Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Siginak\" Psikolojisi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,522 kez görüntülenmiş, 5 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Siginak\" Psikolojisi
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Insanoglu, yeryuzune geldiginden beri; dogayla mucadele ederken, canliliklarinin geregi, dogada siginmak icin dusunce uretmislerdir. Dogadan korunma temelli bu dusunce sekli; onceleri magaralar, sonralari semsiye v.s. gibi; doganin ozelliklerinden korunucu aletler gelistirmislerdir.

Zamanla insanoglu, dogayla yasamayi ogrendikce, ve toplumsal gelismelere paralel olarak, ayni zamanda da dogal dusuncesinin geregi; kendi arasinda veriler yaratmistir. Bu verileri kisaca; ideolojiler, teoriler, inancsallar ve dogrusallar olarak siralayabiliriz. Insanoglu bu olgulari, yaratir ve sosyal-siyasal-toplumsal birer sistem haline getirirken; hem bunlarin vericisi hemde alicisi durumunas kendini getirmistir. Iste dogumdan itibaren, bir bebege; dogdugu cografya ve onun tarihsel gecmisine paralel olarak bu veriler verilmis ve bu veriler, alan kisinin kisisel kimligini olusturan degerler haline gelmistir ve kisi bu verileri; kollamak ve onlara sahip cikmak icin yasam ve iliskisini surdurmustur.

Insanoglu, ta nihilizme kadar; birey bilincine ulasamadigindan; hem kendini kisisel olarak ortaya koyamamis; ya toplumun bir ferdi, yada topluma dusunce sunan tarihi bir kisilik olmustur. Iste insanoglunun, bu kisilik kimligini olusturan ve sahiplendigi soyut degerler; onun siginagidir.

Birey bilinci gelistikce ve insanoglu bir birey olarak kendi oz degerini ve kendi oz dusunce ve davranis degerlerini gelistirdikce; siginaga olan inanc azalmakta ve tek siginak; insanoglunun bolunmez tek uyesi olan, birey, yani kendisi olmaktadir. Iste dini, milli, etiksel, geleneksel, tarihi, kulturel ve bilimum sosyal-siyasal-toplumsal deger ve sistemleri olusturan ideolojik, teorik inancsal dogrusallarin hepsi; insanoglunun bir SIGINAGIDIR.

Bu siginma psikolojisinin konu ve derece derece azalmasi; kisinin, toplumsal siginagi yerine, kendi oz bireysel siginagina donusmesiyle paraleldir.

Birey sonucta oyle bir bilince erisirki; tum ideolojilerden, tum inancsallardan, tum dogrusallardan; insan olarak evrensel temelde arinip;toplumsal siginaga ihtiyac duymayabilir.

Toplumsal siginagin, ideolojik, inancsal, dogrusal, sosyal, siyasal v.s. kisaca her turlu etik ve metafizik degerleri,verileri,tabulari; ister toplumun bir kisisi, ister topluma yon veren oncusu olarak; kisi toplumsalliktan, bireysellige donustukce ve birey bilinci gelistikce, bu degerlerin de gereginin kalmadigini ve onlara ihtiyac duymamayi ogrenir.

Eger bir birey; bireysel olarak; herturlu toplumsal siginagin getirdigi soyut degerlerden, insansal-evrensel serbest dusunce uretebilirse, arinir ve toplumsal siginaga ihtiyac duymaz.

Iste, insanoglunun; once dogadan korunma ve siginma; sonrada toplumuna siginma psikolojisi ve onun her turlu soyut deger verisi; kisi bireysellesip, birey bilinci aldikca, zayiflayacak ve zamanla yok olacaktir.

Buradaki en onemli konu; toplumsal degerlerin siginaklarindan bir bir kurtulurken; hem kendine, hem de baskasina hem fiziksel hem de dusunsel zarar vermemek.

Yazi daha net algilansin diye, dardan en genisine dogru; insanoglunun gunumuzdeki "siginaklarini" siralayalim.

Anne rahmi, hastahane, aile evi, komsu evleri, okul, mahalle, cevre, sehir, bolge, ulke, kita, kure, dunya ve en son evren.

Buradaki ilginclik; siginaklarin "yok olusu" yada siginaklardan arinmadir. Aslinda bu da dogal dusuncenin dusunus duzeyi olarak; ayni sirayi takip edebilr. Ilki anne rahmidir, baba aile evi, kendi aile evine donusur, yeni komsu evleri, yeni okul, yeni mahalle, yeni cevre ve yasam ve iliskinin tarihsel getirisi temelinde de; yeni sehir, yeni ulke; hatta yeni kita ve kure olabilir. Su andaki degistirilemeyen ilk siginak dunyadir, sonra da; evren gelir.

Butun bu siginaklar; dusuncede de kendi soyut inancsal degerleriyle birlikte; ideolojik ve teorik degerlerini de yaratir. Anne ve annelik kavrami,cinsiyet, baba, abi, kardes, arkadas, mahalleli, hemseri, vatandas, irk, milliyet, yurtseverlik,ve en son enternasyonellik. Dini siginaklar;cami ve kabe-muslumanlar icin-kilise, havra veya genelde tanri evleri. Dini soyut degerler; hem cografyadan, hem aileden, hem toplumdan, hem ulkeden, hem de tarihi kultur, gelenek ve etiksel degerlerden olusur.

Gunumuzde evren en somut en genis siginak olmakla beraber; tanri da en soyut en uc siginaktir.

Gorundugu gibi; her somut siginaga paralel; mutlaka kavram olarak yaratilmis inancsal, ideolojik teorik dogrusalligin ortaya koydugu; soyut siginaklar vardir.

Iste tum "boyunduruk Tutsakligi" bu bilhassa soyut siginaklarin; alisilagelmis, otomatiklesmis ve nesilden nesile aktarilan sahipligi ve koruma mucadelesidir.

Kisi, bireysel bilinci aldikca ve kendi oz degerleriyle kendini olusturdukca ve kendine guveni geldikce v.s. bu siginaklarin; once somutlarinin, sonrada soyutlarinin anlami sadece kavramda ve alisilagelmis dusunce ve davranista kalir. Mucadele yonu de gitgide zayiflar. Ya da birey bilinci olarak; bireye yakin olanlar deger kazanir. Yani gunluk yasam ve iliskinin siginaklari, ya da ideolojik dogrusalliklarin getirdigi dogrularin siginaklari.
 

İnci Birinci

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Haz 2014
Mesajlar
636
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Bir gün gelir, her şey mazi olur. Aynen senin olacağın gibi WTD.

Yaratanın yokluğuna inancın sarmışken tüm evrenini,
Kişi nerden alıyor aklını,bireysel bilincini?
Yahu bu kadar zor mu, aynı anda hem gerçekçi, hem vicdani bakmak?

Bırak soyut, somut sığınakları. Deprem oldumu somut sığınağından deli gibi fırlıyor insan. Nerede kaldı sığınağın? Şimdi tutup Japonya örneğini vereceksin.

Ben de sana diyeceğim ki; bu gidişle, bu hızla buzullar erimeye devam ettikçe sen istediğin kadar sağlam ev yap. Ha, yap önlemini al. ÖNCE TEDBİR, SONRA TEVEKKÜL İslamiyetin önemli bir öğretisidir zaten.

Neyse dönelim felsefi soyutluk,somutluğa. Yaa,zaten senin akıl dediğin şey de soyut bir şey değil mi?

Hadi aç beyni de göster içinde, akıl neredeymiş?
Bilinç dediğin neymiş?
Hariçten gazel okumakla olmaz, yaratıcının verdikleri olmasa sen,ben, o hepimiz HİÇ'İZ. Oradan mı doğmuş nihilizm ? :tongue:

Yazık etmişler felsefenin ruhuna. Hem de senin gibileri.
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
@evrensel-insan ;tek seferde doğru anlamamış olma ihtimalim yüksekte olsa yazınızda bahsedilen konuyu aidiyetlere,parçası olmaya karşı duruş sergilemek olarak alabilir miyiz?Öyle ise ait olmadan ,kendini bir bütünün parçası olduğuna inandırmadan özne olarak kendini nasıl iyilik/tamlık anlamında doyurabilir.Kişi olmak için tüm inanışlardan ve sunduğu sığınaklardan uzaklaştığında sığınmamanın verdiği güvenli iç sığınaktan kurtulmuş olmuyoruz bence.
İnsanoğlunun ''yeni bir aksiyon potansiyeli''yaratabileceğine inancım pek yok yada düzeltip belki benim bunu görebilecek vizyonum yok.
Psiko-kimyasal dinamiklerinde sığınmak yada sığınağından çıkıp savaşıp sığınağa dönmek özgürlüğünü kullanabilirler belki ama hepsinden azade olabileceklerine aklım ermiyor.
Doğrumu anlamışım ?
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
@evrensel-insan ;tek seferde doğru anlamamış olma ihtimalim yüksekte olsa yazınızda bahsedilen konuyu aidiyetlere,parçası olmaya karşı duruş sergilemek olarak alabilir miyiz?

Gayet guzel bir soru. "durus sergilemek" kendi bunyesinde bir farkindalik ve bilinctir. Bu yoksa, zaten sergilenen bir durus ta yoktur. Yani toplumsal olarak dogumndan itibaren verilen ne ise onu uygulamak ya da ona karsi cikmak vardir.

Burada konu "karsi durus" degil. Aksine durus sergilenecek olanin ne oldugunun neden verildiginin nasilverildiginin sorgulanmasi.

Yani bilincsizce sergilenen leyhte ya da aleyhte durusun farkina varilip, bilince cikarilmasi.


Öyle ise ait olmadan ,kendini bir bütünün parçası olduğuna inandırmadan özne olarak kendini nasıl iyilik/tamlık anlamında doyurabilir.Kişi olmak için tüm inanışlardan ve sunduğu sığınaklardan uzaklaştığında sığınmamanın verdiği güvenli iç sığınaktan kurtulmuş olmuyoruz bence.

Once "siginak" ve onun ne oldugunun farkindaligi ve bilinci gerekir. Onu korum,ak ya da ondan kurtulmak eylemi ise bundan sonraki kisinin kendince secim ve karar asamasidir.

İnsanoğlunun ''yeni bir aksiyon potansiyeli''yaratabileceğine inancım pek yok yada düzeltip belki benim bunu görebilecek vizyonum yok.
Psiko-kimyasal dinamiklerinde sığınmak yada sığınağından çıkıp savaşıp sığınağa dönmek özgürlüğünü kullanabilirler belki ama hepsinden azade olabileceklerine aklım ermiyor.
Doğrumu anlamışım ?

Herkeste her potansiyelvardir. Yeterki neyin ne oldugunun once farkina varilsin, sonar da bilincine erisilsin.

Unutulmamasi gereken nokta bilincin olumsuzlugudur.

Yani kisi her turlu verilen ile yasamaktan mutlu ve huzurlu ise bir sorun rahatsizlik ya da zarar gordugunun farkinda degil ise; zaten sorgulamaz.

Burada verilenden anlanilmasi gereken zihinsel devrimin ne oldugu nasil yapilacagi ve neden gerekli oldugudur.

Bu da bilinc ve farkindalik temelindedir.
 

ddrardd

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
18 May 2012
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
kendi fikirlerin olduğu düşüncesindeyim ve insanın bir güvenli alan arayışında olduğunu düşünüyorum bende hiç olmazsa sığınılacak biri bir yargı bir doğru arayışı içinde fakat buna doğru başlanılacak nokta kök kendi olduğu konusunda aynı fikirdeyim ve her güç gibi insanda sadace yayılmak ve işgal etmek zorunda kalır alanı yada fizikselin dişındaki düşünsel bilinç alanlarını ve bu yüzden büyük düşünür ve sanatçılar aklımızda iz bırakır yaptıkları zihnimizi işgal etmekse de onları basamak sıçrama taşı olarak kullanmak ya da onlar atakılıp kalmak kendi tercihimiz insan başkalarını ve kendini aşmak zorunda dır zordur eyvallah ama diğerleri de bu zorluğu kırarak ancak aklımızda yer işgal edebildiler bu gidiş güç genişlemesi aktarımı dna aktarımı gibi nesilden nesile sürmesi gereken doğru bir akış bence sadece yapılması gereken kendi potansiyelimizin el verdiği ölçüde sınırlarımızı ve sınırları aşındırmaya çalışmak olur sanırım saygılar...
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Kendi fikirlerin" darken, "Yazinin lakabima mi ait oldugunu" soyledin.

Eger oyleyse evet, haklisin; yazi lakabima ait.

Aslinda sanatcilar ile bu sinirliu degildir. Herkesin etrafindaki herkesin erisimi alanindaki herkes herkesi bu konuda etkiler ve de tepkiler.

Buradaki sorun "hic bir konu ve kavramdaki farkindaliginm ve bilincin siringa ile kimseye enjekte edilemeyecegidir."

O yuzden farkindalik ve bilinc ya bir sunum olarak ortadadir, ya da kisi kendi bunun geregini kendisi algilar.

Her halukarda da her bir kisi, ancak kendi kendi icin gerekli gordugu zaman, farkindaliga ve bilince yonelir.

Aslinda her bir yeni gelen farkindalik ve bilinc kisi Adina yeni bir siginaktir.

Zaten farkindalik ve bilinc te bir siginagin ya gereksizligi ya da yetersizligi algisi olustugunda ancak kazanima acilir.

Sinirlar, yani siginaklar once fizikseldir, sonar zihinsel olarak olusur.

Buradaki sorunda siginaklarin fizikselligi ortadan kalksa bili, zihinsel olanindan kurtulmak farkina varmadan ve bilincine varmadan mumkun degildir.

Bu temelde ben ornek olarak tarihsel ve gelisim olarak bilincleri niteliksel olarak siralayayim.

Degersel, dogal, toplumsal, sinifsal, sosyal ve bireysel.

Tursel bilinc ve farkindalik henuz bilinen bir bilinc degildir.

O yuzden en gelismis bilinc cesidi olan bireysel bilinc; ya bencillige ya bananeciligi ya bencilige ya da yakinlik, ideolojik inancsal ve izmsel degerin duzeyine gore genisler ama hic bir zaman kendiliginden tursellige erisemez.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst