Platon'da Adalet Kavramı ve Düşündürdükleri

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde yeşil tarafından oluşturulan Platon'da Adalet Kavramı ve Düşündürdükleri başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,074 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Platon'da Adalet Kavramı ve Düşündürdükleri
Konbuyu başlatan yeşil
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

yeşil

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
“Adalet” (dikaiosyne, iustitia, justice, gerechtigkeit) kavramı insanlık tarihi boyunca üzerinde en fazla durulan, hakkında sayısız teoriler üretilen ve aynı zamanda ahlaksal ve politik anlamda insanlığın ulaşacağı ideal bir durumu gösteren ve tanımlanması en güç olan kavramların başında gelmektedir. Bu kavram aynı zamanda felsefe tarihinin önemli kavramlarındandır ve oldukça zengin bir tarihsel gelişim sürecine sahiptir. Adalet kavramı uzun yıllar felsefenin konu alanı içinde incelenmiştir. 19. yüzyılda, diğer sosyal bilimlerin felsefeden hızla kopmaya başlamasından sonra bu kavram da artık sadece felsefeyi ilgilendiren bir kavram olmaktan çıkmış, başta hukuk ve sosyoloji olmak üzere özellikle siyasal bilimlerin uğraş alanı içinde görülmeye başlanmıştır.
Kelimeler ve kavramlar düşünmelerimizin ipuçlarını ortaya koyarlar. Bu bağlamda baktığımızda, “adalet” sözcüğünün kökenini incelemek gerekir. Sözcüğün kökeninden türemiş olan adala sözcüğü, eşeğin ya da devenin yüklerinin iki tarafının eşit olması, anlamını taşır. Bu bağlamda Arap kültüründen dilimize geçmiş olan bu sözcük, topluma öğretildiği bakış açısında da görüldüğü üzere, eşitlik kavramını çağrıştırmaktadır. Dolayısıyla adil olan, toplumda herkese aynı, eşit ölçüde yaklaşım olmalıdır görüşü toplumun geneline hakim durumdadır.
Bu konuya devam etmeden önce Antik Yunan dünyasında “adalet” kavramının zeminine ve içerdiklerine göz atmak gerekir. Kuşkusuz, adalet kavramı, siyasal olduğu kadar (belki de daha fazla) etik bir zemin de taşımaktadır. İlk çağ Yunan felsefesinde, siyasal sistemlerin, toplumsal yaşamın, bireyler arası ilişkilerin, edimlerin ve eylemlerin ahlak bakımından doğru olma niteliği adaletin temelini oluşturan ana erdemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Herakleitos, Demokritos ve Anaksimandros dışında Sokrates’ten önceki doğa filozofları, tümüyle doğa ve evren konularına odaklandığından, adaletin erdem olması dışında fazla bir şey söylememişlerdir. Sokrates’ten itibaren felsefenin yüzünü insana dönmüş olmasıyla, nomos (yasa) ve physis (doğa), bir devletin yasası ya da bir toplumun töresi ile insan doğasının gereksinimleri arasındaki karşıtlık çerçevesinde yürütülen, “insanın nasıl ya da neye göre yaşaması gerektiği” tartışmasıyla yakından bağlantılı olan adalet kavramı yeni bir soluk kazanmıştır.
Daha genel anlamıyla Yunan toplumuna hakim olan düşünce yapısı, insanın kendisine biçilen rolü en iyi şekilde yerine getirmesinin ve ona verilen erdemlerin, isimlerin ve kaderin doğasına uygun davranmasının adil olduğu yönündedir. Bu anlamda başına gelecekleri önceden bilemeyen insanların, başlarına gelenlerden sonra, yaşadıklarını adil olarak yorumlama şeklindeki kabullenişleri veya gördükleri felaketler üzerine bahaneler bulmaları olup olmadığı tartışma konusudur. Homerik dünyada, adalet sistemin ta kendisidir ve sistemin dışına düşen, ahlakiliğin de dışında kalır. Bu sistemin dışında kalanlar genellikle kölelerdir ve bu insanların hayatları ölümle özdeştir. Böylesine genel bir yasa çerçevesinin ardından, kültürlere göre idealize edilen politika ve adalet anlayışları ortaya çıkmış, kişilerin tek tek adalet ve politika anlayışları kendini göstermeye başlamıştır. İşte Platon’un görüşleri de böyle bir gelişim dönemine denk düşer.
Platon Devlet’te, adalet kavramının kendisinin belirlediği devlet yönetiminde nasıl belirlenebileceği sorunsalı üzerinde durur. Platon kendisi tarafından ortaya atılan devlet modelinin mükemmel olduğu inancındadır ve bu devletin en önemli özellikleri bilgelik, cesaret, ölçülülük ve adalettir. İlk üç kavram kendi devletinde tam olarak görüldüğünden dolayı şimdi eksik olan adalet kavramını da onlara eklemlemek gerekmektedir(427d-428a). Devlette bilgelik devleti koruyanlara, cesaret savaşçılara, ölçülülük ise onu idare eden hükümete denk gelmektedir. Burada eksik kalan tek kavram adalet kavramının neye karşılık geldiği sorusudur. Nitekim insanlık tarihinin eksiklikten uyuma doğru ilerlediği görüşündedir. Herkesin doğanın sağladığı şekilde işlevini yerine getirmesi, bu eksikliği ortadan kaldıracak büyük etkenlerden biridir. Ona göre adalet bizzat devletin kuruluşunda açığa çıkmaktadır. Yani her bireyin kendi işini yapması ve her şeye karışmaması adalet olarak tanımlanmaktadır (433a). Platon buradan genel bir adalet tanımına ulaşır. O da “herkesin kendi üzerine düşeni yapması ve kendi payına sahip olmasıdır”(433 d-e). Platon bu tanımın olumsuz biçimini de adaletsizlik olarak görür (433c). Platon’un adalet tanımında insan ruhuna gönderme yapmasının sebebi, ruhun kendi içinde sahip olduğu ölçülülük ve adaletle toplumda ve devlette kurulmak istenen düzen arasında paralellik görmesidir. ( Ve yine ahlaki düzen ile doğal düzen arasındaki ilişkinin ne tür bir ilişki olacağı tartışma konusudur.)
Platon Devlet’te söylemediklerini Yasalar ve Devlet Adamı eserlerinde dile getirmektedir. Devlet’te önerdiklerinin gerçekleşmesi durumunda ve aksi halde olabilecekleri, diğer eserlerinde tartışmaktadır.
Yasalar’da Platon yine “Kallipolis” (Güzel Şehir) ideasından vazgeçmemekte, bununla birlikte adalet kavramını yine Sokratik yöntemle inceleyerek, adalet ve mutluluk ilişkisini de ele almaktadır.
Adalet kavramı Platon’da ilk etapta iki yönlüdür. Bunlardan ilki adaletin devlette yansıması, ikincisi adaletin tek tek bireylerde yansımasıdır.
Platon devletle insan yapısı arasında bir paralellik kurduğundan dolayı adaletin devletteki yansıması, adaletin bireysel yansımasından daha önemlidir. Adalet, daha önce devletin bir şartı iken, şimdi devletin önce, adaletin sonra geldiği şeklinde bir durum ortaya çıkmaktadır. Platon belki de bu çelişkiyi gördüğünden bu soruna şöyle bir çözüm getirmeye çalışır. Devlet ya da toplum tek tek bireylerden oluşan bir kurumdur ve ona göre her iyi birey kendi içinde adil olmalı ve bunun için gayret sarfetmelidir. Adil bireylerden oluşan toplum ya da devlet de kendiliğinden iyi ve adil bir devlet olur. Böyle bir cevabın çelişkiyi ortadan kaldırmadığı, aksine daha da derinleştirdiği söylenebilir.
Platon’un adalet kavramı sınıfsal devlet kavramıyla çok yakından ilgilidir. Böyle bir devlette herkesin görevini yerine getirip getirmediği ve rolüne uygun şeylere sahip olup olmadığını tespit etmek zor olmasa gerektir. Böyle bir devletin olmazsa olmaz bir kuralı da her vatandaşın toplumda üzerine düşeni yapması, başkalarının işine ve kimin idareci olup olamayacağı sorusuna karışmamasıdır, çünkü akla göre davranmak bunu gerektirmektedir.
Platon’un adalet ve devlet anlayışı doğal olarak birçok eleştiriye maruz kalmıştır. Bu eleştirmenlerin bazıları günümüzden hareketle eleştirilerini ortaya koymuşlardır. Bugünün ölçüleriyle Platon’un ruh, adalet ve bunun üzerine dayanan devlet kavramını eleştirmenin ne derece tutarlı olabileceği ayrı bir tartışma konusudur; fakat bundan bağımsız olarak Platon’un adalet ve bunun üzerine kurulan devlet anlayışında günümüzden bağımsız olarak eleştirilecek yönler de söz konusudur. Bunlardan en önemlisi Platon’un devleti aşırı yüceleştirmesi ve bireyi onun içinde eritmiş olmasıdır. Diğer bir ifadeyle bireylerarası adaleti, devlet bazındaki adalete feda etmesidir. Devlete mutlak itaati isteyen Platon’a bunu kabul etmeyenlerin durumunu herhalde sormak gerekir. Zorlamayla bir devletin egemenliğini kabul eden bir bireye eşit ve adil davranıldığını iddia etmek nasıl mümkün olur sorusunun cevabı Platon’da ne yazık ki yoktur.
Genel olarak inceleyecek olursak, Platon’un adalet kavramının analizinin genel-geçer, bütün insan topluluklarını içine alan bir analiz olmadığını söyleyebiliriz. Platon genel anlamda kendi ideal devletindeki adalet kavramını gözler önüne sermektedir.
Bu tespitlere rağmen çok açık bir biçimde olmasa da Platon’da paylaştırıcı ve düzeltici adalet anlayışından bahsetmek mümkündür. Bu ayırım herkesin üzerine düşeni yapması, yani devlete karşı vazifesini yapması ile bunun karşılığını alması (bir şeye sahip olması) üzerine kurulmuş bir ayırımdır.
Platon’un bireyi devletin içinde eritmiş olması, devletin varlığını sürdürebilmesi için insanları katlettiği ve bugün zaman aşımına uğramış olan, adalet kavramını tekrar tekrar sorgulamamıza sebep olan Sivas Katliamı’nı akıllara getiriyor.
Yaşananların bende bıraktığı ize dayanarak söyleyebilirim ki; adalet, insanlara özgü bir beklenti, bir özlem, bir yanılsamadır sadece; evren'de basit ya da karmaşık hiç bir sürecin bir adalet algısı ya da anlayışı yoktur veya adil olmak adına hareket etmez. Adalet, güçsüzlerin güç sahibi olandan isteyip asla alamadıkları kandırmacadır.
Adalet, olayın taraflarından birince dağıtılacaksa o zaman da kesinlikle taraf tutma adaletsizliği görülecektir. Aslında, bir terazi göstergesiyle simgeleştirilen adalet, tam anlamıyla hayal ürünüdür. Gerçekte adalet diye bir şey yoktur. Kuralları koyacak kadar güçlü olan her birey adaletin kefeleriyle istediği gibi oynar. Nitekim bugün adaletin Türkiye' de hükümetle doğrudan bağlantılı bir şey olduğunun ve bunun artık çok normal karşılandığını, yadırganmadığını açık bir şekilde görebiliyoruz.
En adil olduğu iddia edilebilecek yasalar dahi o yasaları yapan kişilerin gözlerinden bakmaktadır dünyaya. Yasaları yapanların dışında kalanlar sadece yasa koyucunun kendilerine verdikleri haklarla yetinmek zorunda kalırlar. Adalet sistemlerin kendilerini koruma silahıdır ve bunu mümkün olduğunca iyi kullanmaya çalışırlar. Bu silaha sahip olmak ancak mutlak egemenlikle mümkündür. Siyasi iktidar olmak, adalete sahip olmanıza yetmez. Önemli olan yasaları değiştirecek kadar güce sahip olmanızdır.
Sivas katliamı davasının zamanaşımına uğraması ile bir kez daha kendini sorgulatan ve yok saydıran bu kavramı görenin insaniyet namına en yakın resmi kuruma haber vermesi ricası olunur.


13.03.2012
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Teşekkür ediyoruz güzel bir anlatım güzel bir konu.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst