şehrin yabancısı tabletleri

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde şehrin yabancısı tarafından oluşturulan şehrin yabancısı tabletleri başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,254 kez görüntülenmiş, 10 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı şehrin yabancısı tabletleri
Konbuyu başlatan şehrin yabancısı
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Geçmişten günümüze şöyle bir yolculuk yapalım. Geçmişte yaşayan insanlar daha özgürdü ve mutluydu. İnsan iyiyle kötüyü bilse bile anlatılanlarla insanı, yinede kendi arayıp bulmak ister. İçgüdüsel olarak bilir ki başkasına kötü gelen bir şey. Kendisi için iyi olabilir. Sürekli olarak deneme yanılma kendini olgunlaştırma insanlık için kişilik oluşturma işidir. İnsanın ruhsal yapısında, açlık bitkinlik ego haz duyguları vardır. Diyalektik materyalizmde zıtların birliği, manevi dünya dinde günah ve sevap vardır, ama zaman içinde sık değişen gerçekler ve doğrular vardır. Bileşik çizgi gibi bir şey anlayabilirsiniz. Sürekli olarak dengeyi bulmaya çalışırız. Açlığımızı yatıştırmak ego ve hazlarımızı doyurmak zorundayız. En popüler olan aşk cinsellikte bile çok açık bir Real saptama vardır. Dünyada etinden ve kokusundan bıkmayacak sevgili yoktur her iki cins için… Sadece çok dengeli uzlaşmalar dayanışmalar ortak huzur arayışı ile evlilikler sosyal koşulların ve kültürün etkisiyle aşktan çok daha uzun ömürlü olabilirler. İçmezdeki ben yani içsel dünyamızda kendimizde özgür olmak isteyebiliriz. Ama dışımızda hiç öyle değilizdir. Bir takım kurallara bağımlı yaşmak kaydıyla bile kendimize benze insanlar arasında yaşamayı seçmişizdir. Yani kendi toplumumuzu ve çevremizi. Ancak onun içinde onlar arasında kişiliğimiz bulur ve mutluluk oyununu oynamaya devam ederiz bilinçli veya bilmeyerek. Çünkü insan yapısı gereği güvencede olmak özgür olmaktan her zaman daha iyidir.
Buna rağmen geçmiş tarih çağlarında insanın özgürlüğü şimdikine göre daha rahattı. İstediğini düşünebilir istediğini yiyebilirdi. Dikkat edin bu iki nokta insanın en temel özgürlük. Değerlendirmesidir. Bu yüzdende insanın yemediği hiçbir canlı kalmamıştır. Çünkü eski zamanlarda insanın hem dış, hem de asıl önemlisi, iç dünyası böylesi kuşatılmamıştır. Eski Katolik düzende bile insan kendi ve çevresini istediği şekilde oluşturabilirdi. Gerçek bu olmasaydı Avrupa insanı ortaçağdan bir adım bile çıkamazdı değimli...



devam edecek
 

efefel

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
202
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
saygıdeğer şehrin yabancısı
çok değerli fikirler paylaşmışsınız teşekkür ederim
devamını bekliycem
ama benimde şimdi konuyu okurken aklıma bişey takıldı.devam edicek olan yazınıza yön vermek istemezdim ama
sonlara doğru güven duygusuna değinmişsiniz ve tabi özgürlük
şimdi insan güvende olduğundamı mutludur
yoksa özgür olduğundamı
şimdi bunu düşünüyorum
ben ne zamanlar mutluyum yada genelde insanlar nasıl şartlarda mutlu
hep karşıma güven duygusu çıkıyor
sanki başlangıçta mutluluk için güven şartmış gibi
böylede olunca geçmişteki insanlar bizden daha güvendemi hissediyorlardı ki bence doğa koşulları pek güvensizdi heralde
böyle bakınca ben bizden daha mutluydular diyemiyorum
bu yazıyı kaideye almayada bilirsiniz binimki biraz densizlikte olabilir
devamı gelicek olan konuda fikir beyan ettim ama mutluluğu zaten düşündüğüm için dayanamadım
esnekliğinize sığınıyorum
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
saygıdeğer efefel yazıma devam edeceğim. şu sıralar yoğunum. yorumlarınız için tşk ederim.yazımın ikinci kısmını yazıp bitirdiğimde sizin yazılarınızı veya eleştirilernizi tartışırız beraber.:) saygılar sunarım.
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
DOĞA VE İNSAN
Siz hiç güneşin doğmadan önceki dağların arasındaki kızıllığğını gördünüz mü? Peki gebe dağın güneşi doğuruşunu! Ya sabahın serinliğini kemiklerinizde hissettiniz mi? Söğüt ağaçlarını altında akan derenin sesini duydunuz mu? O ağaçların gölgesini derede gördünüz mü? Tepenin yamaçlarında rüzgâr sesi dinlediniz mi? Rüzgârla çarpışan kavak ağaçlarıyla konuştunuz mu? Dağların doruklarından saldıran kara bulutların gökyüzünü kaplayışını ve karşı dağlardan gelen lacivert bulutlarla çarpışıp, gökyüzüne imza atan sesi duydunuz mu? Yağmurun gökyüzünden inişini seyrettiniz mi? Onun toprağı kabartıp çevreye yaydığı kokuyu aldınız mı? Yağmur suyuyla coşan derenin taşkınlığını gördünüz mü? Söğüt ağaçlarının derede boğuldağına şahit oldunuz mu? Peki yağmur sonrası güneş altındaki dağlara baktınız mı? Ya o dağların böğrüne saplanmış rengarenk “C” ye ilkbahar veya sonbaharda gökyüzünden dökülen inci beyaz boncuklardan kolye yaptınız mı? Gökteki pamukların arasından dökülen konfetileri nefesinizle erittiniz mi? Kenarları olmayan uçsuz bucaksız apak nevresimin üzerine uzandınız mı? Siz hiç güneşin batımına yakın zamanda mastayla ölçtünüz mü, ya güneşin dağa dokunuşunu gördünüz mü? Peki dağın güneşi yuttuğunu, onun utancından kızaran yüzünü seyrettiniz mi? Çoban yıldızının doğuşunu, ayın denizle savaşını ve yıldızın kaçışını! Gece kuşunun kapalı gişe resitalini izlediniz mi? Ya kurbağaların gevezeliklerini? Ateş böceğinin ışığında kitap okudunuz mu? Dalgalarla kayaların bitmez tükenmez kavgasını gördünüz mü?
Onlarca binlerce yıl doğallıklarından bir şey kaybetmediler. Peki evrenin tek düşünebilen canlısı neden doğallığını kaybetti. Doğal olan herşey ona yabancılaştı. Düşünebilen tek canlının düşünceleri yapaylaştırıldı. İnsanlar bu güzel doğa olaylarının içine girip bir parçası olacağına, onu daha güzelleştireceğine düşünce üstünlüğünü yanlış yorumlayarak, onu ve devranında kendisinin yok olması için gerekli ortama ulaşmak üzeredir. Unutulmaya yüz tutan doğal insanlığın kendi özbenliğinden yabancılaşması, mekanikleşmesi durmadığı sürece evrensel barışa, mutluluğa ulaşması sadece bir kısım “İNSAN” ların hayali olarak kalacaktır



şehrin yabancısı



not: nett bu yazı birkaç yerde yayınlanmış ben bazı yerlerde yazıp silmiştim. galiba silmeden birileri kopyalamış ama özünde bana aittir. bilnmesinde fayda var diye düşünüyorum.
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Bizde bir geçmiş olacağız ve belkide gelecek kuşağın özeneceği bir hayat yaşıyoruz.

Zaman giderek kötüleşiyor. İnsanı hep , elmanın içindeki kurda benzetirim, utanırım insanlığımdan. Böylesine bir güzelliği nasıl yok edebiliyoruz medeniyet ve iğreti hayat uğruna?
Bence insan hiçbir zaman doğal olmadı. Doğal olan sadece doğa, insan hep nankör ve tahribahtardı.

Bizler şu anda kötünün iyisini yaşıyoruz, bir sonraki kuşak?? yaşanacak birşey kalacak mı acaba? Gerçi onlar beyinlerinde eş belleklerle yaşayacaklar... belkide avatar misali el yapımı dolaşacaklar!! kim bilir?!
 

efefel

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
202
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
aaaaah ah diye iç çekesim geldi şehrin yabancısı
bu ne müthiş bir hayal.ki okurken Vivaldi 4 mevsim dinlemekteydim.aldı götürdü beni.
bu estetik düşünceden sonra insan ''yahu birşeyler yazıp bozmayayım'' diyesi geliyor.
benim görüşüm hiçbir zaman hiçbir şekilde hiçbir canlının doğalın dışına çıkamayacağı yönünde.
hakikaten olumsuz ve birçok insanın hoşuna gitmeyecek bir gidişat içindeyiz ama buda doğal.
yani aklı olan ve arayış içinde olan biz insanların doğası gereği.
belki biz şanssızız diyebiliriz genelimizin doğanın mükemmelliyetinden yoksun yaşadığımız için.
buda doğal bir geçiş bence.ve dediğiniz gibi bir takım insanların bu hayali bir zaman gerçekleşir ümdiyle.
yine doğamız gereği evrensel barışa ulaşabileceğimiz kanaatindeyim.kaç nesil sonra olur?bilemiyorum.
belkide serotonin'in öngördüğü el yapımı örneğide geçiş dönemine dahil olur.umarım olmaz.
 

sisifos

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2010
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
30
Aklıma NTV'nin hazırladığı YUVA belgeselinin başındaki sözler geldi:"Kainatın mucizesi yaşam yaklaşık dört milyar yıl önce ortaya çıktı biz insanlarsa yalnızca iki yüz milyon önce... Yine de yaşam için temel olan dengeyi altüst ettik. Bu sıradışı hikayeyi iyi dinle! Bu senin hikayen ve sonunu yazmak senin elinde."
ve belgeselin slagonu: "KARAMSAR OLMAK İÇİN ARTIK ÇOK GEÇ" Bence de...
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
söyldiklerinize katılmamak elde değil sevgili arkadaşlar.gerçek yaşamda olduğu gibi kaybettikten sonra anlıyacağız değerlerini.ama artık çok geç olacak ve giden bir daha geri gelmiyecek.ne bugüne ne de yarına..
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Kesinlikle Fight Clup otobanda araba sürerken söylenen sözler ve devamındaki bir kaç dakikayı izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
doğaya duyulan özleme itiraz etmek olanaklı mıdır ki? sanmam. fakat, geçmişteki insanların daha özgür olduklarına gelince biraz farklı bakmak gerektiğini düşünmüşümdür. ortasında-çağın ingizisyonlar, batlaymus felsefesi düşünüldüğünde özgürlük daha kısıtlanmış gibi durmaktadır; ve nedir ki çağlar-çağlar ilk-orta-yakın çağlar ve şimdiki zaman diye dilimlere ayrılmaktadır. neolitik dönem insanı hayatta kalma savaşımı verirken dünyayı keifetmekle uğraşıyordu, özgürlüğü düşündüğü yoktu onun, oysa günümüz insanı özgürlük arayışındadır. site-şehir devletleriyle birlikte özgürlükler yok olmuştur. köleleik farklı şekilerde günümüze kadar gelmiş ve sürmektedir. tersliğin kökenine üreten insanın kendine yabancılaştırılması olsa gerek.
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Teşekkür ediyoruz güzel bir anlatım güzel bir konu.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst