Maddenin Sakımı Kanunu ve Varedici İrade

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefi Tartışmalar kategorisinde tersinim tarafından oluşturulan Maddenin Sakımı Kanunu ve Varedici İrade başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,229 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefi Tartışmalar
Konu Başlığı Maddenin Sakımı Kanunu ve Varedici İrade
Konbuyu başlatan tersinim
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan tersinim

tersinim

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
25 Mar 2011
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
77
-Evrimleşen Tek Şey Bilimdir.

Maddenin Sakımı Kanunu
Bir Büyük Bütün’ün Varlığını Kanıtlar.

İnsanoğlu var edildiği ve düşünmeye başladığı ilk anlardan itibaren yaratılışı merak etmiştir. Bu merak önce; ben neden, nasıl, niçin var edildim şeklinde kendine yönelikti.

Fakat daha sonra, var oluşun bütünlüğü, büyüklüğü ve deriliği keşfedilmeye başlanınca bu soru; biz nasıl, neden, niçin var edildik şekline dönüşmüş, bu konuda çok ve çeşitli teoriler, düşünceler üretilmiştir.

Var oluşun nedenleri, niçinleri, nasılları konusunda üretilen yanıtların çokluğu ve çeşitliliğine rağmen bunları iki büyük grupta toplamak mümkündür.

Tanınmış bir bilim insanına göre (bu yanıtlar basite indirgenirse) varoluş ya yaratılmış ya da yaratılmamıştır. Bu ikisi dışında başka cevap yoktur.

Eğer yaratılmış ise bir Yaratıcı iradenin olması gerekecektir.

Fakat materyalistler yaratılışı kabul etmek için yokluktan, hiçlikten bir şeylerin meydana geldiğini kabul etmek gerekir; bunu da bilim ret eder diyerek yaratılışı inkâr ederler, kanıt olarak bilimin temellerinden biri olan maddenin sakımı kanununu gösterirler.

İnkar edilemez bilimsel bir gerçek olan maddenin sakımı ve entropi kanunları bu görüşü onaylar gibidir.

Tersinim teorisi ise materyalistlerin bu kanunları eksik ve yanlış yorumladıkları görüşündedir.

Maddenin sakımı kanunu hiç bir maddenin yoktan var, vardan da yok olmayacağını ancak şekil değiştireceğini belirtir.

Materyalistler varoluşu önce maddeye dolaysıyla evrene indirgerler.

Gözlemlediğimiz, bu nedenle var olduğunu kesin şekilde bildiğimiz evren; maddenin sakımı kanununa göre yoktan var olamayacağından ezelden beri var, vardanda yok olamayacağından ebede kadar da var olacak demektir.

Bunun akla, mantığa ve bilime uygun olduğu rahatça söylenebilir ama bu sonucu çıkarmada minik bir yorum hatası, küçük bir ihmal, bir görmezlikten gelme vardır.

Maddenin sakımı kanununa göre bir madde yokluktan var olamayacağından her madde gibi evreninde bir kaynağının olması gerektiği nedense görmezlikten, bilmezlikten gelinmiştir.

Nitekim doğruluğu kanıtlanmış olan big bang teorisine (tersinim teorisine göre genişim evresine) göre evrenin kaynağı kütlesiz bir enerji zerresidir.

Diğer ifade ile evren bir kütlesiz enerji zerresinin patlaması (genişimi) sonucu meydana gelmiştir.

Eğer evrenin kaynağı bir kütlesiz enerji zerresi ise maddenin sakımı ve entropi kanunlarına göre bu temel zerrenin de bir kaynağı olması gerekecektir. Bu böyle ezele kadar devam edip gider.

Bir materyalist için evrenin bir kaynağının, kaynağının da bir kaynağının olması, bunun ezele kadar devam edip gitmesi gerektiği felsefelerini etkilemez. Aksine doğrular. Onlar bu görüş ve iddiadadırlar.

Materyalist çevreler önceleri evrenin kaynağı olan enerji zerresinin ezelden beri var olduğunu; takriben on dört milyar yıl önce patlayarak (genişerek) tüm evreni meydana getirdiğini savundular.

Fakat tüm evreni meydana getirecek kadar yoğun olması gereken bu zerreciğin ışık fotonlarının yayılmasına dahi izin vermeyecek kadar büyük bir çekim gücüne sahip olması gerektiği, böylesine bir yapının durup dururken nasıl olup da patladığı (patlama için çekim gücünden daha büyük ve ters etkili bir güç gerekli olduğundan) sorusu gündeme gelince bu varsayımdan vazgeçmek zorunda kalmışlar, yerine kurulup bozulan evren modelini getirmişlerdir.

Fakat bu model kanıtsız olduğu gibi materyalist felsefeye bir katkıda bulunmaz.

Bu modele göre evren kurulup bozularak ezelden gelmektedir. Sonsuza kadar kurulup bozulacaktır. Ayrıca kurulup bozulan evren modeli evrenin bir kaynağının olması gerektiği, bu kaynağın ne olduğu sorusuna da bir cevap getirmez.

Kurulup bozulan evren modelini destekleyen herhangi bir bilimsel kanıtın olmaması bu varsayımı bir teori olmadan öteye götürmez. Bize göre bu (materyalistlerce bir alışkanlık haline getirilen) bilimsel gerçekleri materyalist felsefeye uydurma operasyonlarından sadece biridir ve tamamen hayal mahsulüdür.

Evrenin bir enerji zerresinin patlaması sonucu meydana geldiği gerçeği evren meydana gelirken kaynağın tümünün kullanılıp, kullanılmadığı sorusunu gündeme getirir. Bu soruya verilecek cevap çok önemlidir.

Eğer kaynağın tümü kullanılmış ise kaynağın kaynakları da kullanılmış olacağından evrenin ezelden gelmesi, ebede gitmesi ve nedenle sonsuz bir kütleye sahip olması gerekecektir.

Gerekecektir ama biz evrenin ezelden gelmediğini, belirli bir yaşının ve kütlesinin olduğunu biliyoruz. Bu da bize evren oluşurken kaynağın tümünün kullanılmadığını, sadece kaynak olan Büyük Bütünün minik bir parçasının harcandığını gösterir.
Büyük Bütün ezelden gelip ebede uzanması gerektiğinden harcanan parça onu eksiltmeyecek, azaltmayacak, evrende bu Büyük Bütünün içinde minik bir zerre (gerçekte bir zerre bile değil) olacaktır.

Uzay diye isimlendirip ezelden gelip ebede giden bir hiçlik olarak nitelendirdiğimiz evren dışı alemin gerçekte bir hiçlik olmadığı açıktır.

Sonuç olarak şunları söyleyeceğiz.

Evren başlangıcından itibaren mükemmel planlanmış bir düzenlemenin sonucudur. Asla rastlantısal değildir.

Atom ve moleküllerin çeşitli kanun ve ilkelerin geçerli olduğu düzenli sistemler olmaları; evren içinde başlangıcında planlanmış küçükten büyüğe doğru genişleyip büyüyen bir düzenli sistemler bütünlüğünün var olduğunun kesin kanıtlarıdır.

İçinde milyarlarca gökcisimlerinin bulunduğu şu evren, evrende yüzüp duran dünyamız, dünyamızı tıka basa dolduran ancak milyarla ifade edilebilen canlılar rastlantılarla oluşmamışsa, oluşamamışsa ve bilim bu gerçeği ısrarla gösteriyorsa varoluş rastlantılarla oluşmamış, bir Varedici İrade var demektir.

Eğer varoluş rastlantılarla oluşmamış ise İrade Sahibi Bir Güç tarafından varedilmiş olduğu anlamına gelir. Bu da varlığı kesin olan bir Yaratıcıyı işaret eder.

Varoluşun rastlantılarla oluşmadığını bilimsel olarak göstermek demek bir Yaratıcı İradenin var olduğunu bilimsel olarak gösterme anlamına gelir.

Sonuçta şunu söyleyeceğiz.

Uzay diye adlandırdığımız evren dışılık zannedildiği gibi ezelden gelip ebede giden bir hiçlik değildir.

Evren dışı alem ezelden gelip ebede giden, sonsuzluğa varıp dayanmış bir saf enerjiden (NURDAN) oluşmuş Bir Büyük Bütün olmalıdır.

Evrenimiz Bir Büyük Bütünle kuşatılmış minicik bir hava kabarcığı gibidir ama tek değildir. Tek olması akıl ve mantık dışıdır.

Bu Büyük Bütünün içinde sonsuz büyüklükteki bir ummanda bulunan sayısız hava kabarcıkları gibi evrenimize benzeyen ya da benzemeyen başka evrenlerde bulunmalıdır.

Bu Büyük Bütün Allah’ın (c.c) zatı mıdır?

Bunu bilemeyiz ve iddia da edemeyiz. Şüphesiz ki O kavrama sınırlarımızın çok ötesindedir.

Zat'ından izin verdiği kadarını bilebiliriz. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Şüphesiz ki bu Büyük Bütünde diğerleri gibi Cenab-ı Allah’ın (c.c) tecelligahlarından bir tecelligahtır. Cenab-ı Allah (c.c) küçücük bir mikropta, bir virüste ifade bulduğu gibi bu Büyük Bütünle de ifade bulmuş, aklı olanlara varlığını kesin bir şekilde göstermiştir.

Kör olanların ışığın varlığını ret etmesi ışığa zarar vermez. Sadece onların kör olduklarını gösterir.


Kaynak.tersinim.net
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst