Mine Kirikkanat - Kargalarin Besiginde

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Köşe Yazıları kategorisinde evadne_Ss tarafından oluşturulan Mine Kirikkanat - Kargalarin Besiginde başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,667 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Köşe Yazıları
Konu Başlığı Mine Kirikkanat - Kargalarin Besiginde
Konbuyu başlatan evadne_Ss
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evadne_Ss

evadne_Ss

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 May 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39


Mustafa Kemal’in, kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruculuğuna götürecek ve zaten bu uğurda harcadığı için kısalacak bir ömrün başında, ta çocukken, ilk mücadelesini tarladaki kargalara karşı vermesi, raslantı değildir. Kargalar, yüz yılı aşan ve kimi devletlerin varlık süresini geçen ömürleriyle, insanların emek ürününü talan etmekten leş yiyiciliğe, uğursuzluğun, kötülüğün, güçlü bir sembolüdür, insanlığın ortak belleğinde. Latincede “karga” onu bunu gammazlayan anonim muhbirlere denir... Karga, düşmandır.

Romalı Konsül Gaius Dulius’un M. Ö. 260 yılında çizip inşa ettirdiği ilk çıkarma gemisinin saldırı için açılan köprüsüne “Karga” adı verilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de örgütlenen direnişçi Fransızların, komünist partizanları Fransa’yı Alman işgalinden kurtarmaya, faşist düşmana karşı savaşmaya çağıran şarkısı, “Arkadaş, ovalarımızın üstünde uçan kara kargaları duyuyor musun?” diye başlar.

***

Modern Türk müziğinin muhteşem sesi olduğunca, meslek etiği açısından yüz akı Candan Erçetin’in, son CD’si “Kırık Kalpler Durağında”ki 16. Parçası “Ninni”, bence işte bütün bunları bilerek, anımsayarak dinlenmelidir.

Tüm gerçek sanatçılar gibi bütün şarkılarına, elbette yüreğinin bir parçasını katan Candan Erçetin, bu şarkısına vicdanını koymuş. Aylin Atalay’la birlikte yazdıkları sözler, bu ülkenin dürüst, onurlu ve ruhunu kargalara satmayan insanların içinde -henüz- sessizce kabaran isyanın sesi.

Kuşaklar boyu kulaklarımızda taşıdığımız ninniyi, bir de böyle okuyun:

“Uyusun da büyüsün, ninni. Tıpış tıpış yürüsün, ninni. Dertlerini sürüsün, ninni. Oğlum kızım uyusun, ninni.

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, çok da uzun olmayan belli bir zaman önce, çok da uzak olmayan çok güzel diyarın birinde, bereketi dillerden düşmeyen bir köy varmış.

Denizi de bilirmiş, dağı da bilirmiş bu güzel köyün insanı, yağmurda yürür, karda kayar, ama güneşli günleri severmiş...

Meze yaparmış bu köylüler, iki kadehe tüm acılarını, böylece birden unutuverirmiş, geçmiş dargınlıklarını.

Aslına bakacak olursan çok zenginmiş tarlaları. Ama nedeni bilinmez, bu köylüler her daim fakir. Yokmuş galiba köydeki kargaların bunda bir etkisi, böyle gelmiş, böyle gidermiş, ne de olsa alın yazısı.

Dayanamamış biri sonunda, kargalara başkaldırmış. Hakkımızı yiyorlar deyip, bütün köyü ayaklandırmış. Sonunda başa çıkmış köyü istila eden kargalarla. Ama kendisi de göçüp gitmiş tabii, eninde sonunda.

Uyusun da büyüsün, ninni. Tıpış tıpış yürüsün, ninni. Dertlerini sürüsün, ninni. Oğlum kızım uyusun, ninni.

Ardından ağlamış köyden herkes çok uzun yıllarca. Ağlarken ağlarken, köy unutmuş kargaları tamamıyla. Üzülüp, dövünüp dururken birden övünmeye başlamış. Ancak övünüp durduğu, sadece hatıraymış.

Günün birinde köyün üstüne kapkara bulutlar yerleşmiş. Kimse bu bulutları kargaların getirdiğini fark etmemiş. Köydekiler, yaz yağmurudur, gelir geçer zannetmişler. Ama bu kara bulutlar, kopacak fırtınanın habercisiymiş...

Kargaların çalacağı emekten medet uman bazı kurnazlar, köylüye ninniler söyleyip apaçık hedef şaşırtmışlar. Soytarısıyla yalancısı bu köyün, bir gün gelmiş, el ele vermiş, o bildik beyaz camın içine girip siyah yalanlar söylemiş.

Onların baktığı yerden bütün köy çok aptalmış. Çünkü aptal olmasalar, böyle aldanmazlarmış. Değil mi ki bütün köy olan bitene ses çıkarmadan bakmış, o zaman başlarına gelene müstahaklarmış!

Ah ne güzel ninniymiş bu cehalet, herkes dalıp uyumuş nihayet. Top atsan uyanmazmış, ne rehavet, e benim köyüme e, e...

Aslında köyün akıllısı çokmuş. Âlimi, dedesi, filozofu çokmuş. ’Var!’diye bas bas bağırıyorlar, ama hiçbirinin söz hakkı yokmuş: Çünkü bilene, düşünene, yazana, kargaların itirazı çokmuş ve onlardan öğrendikleriyle, kurnazlar herkesi uyutmuş.

Güzel köyüm, ne zaman uyanırsın?

Bu duruma ne kadar dayanırsın?

Sanma ki uyurken kazanırsın.

Hadi köyüm, ne zaman uyanırsın?”


***

Bu köyün çoğunluğu uyandı aslında, sevgili seyirciler. Ama kargalar ve işbirlikçileri öyle şiddetle gaklıyor ki, azınlığız sanıyor, kıpırdamaya korkuyor, bir ilk ses, ilk olacağı için kurban edilecek cesur yüreği bekliyor


MİNE KIRIKKANAT..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst