Söz uçar yazı kalır

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde mavimor tarafından oluşturulan Söz uçar yazı kalır başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 18,095 kez görüntülenmiş, 16 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Söz uçar yazı kalır
Konbuyu başlatan mavimor
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

mavimor

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,456
Tepkime puanı
3
Puanları
38
Yaş
44
Benim imza yazımın ta kendisidir:)

Bir konu üzerine bir insan ne kadar düşünürse düşünsün bunu yazıya dökmedikçe bir anlam taşımayacağını düşünüyorum. Bizim sitemizi kurarken de temel mantığımız buydu. Düşünce eleştiri ve paylaşım... Herkes düşüncelerini burada paylaşıma sunduğunda, düşünceleri uçup gitmeyecek kalıcı olacaktır. Akla düşenlerin belirli bir süre sonra en azından bir kısmını unutulacağını savunuyorum. Bu yüzden bu söz benim için anlamlıdır. Siz ne düşünüyorsunuz?
 

ziya

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Kas 2008
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Ynt: Söz uçar yazı kalır

mt ' Alıntı:
Benim imza yazımın ta kendisidir:)

Bir konu üzerine bir insan ne kadar düşünürse düşünsün bunu yazıya dökmedikçe bir anlam taşımayacağını düşünüyorum. Bizim sitemizi kurarken de temel mantığımız buydu. Düşünce eleştiri ve paylaşım... Herkes düşüncelerini burada paylaşıma sunduğunda, düşünceleri uçup gitmeyecek kalıcı olacaktır. Akla düşenlerin belirli bir süre sonra en azından bir kısmını unutulacağını savunuyorum. Bu yüzden bu söz benim için anlamlıdır. Siz ne düşünüyorsunuz?
Dediğin doğru ama öyle sözler vardır ki sonsuza dek unutulmaz. Yazı solar, kağıt yıpranır ama hakikat söz hep baki kalır.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Söz uçar yazı kalır

Söylenen yada yazılanın kültürel, sanatsal ve evrensel boyutu ile ilgilidir bence kalıcı olup olmayacağı. Öyle sözler vardır ki; örneğin atasözleri yazılı değil ama aynı kültür içerisinde evrensel boyutu anlamında (kültürel değişimleri de aşarak) dilden dile günümüze kadar kadar gelmiştir. Buna efsaneleri ve masallarıda örnek verebiliriz. Bunlar zamanla yazıya dökülmüş olsada kalıcı olmaları toplumlar tarafından sözle yaşatılmış olmasındandır. Öyle yazılarda vardır ki, okunduğu andan itibaren unutulmuştur. Bu anlamda kalıcılık düşünce ifadelerinin kişi ve toplumlar üzerindeki etkisi ile orantılıdır diye düşünüyorum.
 

darkcity

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Kas 2008
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
46
Ynt: Söz uçar yazı kalır

Söz dinleyeni etkiler.. Yazı okuyanı... Ne zaman ki dinlemesini bilen ve de okuyan bir toplum oluruz o zaman ülkece bir yerlere gelebiliriz...
 

dionysos

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Ara 2008
Mesajlar
25
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Söz uçar yazı kalır

İlkçağ Yunan felsefesinin üç büyük bilgesinden biri olan Sokrates, yaşamı boyunca yazı yazmamış. Bilgeliğin usta-çırak ilişkisi içinde, sözle, sözün de ötesinde çırağın uzun bir zaman sürecinde ustasının özünü görmesi yoluyla elde edilebileceğini savunmuş. Bu bağlamda Sokrates, bilginin erdemsizlerin eline geçebileceği kaygısıyla yazıya yönelmemiştir.
Buna karşılık Platon, o büyük ustasının yolundan gitmemiş, yazıyı kullanmış. Ancak o da yine aynı kaygıyla yapıtlarında oldukça yoğun biçimde sembollere başvurmuş, herkesin değil de sadece erdemlilerin anlayabileceği bir yazın biçimi kullanmıştır.
Platon'un öğrencisi Aristoteles ise, ele aldığı her konuyu öylesine açık biçimde yazmış ki; bilgi, erdemden pay almamış olanların kullanımına açılmış. İşte böyle başlamış batının çöküş süreci... Ortaçağ'da Aristoteles'in yapıtlarını herkesin okumasına izin verilmemiş. Çünkü korumak istiyorlarmış bilgeliği kötü niyetlilerden. Onlar ise duvarları yıkmışlar özgürlük ve eşitlik adına. Bilgeliği taşıyamaya gücü olmayan erdemsiz yönetimler doğmuş. Özgürlük ve eşitlik adına toplumları kör etmişler. Mutluluk vaatleriyle dünyayı sömürgeleştirmişler. Bu gidişe dur diyen bir çok filozof yetişmiş ise de, kimse onları dinlememiş. Bunun en üzücü örneğini Nietzsche'nin yapıtlarında görürüz. Onun bütün uyarılarına rağmen bilgili olduklarını sanan bilgisiz yönetimler, nihilizmi doğurmuştur. Nietzsche dayanamamış, delirmiş. Onun deliliği önünde saygıyla eğiliyorum.
 

MolocH

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
26 Ara 2008
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Söz uçar yazı kalır

Dionysos,çok güzel bir noktaya değinmişsin.Yalnız dikkatimi çeken tek bir şey oldu.Erdemliler erdemlerini paylaşmazsa erdemsizler nasıl erdem kazanabilir?
 

dionysos

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Ara 2008
Mesajlar
25
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Söz ya da yazı değil, ERDEMLİ EYLEM

Erdemin paylaşımı sözle ya da yazıyla değildir. Erdem yaşantıyla paylaşılır. Erdemli bireyler, ancak erdemli eylemleriyle toplumsal yaşamda aydınlanmaya yol açarlar. Nitekim eğer erdemin paylaşımı sözle ya da yazıyla olabilseydi, bunca doğru sözün ve bunca iyiyi gösteren yazının heryerde karşımıza çıkmasına karşın, yeryüzünde kötülüğün kalmaması gerekirdi. Tam tersine bir çok kişinin doğru ve iyiyi yazıp söylemekte, ancak erdemli eylemlerle çok az karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan erdemlilerin sözle ya da yazıyla değil de, öncelikle eylemleriyle erdemlerini toplumsal yaşama katmaları gerektiğini düşünüyorum. Kısaca söz değil eylem gerekir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Söz uçar yazı kalır

Topluma mal olan tüm sözler kadim ırmaklar gibi kalıcıdır. Doğrusu ne sözün ne de yazının yok olmayacağını söylemek mümkündür. Fiziksel olarak baktığımızda ise söz kalıcı yazı yok olma olasılığını taşımaktadır. Bilindiği gibi tüm çığlıklar/sözcükler/nidalar/sözler havada uçuşur ve radyo dalgaları ile yayılarak sonsuz süzülürler. Bir gün Güneş devasa büyüyüp Dünya gezegenini de içine aldığında ve daha sonra Beyaz cüce-ye dönüştüğünde yazılar yok olacak ancak söz/ses/nida sonsuza kadar varlığını sürdürecektir.

Ne ki, sizin anlatmak istediğinizin farklı olduğunu düşünüyorum. Konuşma dili ayrı yazma dili ayrıdır. Konuşurken çok rahat olduğumuz halda yazarken çok daha dikkatli davranmak zorundayız. Söz geri alınmaz ancak düzeltilebilir ve fakat yazı öyle değildir. Bu bağlamda, yazıya yaptığınız atıf/yüklediğiniz bir değer var demektir ki, bu yönü ile yazı kalıcı olandır.

Yazın dilinin/yazının insanlaşma sürecine katkısı sözün katkısından çok daha büyük olmuştur.
 

dionysos

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Ara 2008
Mesajlar
25
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Söz uçar yazı kalır

dionysos ' Alıntı:
“Sen, yazının babası, ona gönüllü olarak vakıf olduğunun tersi bir başarı atfediyorsun; zira o hafızayı yok saydırarak ruhlarda unutuşa yol açacaktır: Yazıya güvenecekleri için, insanlar anılarını içlerinden, kendilerinin derinliklerinden değil de dışarıdan, yabancı harflerle uyandırmaya çalışacaklar. Sen anıyı saklamanın değil, yenilemenin yolunu bulmuşsun ve sen öğrencilerine bilimi değil, bilime sahip oldukları kanısını kazandıracaksın; zira anlamadan çok şey okuduklarında, kendilerini çok bilge sanacaklar ve çoğu zaman ancak rahatsız davranışlara sahip cahiller olacaklar, çünkü bilge olmadıkları halde kendilerini öyle sanacaklar.” (Platon, Phadreus, 275 a-b).
 

burakender

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Ağu 2009
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Ynt: Söz uçar yazı kalır

Yazı elbette önemlidir. Fakat söz bazen yazıdan daha kalıcı olabilir. Öğle bir hitap gücünüz vardır ki insanları öğle bir etkilersiniz bu nesiller boyu unutulmaz. Önemli olan düşünceleri insanın ruhuna aşılamak. İkiside çok önemli hem yazmak hem hitap etmek.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
düşüncelerim uçup gitmesin?
ne yazsam? -düşüncesi_ ne yazsam düşünmeleri düşüncesi uçuyor-uçtu -yazmadım ama yazdım onu da
sonra düşüncelerimi kovanlayanlar geldi-sonra sapan avcıları-sonra bozulduk biz düşünemiyoruz gibi olduk fikri; kaybedildik çatıştırıldık fikri;
düşünceleri sapanlarla avlayanlar var; Eskiden yazabiliyorduk
yani uçup gitmesin diye -düşünebiliyorduk
şimdi kim ne der düşünür olduk, -diyecek ya da
onu düşünmekten onu yazamıyoruz sonra -rahatsız edici bu?
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Aslında ikisi de uçar gider,ne ses ne yazı kalmaz.Kalsa kalsa orhun kitabeleri gibi kazınmış metinler kalır belki :)
İnsanlığın içselleştirebildiği söz zihinlerde kalır bir süre ,sonra dejenere olur rejenere olur /dönüşür yine kalmaz.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Aslında ikisi de uçar gider,ne ses ne yazı kalmaz.Kalsa kalsa orhun kitabeleri gibi kazınmış metinler kalır belki :)
İnsanlığın içselleştirebildiği söz zihinlerde kalır bir süre ,sonra dejenere olur rejenere olur /dönüşür yine kalmaz.

Darida "hic bir yazinin yazari belli degil" darken ve "Tarihi oldururken" soyle sormus.

Yazi mi yazari yazar, yoksa yazar mi yaziyi?

Mesela alfabelerin yazarlari kimlerdir?

---------- Mesajlar Birleştirildi at 22:54 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 22:48 ----------

“Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız.
Görooorum, hepiniz gardoroba koşmaya hazırlanıorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuşla Virginia’nın bir dialogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler.

Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır… Perde !”

.......................................................................................

Işıklar kararır, perde açılır...
Yavaş yavaş sahne aydınlanır...
Replikler uçuşur sessiz salonda,
Kostümler, şapkalar rengarenktir.
Bedenlerini, seslerini kullanan insanları izlersiniz pür dikkat...
Ruhunuz sessizce yerinden kalkar; sahnenin ortasına dalıverir.
Onlardan birisinizdir artık...
Ve hayatı oynarsınız....
Tiyatro yaşamın ta kendisidir aslında;
Her ikisinde de kimi zaman kahkahalarla güler, kimi zaman da hüngür hüngür ağlarsınız.
Umarsız aşklar yaşarsınız; "Romeo ve Jülyet”te olduğu gibi...
Reşat Nuri; "Yaprak dökümü”nde sizin aile dramınızı anlatmıştır sanki....
"Don Kişot”; haksızlıklara karşı başkaldıran protest maceracı yanınızdır belki...
Nazım'ın "Kuvayi Milliye” destanındaki sarışın kurda benzeyen çakmak çakmak mavi gözlü adam; mücadeledir, inançtır...
Tiyatro birleştiricidir, hem de mucizevi şekilde birleştirici...
Hayat da tiyatro gibidir; dalga geçer; kara mizah yapar, sarsar, sizi kendinize getirir.
Tiyatro özgürlüktür; Düşünceleriniz, söyleyemedikleriniz sahnede dile gelir...
Sözcüklere dökülür...
Sonra sahne kararır, perde iner.
Oyuncular ve seyirciler kendi dünyalarına döner.
Alkışlar duvarlara asılı kalmıştır.
Replikler sahnede uçuşur...
Ve salon boşalır...
Kimse farkına varmasa bile, aslında dışarısı da tiyatrodur.
En geniş sahnesiyle yaşam kendimize özel bir tiyatro oyundur...
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
bi de ona sorun?





-
aslında düzyazılar bölümüne (ya da olmadı bi yerlere) alıntılar-ını yapabiliriz bunun

(Not: Bu adamda sosyal alanlara tıklamak-rebloglamak gibi bir takıntı olmuş-gözlemim)
-


----

bir başka denek/konu;sanık (/aslında onu da alıntılayabilirdim;)






(üsküllüdür üsküllü p-ala gürgenin dalı)

birinci alıntım

Okunmak ve okunmamak

‘Mülksüzler’deki Odo gibi, kendini gerçeğe hizmetle görevli sayan biriyim.
Gerçeğe hizmetin de, kurmaca-dışı alanda yazarak sağlanabileceği kanısındayım.
Kurmaca alandaki eserlerin, romanların veya şiirlerin, gerçeğe hizmet konusunda bir halta yaramadığı kanısındayım. Hem de insana ilişkin bilgi vermede, iyiyi, güzeli, doğruyu göstermede, duygularımızı beslemede, güzellik yaratmada, vb, vd...
Gerçeği anlatmak, pek okur bulamayabiliyor.

ikincisi gelicek şimdi-arıyorum/cağım
 
Son düzenleme:

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Yazi mi yazari yazar, yoksa yazar mi yaziyi?
mükemmel bir soru sormuş,cevabını anlamamış olabilirim verdiyseniz.
................
Hani bazıları insanın sonsuzluk kaygısından kaynaklıdır,bir eser bırakmaya çalışmak der.
Bir yolcu fazla tenha bir patikadan geçtiğini fark edince''ben burdam geçtim''diyecek bir imge bırakmaz mı?
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Aslinda sozun de yazarin da kaliciligi nesilden nesile aktarimlari ile ortadadir.

Yoksa tarih olmazdi.

Bugun bizler hala bir Sokrates'ten bahsedebiliyorsak; bu onun yasadigindan bugune kadar gecen zamanda her bir yasayan neslinm onun soz ve yazilarini aktarimi ile mumkun olmustur.

Burdan da aslinda bir sonuc ortaya cikar, oda insanoglunun fiziki olumludur, ama davranisi zamansiz ve olumsuzdur.

Cunku birileri yasarken kendive baskasinin davranisini kendi fikiki olse bile yasayan fiziklere aktarir.

Bu da ayni zamanda soz ve yainin oznesiz oldugunun da kanitidir.

Yani soz ve yazi bir fizikten ortaya ciktigi zaman, o artik her bir farkli fizigin alumina ve kullanimina aciktir.

Yani soz ve yazi kendini ortaya koyabilmek icin, insanoglu fizigini kullanir.

---------- Mesajlar Birleştirildi at 23:17 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 23:11 ----------

mükemmel bir soru sormuş,cevabını anlamamış olabilirim verdiyseniz.
................
Hani bazıları insanın sonsuzluk kaygısından kaynaklıdır,bir eser bırakmaya çalışmak der.
Bir yolcu fazla tenha bir patikadan geçtiğini fark edince''ben burdam geçtim''diyecek bir imge bırakmaz mı?

Cevabi bir aklin ne temelinde ve neyi vermek istedigi temelde degiskendir.

Eger yazidan once yazari one cikarirsan, nesneden once ozneye; eger yazardan once de yaziyi one cikarirsan, ozneden once nesneye atifta bulunmus olursun.

Yani "yazar olmadan yazi olmaz." akilciligi, idealizmin oznelliginin monizmidir.

"Yazi olmadan yazar olmaz" akilciligi da; materyalizmin nesnelligi monizmidir.

Aslinda ben sana farkli bir aciklama getireyim.

Bu ozne ve nesneyi ortak olarak birlestiren "yazmak" eylemidir ve bu da insanoglunun bir eylemidir.

Bu eylemin yazani-yazar, yazilani da yazidir.

Yani "yazi, yazar, yazan, yazilan, yazmak" birbirini tamamlayan ogelerdir.

Burada "tarihin olmesi" yazilan yazilyi yazan yazarin yazi kadar yasamamasidir.

Bu acidan da bir yazi yazari belli olmadan da nesilden nesile aktarilabilir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst