- Konbuyu başlatan
- #1
Yaptığım okumalar esnasında; beni düşünmeye sevk eden ya da sevk etmekten ziyade birtakım olayları revize etmemi sağlayan bazı metinlerin oluşturduğu fikirleri son zamanlarda uyduruk bir not defterine not almaya başladım, ancak neredeyse tamamı -herhangi bir alanda büyük bir yetkinliğim olmadığı için olsa gerek- "niteliksiz" olarak lanse edilebilir cinsten. Ki benim sizlere sorumun kaynağı bu.
Belki konunun derinliği için yetersiz bir süre, ancak sosyal determinizm üzerine yakın bir arkadaşımla yaptığımız tartışmanın üzerinden beş ya da altı ay sonra, bolca kafa patlatma sonucu vardığım nokta, Heisenberg Belirsizlik İlkesi'nin de ilgili konuya uyarlanabileceği oldu. Bahsi geçen arkadaş, sosyal determinizmi karşısına alan görüşünü en başından beri savunurken; muhtemelen okuduğum eserlerden yoğun biçimde etkilenmemin sonucu, en başta sosyal determinizmi ateşli bir şekilde savunurken, ardından geçen yarım yıllık sürecin akabinde, yavaş yavaş kendi savunduğum görüşteki açıkları fark etmem; deneyin gözlenmesi sonucunda orijinal niteliğini kaybedeceğine dair belirli belirsiz bir kıvılcım çakması, kuantum üzerine rastgele sayfa tararken Heisenberg'in İlkesi'yle karşılaşmam ve en sonundaysa -konu üstünde- bilinemezci bir anlayışa kavuşmam kronolojik bir sıra güdüyor tahmin edebileceğiniz gibi.
Tabii ki konu üzerine şu anki düşüncelerim de oldukça ham ve gelişmeye ihtiyaç duyar hâlde, ancak sanıyorum ki sorguladıkça olumluya doğru, ufak da olsa bir yol alıyorum. Sorumun sebebi bu.
Bahsi geçen düşüncelerimi herhangi bir amaç güderek not almıyorum, sadece sahte de olsa entelektüel bir haz veriyor; karıştırdıkça karşıma geldiğinde düşünme imkânı da sağlıyor, ancak gelecekte ne kadar yararlı olacağına dair bir fikrim ne yazık ki yok. Bu sebeple soruyorum ki, sizce niteliksiz düşünce ya da bilgi kırıntılarını kişi kayıt altına almalı mı? Yoksa buruşmuş, bir kıyıya köşeye atılmış defterlerde ölüme mi terk etmeli?
Okuduğum eserler genellikle felsefe, bilim ve sosyoloji üzerine çıkarımlar yapılabilecek türden.
Belki konunun derinliği için yetersiz bir süre, ancak sosyal determinizm üzerine yakın bir arkadaşımla yaptığımız tartışmanın üzerinden beş ya da altı ay sonra, bolca kafa patlatma sonucu vardığım nokta, Heisenberg Belirsizlik İlkesi'nin de ilgili konuya uyarlanabileceği oldu. Bahsi geçen arkadaş, sosyal determinizmi karşısına alan görüşünü en başından beri savunurken; muhtemelen okuduğum eserlerden yoğun biçimde etkilenmemin sonucu, en başta sosyal determinizmi ateşli bir şekilde savunurken, ardından geçen yarım yıllık sürecin akabinde, yavaş yavaş kendi savunduğum görüşteki açıkları fark etmem; deneyin gözlenmesi sonucunda orijinal niteliğini kaybedeceğine dair belirli belirsiz bir kıvılcım çakması, kuantum üzerine rastgele sayfa tararken Heisenberg'in İlkesi'yle karşılaşmam ve en sonundaysa -konu üstünde- bilinemezci bir anlayışa kavuşmam kronolojik bir sıra güdüyor tahmin edebileceğiniz gibi.
Tabii ki konu üzerine şu anki düşüncelerim de oldukça ham ve gelişmeye ihtiyaç duyar hâlde, ancak sanıyorum ki sorguladıkça olumluya doğru, ufak da olsa bir yol alıyorum. Sorumun sebebi bu.
Bahsi geçen düşüncelerimi herhangi bir amaç güderek not almıyorum, sadece sahte de olsa entelektüel bir haz veriyor; karıştırdıkça karşıma geldiğinde düşünme imkânı da sağlıyor, ancak gelecekte ne kadar yararlı olacağına dair bir fikrim ne yazık ki yok. Bu sebeple soruyorum ki, sizce niteliksiz düşünce ya da bilgi kırıntılarını kişi kayıt altına almalı mı? Yoksa buruşmuş, bir kıyıya köşeye atılmış defterlerde ölüme mi terk etmeli?
Okuduğum eserler genellikle felsefe, bilim ve sosyoloji üzerine çıkarımlar yapılabilecek türden.