THE CEMAAT ve NEOCANLAR

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Gündem (Dünya\/Türkiye) kategorisinde asil tarafından oluşturulan THE CEMAAT ve NEOCANLAR başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 578 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Gündem (Dünya\/Türkiye)
Konu Başlığı THE CEMAAT ve NEOCANLAR
Konbuyu başlatan asil
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan asil

asil

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
522
Tepkime puanı
0
Puanları
0
'THE CEMAAT'İ ABD'Lİ NEOCONLAR HAZIRLADI
Prof. Dr. Hüseyin Hatemî'ye göre Neocon örgütü, Müslümanları birbirine düşürmek için yazdığı senaryoyu bir bir hayata geçiriyor. Gezi Parkı olayları fiyaskoyla neticelenince Reza Zarrab'la başlayan 17 Aralık operasyonunun gerçekleştirildiğini belirten Hatemî "Benim cebimden çıkan parayı çalıyorlar!"diyenler bilsin ki; bu İran'ın meşru parasıdır. Asıl bu parada gözü olan Neocon örgütüdür. Müslümanları birbirine düşürmek istiyorlar."diyor.

17 Aralık operasyonundan sonra hızla gelişen hükümet-cemaat çatışmasının kaynağı nedir?

DABBE’TÜL ARZ VE NEOCONLAR
Yeryüzünde insanlar, irade serbestisi verilerek imtihana tabi tutuldu. Hz. Adem’den sonra satma, yabancılaştırma, ırk, din, dil, cins ayrımı olmaksızın şerri seçen kaba güç sahibi gruplar, insanları ezebilmek için onları kendi değerlerine yabancılaştırdılar. Milli ve batıl tanrılar, ilahlar icat edildi. İnsanlar bu imtihanı hakkıyla veremedi. İslam ümmetinde sapma açısı git gide büyüdü. Kendilerini ve çevrelerini düzeltme girişiminde bulunmayanlar, eylemsizliklerinin cezasını bir zulüm örgütünün zulmüne katlanmak zorunda kalarak ödediler. 18. Yüzyılın ilk yarısında Dabbe’tül Arz örgütü, o zamanın emperyalizm merkezi olan Londra’da kuruldu. 20. Yüzyıl başında ve ortasında iki büyük dünya savaşı insanlığa çok büyük zarar verdi. Atom bombası ile Hiroşima’da büyük bir katliam yapıldı. Amerika dünyanın jandarmalığına soyunarak Dabbe’tül Arz’a hizmet ediyordu. Bu devirlerin ardından şimdi de Neocon ittifakı dediğimiz; Dabbe’tül arz örgütünün yeni bir oyunuyla karşı karşıyayız. Bu canavar önce Saddam’ı kullanıp İran’a saldırttı. Sonra 1. Körfez Savaşıyla sona giden süreci hazırladı. Ardından da bir on sene sonra Irak işgal edildi. Bu sırada da 1986’lı yılarda bilhassa Türkiye’deki menfaatlerini hesaplarına göre kullanabilmek için ‘The cemaat’ dediğimiz grubu hazırladılar.

Dabbetül Arz ve Neoconlar kimdir ? Cemaat üzerindeki etkileri nedir?

BİZ DE TÜRK NURCUYUZ DİYEN BİR GRUP YARATILDI

Onlar çok iyi hesap ve uzun vadeli planlar yaparlar. Fethullah Hoca 12 Eylül darbesinde mağdur olmuş birisiydi. Bediüzzaman’ın git gide Kürt Müslümanlar arasında manevi nüfuzu artıyordu. O dönem Milli istihbarat tarafından; “biz de Türk nurcuyuz” diyen bir grup yaratıldı. Kontrol altına almak için de Fethullah Hoca görevlendirildiyse de henüz Dabbe’tül Arz’ın ilgisini çeken biri değildi. Mit’in bilinçli veya bilinçsiz adamıydı. Örgüt; Adriyatik’ten Çin’e kadar masallarıyla Fethullah Hoca cemaatini örgütledi. Hoca Mit’in dolaylı olarak kullanmaya çalıştığı biri iken, birden bire Hocaefendi hazretleri olarak ortaya çıktı. Türkiye’de staj devrine başladı. Emperyalizmin güvenilir aracı olup olmadığının belirlenmesi için ona Türkî devletlerde okullar açmak gibi bazı görevler verildi. Neocon ittifakı papaya düşmandır. Türkiye’deki Katolik kilisesinin İstanbul’daki piskoposu Maroviç, Müslümanlara sempatiyle bakan biriydi. Maroviç’in iyi niyetle Fethullah Hocayı ikna edip neoconlardan izin almaksızın papayla görüşmesini temin etmesi, Dabbe’tül Arz örgütünü iyice kızdırdı. Hocayı harcamadılar ama askeri cemaate düşman ederek ve hakkında kaset çıkartarak onun bir daha Türkiye’ye dönememesi için kendi ipotekleri altına aldılar. 1998’de Fethullah Hoca stajında kötü not aldığı için Amerika’da sıkı gözetim altında tutulmasına karar verildi. Zaman içinde Hocanın ABD’deki notları iyi gitmeye başlayınca Başbakan’ı bertaraf etmeye karar verdiler. Çünkü onu stepne kabilinden yedekte tutamayacaklarını biliyorlardı. Bülent Arınç’ın milletvekillerine telkiniyle teskerenin vaad edildiği halde meclisten geçmemesi de bunun bir göstergesiydi. Bu yüzden Cumhuriyet mitinglerini başlattılar. Muvaffak olamayınca Neocon AK Parti’yi kapatma oyununu sahneye koydu.

Bazı çevreler Hakan Fidan’la neden uğraştı?

İSTEMEZÜKÇÜ CEMAAT HAKAN FİDAN’IN KELLESİNİ İSTEDİ

Askeri vesayet ulusalcılığa döner ama saptırılmış dindarların vesayeti kolay kolay toplumun üzerinden kaldırılamaz. Maalesef hükümet tehlikeyi fark edemiyordu. One mınute ve Mavi Marmara olayı Başbakan’ın indirilmesi kararını büsbütün güçlendirmişti. Bu arada Fethullah Hoca stajını bitirip ruhsat belgesini de alarak Neoconların yanında İslami bir lider olarak yerini aldı. Başbakan’a Suriye’ye girmesi için baskı yapıldı. Onu Şam Fatihi olmaya ikna etmek için de cemaat görevlendirildi. Ama Allah’ın lütfu olan Hakan Fidan bu oyunu sezdi ve Erdoğan’a işin iç boyutuyla tehlikesini anlattı. Bu yüzden Neoconlar ve cemaatin tepkisini üzerine çekti. ‘Şam’da dökülecek Türk kanı aranıyor’ anonsuna rağmen hükümet oyuna gelmedi. Bu sefer ‘istemezek’çü cemaat adamları Hakan Fidan’ın kellesini istedi ama başbakan onlara istediklerini vermedi. Kefenimle geldim sözünün alelade bir laf olmadığını gösterdi. 17 Aralık operasyonu önceden planlanarak ve istihbarat verilerek yapılmıştır.
İran, operasyonun neresinde?
PERS DEYİP TERS VURACAKLAR!
Önce’ Gezi olaylarından Tahrir meydanı yaratabilir miyiz’ düşüncesiyle hareket ettiler. Fakat Erdoğan’ı Mursi, Taksim’i de Tahrir Meydanı’na çeviremediler. Başbakan Kazlıçeşme’de Rabia deneyimi yaptı ve güçlü olduğunu görünce Taksim’i boşaltma direktifi verdi. Gezi parkı olayları fiyaskoyla neticelenince Reza Zarrab’la başlayan 17 Aralık operasyonu gerçekleştirildi. “Benim cebimden çıkan parayı çalıyorlar!”diyenler bilsinler ki; bu İran’ın meşru parasıdır. Asıl bu parada gözü olan Neocon örgütüdür. Müslümanları birbirine düşürmek istiyorlar. İran ve Türkiye’nin yakınlaşmasından korktukları için Yavuz Sultan Selim’in at üzerindeki resmiyle İran aleyhtarlığı yapıyorlar. Ben ‘Pers deyip ters vuracaklar’ diyorum. Asırlardır Türk İran dostluğunu bozamadılar. Bununla birlikte Başbakan’ın son İran seyahati mertliğinin göstergesidir. Var mı bunun başka bir izahı diyorum.

Sizce Cemaatin hedefi Erdoğan’sız bir AK Parti mi? AK Parti’siz bir Türkiye’mi?

BİR CİN YERLEŞSİN İSTİYORLARDI

Öncelikli hedefleri; AK Parti’nin içini tamamen Erdoğan’dan arıtılmış bir cemaat kadrosuyla doldurmaktı. Kabuk AKP olarak kalsın ama içi tamamen değişsin, yani boş kalan eve bir cin, ifrit yerleşsin ama ev gene dış görünüşüyle aynı evmiş gibi kalsın düşüncesindeydiler. Ama bunun mümkün olmadığı anlaşıldı ve kılıçlar çekilerek AK Parti karşıtlığı halini aldı. Bizim de çok dikkatli olmamız lazım. Cemaatin o saf, temiz halk tabakasını incitmememiz gerekiyor. Sadece onları uyandırmaya çalışmamız lazım. Hocaya da çok kötü sözler sarf edilirse o uyanmamış Müslümanların AK Parti’ye karşı büsbütün bilenmelerine yol açar.
Cemaat yerel seçimlerde oyunu CHP’den yana mı kullanacak?
BU BİR DENEME OLACAK
Başörtülü bir milletvekiline karşı; “bu hanıma haddini bildirin” diyen Ecevit’i nasıl desteklemişlerse, içlerindeki inanan kesime rağmen Cumhuriyet Halk Partisi’ni de destekleyeceklerini düşünüyorum. Bu da bir nevi deneme olacak. Bundan sonraki dönemde ne olacağı bilinmez.
Son yayınlanan bir ses kaydında Abdullah Öcalan’ın devre dışı bırakılarak silahlı mücadeleye başlanacağından bahsediliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz
?
ŞEVKET KAZAN VE 28 ŞUBAT

Daha önce de böyle bir tehlikeyi sezen Uğur Mumcu’da bu sebeple öldürüldü. Mumcu milliyetçi biriydi. Bu suikaste kurban gitmesine sebep; vefatından kısa bir süre önce Cumhuriyet Gazetesi’nde kaleme aldığı yazı oldu. ‘O denli cesaretli bir yazıyı ancak bir dayanağa güvenerek yazabilir ‘diye düşünmüş ve çok şaşırmıştım. Kısa bir süre sonra da suikasti haber aldığımda çok üzüldüm ve arkasına aldığı bir güçle yazmadığını anladım. Nitekim azarlanıp uyarılmış ve bu yazı yüzünden tehdit edilmiş. Hemen ardından da bu suikast İran hesabına yazıldı. Şevket Kazan mecliste İran’la ilgisi olmadığını söyleyince de 28 Şubat’ta Erbakan ve etraflarındakilere yaşatılanlar daha o zamandan karnelerine yazdırılmış oldu.

İçinde bulunduğumuz bu ortamda Türkiye de hukuk ve adalete güvenilebilir mi?

SAĞLAM BİR YAPIMIZ YOK

Hukuk devleti yapısını tam olarak kuramadık.1990’dan itibaren başlayan ve İskandinavya’dan başlayan bir ahlaksızlık virüsü Avrupa’ya yayılmaya devam ediyor ama onlar bazı tehlikeleri grip virüsü gibi atlatabiliyorlar. Bizim sağlam bir yapımız yok. AK Parti dönemine kadar, meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi de dâhil, şimdiki duruma kıyasla ilerleme kaydettiğimizi söyleyemezdik. Ama var olan muktesebâtımızı da gasp etmek istiyorlar. Elimizde eğik bükük de olsa, bazı darbelere maruz kalarak zedelenmiş de olsa bir demokrasi tası var ve içinde de bir miktar hukuk devleti çorbası bulunuyor. Şimdi çorbayla birlikte tası da gasp edip bize zehr-i zakkum sunmaya hazırlanıyorlar.

Erdoğan’ın paralel yapıyı tamamen tasfiye edebilmesi mümkün mü? Halk desteği bu gücün neresinde?

HALK DESTEĞİ ÇOK ÖNEMLİ

İran devrimine bu kadar hücum edildiği halde 35 yıldır yıkılmamasının sebebi; geniş bir halk desteğine dayanmasıdır. Bazı münakaşa ve müzakereleri bir kenara bırakıp tehlikeyi önlemeye çalışmalıyız. Türkler İstanbul’u kuşattığı sırada, Bizans’ın din adamları ve alimleri meleklerin cinsiyetini tartışıyorlardı sözü çok meşhurdur. Bu yüzden yersiz münakaşaları sonraya bırakmamız lazım.

Mit’e ait tırların durdurulması ve akabinde gerçekleşen İHH Baskını hakkında görüşleriniz nelerdir?

ZARARIN NERESİNDEN DÖNÜLÜRSE KARDIR

Tır meselesi oldukça karışık. Çünkü cemaat Suriye’de bazı canavar grupları destekledi. Nitekim Suriye hükümeti ısrarla bunu dile getiriyor. Ama cemaatin nihai isteği askerin doğrudan Şam’a girmesiydi. Allah’tan bu durum yaşanmadı. Yoksa Erdoğan çoktan devrilmiş olurdu. Saddam’a yaptıklarını Türkiye’de çok kısa sürede gerçekleştirirlerdi. Türkiye’yi harap edip göstermelik bir hükümet kurarlardı. Suriye’yi Suriyelilere bırakmak lazım. Nusayri, Alevi ve sünnî çatışmasına meydan verilmemeli. ‘Tencere dibin kara, senin ki benden kara’ tartışmasını bir kenara bırakmalıyız. Biz önce Erdoğan’ı vermemeye bakalım, Esed’i ondan sonra düşünürüz. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bize düşen; şahsî hesaplara ve ihtiraslara kapılmaksızın başbakan ve hükümeti desteklemektir.

Ariel Şaron öldüğünde Cemaat medyası Vefat etti ve çığır açan kelimelerini kullanarak çok tepki topladı. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

ŞAŞIRMADIM

İnançlı ve ahlaklı bir Musevi ya da Hristiyan için ‘vefat etti ‘denmesi gayet normaldir. Fakat kasap diye anılan Şaron, güçlünün temsilcisi olduğu için böyle bir ifade kullanmaları onlardan beklenen ve beni şaşırtmayan bir şey.

Balyoz ve Ergenekon davaları sizce tekrar görülmeli mi?

HALK DESTEĞİYLE ÜLKEYİ KURTARABİLİRİZ

Genel kanunla bu davalar baştan alınacak denmemeli. Olmadı baştan yapılırsa yargıya güveni iyice sarsar ve her davada şüphe uyandırır. Ben doğru bulmuyorum. Bu emperyalizmin bir oyunu olabilir. ‘Ders verdiğimiz, uslanmış askeri vesayet üyelerinden tekrar elverişli gördüklerimizi kurtarıp kucaklayabiliriz’ diye düşünüyor olabilirler. Tekrar belirtmek istiyorum ki; inşallah bu tehlikeli planlara karşı millet olarak halk desteğini sağlarsak, ülkeyi, Başbakan’ı, dolayısıyla hükümeti el birliğiyle kurtarabiliriz. Bunu yapmak bir görevdir.

PROF.DR.HÜSEYİN HATEMİ
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst