S.Zizek'in "Cennette sıkıntı" yazısı üzerine

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Siyaset Meydanı kategorisinde yellowmoon tarafından oluşturulan S.Zizek'in \"Cennette sıkıntı\" yazısı üzerine başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,008 kez görüntülenmiş, 12 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Siyaset Meydanı
Konu Başlığı S.Zizek'in \"Cennette sıkıntı\" yazısı üzerine
Konbuyu başlatan yellowmoon
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan flzf

yellowmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Türkiye için “Protestocular serbest-pazar köktenciliğiyle ve köktendinciliğin birbirini dışlamadığını sezmekteler” diyen düşünür Zizek, Yunanistan ile aramızdaki tarihsel düşmanlığı bir yana bırakıp dayarnışma zeminleri aramamız gerektiğini savunuyor. ‘Cennette Sıkıntı’ başlıklı makale şöyle:


Her tepki, yerel bir olayla başlayabilir. Gezi olayı gibi Hopa da HES protestoları da çıkmış ve Metin Lokumcu hayatını kaybetmişti.

Gezi olayı, taksimin ve tarlabaşının topyekün ruhsuzlaştırılmasına bir isyandır. Burası öğrencilerin, entelektüellerin, marjinallerin, müzisyenlerin, sanatçıların toplanma yeri idi. "Yaşamak için bir oda" idi beyoğlu ve taksim ama şimdi süslü ve nasıl oturup kalkılacağına dikkat edilmesi gereken bir misafir odasına dönüştürülmek isteniyor. Gezi parkı sabrın taştığı yerdi. Muhsin bey ve Fatih Akın'ın "yaşamın kıyısında" filmlerinde hayatın dinamiğini veren tarlabaşı yok artık, yakında Taksimde olmayacak.

Protestocular, Ankarada, İzmirde ve yurdun hemen her yerinde yaptıkları gösteriler ile ne istiyorlar peki? Onlarda gezi parkı ve taksime ne olacağına mı takılmış görünüyorlar? Hayır, sistemli bir saldırının altında olduklarını ve sıranın onlara geleceğini biliyorlar sadece.

Diğer yandan borç batağında olan insanlar var ve bu derin bir huzursuzluk hissi yaratıyor, alevin parlaması için bir kıvılcım gerekiyor yalnızca.

Zizek'in "cennetteki sıkıntı" tabiri ile kastettiği ülkenin dışından ekonomistlerin, yabancı medyanın gördüğü "yıldızı yükselen" ülke imajı (cennet) ve aslında o ülkede yaşayanların hissettiği sıkıntı. Bu sıkıntı, bir anksiyete şeklinde, çoğu insan için sebebi belirsiz gibi görünen bir sıkıntı. Yükselen kulelere, AVM lere, HES lere, e-devlet, internet bankacılığı, facebook, twitter kullanımı gibi hayatı kolaylaştıran bir çok cennetten çıkma icada rağmen bir anksiyete duymaya devam ediyoruz. Bu anksiyeteyi, anlamaya teşhis etmeye çalıştığımızda Zizek'in tabiri ile "bastırılmışlıklarımızla" yüzleşmemiz gerekiyor.

Bir çoğumuzun sistem karşısında "yenilmişlik", "dışlanmışlık" duygusu hissettiğimizi düşünüyorum. "Kapitalist verimlilik" baskısı ile çevrelenmiş durumda olduğumuz açık değil mi? Sürekli işler nasıl gidiyor, ekonomi duraklamaya girerse ne olur, işimi kaybedersem ne yapacağım, borçlansam mı, borçlanırsam nasıl ödeyeceğim, çocuğumu nasıl okutacağım, iş bulabilecek mi gibi kaygılar var.

Ben son zamanlarda işini henüz kaybetmiş 50-60 yaş arası pek çok insana rastlıyorum . Daha fazla verim arayan kapitalist çarkların arasına sıkışıp, aşağı düşmüşler. Özgüvenleri zedelenmiş, açıkça depresyon veya anksiyeteye kapılmışlar. Cennette kazananlar mutlu, kaybedenler için ise cennet, cehennem işlevi görüyor. Çoğu insanın anksiyetesi buna bağlı diye dşünüyorum: Bu dünyada cennette miyim, yoksa düşmemin an meselesi olduğu bir cehennem çukurunun hemen yanıbaşında mı?

Hollywood'un köyü buradaki insanların cennet anlayışına
göre planlandı. Buralardakiler
Tanrının bir cennet ve bir cehennem isterken,
iki mekan tesis etmelerine lüzum olmadığına
ve sadece bir tanesinin yettiğine karar kıldılar, o da cennetti,
müreffeh ve başarılı olmayanlar için
cehennem olan.
Brecht'in dizeleri
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Biraz komplo teorisi olacak belki ama bu kadar nüfus ile dünya çok fazla ilerleyemez zaten yakında tek dünya devleti tek yönetim hayata geçirilicek gibi görünüyor. Bankaların asıl sahipleri çoğunlukla Yahudi bankerler ve ülkeleri borç batağına çekip yavaş yavaş kendilerine bağımlı hale getiriyorlar.

Ülkemizde koşullar eskiye göre çok kötü ben ilk işe başladığımda aldığım maaş ile giderlerimi karşılar beraberinde birikim de yapabilirdim oysa şimdi bu mümkün değil. Eskiden maaştan biriktirip ev alabilirken şimdi banka kredisi çekmeden ev almak hayal oldu.

Kredi borçluları, çek mağdurları v.s. yaşama dahil edilmek yerine bir köşeye itildiler. Çalışma hayatına katılamadıkları gibi psikolojileri de bozuk ve bu insanlar çalışmadan nasıl borç ödeyecekler?

Asgari ücretle çalışan biri ev kirası ve ev giderlerini nasıl karşılar bunun için sihirbaz olması gerekiyor.

Emekli insanlar işe yaramaz kabul edilip, bir köşeye itilmiş durumdalar ve yaşamdan umutları kalmamış.

Ülkemizde umutsuzluk kol geziyor samimi olarak ben dahil çevremde herkes gelecek kaygısı yaşıyoruz. Eskiden orta direk diye bir terim vardı artık orta direk falan yok çok zenginler ve fakirler var. Bu uyumsuzluk ile insanlar 2-3 üniversite bitirmenin derdine düşmüşler çünkü tek ünv. bitiren bile zor iş buluyor.

Çözümsüz gibi görünüyor herşey fakat yine de karamsar olmamaya çalışıyoruz...
 

flzf

Filozof
Yeni Üye
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
850
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
37
İyide başbakan konu yargıda sonuç açıklansın velevki eylemciler aleyhine karar çıktı birde halk oyuna sunarız demiş daha ne olucak ki ne isteniyor burda 3 - 5 cümle ile basitçe anlatacak biri varmı ?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İyide başbakan konu yargıda sonuç açıklansın velevki eylemciler aleyhine karar çıktı birde halk oyuna sunarız demiş daha ne olucak ki ne isteniyor burda 3 - 5 cümle ile basitçe anlatacak biri varmı ?

Şahsen ben bu protestoları desteklemiyorum ve çözümün seçimle geleceğine inanıyorum. Ayrıca gezi parkı hakkında yorum şu an için kapalı o yüzden bu konuda fazla birşey yazmamaya özen gösterin:(
 

flzf

Filozof
Yeni Üye
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
850
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
37
Protestoları kim desteklerki gerçek eylemciler istediğini aldı gitti zaten provakatörler kaldı sahnede.Bu eylemler çok iyi oldu milletin gerektiğinde nasıl örgütlendiği görüldü bu çok iyi ve daha iyisi gerektiğindede çapulcuların oyunlarına gelinmediği ortaya çıktı işte. Hak için yapılan bir eylemle gurur duyduğumuz gibi bunu fırsata dönüştürmek isteyen çakalların kirli oyun sahiplerini sandıklarda gömmeyide biliyormuşuz demekki.Helal olsun gerçek eylemcilere helal olsun başbakan Erdoğan 'a
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Suan musait olamadigimdan oturu cep telefonundan girip ara ara kontrol edebiliyorum. Fakat gezi parki ile ilgili yorumlarin silinecegini ve buna ragmen devam edenlerin siteden uzaklastiracagini belirtirim.
 

yellowmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Zizek' Alıntı:
Marx ilk dönem yazılarında Alman sorununu anlatırken özgül sorunlara yegane yanıtın evrensel bir çözüm, küresel bir devrim olduğunu açıklar. Bu reformist ve devrimci bir dönem arasındaki farkın özlü bir ifadesidir. Reformist bir dönemde, küresel devrim bir hayaldir. Sadece şeyleri yerelde değiştirme çabalarına güç verir; devrimci bir dönemdeyse, hiçbir şeyin radikal küresel değişim olmadan iyileşmeyeceği açık hale gelir.


Zizek, Marx, "reformizm ve devrim arasındaki farkı" belirtirken, ilkinin yerel diğerinin radikal ve küresel ölçekte olduğuna değinmiştir demekte...


Zizek' Alıntı:
Tüm bu protestoların hiçbiri tek bir konuya indirgenemez. Tümü, en azından iki sorunun belirli bir kombinasyonuyla uğraşıyor. Biri çürümüşlükten kapitalizmin verimsizliğine kadar ekonomik, ötekisi ise demokrasi taleplerinden konvansiyonel çok partili demokrasinin alaşağı edilmesine kadar politiko-ideolojik. Aynı durum Occupy hareketi için de geçerlidir. Hareketin, çok sesli ve çoklukla kafası karışık bildirilerinin ardında iki temel özelliği vardı. Birincisi sadece kendine özgü yerel yolsuzluklarla değil ile düzen olarak kapitalizm ile ilgili hoşnutsuzluk, diğeri ise çok partili temsili demokrasinin kurumsallaşmış biçimiyle kapitalist aşırılık ile mücadele için donanımlı olmadığı ve yeniden icat edilmesi gerektiğidir.

Protestocular arasında yerel yolsuzluklar ile mücadele ruhu ön planda görünse de anti-kapitalist hoşnutsuzluğun mevcut olduğuna değiniyor.

Alıntı:
Zizek' Alıntı:
Protestoların altında yatan nedenin küresel kapitalizm oluşu, tek cevabın bunu devirmekten geçtiği anlamına gelmiyor. Kişisel sorunlarla uğraşmak ve radikal bir dönüşümü beklemek anlamına gelen pragmatik bir alternatifin peşinden gitmek de pek geçerli olmaz. Bu seçenekler küresel kapitalizmin muhakkak tutarsız olması gerektiği gerçeğini göz ardı ediyor: Piyasa serbestliği Amerika’nın kendi çiftçilerine verdiği destekle, demokrasi hakkında vaaz ermek Suudi Arabistan’a destek vermekle bir arada duruyor. Bu tutarsızlık siyasi bir müdahale alanı açmakta: küresel kapitalist düzen kendi kurallarını çiğnemeye zorlandığı noktada, kurallara sadık kalmasını ısrar etme fırsatı doğuyor. Düzenin tutarlı olmaya gücü yetmediği, stratejik olarak seçilmiş durumlarda tutarlılık talep etmek, bütün düzene baskı oluşturmak anlamına gelir. Politika sanatı da, gerçekçi olup baskın ideolojiyi hedef almaktan ve kökten değişime işaret etmekten geçer. Bu talepler, yapılabilir ve meşru olsa da fiilen mümkün değildir. Obama’nın sağlık reformu önerisi de benzer bir vaka olduğu için, verilen tepkiler çok sert olmuştu.


Burada asıl Zizek söylemek istediğini söylüyor. Kapitalizm tutarsızlığı mecburidir, tesadüfi değil. Ben bir örnek vereyim, ABD yüksek borcunu çevirmek için petrodolara ihtiyaç duyuyor. Bunu sağlamanın yolu ise ortadoğuda petrol rezervlerinin üstünde oturan kraliyet-emirlik vb istikrarlı olması için "demokrasi" meselelerine girmemek. Oysa Irak, Kuveyte girince, Irak'a demokrasi getirilmesinin artık şart olduğu tezi, kitle imha silahları ile yüklü Saddam rejimi imgesi ile birleştirilip askeri müdahale ile son bulmuştu. Bu iki yüzlülük, kapitalizmin doğasında mevcut.

Bir başka örnek, akademik faaliyetlerin, her tür politik, finans çevreleri ve hükümet baskısından uzak, özerk olması demokratik bir gereklilik iken, Wallstreette konumlanan finans çevresinin üniversitelerin ekonomi profesörlerini yüksek maaşlar ile danışman olarak işe alması, onlara türev denilen yatırım araçlarının gayet güvenilir oluşu, ABD ekonomisinin geleceğinde önemli yer tutacağı ile ilgili aldatıcı tez ve raporlar hazırlatması, ABD maliye bakanlığı ile yakın ve kişisel ilişkiler içine girmesi demokrasi tanımını tamamen ihlal eden bir haldir. Ne var ki böyle dolambaçlı ilişkiler, paranın akademik özerkliği satın alabilmesi, hükümetin ekonomik politikalarını yönlendirmesi vb tesadüfi değil yine kapitalizme içsel bir hadisedir.


Zizek' Alıntı:
Politika sanatı da, gerçekçi olup baskın ideolojiyi hedef almaktan ve kökten değişime işaret etmekten geçer.

Zizek bu konularda yapılan protestoların içinde kendisine ufak da olsa yer bulan anti kapitalist protestonun politik manevralar ile etkin hale getirilmesini önermekte. Israr edilecek husus , hareketlerin yerel değil küresel düzeyde etkili olmasını sağlayacak "dayanışma ruhunun" harekete geçirilmesi ve araya giren ideolojik yönlendirme ile amaçsız görünen protestocuların radikal, kapitalizmin kalbine vurmaya yönelen bir amaca yönlendirilmesidir.
 

yellowmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
İyide başbakan konu yargıda sonuç açıklansın velevki eylemciler aleyhine karar çıktı birde halk oyuna sunarız demiş daha ne olucak ki ne isteniyor burda 3 - 5 cümle ile basitçe anlatacak biri varmı ?

1)Başbakan, istanbul belediye başkanı mı ki, Taksimin peyzaj çalışmalarına "milli iradeye saygı" mitinglerinden katılıyor?

2)Taksim gezi parkı hakkında yapılacak işlem için illaki halkın çoğunluğunun fikir belirtmesi neden gerekiyor, orayı sahiplenenlerin, nimetlerinden faydalananların, öyle kalmasını isteyenlerin sayısının, halkın AKP ye oy veren diğer kesiminin sayısına oranı filan gibi matematik denklemlere girmenin manası ne?

3)Yeşil alanların korunması talebi son derece önemsenecek bir teleptir, yargı hangi bakımlardan konuyu incelemektedir bilemiyorum, muhakkak teknik konulardır, mesela tabiat varlığını, anıtları koruma kanunu yahut inşaatın teknik hususiyetlerine ilişkin konular değerlendiriliyor olabilir; ama vatandaşın basitçe derdi, teknik hususların dışında şehrin ortasındaki yeşil alanın, parkın muhafazası hatta genişletilmesidir.

4)Taksim kışlasını bu şehirde kim özlemektedir, "yahu şu taksimde bir kışla vardı, ne güzeldi, hem askeri eğitim alanıydı hem de bahçesinde top oynanırdı, o kışlayı ölmeden dünya gözü ile yeniden bir görsek" diye kimler hayıflanmaktadır?

5) Diyelim ki taksim kışlası plebisitten çıktı ve yapıldı, bu halkın park yerine kışla şeklinde avm istediğini mi gösterir, takıntılı bir şahsın "bana oy verenler kışlaya da oy verecek" diye rest çektiğini mi gösterir?
 

flzf

Filozof
Yeni Üye
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
850
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
37
[MENTION=4322]yellowmoon[/MENTION]

1) Madem başbakanın belediye başkanı olmadığı biliniyor neden Taksimin peyzaj çalışmalarında provakatörlerce ismi anılıyor mesele gezi parkı değil hala anlamadınmı arkadaş deniyor :)

2)Taksim gezi parkı hakkında yapılacak işlem için illaki halkın çoğunluğunun fikir belirtmesi neden gerekmiyor bu mücadele demokratik hakla verilen mücadele değilmi ne yani Başbakanın fikrine karşı olanların oyu başbakanın fikrine katılanların orayı sahiplenenlerin, nimetlerinden faydalananların,oyundan daha mı üstün nerden biliniyor halkın büyük çoğunluğunun ne istediği neden bu oylama rahatsız etsin sizi hem yargıdan olumsuz karar çıkacağı ne malum haksız olduklarından bu kadar eminlermi bu gezi direnişçileri yada provakatörleri diyim.

3) Yeşil alanların korunması talebi son derece önemsenecek bir teleptir, yargı konuyu incelemektedir olumlu yada olumsuz sonuç verilecek olursa basitçe vatandaşa derdi sorulacak ve vatandaşda derdini sandıkda söyleyecek yeşili korumak istiyorsa yeşili koruyacak parkı yıkmak istiyorsa parkı yıkacak zaten.

4)Taksim kışlasını bu şehirde kim özlemektedir, "yahu şu taksimde bir kışla vardı, ne güzeldi, hem askeri eğitim alanıydı hem de bahçesinde top oynanırdı, o kışlayı ölmeden dünya gözü ile yeniden bir görsek" diye kimler hayıflanmaktadır?
Bu sorunun alakasınıda anlayamadım şimdi ne alaka yargıdan olumsuz sonuç çıkarsa kimlerin hayıflandığını yada hayıflanmadığını halk belirlemiycekmi sonuçta

5) Diyelim ki taksim kışlası plebisitten çıktı ve yapıldı, bu halkın park yerine kışla şeklinde avm istediğini mi gösterir, takıntılı bir şahsın "bana oy verenler kışlaya da oy verecek" diye rest çektiğini mi gösterir?

Evet bu halkın park yerine kışla istediğini gösterir kimse eşşek değil rest çekmek adına istemediği birşeye oy versin.
 

yellowmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Size tarihin derinliklerinden gelen ve avm-rezidans olarak kullanılacağı ifade edilen topçu kışlası ne ifade ediyor, hangi nostaljik beklentilerinizi karşılıyor?
 

flzf

Filozof
Yeni Üye
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
850
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
37
''İstanbul 1. İdare Mahkemesi, olayların başlamasından bir hafta sonra, 6 Haziran’da, Taksim Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmasının önünü açan plan tadilatının iptaline karar vermiş, ancak bunu açıklama ihtiyacı hissetmemişti. ''

Basından enterasan demekki maksat doğayı korumaktan başka şeylermiş :) Ha yine basından şuda var.

'' Gezi Parkı'nda halk oylamasına gerek kalmadı mı?
İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin bilirkişi raporuna bağlı olarak aldığı karara Danıştay'ın da uyması halinde Topçu Kışlası projesi tamamen iptal olacak, plebisite gerek kalmayacak.

03 Temmuz 2013 Çarşamba - 16:10


İstanbul 1. İdare Mahkemesi bilirkişi raporuna uyarak plan tadilatlarını iptal etti. Gerekçeli kararını açıklaması beklenen mahkemenin kararı sadece Gezi Parkı’nı değil Taksim Yayalaştırma Projesini de ilgilendiriyor. İBB yeni bir plan tadilatı yapana kadar Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’ndaki tüm inşaat faaliyetlerinin durması gerekiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın ‘’Mahkemenin vereceği karara uyarız’’ diyerek sözünü ettiği karar buydu. Böylelikle Plebisit (Halk Oylamasına) gerek kalmadı.

Radikal'den Ömer Erbil'in haberine göre İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde süren davada, Taksim Yayalaştırma Projesi ve ona dahil edilen Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmasının önünü açan 1/5000 ile 1/1000 ölçekli Nâzım İmar Plan değişikliklerinin iptali istenmişti. Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve Peyzaj Mimarları Odası tarafından açılan davada 3 kişiden oluşan bilirkişi raporunda plan tadilatları ile ilgili olarak şöyle denilmişti; ‘‘Dava konusu plan değişikliklerinin çevre , kültürel ve doğal miras, kültürel ve ekonomik yapı, teknik altyapı, sosyal donatı, yapı ve sokak dokusu, mülkiyet yapısı, ulaşım, dolaşım sistemi, şehircilik, planlama ve koruma ilkelerine uygun olmadığı, söz konusu planın sadece Taksim alanı yayalaştırma projesi gibi görünmekle birlikte plan notlarında Gezi Parkı’nı da içerdiği ve plan onama sınırı içindeki bir alanın planlamasının sonradan düzenlemek üzere ayrılarak belirsiz bırakıldığı...”

Mahkeme bilirkişini bu raporuna uyarak plan tadilatlarını iptal etti. Şimdi Danıştay’a yapılacak itiraz süresi başlayacak. Danıştay’ın mahkemenin kararına uyması halinde Gezi Parkı’na yapılması düşünülen Topçu Kışlası projesi tamamen iptal olacak. Böylelikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘mahkeme kararına uyacağız’ diyerek sözünü ettiği karar da çıkmış olup, plebisite gerek kalmayacak.

Taksim Yayalaştırma Projesi’nin ikinci aşaması olan, Gümüşsuyu ve Sıraselviler tarafına yapılacak tüneller de böylelikle iptal oldu. Hali hazırda devam eden Tarlabaşı tarafındaki tünel inşaatının ise ne olacağı şimdilik belirsizliğini koruyor. İBB’nin yeni bir plan tadilatı ile yarım kalan inşaatı tamamlayacağı tahmin ediliyor. Çünkü geçmiş dönemlerde mahkeme kararları sürekli plan değişiklikleri ile bertaraf ediliyordu.''

Çıkaralım artık at gözlüklerini güzel bir eylem başladı milletçe gurur duyduk ama kirli oyunlarada alet olmayalım.
 

yellowmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Ara 2012
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Mahkeme bilirkişini bu raporuna uyarak plan tadilatlarını iptal etti.

Haberi yayınladığınız kısımda söylenen şey: ‘Dava konusu plan değişikliklerinin çevre , kültürel ve doğal miras, kültürel ve ekonomik yapı, teknik altyapı, sosyal donatı, yapı ve sokak dokusu, mülkiyet yapısı, ulaşım, dolaşım sistemi, şehircilik, planlama ve koruma ilkelerine uygun olmadığı...

Yani diyorki, hiç bir şeye uygun değil plan: kültürel mirasa, doğal mirasa, kültürel yapıya, sosyal donatıya, yapı ve sokak dokusuna, ulaşıma, dolaşıma, şehircilik planına, koruma ilkesine...

Böyle bir plan ile dozerlerle gelip ortalığı talan ettiler.

Yazıda yayınlanmayan bölümde şunlar da var: "Çevre ve tabiat koruma kuruluna, beyoğlu belediyesinde şehir planlama kuruluna" zorunlu olarak başvurmak ve onay almak gerekirken hiç bir şey danışılmamış. Yani hükümet tepeden inmeci, kimseye danışmaya lüzum görmeyen, pervasız, kuralsız, kurumlara saygısız bir tavırla bu işlere kalkışmış. Bu neyi düşündürüyor?: Bu hükümetin on yıllık icraatinde kimbilir bilinmedik ne hukuksuzluklar yapıldı, kimse uğraşamadı muhtemelen. Gezi olaylarında sokaklara dökülünmese halledeceklerdi yine Taksimi ama kısmet olmadı, kursaklarına takıldı bu sefer...

Hal buyken, kirli oyun denilen ne acaba bir daha düşünelim?
 

flzf

Filozof
Yeni Üye
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
850
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
37
İyi işte ne güzel daha neyin davası güdülüyor başbakan koltuğu bıraksın gitsin mi yani :) Kirli oyun denilen şu Siyaset yapmayı bilmeyen adamların çatışmalardan meded ummaları. Başbakan muhalefete ve diğer siyasilere hep teşekkür ediyor diyorki siz bu kadar beceriksiz kötü niyetli olmasaydınız biz bu kadar başarılı olamazdık. Adamlardaki zihniyete bakın birileri eylem yapıcak üçyüz beşyüz kişi ölecek yaralanacak bu şekilde iktidar oy kaybedecekte diğer a partisi b partisi bundan nemalanacak varmı böyle bi dava ya kirli oyun denilen bu işte.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst