- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 20 Eyl 2017
- Mesajlar
- 148
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
NAZIM HİKMETİN “BÜYÜK İNSANLIK” ŞİİRİNE DAİR (BİR):
İNSANLIK KENDİ KENDİSİNİ HAKİR GÖRMEKTEDİR
Şiirin ilk mantıksal bölümüne yakından bakalım. Aslında şiir bir bütün olarak farklı açılardan bir insanlık hali betimlemesidir. Şiirin ilk mantısal bölümünde insanlığın seyahat etme, gitme gelme ve ulaşım bakımından kötü bir durumda olduğuna dair bir tablo sunulmaktadır. Betimleme ilerledikçe insanlık hali daha da kötü bir hal almaktadır. Bu durumu yapan da yaratan da yine insanlığın kendisidir. Dolayısıyla betimleme aslında insanlığın kendi kendisini hakir gördüğüne dairdir. Şöyle ki:
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Gemide güverte yolcusu, yolculuk sırasında kendisine ait kabini veya kamarası olmayan yolcudur. Diğer bir deyişle bir gemi yolcusu olarak insanlığın, ihtiyaç duyduğu zaman geri çekilip örneğin rahatça uyuyabileceği veya başka türlü özel ihtiyaçlarını serbestçe giderebileceği özel bir alanı bulunmamaktadır. En ucuz ve en değersiz mevkidir diğer bir deyişle. O halde, güvertedeyken, yani bulunduğu fiziksel yer bakımından aslında en üstte iken, insanlık sosyal statü ve dolayısıyla yaşam koşulları bakımından en aşağıya itilmiştir. Oysa insanlığın yüceltilmesi ve en yüksekte olması ve tutulması gerekmektedir ki teker teker tüm insanlar da yüceltilmiş olsun.
Benzer bir durum farklı bir açıdan trende üçüncü mevkide yolculuk yapan insanlık içinde geçerlidir. Burada söz konusu olan hiyerarşi, güverte yolcusu bağlamında olduğu gibi alt-üst ilişkisi ve hiyerarşisi açısından değil, sıralama açısından, yani dikey hiyerarşi açısından değil, yatay hiyerarşi açısından yapılmaktadır. İnsanların insan olarak muamele görebilmesi için insanlığın aslında en önde gelmesi gerekmektedir. Böylece giden ve gelen veya kısacası eyleyen herkes insanlığı amaç edinebilir ve insanlığı amaç edinebildiği oranda da dünyadaki tüm ereklerin arasında kendisini amaç edinebilsin. Fakat insanlık, yani insanı insan yapan her ne ise o, ne yazık ki en arkadan veya yatay hiyerarşide en geriden gelmektedir. Dolayısıyla insanlık en çok önemsenmesi gerekirken en az önemsenmektedir.
Şosede yayan olmak ne demek? Bu kavramın ne anlama geldiğini bilmek için kanımca şosede gerçekten yaya olmuş olmak gerekir. Şose sözcüğü Türkçeye Fransızca chaussée sözcüğünden uyarlanmıştır. Şoseler köylerde ve kasabalarda zift ve asfalt kullanılmadan yapılan bir tür yoldur. Toprak yollara göre daha dayanıklıdır ve çakıl taş kullanıldığı için çamurlanmanın olmadığı veya az olduğu bir yoldur şose. Ülkemizde olduğu gibi birçok başka ülkede de asfalt yola nazaran daha ekonomik olduğu için hala şose yapılır. Nazım’ın şiiri yazdığı yıllarda şose aynı zamanda köyler, köyler ve kasabalar ve kasabalar ve kentler arasında da yapılırdı. Nazım insanlık şosede yayan derken, aslında sadece araçlarla gidilen ve gidilmesi gereken yolu kastetmektedir. İnsanlık hali, insanlığın yaratmış olduğu diğer tüm ilişkilerde olduğu gibi bu ilişkisinde de şosede yaya gitmek demek, şosede yaya gidenler bilir bunu, bir nevi tersine gitmek, ileri değil, geri gitmek gibi gelir insana. Bu psikolojik nedenle şosede yürümek, normal yaya yürümekten çok daha yorucudur. Ayrıca şosenin yapımında kullanılan çakıl taşlar, 1950’li yıllarda giyilen ayakkabıları düşünün, zamanla insanın ayaklarına batmaya başlar. Böylece insanlık yaşam denilen ırmakta ilerlerken veya yaşam denilen ‘uzun ince bir yolda’ yürürken rahat etmesi ve zevkle ve şevkle yürümesi gerekirken yorgun argın düşer, eziyet çeker, yürümekten, yaşamaktan bıkar usanır.Doğan GÖÇMEN
---------- Mesajlar Birleştirildi at 14:59 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 14:57 ----------
Bu da benden davet madem insanlık sürünüyor o zaman ayağa kaldıralım tüm sorunlarımızı demokrasi içerisinde kardeşçe oturup konuşarak çözelim veya bu tarz fikirleri benimseyenleri şiddetsiz olanları destekleyelim kafalar karışmadan basit olanı isteyelim ŞİDDETSİZLİK VE ONUR ...
İNSANLIK KENDİ KENDİSİNİ HAKİR GÖRMEKTEDİR
Şiirin ilk mantıksal bölümüne yakından bakalım. Aslında şiir bir bütün olarak farklı açılardan bir insanlık hali betimlemesidir. Şiirin ilk mantısal bölümünde insanlığın seyahat etme, gitme gelme ve ulaşım bakımından kötü bir durumda olduğuna dair bir tablo sunulmaktadır. Betimleme ilerledikçe insanlık hali daha da kötü bir hal almaktadır. Bu durumu yapan da yaratan da yine insanlığın kendisidir. Dolayısıyla betimleme aslında insanlığın kendi kendisini hakir gördüğüne dairdir. Şöyle ki:
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Gemide güverte yolcusu, yolculuk sırasında kendisine ait kabini veya kamarası olmayan yolcudur. Diğer bir deyişle bir gemi yolcusu olarak insanlığın, ihtiyaç duyduğu zaman geri çekilip örneğin rahatça uyuyabileceği veya başka türlü özel ihtiyaçlarını serbestçe giderebileceği özel bir alanı bulunmamaktadır. En ucuz ve en değersiz mevkidir diğer bir deyişle. O halde, güvertedeyken, yani bulunduğu fiziksel yer bakımından aslında en üstte iken, insanlık sosyal statü ve dolayısıyla yaşam koşulları bakımından en aşağıya itilmiştir. Oysa insanlığın yüceltilmesi ve en yüksekte olması ve tutulması gerekmektedir ki teker teker tüm insanlar da yüceltilmiş olsun.
Benzer bir durum farklı bir açıdan trende üçüncü mevkide yolculuk yapan insanlık içinde geçerlidir. Burada söz konusu olan hiyerarşi, güverte yolcusu bağlamında olduğu gibi alt-üst ilişkisi ve hiyerarşisi açısından değil, sıralama açısından, yani dikey hiyerarşi açısından değil, yatay hiyerarşi açısından yapılmaktadır. İnsanların insan olarak muamele görebilmesi için insanlığın aslında en önde gelmesi gerekmektedir. Böylece giden ve gelen veya kısacası eyleyen herkes insanlığı amaç edinebilir ve insanlığı amaç edinebildiği oranda da dünyadaki tüm ereklerin arasında kendisini amaç edinebilsin. Fakat insanlık, yani insanı insan yapan her ne ise o, ne yazık ki en arkadan veya yatay hiyerarşide en geriden gelmektedir. Dolayısıyla insanlık en çok önemsenmesi gerekirken en az önemsenmektedir.
Şosede yayan olmak ne demek? Bu kavramın ne anlama geldiğini bilmek için kanımca şosede gerçekten yaya olmuş olmak gerekir. Şose sözcüğü Türkçeye Fransızca chaussée sözcüğünden uyarlanmıştır. Şoseler köylerde ve kasabalarda zift ve asfalt kullanılmadan yapılan bir tür yoldur. Toprak yollara göre daha dayanıklıdır ve çakıl taş kullanıldığı için çamurlanmanın olmadığı veya az olduğu bir yoldur şose. Ülkemizde olduğu gibi birçok başka ülkede de asfalt yola nazaran daha ekonomik olduğu için hala şose yapılır. Nazım’ın şiiri yazdığı yıllarda şose aynı zamanda köyler, köyler ve kasabalar ve kasabalar ve kentler arasında da yapılırdı. Nazım insanlık şosede yayan derken, aslında sadece araçlarla gidilen ve gidilmesi gereken yolu kastetmektedir. İnsanlık hali, insanlığın yaratmış olduğu diğer tüm ilişkilerde olduğu gibi bu ilişkisinde de şosede yaya gitmek demek, şosede yaya gidenler bilir bunu, bir nevi tersine gitmek, ileri değil, geri gitmek gibi gelir insana. Bu psikolojik nedenle şosede yürümek, normal yaya yürümekten çok daha yorucudur. Ayrıca şosenin yapımında kullanılan çakıl taşlar, 1950’li yıllarda giyilen ayakkabıları düşünün, zamanla insanın ayaklarına batmaya başlar. Böylece insanlık yaşam denilen ırmakta ilerlerken veya yaşam denilen ‘uzun ince bir yolda’ yürürken rahat etmesi ve zevkle ve şevkle yürümesi gerekirken yorgun argın düşer, eziyet çeker, yürümekten, yaşamaktan bıkar usanır.Doğan GÖÇMEN
---------- Mesajlar Birleştirildi at 14:59 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 14:57 ----------
Bu da benden davet madem insanlık sürünüyor o zaman ayağa kaldıralım tüm sorunlarımızı demokrasi içerisinde kardeşçe oturup konuşarak çözelim veya bu tarz fikirleri benimseyenleri şiddetsiz olanları destekleyelim kafalar karışmadan basit olanı isteyelim ŞİDDETSİZLİK VE ONUR ...