Ölüm ve Sonrası

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde ÜstünKişi tarafından oluşturulan Ölüm ve Sonrası başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,382 kez görüntülenmiş, 20 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Ölüm ve Sonrası
Konbuyu başlatan ÜstünKişi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Dini ve felsefi görüşlerinizi bir kenara bırakınca ölümü ve sonrasını nasıl hayal edirsunuz? Hayal edebiliyor musunuz?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Dini ve felsefi görüşlerinizi bir kenara bırakınca ölümü ve sonrasını nasıl hayal edirsunuz? Hayal edebiliyor musunuz?

İnsan sahip olduğu bilgilerin dışına çıkıp, bu durumu hayal edemiyor. Ölüm algısı çocukluğumda ilk anneannem ve babaannemin kaybı ile oluşmaya başlamıştı. Bu sebeple ölümü sorgulamaya çok küçük yaşlarda yani 6 yaşında başladım. Ölüm için o an tek düşündüğüm şey, dinleri daha bilmiyordum, bu bir yok oluş değil sadece taraf değiştirme yani öteki taraftalar ve mutlular gibi bir algıydı. Tabii bu görüşte çevremdeki insanların "Cennetlik olur, inşallah." sözü mutlaka etkili olmuştur.

Ölümü anlamak istiyorsanız, dinlerin anlattıklarından öte kadim öğretileri çok iyi incelemeniz gerekmektedir. "Mısır'ın Ölüler Kitabı" ve "Tibet'in Ölüler Kitabı" doğru çevirileri bulabilirseniz, çok önemli kaynaklardır.

Bu bildiklerimin dışına çıkıp ölüm açıklaması yapamıyorum. Bu sitede defalarca yazdım zaten, ölüm sadece yeni bir yaşam için açılan bir kapı fakat ağır yükler ile o tarafa geçen için bu süreç uzuyor.

Ölümden korkmuyorum fakat ölüm şeklinden korkuyorum, depremde toprak altında kalmak istemem mesela. Ölümden sonrası için Yunus Emre gibi düşünüyorum, ne cennet ne de başka şey, sadece O'na doğru gitmek hedefim.

İnsan beynindeki kayıtların dışına çıkıp da başka türlüsünü hayal edemiyor, yok olmayı mesela ben hiç hissedemiyorum yani yok olacağız, toprak olacağız diyenleri hiç anlayamıyorum.
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
İnsan sahip olduğu bilgilerin dışına çıkıp, bu durumu hayal edemiyor. Ölüm algısı çocukluğumda ilk anneannem ve babaannemin kaybı ile oluşmaya başlamıştı. Bu sebeple ölümü sorgulamaya çok küçük yaşlarda yani 6 yaşında başladım. Ölüm için o an tek düşündüğüm şey, dinleri daha bilmiyordum, bu bir yok oluş değil sadece taraf değiştirme yani öteki taraftalar ve mutlular gibi bir algıydı. Tabii bu görüşte çevremdeki insanların "Cennetlik olur, inşallah." sözü mutlaka etkili olmuştur.

Ölümü anlamak istiyorsanız, dinlerin anlattıklarından öte kadim öğretileri çok iyi incelemeniz gerekmektedir. "Mısır'ın Ölüler Kitabı" ve "Tibet'in Ölüler Kitabı" doğru çevirileri bulabilirseniz, çok önemli kaynaklardır.

Bu bildiklerimin dışına çıkıp ölüm açıklaması yapamıyorum. Bu sitede defalarca yazdım zaten, ölüm sadece yeni bir yaşam için açılan bir kapı fakat ağır yükler ile o tarafa geçen için bu süreç uzuyor.

Ölümden korkmuyorum fakat ölüm şeklinden korkuyorum, depremde toprak altında kalmak istemem mesela. Ölümden sonrası için Yunus Emre gibi düşünüyorum, ne cennet ne de başka şey, sadece O'na doğru gitmek hedefim.

İnsan beynindeki kayıtların dışına çıkıp da başka türlüsünü hayal edemiyor, yok olmayı mesela ben hiç hissedemiyorum yani yok olacağız, toprak olacağız diyenleri hiç anlayamıyorum.
Hayır ben hayal edebiliyorum. Eğer dünyada iyi şeyler yaparsam öldükten sonra meyveleri şekerden olan ağaçlar bulunan, ırmaklarından limonata akan biryere gideceğim. Bundan çok eminin çünkü bana bunları oradan gelen bir peri söyledi.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Hayır ben hayal edebiliyorum. Eğer dünyada iyi şeyler yaparsam öldükten sonra meyveleri şekerden olan ağaçlar bulunan, ırmaklarından limonata akan biryere gideceğim. Bundan çok eminin çünkü bana bunları oradan gelen bir peri söyledi.

Agnostik Ateist bakış açısı ile bir perinin varlığını kabul etme olasılığın hiç yok, bu durumda ölümden sonrası da yok, kısacası toprak olacağız felsefesine sahip olduğun için, ölüm sonrasını hayal de edemiyorsun.
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Agnostik Ateist bakış açısı ile bir perinin varlığını kabul etme olasılığın hiç yok, bu durumda ölümden sonrası da yok, kısacası toprak olacağız felsefesine sahip olduğun için, ölüm sonrasını hayal de edemiyorsun.

Peri geldikten sonra tüm felsefi görüşlerim değişti. Zaten artık o yeri hayal etmiyorum, peri bana orayı gösterdi gerçekten çok güzel bir yer. Eğer sen de iyi birisi olursan oraya gidebilirsin ama kötü birisi olursan öldükten sonra minnoş tombiş kedilere mama yapılacaksın.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Peri geldikten sonra tüm felsefi görüşlerim değişti. Zaten artık o yeri hayal etmiyorum, peri bana orayı gösterdi gerçekten çok güzel bir yer. Eğer sen de iyi birisi olursan oraya gidebilirsin ama kötü birisi olursan öldükten sonra minnoş tombiş kedilere mama yapılacaksın.

Otomatik beyin kayıtlarınız size öyle güzel bir oyun oynuyor ki, o kayıtları aşmadan bu konuya önyargısız yaklaşamazsınız. Peri masalına inanan çok yetişkin var, bu durumu anlayışla karşılayabiliyorum.

Son araştırmalara göre insan beyni öldükten sonra bile faaliyette kalmaya devam ediyor yani insan öldüğünün farkında oluyor. Öldüğünün farkında olmak ne demektir? Ölümün bir yok oluş olmadığının aslında ispatıdır. Ölüm bir yok oluş değil, başka bir yaşama açılan bir kapıdır.


Ölüm sonrası beyin aktiviteleriyle ilgili araştırma yapıldı.

ABD'de Langone Tıp Fakültesi Yoğun Bakım ve Reanimasyon Bölümü Başkanı Dr. Sam Parnia ölümden sonra beynin çalışmaya devam ettiğini söylüyor. Langone Tıp Fakültesi Yoğun Bakım ve Reanimasyon Bölümü Başkanı Dr. Sam Parnia:

"Beyin öldükten sonra da çalışmaya devam ediyor, insanlar öldüklerinin farkında oluyorlar" diyor.

Resuscitation isimli dergide yayınlanan araştırma kalpleri duran yani teknik olarak ölmüş olan ama sonra yeniden "canlandırılan" 330 hastadan 140' ı üzerinde gerçekleştirildi.

Araştırmaya göre, bu hastaların yüzde 39'unun kalbi durduktan sonra ve yeniden canlandırma faaliyeti başlamadan önce yani teknik olarak "ölü" iken şuurlarının bir dereceye kadar açık oluyor.

Kalpleri duran ve yeniden çalıştırılan hastalar bir süre etraflarında olan bitenleri görüyor, söylenenleri işitiyor ve hatta doktorlarının kendisi için "öldü" dediklerini de duyuyor.
Hastaların üçte biri zamanın abartılı olarak hızlandığını veya yavaşladığını bildiriyor, içlerinde parlak ışık veya halüsinasyon görenler de var.


Bunların önemli bir kısmının da, kendi ifadeleriyle onlara bakan doktor ve hemşirelerin ifadeleri kıyaslandığında çevrelerinde olan bitenlerin tam olarak farkında oldukları anlaşılıyor.

Kalp durduğu zaman beyne de kan gidemez oluyor ve öğürme ve gözbebeği refleksleri gibi tüm beyin sapı refleksleri de hemen hemen eş zamanlı olarak ortadan kalkıyor.

Beynin korteks adı verilen, şuurdan ve beş duyu ile elde edilen bilgilerin işlenmesinden mesul olan kısmı da kalp durduktan sonraki 2-20 saniye hiçbir aktivite göstermez oluyor yani beyin dalgaları ortadan kalkıyor.

Beyin hücrelerinde ölümle sonuçlanacak olan bir dizi değişiklikler başlıyor ama beynin tamamen "ölmesi" kalp durduktan saatler sonra gerçekleşiyor.

Yeniden canlandırma (kardiyo-pulmoner resisütasyon) işlemi ile beynin kan akımının yüzde 15 oranında sağlanması beyin hücrelerinin ölmelerini önlüyor ama beynin yeniden çalışmasına yetmiyor.

Hayvan deneyleri de ölümden dakikalar sonra beyin aktivitesinde bir artış olduğunu gösteriyor.

Langone Tıp Fakültesi Yoğun Bakım ve Reanimasyon Bölümü Başkanı Dr. Sam Parnia ölümden sonra beynin çalışmaya devam ettiğini bilimsel olarak ispatladığını söylediği araştırması bilim dünyasında tartışmalara yol açsada bu meselenin bilim dünyası büyük bir bilinmezlik olarak kalmaya devam edeceği ortada.

 

tazmanyayahnisi

Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Eyl 2017
Mesajlar
148
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Sn.Ustunkişi ve Lefty inançlar insanların ancak kendilerini bağlar yani inançları gereği eyleme geçen insan eğer baskasına zarar vermiyorsa bence neye isterse ona inansın ,birbirinize sataşmayın sonra snlafty sizi ciddiye alıp cevap vermiş ama o da size sataşmış kırıcı olmayın Lefty gibi bilgibirikimi çok insan ve belli yasında olgunluğu varken neden üstünkişinin inancını eleştirmiş bilmiyorum neyse bana göre orası burdan güzel bir kez imtihan yok
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Sn.Ustunkişi ve Lefty inançlar insanların ancak kendilerini bağlar yani inançları gereği eyleme geçen insan eğer baskasına zarar vermiyorsa bence neye isterse ona inansın ,birbirinize sataşmayın sonra snlafty sizi ciddiye alıp cevap vermiş ama o da size sataşmış kırıcı olmayın Lefty gibi bilgibirikimi çok insan ve belli yasında olgunluğu varken neden üstünkişinin inancını eleştirmiş bilmiyorum neyse bana göre orası burdan güzel bir kez imtihan yok

Eleştiri değil de ÜstünKişi'nin savunduğu ideolojiye göre "Peri" var olamaz, ona vurgu yapmaya çalıştım. Kimsenin inancı ya da inançsızlığı ile ilgili yorum yapmam aslında çünkü kendi çevremin çoğu da inançsızlardan oluşuyor ve herkes birbirine saygı duyuyor.
 

tazmanyayahnisi

Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Eyl 2017
Mesajlar
148
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Evet haklısınız sonra okuyunca size hak verdim SN Lefty ama üstünkişinin böyle bir tutum izlemesi yanlış en son mesajından sonra kendisinin bizle kafa bulduğu izlenimine kapıldım çünkü hiç bir insan vicdansız değildir...
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Dini ve felsefi görüşlerinizi bir kenara bırakınca ölümü ve sonrasını nasıl hayal edirsunuz? Hayal edebiliyor musunuz?

Felsefi görüşleri de bir kenara bırakırsak elimizde şimdi kalıyor. ölüm sonrası gibi bir anlam belirmiyor
hayal değil bulut-kapalı alan çağrışımı.zaman kavramı bozuluyor. burası ilüzyonitik anlamlaşıyor .çok ölüm kavramına girişince...

Ölüm üzerine çok karaladık bu forumda
benim de bir başlığım var-olmalı..
http://www.felsefe.net/serbest-kurs...oyle-degil-boyle-yasamanin-ne-anlami-var.html

Bu başlığı açtığım dönemde kendimi olmak, kendimi yapmak sorunsalını ve sorumlu olmak, kendim gibi davranmak gibi sorunsalları ele alıyordum. Kendimce ahlaklı, disiplinli ve dengeliydim. İlkelerim felan vardı. Kendimi şöyle ya da böyle bir disiplinle ifade ederdim ve olurdum-yaşardım. Ölümün, yaşamı, kendimi ve beni sınırladığı ve öldüreceği gibi bir durumda ben gibi davranmak ve beni oynamak gereksizliği ve öyle ya da böyle olmanın ve davranmanın anlamsızlığı üzerine, gerekirse hayatımı mahvedebileceğim, herşeyi dağıtabileceğim, kuralsız, kararsız ve istikrarsız olabileceğim gibi bir yönelim geliştirmiştim. Bu burada yansıttığım kişi-kişilikten de görülebilir..

Burada şimdilerde donkişot olarak takılan bir arkdaşın sevgili ls2 nin bi başlığı vardı. oraya da bolca karalamışız.. Ve yine metin Münir in "Ölüyor olmak olağanüstü bir şeydi" alıntılamasını paylaşmıştık..

http://www.felsefe.net/serbest-kursu/75786-olum.html
http://www.felsefe.net/143446-post8.html

Ölüm zaman kavramından dolayı (zaman kavramının yapaylığından dolayı) sonra kavramıyla bileşmiyor.. bunu bilinçte aşamazdınız...cevaplar yetmeyecek...
Ölüm sonrayla ilişkilendirilemez. Siz şimdi burda mı başladınız -sonrası neresi?
Varlıksal zamanı önce ve sonrayla ilişkilendirmezdiniz. Zaman gözlemciye göredir. Şimdi ve buraya göre
Her zamanda şimdi vardır. Başlangıç denilen ve bitiş denilen o zamanda da bir şimdi var. Şimdi tüm zamanların ortak yanı..

Ölümden sonraya ilişkin bir şimdileme?
ölümden sonraki şimdi..
Ölümden sonraki şimdide sizin şimdi ve buradaki subjektif yapınız var olmadığı için bu sizin sorununuz değil. evrenin varlıkın sorunu ya da diğerlerinin sorunu olacaktır.
bu sizin buradaki subjektif parçalılığınızın ve subjektif -parçalı- varlığınızın tek başına sorunu değildir

subjektif parçalılığınız bu biçimde sürmeyeceği için ya da böyle olmayacağı için (paylaşacağınız gerçeklikte burası olmayacağı için) ve subjektif parçalılıkla bağınız ,ilintiniz de şimdiki gibi ve şimdi ve buradakine göre olmayacağı için subjektif

Bir de Aziz :Nesinin bu videosu aklıma gelir...
[video=youtube]https://www.youtube.com/watch?v=5TOs1Zm1TBA[/video]

---------- Mesajlar Birleştirildi at 18:34 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 18:16 ----------

Ölüm sonrasına, öncesine ilişkin Dr. Michael Newton un hipnoz regresyonları vardır. Yine sanırım bu forumda bahsetmiştik.
Michael Newton eserlerindeki, ölüm deneyiminin öncesi ve sonrasına ve başka yaşamlara ilişkin hipnoz çağrışımlarını tam öyledir olarak yorumlamıyoruz ancak yine de mitler ve semboller barındıracağını yorumluyoruz. Bir de karanlık ve herşeyin bittiği sınırlı ve kapalı bir ölüm algısını içermediği için hem bir plasebo olarak hem bir karanlık düşünce ve imge temizleyici olarak deneyimleyici daha iyi bir edime ve bilgiye sahip olabilene kadar bu tip dost çağrışımlamaları daha yerli yerinde, derli toplu ve olumlu buluyoruz gibi bir yorumlama da sunmuştuk yanlış hatırlamıyorsam.
Ortalama bir insana ölüm sonrası kitabı olarak armağan ve söz edilebilecek şey sanırım Dr. Michael Newton un hipnoz regresyonları ve çözümlemeleridir..Oldukça içaçcı ve oldukça deneysel ve oldukça dostça..

-
öldükten sonra; "subjektif ve buradaki ben"den sözedemezdiniz..
öldükten sonra da subjektif ve buradaki size ait tek bir özel benden sözedemezdiniz..etmezdiniz..
sözetseniz bile onu bu subjektif yapıyla, şimdi ve buradakine göre incelemezdiniz
öldükten sonra da subjektif ve buradaki size ait tek bir benden sözeden subjektif bilinçlilik ve deneyim yumağı bulamazdınız
öldükten sonradan sözeden şimdi ve burada -
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
inancımı bırakırsam ölümden daha çok korkacağımı düşünüyordum. ama hiçte öyle olmadı. adaptasyonu harika canlılarız ellam:) gerçi geçis surecim yavaş ve basamak basamak oldu onunda etkisi olmuş olabilir.

kısaca; en güçlü ihtimal olarak gözüken yok oluşa/sonsuzluğa karışmaya hazır olun gençler.

bilim adamlarının beynin kimyasına bakıp söyledikleri şöle,

önce nöronlar arası bağlantılar kopmaya başlar (düşünce gücümüz dağılmaya başlıyor)
sonra müthiş bir serotonin tsunamisi
sonrada devasa bir hiçlik dalgası..

hopp ! acının ve düşüncenin olmadığı yerdeyiz ..
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
inancımı bırakırsam ölümden daha çok korkacağımı düşünüyordum. ama hiçte öyle olmadı. adaptasyonu harika canlılarız ellam:) gerçi geçis surecim yavaş ve basamak basamak oldu onunda etkisi olmuş olabilir.

kısaca; en güçlü ihtimal olarak gözüken yok oluşa/sonsuzluğa karışmaya hazır olun gençler.

bilim adamlarının beynin kimyasına bakıp söyledikleri şöle,

önce nöronlar arası bağlantılar kopmaya başlar (düşünce gücümüz dağılmaya başlıyor)
sonra müthiş bir serotonin tsunamisi
sonrada devasa bir hiçlik dalgası..

hopp ! acının ve düşüncenin olmadığı yerdeyiz ..


Giderken erzak çantanı almayı unutma.
 

Excogitatoris

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Mar 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bilincin kopyalanabileceğini savunan birisiyim ben. Kendimce sağlam bilimsel(+fantastik) fikirlerim de var.
Ben ölsem bile, benim başka bir versiyonumun, bir kopyamın, bir parçamın hala yaşayacağı fikri beni
rahatlatıyor.

Bunun dışında ise, korkuyorum. Sadece ölümden de değil, ölüme giden her türlü yoldan; yaşlılıktan,
hastalıktan... Sanırım korkmamın nedeni egolu olmam. Egosu olmayan bir kişi gayet de "ben sıradanım",
"ben önemsizim" diye düşünebilir ve ölümünü kabullenebilir.
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Aynı bilincle, form değiştirip devam edeceğimiz konusunda hemfikiriz.
O bahsedilen ölüme giden yol/form atlama etabına giden yol kendi halinde sindire sindire devam ettiği için sıkıntı olmayacaktır.
Ego ile ilgili minik bir not eklemeliyim.''Ben sıradan biriyim diyebilen kadar kibirli yoktur....''
...ve son olarak bu kadar etraflı ve içeriği olan söz öbeği 15 yaş gurubuna aitse..evlatları yetiştirirken nerede yanlış yaptığımı biri söylesin.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Giderken erzak çantanı almayı unutma.

erzak çantamı kendi yarattığım inanca göre dolduracağım. başkalarının yarattığı yalanlara ihtiyacım yok. herkes her konuyu başkaları ile paylaşabilir. ama ölümde öyle olmayacaktır. herkes sadece kendi yerine ölebilir..
 

Excogitatoris

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Mar 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aynı bilincle, form değiştirip devam edeceğimiz konusunda hemfikiriz.
O bahsedilen ölüme giden yol/form atlama tabına giden yol kendi halinde sindire sindire devam ettiği için sıkıntı olmayacaktır.
Ego ile ilgili minik bir not eklemeliyim.''Ben sıradan biriyim diyebilen kadar kibirli yoktur....''
...ve son olarak bu kadar etraflı ve içeriği olan söz öbeği 15 yaş gurubuna aitse..evlatları yetiştirirken nerede yanlış yaptığımı biri söylesin.


Öncelikle, teşekkür ederim. Fakat hobilerimi, ilgi duyduğum şeyleri ve düşüncelerimi "15 yaş grubu" olarak
sınıflandırmak (aslında herhangi bir yaş grubu ile sınıflandırmak) yanlış olur. Bugünlerde yaşıtlarım çok fazla
"boş işler"le uğraşıyorlar. Bunların hepsini ailelere ve sosyal medyaya atmak da anlamsız elbette.

Türk ailelerinde gördüğüm çocuk yetiştirme konusundaki yanlışlar ise saymakla bilmez. Fakat en önemlileri
bence şunlar:
- Aileler çocukları dinlerle iç içe büyütüyor. Çocuk zaten bir dine sahip olduğunu sanıp hiç sorgulamadan
körü körüne inanıyor. Bence din seçimi hiçbir baskı olmadan, çocuk tarafından, sınava girilerek yapılmalı.
- Bilimden ve doğrudan daha çok manevi değerlere önem verilmesi gerektiği öğretiliyor. Bu hem çok yanlış
hem de çok tehlikeli.
- Felsefe, sosyoloji gibi bilim dallarını ailelerin çoğu "boş iş" olarak görüyor. Felsefe okuyan çocuklara "okuyup
da ne olacaksın?" diyen pek çok aile var maalesef.
- Ayıp diye bir saçmalık var. "Onu yapma ayıp", "Şunu yapma ayıp", "Komşular ne der?" gibi saçma bir düşünce
sistemi hakim. Hepimizin insan olduğu, herkesin çocuklarına öğretmesi gereken bir gerçek. Çocuklarıyla nasıl
cinsel ilişkide güvenlik hakkında konuşacaklarını bilmeyen aileler tanıyorum..
- Ailelerde çok fazla ırkçılık ve tarafçılık var. Aileler karşı tarafa nefret besliyorsa bu çocuğun da nefret beslemesi
gerektiği anlamına gelmez. Ama bu ortamda yaşayan çoğu çocuk da aileleri gibi ırkçı ve tarafçı oluyor.
- Yalan söylenmemeli. Yukarıdaki maddelerden en önemlisi bu bence. Aileler, çocuklarına her ne konuda olursa
olsun yalan söylememeli. Eğer siz çocuğunuza karşı dürüst değilseniz çocuğunuzun da size dürüst olmadığı
için onu suçlamaya hakkınız yok.

Yukarıdaki 5-6 madde bile Türkiye genelinde uygulansa çok daha iyi bir jenerasyon çıkacağından eminim. Fakat
bunun yapılabilmesi için ailelerin eğitilmesi, bunun için de devlet yönetiminin eğitilmesi şart. Bunun olacağını da
sanmam.


 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83

Öncelikle, teşekkür ederim. Fakat hobilerimi, ilgi duyduğum şeyleri ve düşüncelerimi "15 yaş grubu" olarak
sınıflandırmak (aslında herhangi bir yaş grubu ile sınıflandırmak) yanlış olur. Bugünlerde yaşıtlarım çok fazla
"boş işler"le uğraşıyorlar. Bunların hepsini ailelere ve sosyal medyaya atmak da anlamsız elbette.
Türk ailelerinde gördüğüm çocuk yetiştirme konusundaki yanlışlar ise saymakla bilmez. Fakat en önemlileri
bence şunlar:
- Aileler çocukları dinlerle iç içe büyütüyor. Çocuk zaten bir dine sahip olduğunu sanıp hiç sorgulamadan
körü körüne inanıyor. Bence din seçimi hiçbir baskı olmadan, çocuk tarafından, sınava girilerek yapılmalı.
- Bilimden ve doğrudan daha çok manevi değerlere önem verilmesi gerektiği öğretiliyor. Bu hem çok yanlış
hem de çok tehlikeli.
- Felsefe, sosyoloji gibi bilim dallarını ailelerin çoğu "boş iş" olarak görüyor. Felsefe okuyan çocuklara "okuyup
da ne olacaksın?" diyen pek çok aile var maalesef.
- Ayıp diye bir saçmalık var. "Onu yapma ayıp", "Şunu yapma ayıp", "Komşular ne der?" gibi saçma bir düşünce
sistemi hakim. Hepimizin insan olduğu, herkesin çocuklarına öğretmesi gereken bir gerçek. Çocuklarıyla nasıl
cinsel ilişkide güvenlik hakkında konuşacaklarını bilmeyen aileler tanıyorum..
- Ailelerde çok fazla ırkçılık ve tarafçılık var. Aileler karşı tarafa nefret besliyorsa bu çocuğun da nefret beslemesi
gerektiği anlamına gelmez. Ama bu ortamda yaşayan çoğu çocuk da aileleri gibi ırkçı ve tarafçı oluyor.
- Yalan söylenmemeli. Yukarıdaki maddelerden en önemlisi bu bence. Aileler, çocuklarına her ne konuda olursa
olsun yalan söylememeli. Eğer siz çocuğunuza karşı dürüst değilseniz çocuğunuzun da size dürüst olmadığı
için onu suçlamaya hakkınız yok.

Yukarıdaki 5-6 madde bile Türkiye genelinde uygulansa çok daha iyi bir jenerasyon çıkacağından eminim. Fakat
bunun yapılabilmesi için ailelerin eğitilmesi, bunun için de devlet yönetiminin eğitilmesi şart. Bunun olacağını da
sanmam.

Yaşının 15 olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz fakat bu felsefe sitelerinde yaşanan en büyük sıkıntı, çoğu üyenin kimlik bunalımı-karmaşası yaşıyor olması ve kendi gerçeğini bir türlü kabullenememesidir, o yüzden sürekli nik değişikliği yapılıyor.

Yazdıklarının bir çoğuna katılabilirim fakat çocuklara-gençlere güvenli cinsellik eğitimi verilmesini doğru bulmuyorum. Gençler çok erken yaşta yaşayacağı bu kalitesiz-anlamsız ilişkiler sonrası geçireceği travmayı nasıl atlatacak? Bu kadar basitleştirmeyin, bazı şeyler özel olmalı ve zamanında yaşanmalıdır. Lisedeki bir kızın, liseli bir gençle yaşayacağı cinsellikten hayır mı gelir? Genç kızlar her önüne gelen tarafından kullanılmaya çalışacağı gibi, her iki taraf da 20-22 yaşına geldiğinde anlamsız ilişkiler yüzünden psikolojisini bozmuş olacaktır. Duygu olmadan yaşanan cinsel ilişkilerin sonrası çok büyük travmadır. Lisedeki gençlerin de o yaşta duygusal anlamda olgunlaşması beklenemez.

Lisede bazı cinsel eğitimler verilmeli fakat bu asla ilişki yaşamayı teşvik edici olmamalıdır. İnternetten hepsi zaten her şeyi görüp öğreniyor fakat yaşam akışı içinde bilinçli davranmak ve cinselliği hayatın merkezine koymamak gerekiyor.
 
Son düzenleme:

Excogitatoris

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Mar 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaşının 15 olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz fakat bu felsefe sitelerinde yaşanan en büyük sıkıntı, çoğu üyenin kimlik bunalımı-karmaşası yaşıyor olması ve kendi gerçeğini bir türlü kabullenememesidir, o yüzden sürekli nik değişikliği yapılıyor.

Yazdıklarının bir çoğuna katılabilirim fakat çocuklara-gençlere güvenli cinsellik eğitimi verilmesini doğru bulmuyorum. Gençler çok erken yaşta yaşayacağı bu kalitesiz-anlamsız ilişkiler sonrası geçireceği travmayı nasıl atlatacak? Bu kadar basitleştirmeyin, bazı şeyler özel olmalı ve zamanında yaşanmalıdır. Lisedeki bir kızın, liseli bir gençle yaşayacağı cinsellikten hayır mı gelir? Genç kızlar her önüne gelen tarafından kullanılmaya çalışacağı gibi, her iki taraf da 20-22 yaşına geldiğinde anlamsız ilişkiler yüzünden psikolojisini bozmuş olacaktır. Duygu olmadan yaşanan cinsel ilişkilerin sonrası çok büyük travmadır. Lisedeki gençlerin de o yaşta duygusal anlamda olgunlaşması beklenemez.

Lisede bazı cinsel eğitimler verilmeli fakat bu asla ilişki yaşamayı teşvik edici olmamalıdır. İnternetten hepsi zaten her şeyi görüp öğreniyor fakat yaşam akışı içinde bilinçli davranmak ve cinselliği hayatın merkezine koymamak gerekiyor.

Cinsel eğitim konusu sadece olgun ve reşit kişileri kapsamıyor, bu konuda hatalısın. Çocuklara kendi özel
bölgeleri ve bu bölgelere kendilerinden başka kimsenin dokunmaması gerektiğini bilmeliler. Bir diğer konu,
ben "cinsellik eğitimi verilmeli" dedim, "cinselliğe teşvik edilmeli" değil. Fakat reşit olan birisinin de yaşı her
ne kadar "küçük" olursa olsun cinsel ilişkiye girmemesi gerektiğini düşünmüyorum.

Aynı zamanda, gençleri kontrol edemezsin. Ne yapacakları belli değil, bu yüzden onlara "delikanlı" deniliyor.
Saçma sapan bir ilişki yüzünden STD'ye yakalansalar daha mı iyi olur? Cinselliği kapsayan her konuda eğitim
verilmesi şart.

Yaşım konusuna gelirsek, istersen 15 yaşından büyük olduğumu, istersen de küçük olduğumu düşün. Pek de
umurumda değil açıkçası. Sadece söylediklerimi dinle ve objektif olarak yorumla yeter benim için.

Bu arada, burası internet. Herkes kimlik bunalımı yaşıyor, herkes bir başkası olmak istiyor. Bu sadece düşünürlere
özel bir durum değil, toplumsal bir sorun.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Cinsel eğitim konusu sadece olgun ve reşit kişileri kapsamıyor, bu konuda hatalısın. Çocuklara kendi özel
bölgeleri ve bu bölgelere kendilerinden başka kimsenin dokunmaması gerektiğini bilmeliler. Bir diğer konu,
ben "cinsellik eğitimi verilmeli" dedim, "cinselliğe teşvik edilmeli" değil. Fakat reşit olan birisinin de yaşı her
ne kadar "küçük" olursa olsun cinsel ilişkiye girmemesi gerektiğini düşünmüyorum.

Aynı zamanda, gençleri kontrol edemezsin. Ne yapacakları belli değil, bu yüzden onlara "delikanlı" deniliyor.
Saçma sapan bir ilişki yüzünden STD'ye yakalansalar daha mı iyi olur? Cinselliği kapsayan her konuda eğitim
verilmesi şart.

Yaşım konusuna gelirsek, istersen 15 yaşından büyük olduğumu, istersen de küçük olduğumu düşün. Pek de
umurumda değil açıkçası. Sadece söylediklerimi dinle ve objektif olarak yorumla yeter benim için.

Bu arada, burası internet. Herkes kimlik bunalımı yaşıyor, herkes bir başkası olmak istiyor. Bu sadece düşünürlere
özel bir durum değil, toplumsal bir sorun.

Eğitim verilmesin demedim ayrıca reşit olanlar için de yorum yapmadım sadece lise yıllarında cinsellik yaşayanların, 20'li yaşlara geldiklerinde bozuk bir psikolojiye sahip olacaklarını yazdım çünkü bilinçsizce yaşadıkları bu deneyimler, ister istemez ruhsal olarak ağır izler bırakacaktır.

Çocuklara o tip eğitimler zaten veriliyor ayrıca lisede de veriliyor. Aileler ise çocukları ile cinsellik konuşabilecek kadar modern bir görüşe ne yazık ki sahip değiller.

Herkes kimlik bunalımı yaşamıyor bence, kendini çok özel biri gibi ifade etmeye çalışanlar, sahte bir benlik yaratıyor ve günlük yaşamında olmadığı ama olmayı hayal ettiği kişi gibi tavır takınmaya çalışıyor. Resimlerine, yorumlarına beğeni gelirse mutlu oluyor ama cevap yazan olmazsa depresyona giriyor, kısacası kendini kandırıyor.

Sosyal medya faydalı işler için kullanılabilir fakat tiyatro çevirenlerin dünyasına dönmüş durumda ve sahte hesap kullananların, günlük yaşamda da güvenilmez insanlar olduklarını düşünüyorum.
 

Excogitatoris

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Mar 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Eğitim verilmesin demedim ayrıca reşit olanlar için de yorum yapmadım sadece lise yıllarında cinsellik yaşayanların, 20'li yaşlara geldiklerinde bozuk bir psikolojiye sahip olacaklarını yazdım çünkü bilinçsizce yaşadıkları bu deneyimler, ister istemez ruhsal olarak ağır izler bırakacaktır.

Çocuklara o tip eğitimler zaten veriliyor ayrıca lisede de veriliyor. Aileler ise çocukları ile cinsellik konuşabilecek kadar modern bir görüşe ne yazık ki sahip değiller.

Herkes kimlik bunalımı yaşamıyor bence, kendini çok özel biri gibi ifade etmeye çalışanlar, sahte bir benlik yaratıyor ve günlük yaşamında olmadığı ama olmayı hayal ettiği kişi gibi tavır takınmaya çalışıyor. Resimlerine, yorumlarına beğeni gelirse mutlu oluyor ama cevap yazan olmazsa depresyona giriyor, kısacası kendini kandırıyor.

Sosyal medya faydalı işler için kullanılabilir fakat tiyatro çevirenlerin dünyasına dönmüş durumda ve sahte hesap kullananların, günlük yaşamda da güvenilmez insanlar olduklarını düşünüyorum.


Aslına bakarsan tecrübelerime dayanarak internette birden fazla hesabı bulunan kişilerin oldukça kolay manipüle
edilebileceğini söyleyebilirim. Maalesef internet, özellikle sosyal medya yeni jenerasyonun saçmalıklarıyla
doldu.

Eskiden çocuklar aralarındaki statüyü ayakkabı markalarıyla belirliyorlardı, şimdilerde Instagram'daki takipçi
sayısı. Bir de çocukları internete bağımlı olduğunda tüm suçu internete alıp, internetin yasaklanması gerektiğini
savunan kişiler de var..

Toplumsal bir eğitim olmadıkça, Türkiye'nin sonu belli.
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst