Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
İnsanlar herşeyi kolaylıkla öğrenenebilir. Doğruyu ve yanlışı. İnsanlar iyi olanı öğrendikleri gibi kötü olanlarıda öğreniyor.Peki bizler kötü olduğunu bildiklerimizi nasıl oluyorda bile bile öğreniyoruz?
Öğrenme, algılama,ezber ve yorumlama olgularını ayrıştırmak gerektiğini düşünürüm. Doğuştan tarihsel belleğe sahip bireyin algılarını yetileri ile geliştirme süreci, deneysel bir öğrenme sürecidir. Emekleyen bebeğin yürümeye başlaması gibi. Bu bize öğrenmenin yaşı ve sınırı olmadığını da gösterir. Algılama biçimi kişinin içerisinde bulunduğu doğal/toplumsal/kültürel etkiler ile birlikte kişinin hazır bulduklarını sorgulama isteği/gereği/yönelimi ile şekillenir. Süreç anne karnında başlar ve biyolojik dönüşüme dek sürer. Dokümanter bilginin depolanması bir öğrenme değildir. Bunlar ancak öğrenme sürecinde kullanılacak bilgi topluluğu işlevi görebilirler. Yorumlama ise kişinin sürece bağlı gözlem ve deneysel bilgisi ile tarihsel belleğine yeni ve farklı düşünceleri katması sürecidir.
Kötü olduğunu bildiklerimizi mi öğreniyoruz yoksa kötüyü öğrendikten sonra mı kötü olduğunu bilebiliyoruz.Öğrenme bence değişimdir,öğrendikçe değişim gerçekleşir.Kötüyü ve iyiyi öğrenmek arasında bence bir fark yok önemli olan öğrendikten sonra, neyin iyi neyin kötü olduğunu bildikten sonra kötüyü tercih etmemek.
Tecrübe dediğimiz şey öğrenmekten ibarettir.Kötüyü tecrübe ettikçe iyiyi seçebiliriz,yani kötü bilgide gereklidir.Kötüyü öğrenmekte gereklidir.
Aslında bizler doğruyu ve yanlışı öğreniyoruz.Bu öğrenmeyi bulunduğumuz çevreden ve yaşadığımız toplumdan alıyoruz.Bizler doğruyu doğru olduğu yada yanlışı yanlış olduğu için değil,içinde bulunduğumuz toplumum doğruları ve yanlışlarını öğreniyoruz.Bir örnek verecek olursam;bizler müslüman, hristiyan, yahudi yada başka bir dine mensup olarak doğmuyoruz.Bizler doğduğumuz ailenin içinde bulunduğu toplumun yada ailenin dinini öğreniyoruz. Bu din bizim için doğru olacaktır ancak bir başka dini benimseyen toplum için bu yanlış olacaktır.(Burda amacım sadece örnek, konuyu dine yöneltmek değil.) Bu yüzden bizler için iyi olan başkaları için kötüdür.Bizler bu durumda doğruyu da yanlışı öğreniyoruz ancak bunun doğruluğunu yada yanlışlığını daha sonradan öğreniyoruz.Yani herşeyi daha sonradan öğreniyoruz.Doğmadan önce bizlerin hafızasına yazılmış olan veriler zamanı geldiğinde onları öğreniriz.
Nasıl bir bebek yeni doğduğunda meraklı ve araştırmacı oluyorsa objelere karşı (basite indirgersek pastanın tatlı olduğunu çiğ köftenin acı olduğunu canını yaktığını farketmesi), bizde yetiştikçe objelerin dışında soyut kavramlara karşı daha da ilgili oluyoruz gelişmekte olduğumuz dönemde.Sergilediğimiz davranışları öğreniyoruz öğrendikten sonra da kişisel tutumlarımızı sergileyip iyi kötü kavramlarımızı oluşturup dolaylı yoldan karakterimizi oluşturuyoruz..Yani biz öğreniyoruz ve daha sonra iyi-kötü diye gruplandırmaya sokuyoruz yani kötüyü öğrenmiyoruz.Örneklendirmek gerekirse; hırsızlık yapmak kötüdür, biz yakınımızdan habersiz ona ait parayı alır ve bunu belirtmessek dolaylı yoldan hırsızlık yaparız biz bunun karşısında tepki alırız tutumumuzu düşünürüz bu bizi rahatsız etmiyor ve çirkin bi davranış gibi gelmiyorsa bu bizde kötü değildir ve tekrarlayabiliriz aksi halde rahatsızlık vericiyse bu kötüdür ve bunu tekrarlamamız gerektiğini kendimize belirtiriz.
Bazen mutluluk bazen de hüzün getirir hayatımıza.Bazen birilerini dahil ederiz hayat çemberimize bazense çıkarırız birilerini,atarız çemberin dışına.yine de öğrenmek, yorar aklımızı.
Öğrenme; algı,sorgu ve yorum’u öğrenmekle başlar.
Buda emek harcamayı gerektirir.
Yoksa,ne kadar kitap okuduğumuza,ne kadar yaşamışlığınıza …… bağlı değil.
Necdet bey’in söylediği gibi sadece depo olmaktan öte bişi kazandırmaz.