- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 30 Tem 2008
- Mesajlar
- 443
- Tepkime puanı
- 6
- Puanları
- 18
- Yaş
- 34
-Yüreğimizi neden dinlemeliyiz? Diye sordu, mola verdikleri akşam. (delikanlı)
- Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır.
- Yüreğim sıkıntılı, çalkantılı, dedi delikanlı. Düşler görüyor, heyecanlanıyor ve bir çöl kızına âşık. Bana bir yığın şey soruyor, çöl kızını düşündüğüm zaman, geceler ve gündüzler boyu beni uykusuz bırakıyor.
- Ne âlâ! Demek ki yüreğin canlı. Onun söylediklerini dinlemeye devam et.
***
-Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım? (delikanlı)
- Çünkü onu susturmayı hiç bir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğüsündedir...
***
Senin söylediğine gelince devamı şöyle...
(Senin yazdıkların devamı, tam altındaki satırdan ihtibaren.)
Delikanlı o gün yüreğini dinledi. Ondan, kendisini asla terke etmemesini istedi. Ondan, düşlerinde uzaklaşacak olursa göğsünde sıkışmasını ve kendisini uyarmasını, uyarı işareti vermesini istedi. Ve bu işareti ne zaman duyarsa ona dikkat edeceğine yemin etti.
Delikanlı o gece bu konuların hepsini simyacı ile konuştu. Ve simyacı, delikanlının yüreğinin evrenin ruhuna geri dönmüş olduğunu anladı.
- şimdi ne yapmalıyım? Diye sordu delikanlı.
- Piramitler yönünde yürümeye devam et, dedi simyacı. Ve işaretlere dikkat et. yüreğin artık sana hazineyi gösterebilecek durumda.
- yoksa benim henüz bilmediğim bu mu?
- Hayır. Senin henüz bilmediğin şudur, dedi simyacı: (burası kitabın özü)
Evrenin Ruhu, bir düşü gerçekleştirmeden önce yol boyunca giremilen her şeye değer biçer. Bize karşı kötü duygular beslediği için böyle davranmamaktadır: Düşümüzü gerçekleştirmenizin yanısıra, ona doğru ilerlerken aldığımız dersleri de iyice öğrenmemizi istemektedir. Ama insanların çoğu işte tam bu anda Vazgeçerler. (!)
Bölüm dilinde biz bu durumu şöyle tanımlamaktayız: Vaha, nın palmiyeleri ufukta görünmüşken susuzluktan ölmek..
- Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır.
- Yüreğim sıkıntılı, çalkantılı, dedi delikanlı. Düşler görüyor, heyecanlanıyor ve bir çöl kızına âşık. Bana bir yığın şey soruyor, çöl kızını düşündüğüm zaman, geceler ve gündüzler boyu beni uykusuz bırakıyor.
- Ne âlâ! Demek ki yüreğin canlı. Onun söylediklerini dinlemeye devam et.
***
-Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım? (delikanlı)
- Çünkü onu susturmayı hiç bir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğüsündedir...
***
Senin söylediğine gelince devamı şöyle...
(Senin yazdıkların devamı, tam altındaki satırdan ihtibaren.)
Delikanlı o gün yüreğini dinledi. Ondan, kendisini asla terke etmemesini istedi. Ondan, düşlerinde uzaklaşacak olursa göğsünde sıkışmasını ve kendisini uyarmasını, uyarı işareti vermesini istedi. Ve bu işareti ne zaman duyarsa ona dikkat edeceğine yemin etti.
Delikanlı o gece bu konuların hepsini simyacı ile konuştu. Ve simyacı, delikanlının yüreğinin evrenin ruhuna geri dönmüş olduğunu anladı.
- şimdi ne yapmalıyım? Diye sordu delikanlı.
- Piramitler yönünde yürümeye devam et, dedi simyacı. Ve işaretlere dikkat et. yüreğin artık sana hazineyi gösterebilecek durumda.
- yoksa benim henüz bilmediğim bu mu?
- Hayır. Senin henüz bilmediğin şudur, dedi simyacı: (burası kitabın özü)
Evrenin Ruhu, bir düşü gerçekleştirmeden önce yol boyunca giremilen her şeye değer biçer. Bize karşı kötü duygular beslediği için böyle davranmamaktadır: Düşümüzü gerçekleştirmenizin yanısıra, ona doğru ilerlerken aldığımız dersleri de iyice öğrenmemizi istemektedir. Ama insanların çoğu işte tam bu anda Vazgeçerler. (!)
Bölüm dilinde biz bu durumu şöyle tanımlamaktayız: Vaha, nın palmiyeleri ufukta görünmüşken susuzluktan ölmek..