nadirdir ve hayvanların topluluk olarak sahip oldukları bir özellik değildir.Dikkat edeceğiniz gibi, aletlerin kendileri de toplumsal birikimin ürünüdürler.Bugün otomobil kullanıyorsak, bunu insanın zaman içerisinde nesilden nesile aktamış olduğu toplumsal bilgi neticesinde yapabiliyoruz.Belirli bir icad söz konusu olduğunda aklımıza mucit olan belirli isimler gelebilir; ancak söz konusu mucidin icadını ortaya koyarken hareket noktası, kısaca sahip olduğu bilgi toplumsaldır.Alet, toplumsal bilginin vücut bulmuş halidir.Birikimin önceki kuşaklardan sonrakilere aktarılışının bir ürünüdür.Başka değişle alet de üretilmiştir.

Konuşmayı ele alırsanız da varacağınız yer bu olgunun toplumsallığıdır.Konuşma, bireyin toplumun diğer bireyleri ile iletişim kurma yoludur.Konuşma, toplum tarafından oluşturulmuş kavramların aktarımıdır.İnsanlar kavramlar ile düşünür.Kavramlar maddenin belirli niteliklerinin soyutlanmasıdır.Yani konuşma, insan toplumunun madde ile etkileşim sürecinde toplumsal olarak ortaya koyduğu kavramların nesilden nesile iletilmesidir. Marksizm, konuşmanın üretim sürecinde birlikte hareket eden insanın, birbirine uyum sağlama zorunluluğu neticesinde ortaya çıktığını belirtir.Konuşma, insan üzerinde maddi dünyadan gelen diğer uyaranlar gibi etki etkilidir.NASIL YANİ? Pavlov'u hatırlarsınız, koşullu tepke (şartlı refleks) deneyini gerçekleştiren kişidir.Canlılar çevrelerinden gelen etkiye yahut uyarana tepki verirler.Tepke ikiye ayrılır.Koşulsuz ve koşullu.Örneğin bitkiler güneş ışığına doğru yönelirler, bu koşulsuz tepkedir.Yahut yemek yerken tükrük salgılanır, bu da koşulsuz tepkedir.Koşulsuz tepke, türün tek tek bireyleri tarafından öğrenilmez.türün her bireyinde kendiliğinden vardır.Koşullu tepke ise öğrenilerek edinilir.Pavlov'un deneyi şu.Yemek yendiğinde tükrük salgılanır.Bu koşulsuz tepkedir.Köpeğe yemek verilir ve köpek tükrük salgılar.Yemek verilmeden önce zil çalınır ve yemek verilir.Zil çalıp yemek verme işlemi tekrarlandığında ve daha sonra sadece zil çalındığında, yemek verilmese dahi köpek tükrük salgılar.İşte koşulsuz tepkeden hareketle koşullu tepke oluşturulmuştur.Benzer bir deney insan üzerinde yapılmıştır.Kişinin eline elektirik verilir, kişi elini çeker (koşulsuz tepke).Sonrasında zil çalınır elektirik verilir ve işlem tekrar edilir.Sadece zil çalınınca, elektirik verilmese de kişi elini çeker(koşullu tepke).Daha sonra "zil" kelimesi telaffuz edilerek elektirik verildiğinde ve işlem tekrarlandığında, elektirik verilmese de "zil" dendiğinde kişi elini çeker (koşullu tepke).Kelimeler de ki dilin bir unsurudur, insan üzerinde koşullu tepke yaratabilmektedir.Dil toplumsal bir ürün olarak, insan bilincinde koşullanmalar yaratmaktadır.Geçmişin kavramları dil aracılığı ile bireyin bilincinde koşullanmalar yaratmaktadır.

İşte tüm bunların ışığında Marks "İnsanların varlığını belirleyen şey, onların bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır." demiştir.Elbette benim burada yazdıklarım çok kısadır ve kapsamlı değildir.Diyalektik Materyalizmin gücü kendini pratikle,deneyle sınayarak oluşturmasından gelir.Bu nedenle bu ideoloji Bilimsel Sosyalizm olarak adlandırılmıştır. Bu konunun açılış mesajında hakkı ile eleştirilmediğinden,
Toplumu yönlendiren yasalar aradılar, didiklediler; biri sosyalizm gelecek çünkü insan için temel şey üretim, bunun için eninde sonunda sosyalizm gelecek dedi.
şeklinde basite indirgendiğinden bu yazıyı yazma gereği hissettim.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst