- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 13 May 2013
- Mesajlar
- 69
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Güneşin gözlerimi kör edebilecek parlaklığıyla tanışmamda ani oldu benim,sıcaklık ,renkler,bir ömür baksam anlamayacağım sadece hayran olabileceğim şeylere yüzyüze gelmem de en beklenmedik zamanda oldu , çokta uzun sürmedi zaten.
Toprağın altında ince ince delikler ,yollar açar giderim dinlenmediğim yada toprak yemediğim zaman.Bak burdan giden tünel şurdakinin ortasına açılır hemen şu büyük taş hizasında da tombulun ailesi var.Ha unutmadan biraz karışık görünen bu yoldan gidersen kökler çoktur şaşırma ..Böyle işte kaz tünel gez tünel ..başka bir şey görmesem iç geçirmem böyle doğru.Dinle o zaman ne olduğunu.
Böyle bir gündü işte toprak rengi, heryer aslında karanlık karası, etrafımdaki herşey hareket etti birden ve ben uzun bir süre sonra gözlerimi açtığmda güneşi gördüm,ağaçları, çiçekleri ,uçan kelebekleri,parıldayan suları,toprak kokusunu,birde kuşları.Rengarenk ,güzel sesli,uçan ve çoğu yemek niyetiyle bakan.Hatta bir defasında o büyük çocuk hızlıca koşmasa yakınımdan birinin kursağındaydım çoktan.Ben birde o mavi kanatlı kuşu gördüm işte;pırıl pırıldı tüyleri ,hafif bir rüzgarda havalanırdı,kara sürmelenmiş gözleri vardı korkutmayan,derin bakışları boğmayan, bir de sesi içten ve derin makamdan.
Sonra tenimin kuruduğunu hissettim ,baktım üstünde boylu boyunca uzandığım toprağa,yuvama,kuyuma,şatoma.Döndüm bir yol açtım kafamla ,aklımda gördüklerimin buhranı, son gücümle indim en dibe.Birkaç gün toprak yemedim,Öyle yattım ,kaldım uzun uzun ,sessiz her şekilde ve karar verdim .o mavi kuşa sormayı bana ne yaptığını.Bıraktığım yerden çıktım ,başladım beklemeye...
ne kadar zaman geçti, umut kesmişken tam, ışıltıyla süzülüp kondu karşımdaki çiçekli ağaca.Tamam gördüm ama nasıl konuşacaktım onunla?sürüne sürüne sanki başka bir yol varmış gibi çıktım onun beni göreceği bir yere.belki sırf gagasını açıp bana doğru süzülecek ve yiyecekti yada dur birşey sorucam dedikten sonra beni yiyecekti.olsun dedim içim titreyerek,kalbim yerinden çıkacaktı.durdum gögsümü gererek .gözlerinin içine dimdik bakarak.işte açıldı kanatları önce ,güneş kapandı gözlerimi kamaştıran, sonra kanatlarının rüzgarı ürpertti tenimi,son bu dedim kendime.yanıma kondu. diycem herşeyi unutmuştum.başını bir sağa bir sola çevirip baktı bana --Nasıl bir solucansın sen öyle güneşlenen diye gülümsedi.--güldüm.onu beklediğimi bilmesi imkansızdı ne de olsa.
Korku ve hayranlık bakışım uzun sürmüş olacak.Neden bekliyorsun bu kadar tehlikeli bir yerde diye sordu.Seni dedim.O gökmavi kanatlarında saklı şevkati,güveni,bakışlarında hep duran hüznü paylaşmak için,yüreğini atışlarıyla nefes almak için.....ne kadar şey söyledim bilmiyorum.Aşkın böyle birşey olduğunu aşıktan gayrı herkes bilirmiş.ben başka biri idim söyledim.Tamda gözlerine bakarak.Kulaklarım kapalıydı.Duymadım.Bir ara gözlerim karardı hatta.Sonra bir serinlik ...bir su birikintisindeydim.Rahatlamıştım ama bu kadar zamandır boğulmamıştım da .Yüzümü dondüm sırt üstü yattım uzadım upuzun yalnız suyun içinde gökyüzüne baktım ,--maviydi parıldıyordu--Bir solucanın boğulma ihtimalinin olmayışı ne güzel.çok güzel.
Toprağın altında ince ince delikler ,yollar açar giderim dinlenmediğim yada toprak yemediğim zaman.Bak burdan giden tünel şurdakinin ortasına açılır hemen şu büyük taş hizasında da tombulun ailesi var.Ha unutmadan biraz karışık görünen bu yoldan gidersen kökler çoktur şaşırma ..Böyle işte kaz tünel gez tünel ..başka bir şey görmesem iç geçirmem böyle doğru.Dinle o zaman ne olduğunu.
Böyle bir gündü işte toprak rengi, heryer aslında karanlık karası, etrafımdaki herşey hareket etti birden ve ben uzun bir süre sonra gözlerimi açtığmda güneşi gördüm,ağaçları, çiçekleri ,uçan kelebekleri,parıldayan suları,toprak kokusunu,birde kuşları.Rengarenk ,güzel sesli,uçan ve çoğu yemek niyetiyle bakan.Hatta bir defasında o büyük çocuk hızlıca koşmasa yakınımdan birinin kursağındaydım çoktan.Ben birde o mavi kanatlı kuşu gördüm işte;pırıl pırıldı tüyleri ,hafif bir rüzgarda havalanırdı,kara sürmelenmiş gözleri vardı korkutmayan,derin bakışları boğmayan, bir de sesi içten ve derin makamdan.
Sonra tenimin kuruduğunu hissettim ,baktım üstünde boylu boyunca uzandığım toprağa,yuvama,kuyuma,şatoma.Döndüm bir yol açtım kafamla ,aklımda gördüklerimin buhranı, son gücümle indim en dibe.Birkaç gün toprak yemedim,Öyle yattım ,kaldım uzun uzun ,sessiz her şekilde ve karar verdim .o mavi kuşa sormayı bana ne yaptığını.Bıraktığım yerden çıktım ,başladım beklemeye...
ne kadar zaman geçti, umut kesmişken tam, ışıltıyla süzülüp kondu karşımdaki çiçekli ağaca.Tamam gördüm ama nasıl konuşacaktım onunla?sürüne sürüne sanki başka bir yol varmış gibi çıktım onun beni göreceği bir yere.belki sırf gagasını açıp bana doğru süzülecek ve yiyecekti yada dur birşey sorucam dedikten sonra beni yiyecekti.olsun dedim içim titreyerek,kalbim yerinden çıkacaktı.durdum gögsümü gererek .gözlerinin içine dimdik bakarak.işte açıldı kanatları önce ,güneş kapandı gözlerimi kamaştıran, sonra kanatlarının rüzgarı ürpertti tenimi,son bu dedim kendime.yanıma kondu. diycem herşeyi unutmuştum.başını bir sağa bir sola çevirip baktı bana --Nasıl bir solucansın sen öyle güneşlenen diye gülümsedi.--güldüm.onu beklediğimi bilmesi imkansızdı ne de olsa.
Korku ve hayranlık bakışım uzun sürmüş olacak.Neden bekliyorsun bu kadar tehlikeli bir yerde diye sordu.Seni dedim.O gökmavi kanatlarında saklı şevkati,güveni,bakışlarında hep duran hüznü paylaşmak için,yüreğini atışlarıyla nefes almak için.....ne kadar şey söyledim bilmiyorum.Aşkın böyle birşey olduğunu aşıktan gayrı herkes bilirmiş.ben başka biri idim söyledim.Tamda gözlerine bakarak.Kulaklarım kapalıydı.Duymadım.Bir ara gözlerim karardı hatta.Sonra bir serinlik ...bir su birikintisindeydim.Rahatlamıştım ama bu kadar zamandır boğulmamıştım da .Yüzümü dondüm sırt üstü yattım uzadım upuzun yalnız suyun içinde gökyüzüne baktım ,--maviydi parıldıyordu--Bir solucanın boğulma ihtimalinin olmayışı ne güzel.çok güzel.