Nietzsche hakkında

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Makaleleri kategorisinde felsefe963 tarafından oluşturulan Nietzsche hakkında başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,895 kez görüntülenmiş, 3 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Makaleleri
Konu Başlığı Nietzsche hakkında
Konbuyu başlatan felsefe963
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan darkmoon

felsefe963

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Eki 2012
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
ARKADASLAR BU PARAGRAFI ANLAYAN BİRAZ NE DEMEK İSTENİLDİĞİNİ ANLATABİLİR Mİ KISACA LÜTFEN?
Mantıkçıların kör inançlarıyla ilgili olarak: bu kör inançlı kafaların gönülsüzlükle kabule
yanaştıkları bir küçük kısa olguyu vurgulamaktan usanmayacağım. - yani, düşüncenin “o”
istediği zaman gelmesi, “ben’ istediğim zaman değil: böylece, “ben” öznesi “düşünüyorum’
yükleminin koşuludur demek durumu yanlışlama olacak. O düşünür: Oysa, bu ‘o”, kesinlikle
şu, eski ünlü “ben”dir, yumuşatarak söylersek, yalnızca bir kabul, bir sav ama hiç de ‘dolaysız
kesinlik’ değildir. Her şeyden önce bu, “o düşünüyor”la çok ileri gidilmiş oluyor: bu, “o’,
sürecin yorumunu içerir, sürecin kendine ait değildir. Buradaki çıkarım (usa vurma), gramer
alışkanlığına uygundur: “Düşünmek, bir etkinliktir, her etkinlikte bir etkin olan vardır, sonuç
olarak-. ‘Aşağı yukarı eski atomculuğun aradığı şemaya uygundur, etkiyen “kuvvetin yanında,
ondan çıkarak etkili olduğu, dayandığı şekilsiz madde, atom vardır-, daha titiz kafalar
sonunda bu “yeryüzü kalıntısı” olmadan idare etmeyi öğrendiler ve belki biz, mantıkçılar da,
bir gün kendimizi, şu küçük “o” (onurlu eski “benin buharlaşarak kendisine dönüştüğü)
olmadan yaşamaya alıştıracağız.
 

Ozzy152

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
24 Eki 2012
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Ben de illet oldum ,nasıl bir çeviri bu ya ..

Tamam okuduğumuz kitaplar bizi düşündürmeye itiyor ,ama bu gördüğüm paragraf kadar zorluk çekmedim .Çok salakça ,ve gereksizce örnek olmuş.Daha dolaylı ve rahat cümlelerle anlatmak istediğini anlatamamış mı ? Daha doğrusu çeviren de kabahat ..Matematik sorusu gibi düşünelim .Bu soru yanlış .İstenilen sonucu çıkaramıyorum .Çıkıyor ama % 80 ,gerisi belirsiz kalıyor . Ana fikir ise , Mantıkçı olarak nitelediği kişilerden ,önceki zamandaki yaşayanların ,yeni nesile göre az hantal kalması ,yeni düşünürlerin bu konularda daha iyi gözlemlediklerinden ,doğru yolu görebildiklerini sınıyo .. benin buharlaşarak kendisine dönüştüğü ..0 x 0 = 0 demek ne garip şey bu ..


Hatta ,bunu alacam ve götürecem Felsefe prof una okulda ..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Mantık nedir?
Kesinlik nedir?
Dolaysız kesinlik nedir?

Bu soruların cevaplanması gerekir.Bu cevapların ne olduğuna baktım, sanırım (hata yapma olasılığım hesaba katılsın, yazdıklarımı kesin doğrudur diyerek sorgulamadan kabul etmeyin!) anlatılmak istenen şu olabilir.

Bir düşüncenin doğruluğunu, yine düşünce ile doğrulamaya çalışanlar, istemeseler de düşüncenin tam olarak insanın kontrolünde olmadığını kabul ediyorlar (Mantık: Düşüncenin yine düşünce ile doğrulanmasıdır). Biz onları düşünmek istemesek de nihayetinde zaman zaman aklımıza şu yahut bu düşünce/düşünceler geliverir. O halde "ben düşünüyorum" cümlesinde, düşünmenin koşulu "ben"olamaz çünkü "ben" in iradesi dışında da (biz istemesek de) düşünme eylemi gerçekleşmektedir. Buradan da düşüncenin "ben"den ayrı oluşu gibi bir durum kendiliğinden ortaya çıkar. Sonra da "Benim iradem dışında ise kimin iradesi dahilindedir?" meselesi doğar. "Ben" yerine "o" getirilerek sanırım bu durum ifade edilmiş. Dolaysız kesinliğe algılamayla,pratikle ve deneyimle ulaşılıyor. Kısacası direkt olarak deneme yanılma ile ulaşılıyor. Dolaylı kesinliğe ise akıl,mantık kullanılarak ispat yolu ile ulaşılabiliyor."Ben" dense de "o" dense de farklı değildir zira ikisinde de dolaysız kesinliğe ulaşılamaz (amaç dolaysız kesinlik olsa gerek). Hatta "o" denirse, iş daha da dolaylı bir hal alıyor.Bu şekilde özne ve yüklem yahut etken olan ve etkinlik, dil bilgisine de uyan ve geçmişten bugüne gelen bir alışkanlıktır. Daha titiz düşünüldüğünde etki eden ve etkinliğin, özne ve yüklemin, birbirinden ayırılamadığı görülür yahut görülmelidir.
 

darkmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
5 Eyl 2012
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
kelimelerin etimolojisi bize çağrışımlara ve sözlük kaçkını anlamlara açılan yepyeni kapılar sunar.. bir kelimeyi tarih boyunca izlemek benzersiz bir deneyimdir.. yazık ki henüz Türkçe’nin tam ve yetkin bir etimolojik sözlüğü hazırlanmış değildir.. Nişanyan’ın sözlüğü dışında da başka bir çalışma bilmiyorum..

bunları niye söylüyorum..
çünkü..
“düşünmek” kelimesini “düş” kökünden yontan eski zaman bilgelerinin bir bildiği olmalı..
ve görülüyor ki bu bilgi Nietzsche’de de mevcut..
neyse.. “düşünce düşlenir” diyen Dücane Cündioğlu’dan bir alıntıyla çok uzatmadan kirişi kıralım..

..
.

Düşünme dilin o bitmek bilmez davetlerini başkaları için kabul eder; başkalarına ulaşmak için dilin kapısını çalar; başkalarına ancak dilin açtığı kapıdan geçerek ve onun kurallarına tâbi olmak koşuluyla ulaşabilir. Düşünmeyi sözün giysileri içinde ve sözün aracılığıyla tanımak arzusunda olanların düşünmenin özünü dilin içinde yakalayabileceklerini sanmaları bir yanılgı hiç kuşkusuz. Düşünme özünü sözcüklerde ele vermez; dilin ülkesinde bütünüyle açılıp saçılmayı beceremez; bilakis bir kez dilin ülkesine ayak basmaya görsün, sözcüklerin arkasında saklanmaktan başka seçeneği kalmaz. Görünürken görünmez hale gelmeyi başarır. Kalabalıkların arasına karıştığında 'düşünce' düşlenebilir sadece. Evet, kalabalıkların içine düşünce, 'düşünce' düşlenebilir. Sözcüklerin arasında düşünmenin izlerini (düşünceyi) görmeyi becerenler, onu giysilerini giymezden önceki haliyle düşleyebilenlerdir.

Düşünce düşlenir.
Bu ifadeyi iki şekilde anlamak imkânımız var: Birincisi 'isim' haliyle, ikincisi 'fiil' haliyle.

1) Düşünmenin izleri (düşünce), üzerini dilin ülkesinde sözcüklerle örtünce, onunla çaresiz düş aracılığıyla, düşlenmek suretiyle irtibata geçilebilir. Çünkü 'düşünce' dile gelmekle düşünmenin konusu olmaktan çıkar, düşlemenin konusu haline gelir. Kimse düşünceyi çıplak haliyle temaşa etmez; o yabancıların arasında çıplak dolaşmaz; sözcüklerle örtünür; bunu kendisinden istifade edilmesi için yapar; başkalarının faide sağlamaları için yapar. Düşünce dildeki hâliyle işte bu nedenle düşünülemez; sadece düşlenebilir. Özünü görmek isteyenler düşünceyi düşünmenin kendi öz yurdunda görmeye çalışmalıdırlar; değilse düşlemekle yetinmelidirler.

2) Düşünce, düşülünce, yani kişi düşünmenin yurdundan ayrılıp sözcüklerin içine düşünce, faide ve istifade için ifadenin aracılığına başvurmak zaruretini hissedince, bir bakıma yola düşünce, yola çıkınca, kendi öz makamından daha aşağılara düşünce düşlenir. Düşmeyince düşlenilmez, aksine düşülürse düşlenir, düşülünce düşlenir, düşünce düşlenir. Düşünme kendini ifade etmekten kaçınabilirse, sözcüklere bürünmek yerine gözlerden ırak kendi yurdunda ve kendi haliyle yaşamayı seçerse niçin düşlenilsin ki?! Aşık maşukunu onun elini tutmuşken düşlemez. Düşünce kendi yurdunda düşün değil; düşünmenin konusu olmakla yetinmez mi? Pekâlâ yetinir ve bu nedenle 'düşünce' ancak düşünce düşlenir; düşmezse düşlenilmeyip düşünülür.

Bakınız şâir, düşünceyi kendi yurdunda ziyaret etmeyi beceremeyip onu salt dil aracılığıyla kavrayan acemi düşünürlere başkalarını kınamamaları için nasıl öğüt veriyor:

Ehl-i irfanım diye kimseye ta'n etme sen
Defter-i irfana sığmaz söz gelir divaneden

Yani birkaç kitap okuyup düşünceyi o düşmüş haliyle, salt sözcükler aracılığıyla satırlarda tanımış olduğundan ötürü boş yere gururlanıp da başkalarını kınamaya kalkışma; birgün delinin biri çıkar ve sana öyle bir söz söyler ki o sözü okuduğun kitapların, bildiğin sözcüklerin, taradığın satırların hiçbirinde bulamazsın. Düşünmenin giymek için kendisine seçebileceği giysilerin miktarını hayal bile edemezsin. Düşünmenin izlerine (düşünceye) ancak sokaklarda rastladığını unutma! Düşünce tenezzül edip düşmüş ve sen de onu hiç değilse sokağa düşmüş haliyle görmüş iken nasıl olup da başkalarını kınarsın? Halbuki onunla kendi yurdunda tanışsaydın, tanışabilseydin şaşkınlıktan dilini yutup susardın ve asla konuşamazdın.

 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst