Lilith Efsanesi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Mythos kategorisinde telrunya tarafından oluşturulan Lilith Efsanesi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 15,069 kez görüntülenmiş, 30 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Mythos
Konu Başlığı Lilith Efsanesi
Konbuyu başlatan telrunya
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan phi

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Musevilik ve Hristiyanlık inançlarında Adem'in ilk eşidir. Tevrat'ın ilk bölümü olan Yaradılış bölümünün 1. Bab'ında Âdem ile beraber bir dişi yaradıldığından, 2. Bölümde ise Âdem'in kaburga kemiğinden bir dişi yaratıldığı yazılıdır.
Tevrat'ta açıkça yer almamasına rağmen; birçok Musevi dini kaynağı 2. Bölümde sözü geçen dişinin Âdem'in 2. karısı olduğu, birinci bölümdekinin ise ilk karısı olan Lilith olduğuna inanırlar.
İnanışa göre Lilith, Âdem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldıklarından Âdemin kendisine eşit olduğu görüşündedir (Tarihin ilk Feministi) bu sebeple de Âdem'e tabi olmayı şiddetle reddeder Tanrı'ya asi olur ve cennetten uzaklaştırılır. Bundan sonra Tanrı Âdem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır Havva sonuçta erkeğinin bir parçasından yaratıldığından ona tabi olur.
Âdem ile Havva ilk günahı işleyip cennetten kovulduktan sonra çocukları olur Lilith bunu kıskanır ve bundan sonra ademoğullarından doğacak her bebeği öldürmeye yemin eder.
İnanışa göre kötü bir ifrit haline gelen Lilith gece hava karanlıktan sonra yeni doğum yapmış evlere girerek lohusa kadınların bebeklerini boğmaktadır. Bu sebeple günümüzde bazı Museviler arasında bir adet olarak, Lohusa kadın akşamları evde yalnız bırakılmaz, ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz, çünkü bunları gören Lilith'in o evde çocuk olduğunu anlamasından endişe edilir.
( 'dan alıntıdır.)

Ahh Sevgili Lilith... aslında kimdir? Neden Adem'e itaat etmek istememiştir? Ve neden Tanrı onun Adem'e itaat etmesini istemiş olabilir? Böyle birşey bir yaratıcı adına mümkün müdür?

Bizim toplumumuzda da buna benzer bir inanış farklı bir isim altında bulunmaktadır. Yeni doğum yapan kadınlar evlerinde yalnız bırakılmak istenmez. Bunun Lilith'le ilgisi var mıdır?

Yorumlarınızı bekliyorum.Sevgiler...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
mitolojik ilk feminist insana...
../.
LİLİTH


Yara sağalmaz
Ne kabul
Ne de red
Ne yok saymak ile
“acıyla
yatıp kalkılmaz
her gün”
Lilith
Bir kez olsun
Bas çıplak ayaklarınla
Yanan yüreğine
Ve al Arax’ı
Götür uzaklara
Benzemesin o
Ablak suratlara
Korkunun karanlık sesi
İlişmesin kulaklarına
Var olsun yarınlarında
Söz ver Lilith
Onu
Düşmanlık nedir bilmeyen
Öteki diye alay etmeyen
Şen-şakrak çocuklar diyarında
Büyüteceğine dair
Söz ver
O diyarda körpe yüreklere
Çirkinin tohumu ekilmez
Asırlık gözler
Arkada kalmaz
İnan Lilith
Gün gelecek
Dünya çocukları
Yalnızca kendi şarkılarını söyleyecekler
Dili rengi kültürü farklı
Ezgisi bir olan şarkıları
“acıyı bal eyle”meden
Mermiler yerine
Şeker yiyebilecekler
Onlar
Kin irin kan ile utanılası tarihi
Yumuk elleriyle toprağa gömecekler
Git Lilith
Deniz ülkesi bekliyor
Kan bulaşırsa eteklerine
Ne Arax
Ne Zöhre
Ne Amin
Ne Lind
Ne Butros
Ne Di
Hiç biri seni kabul etmeyecek
Ve biliyorum ki
Gitmeyeceksin
Kabule gerek yok
Gitmek kolay der gibisin
Deniz ülkesinde çocuklar
Düşe dalmış oyunlarını oynar
Aurorasını kendileri boyadılar
Seher tanrıçası demişti Romalılar
Dünyalarını hiç yalıtmadılar
Pencerelerini sonuna kadar açık bırakıp
Kar yağsa da üzerlerine
Onlar her gece yıldız ışığında uyudular


26/27 /28 Temmuz 2008

Küçüksu,

Bir-zaman-aralığı
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Lilith nedense hep kötülenmiştir; buna katılmak olanaklı değil. Çünkü o, tüm kültürlerin kucaklayıcısı, direncin temsilcisiydi; o, asla yok etmez; yaratır; Lilith boyun eğmişlik ile direnmişliğin çizgisinde mitleştirilen bir kimliktir. Uygarlaşma tarihinin ilk feministi olarak yorumlamak mümkündür onu; ama o, bundan daha ötededir. Lilith bu yönüyle cinsiyetsiz bir duruş, kimliktir...
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Tanrı topraktan Adem ile Lilith'i yaratır. Mutlu mutlu yaşasınlar diye onları cennete yerleştirir. Ama bu iki insan çifti bir türlü huzur bulamaz. Adem ilişkide her alanda söz sahibi olmak ister. Ancak Lilith buna karşı çıkar. Özellikle cinsel ilişki sırasında Adem'in hep üstte yer almasını aşağılayıcı bularak itiraz eder. Kendisinin de Adem gibi topraktan yaratıldığını, yani eşit olduklarını savunur. Adem ise kendini, bağışlayan, bereketli gökyüzü; Lilith'i de ürün veren toprağa benzeterek bu şekilde birleşmek konusunda diretir. Adem tavırlarında ısrar edince, Lilith, birlikte yaşamalarının zor olacağına karar verip Tanrının söylenmemesi gereken adını anarak göğe doğru yükselir. Sahip olduğu olanakları terk eden Lilith’in yeri artık dışlanmışların arasındadır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı Şamael (Şeytan) ile ilişkiye girer ve onlardan çocuklar doğurur.
Bu arada cennette yalnız kalan Adem, Tanrıya dua ederek Lilith'i geri ister. Tanrı, Sanvai, Sansanvai ve Semangelof isimli üç meleği geri çağırmak üzere Lilith'e gönderir. Meleklere, dönmediği takdirde her gün yüz çocuğunun öldürüleceğini emreder. Ama, o kesinlikle dönmeyeceğini bildirir. Ve tehdit yerine getirilir...
Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra, bütün hamile ve doğum yapmış kadınların, bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocukların doğduktan sonra ilk sekiz gün, kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınlarında bu üç meleğin ismi ya da şekli bulunanlara dokunulmayacaktır. Lilith artık kötüler tarafına geçmiştir.
Bunun üzerine Tanrı Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır. Bu yeni kadın, Adem'den bir parça olduğu için, ona karşı çıkmayacaktır.
(Alıntıdır.)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
eşitliği isteyen Lilith neden böyle bir davranışı sergilesin? çelişkili değil mi? Üstelik çocuklara kıysın?! olacak gibi değil! efsane baş-aşağı duruyor, sanki deniyor ki, eşitliği istersen ezileceksin...düzeltmek gerek bunu...
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
efsane baş-aşağı duruyor, sanki deniyor ki, eşitliği istersen ezileceksin...düzeltmek gerek bunu...

Sevgili Nejdet, efsane... Bulabildiklerimi paylaşıyorum. Biliyorsunuz ki efsaneler çoğu kültürde benzer olmakla beraber, genelde değişime uğrarlar.

Efsaneyi baş aşağı çevirmek yerine, bunun üzerinde düşünelim derim ben.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
o zaman sen de ne düşündüklerini yaz/aktar ki ben de ona karşı söyleyeceklerimi dile getireyim; gerekirse kıyasıya çatışalım; yeter ki güzel/doğru/içtenliki olan olgu ortaya çıksın sevgili telrunya...ne dersin?
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Ahh Sevgili Lilith... aslında kimdir? Neden Adem'e itaat etmek istememiştir? Ve neden Tanrı onun Adem'e itaat etmesini istemiş olabilir? Böyle birşey bir yaratıcı adına mümkün müdür? Bizim toplumumuzda da buna benzer bir inanış farklı bir isim altında bulunmaktadır. Yeni doğum yapan kadınlar evlerinde yalnız bırakılmak istenmez. Bunun Lilith'le ilgisi var mıdır?

Sorularımı, tartışmak istediklerimi dile getirmiştim. Ama kendi fikirlerimle de başlayabilirim. Evet, Lilith kötülenmiştir. Bunun nedeni,gerçekten onun kötülüğü müdür? Efsanelere bakarak, şunları söyleyebilirim. Lilith kötüyse de, değilse de ortada bir yanlış vardır. Tanrının Ademi memnun etmek isteyişi. Bu mümkün müdür? Eğer öyleyse feministlik Lilith ile hayat bulmuş demektir. Ve ne yazık ki Lilith, kendini Ademle birlikte Tanrıya karşı müdafa durumunda kalmıştır.

Eğer Lilith bebeklere kıyamayan iyi biriyse, muhtemelen bir köşeye çekilmiş, belki de bizleri izlemektedir(!).

Ve eğer Lilith, bahsi geçen acılara dayanamayıp kötülüğü seçmişse, bu gayet normaldir. Unutmayalım ki her canlı/madde/ bünyesinde zıttını bulundurmaktadır. Yani onu iyilik meleği yapmak, efsane açısından mümkün değildir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Sümerlerde üç temel efsene vardır; yaratılış, tufan ve gılgameş, bunlara destan dendiği de olur. insanlaşma sürecinde yazılı kaynaklar hiyeroglif ve çivi yazılarını işaret etmektedirler. İnnana ana-erki temsil eder; aşk tanrıçasıdır. Lilith kaynağını Nanşe'den ve İnnana'dan alır; neolitik dönemde kadın üretimin temel belirleyenidir; bu husus göz-ardı edilmemelidir. kadınlar öküzden önce tarımda toprak sürmüşlerdir; belki Nazım bu nedenle demektedir ki; "soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen kadınlar, bizim kadınlarımız" , demek ki efsene Lilith kadın sömürüsü ile sıkı ilişkildir. Gılgameş erk-egemenliği temsil ediyor ve o gün bu gündür erk-egemen hüküm sürüyor. ters-yüz-düz edilen bu olsa gerek
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Peki sizce Adem neden üstün olmak istemiştir? Neden kendisinin daha güçlü, bereketli olduğunu düşünür? Yaratılan ilk insanlarsa,aralarındaki egemen olma isteği nasıl doğmuştur? Acaba Tanrı farklı fikirlerde mi yarattı onları?
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Evet Lilith efsanesini evrimleşme/gelişme/ilerleme sürecinde kadın sömürüsüyle ilişkilendirmek mümkündür. Fakat yaratılan ilk insanlar olması sebebiyle bu yön üzerinden gitmek isterim.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Mitolojik kahramanların yerleri/yurtları yoktur; ne yerde ne gökte değillerdir. Yeryüzü Cenneti’nde tarif edildikleri yer/zaman dilimlerinde onları görenler de olmamıştır. Demek ki, mitolojik kahramanlar insanın düş-selinde iz-düşen gerçek yaşayan insanların kategorize edilmiş kimliklerini taşımaktadırlar. Erkeğin ya da kadının red edilemezliği/red edilebilirliği aynı anda vardır. Türün kendi içinde eşitliğin olduğu yerde bu iki olgu yan-yanadır ve birlikte kullanılır. Eşitlik bozulduğunda taraflardan birinin red edememesi/kabullenmesi kendisini dayatacaktır. neolitik dönemde kadın çanak, çömlekten, tohumlu bitkilere karar geniş bir üretim ağının temel belirleyeni/üreticisi olmakla egemen konumundadır; ancak kadının bu dönemde erkeğin emeğini sömürdüğüne/onu köleleştirdiğine dair hiçbir iz-emare yoktur. Metalurijinin gelişimi/madencilik, evcil hayvanların sabana koşulması ile erkek üretim halkasının belirleyeni olmaya başlar ve kadını kendine bağımlı/köle durumuna düşürür. Lilith neolitik dönemdeki kadını temsil eder; İnanna gibi. Oysa Nanşenin site-devlet dönemindeki temsilcisi Themistir. Nanşe gözleri açık adalet tanrıçası iken Themis’in gözlerini Zues bağlamıştır. Farklar üretim ile ilişkilidir.
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Eşitlik bozulduğunda taraflardan birinin red edememesi/kabullenmesi kendisini dayatacaktır. neolitik dönemde kadın çanak, çömlekten, tohumlu bitkilere karar geniş bir üretim ağının temel belirleyeni/üreticisi olmakla egemen konumundadır; ancak kadının bu dönemde erkeğin emeğini sömürdüğüne/onu köleleştirdiğine dair hiçbir iz-emare yoktur. Metalurijinin gelişimi/madencilik, evcil hayvanların sabana koşulması ile erkek üretim halkasının belirleyeni olmaya başlar ve kadını kendine bağımlı/köle durumuna düşürür. (...) Farklar üretim ile ilişkilidir.

Eşitliği bozanın üretime bağlı güç dayatma olduğunu yazdınız.
Bu hayatta kalma savaşı mıdır kadının?
Erkek neden kadını kendini bağımlı hale getirir? Bunu neye dayanarak yapabilir? Kadının üretici olduğu dönemde erkeği köleleştirdiğine dair bir iz yoksa, erkek temel taş konumundayken kadını neden köleleştirme/bağımlı etme yoluna gider? Acaba aradaki üretim farkından mı? Neticede erkeğin biyolojik olarak bu işlerde daha verimli olması söz konusu. Bu nedenle daha fazla üretmesi ve daha fazla iş yapabilmesi mümkün.
Süreçte de sanırım bunun böyle devam ettiğini düşünüyorsunuz? Çalışmayan/üretmeyen kadının erkeğe ihtiyacı olduğu aşikar, çalışanın/üreteninse daha kendine güvenen, daha bağımsız olduğu. Peki ama bu insanların sorunu ne?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Teşekkürler telrunya,

Çalışamamak ile çalışmamak arasında bir ayrım yapmamız gerekecek. Çalışacak/üretecek güç ve yeterlilikte olup ta üretim dışında kalmak ile üretim dışına sürüklenmek/atılmak arasında da büyük fark olacaktır. “çalışmayan/üretmeyen kadın...” şeklindeki tanımına katılamayacağım. Tam tersine en yakın çevremize baktığımızda bilr ev-içi denilen ne menem bir üretim şekli ise ki bunu tümden kadınlar üstlenmişlerdir; tarlada, sanayide, tüm iş kollarında kadınları rahatlıkla görebilmekteyiz.

Geçmişe dönecek olursak; neolitik dönemde tarım ve hayvancılığın, ilkel maden işlemeciliğinin, toprağın ve çanağın üretim-aletlerindeki gelişmeye bağlı olarak “artı-ürün” ün elde edilmesi gerçekleştirilmiştir. Avcılıktan gelen erkeğin fiziksel gücü, büyücü erkeklerin düşünceler üzerindeki egemenliği birleşince bu “artı-ürün” önceleri diğer kabile/klanlara karşı korunurken daha sonra klan içindeki kişilerde birikmeye başlamış ve korunmaya alınmışlardır. Öküz nasıl bir üretim aracı ise, karasaban nasıl bir üretim aracı ise kadın da aynı şekilde bir üretim aracı olarak kullanılmış ve erkeğin egemenliği altına alınmıştır. Egemenlik olmadıkça kölelik gerçekleşemez. Ticaretin gelişmesi, şehir devletlerinin palazlanması ise birlikte spekülatif kar elde edilmesinin kapılarını aralamıştır.

O gün bu gündür kadın erkek tarafından sömürülmektedir. Lilith işte bu sömürüye hayır dediği için mitolojik bir yerlere oturtulmuş, efsaneleştirilmiştir.

Diye düşünüyorum.

Bu insanların sorunu mu? Doymazlıktır. Süper-ego



 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
Aslında efsaneyle daha farklı ilgilenmek istemiştim fakat; gelişime bağlı olarak yorumlayacağım.
Çalışamamak ile çalışmamak arasında bir ayrım yapmamız gerekecek. Çalışacak/üretecek güç ve yeterlilikte olup ta üretim dışında kalmak ile üretim dışına sürüklenmek/atılmak arasında da büyük fark olacaktır.

Elbette farklıdır.Üretim dışında kalmak/tutulmak için toplumumuzda bile birçok sebep var. Dar kafalar, töreler, erkek egemen düşünceler...

Avcılıktan gelen erkeğin fiziksel gücü, büyücü erkeklerin düşünceler üzerindeki egemenliği birleşince bu “artı-ürün” önceleri diğer kabile/klanlara karşı korunurken daha sonra klan içindeki kişilerde birikmeye başlamış ve korunmaya alınmışlardır. Öküz nasıl bir üretim aracı ise, karasaban nasıl bir üretim aracı ise kadın da aynı şekilde bir üretim aracı olarak kullanılmış ve erkeğin egemenliği altına alınmıştır. Egemenlik olmadıkça kölelik gerçekleşemez.

Buradan açıkcası şunu anladım diyebilirim: Korunmaya alınma; üstünlük fikirlerini aşılamış, beraberinde de egemenliği getirmiştir. Fakat bunun günümüze kadar benzer süregelmesi beni düşündürüyor. Çoğu toplumda kadınlar sömürülmekte; fikren ve zikren. Bazı dinler, inanışlar da buna hizmet ediyor. Fark nerede? Çare nerede?

Ve Lilith'i tebrik etmek gerekir ki çok önemli bir yerde oturuyor :)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"Peki sizce Adem neden üstün olmak istemiştir? Neden kendisinin daha güçlü, bereketli olduğunu düşünür? Yaratılan ilk insanlarsa,aralarındaki egemen olma isteği nasıl doğmuştur" Telrunya'dan alıntı

bu sorulara yanıtın ne olacak?
soyut düzlemde kalmak gerçekten mitolojik kahramanları yaratan somut insanın gerçeğine iz-düşmeyecek midir?
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
"Peki sizce Adem neden üstün olmak istemiştir? Neden kendisinin daha güçlü, bereketli olduğunu düşünür? Yaratılan ilk insanlarsa,aralarındaki egemen olma isteği nasıl doğmuştur" Telrunya'dan alıntı

bu sorulara yanıtın ne olacak?
soyut düzlemde kalmak gerçekten mitolojik kahramanları yaratan somut insanın gerçeğine iz-düşmeyecek midir?


Doğrusu soyut ya da somut; düşünmeyi çok seviyorum. Farklı noktalar,tatlar çıkıyor.
Söyleminde haklısın, elbette insanın gerçeğine iz-düşüyor. Ben konuya sürecin dışında bakarak yaklaştım bu soruyu sorarken. Bu konudaki yorumları dinlemek isterim.
 

sahipsizgolge

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
[ı]bastan sona kadar okudum söyleşinizi.. Iki taraftada olmamak elde deil iki tarafıdaa yermemek elde deill.(uzaklardan bakıp gülümsememekte başka bir durum)sizin düşüncelerinizdeki soru işaretleri işte aslında benim bu nikimin manasında saklı . Tabi isterim bende sizin gibi düşüncesel anlamda tek tarafa yönlenmek ama(dogruyu yanlışı ayırt etmek için deneme yanılma gücünü bulamıyom hala.. bunun gerceklerle tanışmamaışlık olarak yada ruhuma uygun bir yaklaşımı kendime kanıtlayamamışlıkta cözümlüyom . ıspatsızlıktan dolayı farklı frekanslar arasında gidip geliyorum .bu benim nekadar önemli olurum konu için ama .. Kimin nerden bakmış oldugunu neler düşünülebilecigini beni anlayarakta biraz olsun farkedebilirsiniz sohbetinizle ilgili ben (28 yaşında lise mezunu. Işsiz yıllardır boş gezen bir adamım .. Kahve köşelerinde. Kendi halinde bir insan diye adlandırlan .) yanı bakış acımı cok farklıı boyutlara cekmeksizin ruhanii benliginize hükmetmek yada cıkarcı bir amcla faydalanmaksızın kale alma ve düşüncelerinizdeki. Yargı infaz bölümünee nekadar katkı etmem gerektigini acıklamak amacıyla söylüyorum..sonuç itibarıyla farklı düşüncelere sahip kişiler deilsizniz. Temele indiginde. Ruhanii umutsuzlugun garip ayrı ikii yolcususunuz. Farklılıklardan özellik bekleyen düzene uymuşş iki ayrı hissiyat belki güsellik cirkinlik belki yanlızlık belki sevgisizlik belki yorgunluk.. Belki kıskanclık..belki iyi niyet düşkün lügü belki ezilmişlik .. Itilmişlik belkii güclülügünüzü her alana taşıma gibi. Insanii duyguların birbirine yakınlaşma şekli diyebiliriz ortak bir konuyu farklılıklarını beraber bularak yaklaşım . Ama bu konu hakkında derin bir düşünceye ilerlemeye yetmez tabi araştırmacı bir ruhla yaklaşımınızı göz ardı etmiyicem ..konunun basite alınmasını da yüzünüze vurucam bir insan nekadar derin düşüne biliyorsa araştırıp dahiane olabiliyosa bukadarda patavatsız olabiliyo demekki..bana kızmayın . Kanayan kücük bir parmagın kanını durdurma konusunda perişan aciz bir hal alan insanın . Bazen beyin ameliyatı kalp ameliyatı yapacak duruma gelmesi gibi adlandırın bu olayıı.. Yani konuda biraz olsun ehilkar kişilerin sözlerini düşüncelerini tereddütlerinii korkularını anlamaya calışmak onnarın ışık tuttukları yollarıı birazcık denetlemekle başlamak uygun olur tabiki taklitci.. Biri olmak deyil bu farklı düşünceleri araştırın. Ve farklılıklardaki celişkilerii düşünerekk gercekten etkileyebileceginiz cevrelerii düşünerekten bin düşünüp bir konuşmaK gerekir diye düşünüyom..(ruhani bir olaydır deneylerle cözüme ulaşmak mümkün olmadıgından yürünmesi zor bir yoldur. dikkat gerektirir. gerceklerden uzaklaşmak gibi.)
 

telrunya

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
18 Kas 2009
Mesajlar
531
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
33
bastan sona kadar okudum söyleşinizi.. Iki taraftada olmamak elde deil iki tarafıdaa yermemek elde deill.(uzaklardan bakıp gülümsememekte başka bir durum)
Yazını anlamak pek kolay değildi. Ne amaçla kaleme alındığını henüz anlayamadım. Anlatırsan memnun olacağım. Şu cümlelere hiçbir yanıt göremedim ben devamında. Neden?

sizin düşüncelerinizdeki soru işaretleri işte aslında benim bu nikimin manasında saklı . Tabi isterim bende sizin gibi düşüncesel anlamda tek tarafa yönlenmek ama(dogruyu yanlışı ayırt etmek için deneme yanılma gücünü bulamıyom hala.. bunun gerceklerle tanışmamaışlık olarak yada ruhuma uygun bir yaklaşımı kendime kanıtlayamamışlıkta cözümlüyom . ıspatsızlıktan dolayı farklı frekanslar arasında gidip geliyorum .bu benim nekadar önemli olurum konu için ama .. Kimin nerden bakmış oldugunu neler düşünülebilecigini beni anlayarakta biraz olsun farkedebilirsiniz sohbetinizle ilgili ben (28 yaşında lise mezunu. Işsiz yıllardır boş gezen bir adamım .. Kahve köşelerinde. Kendi halinde bir insan diye adlandırlan .) yanı bakış acımı cok farklıı boyutlara cekmeksizin ruhanii benliginize hükmetmek yada cıkarcı bir amcla faydalanmaksızın kale alma ve düşüncelerinizdeki. Yargı infaz bölümünee nekadar katkı etmem gerektigini acıklamak amacıyla söylüyorum..
Ben bu nickte dediğin gibi kendini bulamamış bi yerlere dayamaya çalışan birinin acizliğini görüyorum. Başka birşeyse bilemedim. Kim kimin bakışını, açısını nereye çekmiş? Bu nasıl bir önyargı? Buna neden sahipsin anlayamadım.

sonuç itibarıyla farklı düşüncelere sahip kişiler deilsizniz. Temele indiginde. Ruhanii umutsuzlugun garip ayrı ikii yolcususunuz. Farklılıklardan özellik bekleyen düzene uymuşş iki ayrı hissiyat belki güsellik cirkinlik belki yanlızlık belki sevgisizlik belki yorgunluk.. Belki kıskanclık..belki iyi niyet düşkün lügü belki ezilmişlik .. Itilmişlik belkii güclülügünüzü her alana taşıma gibi. Insanii duyguların birbirine yakınlaşma şekli diyebiliriz ortak bir konuyu farklılıklarını beraber bularak yaklaşım .
Analizlerine hayran kaldım. Hayret ettim aynı zamanda. Merak ettim analist misin? :)
Ama bu konu hakkında derin bir düşünceye ilerlemeye yetmez tabi araştırmacı bir ruhla yaklaşımınızı göz ardı etmiyicem ..konunun basite alınmasını da yüzünüze vurucam bir insan nekadar derin düşüne biliyorsa araştırıp dahiane olabiliyosa bukadarda patavatsız olabiliyo demekki..bana kızmayın . Kanayan kücük bir parmagın kanını durdurma konusunda perişan aciz bir hal alan insanın . Bazen beyin ameliyatı kalp ameliyatı yapacak duruma gelmesi gibi adlandırın bu olayıı..
Yetmeyecek olanları söyledin, keşke yetecek örnekler verebilseydin. Tüm yazında buna benzer birşey göremedim. Ne kadar bilirse o kadar patavatsız olunuyorsa, senin durumun nedir? Hem bilmiyorsun hem patavatsızsın?


Yani konuda biraz olsun ehilkar kişilerin sözlerini düşüncelerini tereddütlerinii korkularını anlamaya calışmak onnarın ışık tuttukları yollarıı birazcık denetlemekle başlamak uygun olur tabiki taklitci.. Biri olmak deyil bu farklı düşünceleri araştırın. Ve farklılıklardaki celişkilerii düşünerekk gercekten etkileyebileceginiz cevrelerii düşünerekten bin düşünüp bir konuşmaK gerekir diye düşünüyom..(ruhani bir olaydır deneylerle cözüme ulaşmak mümkün olmadıgından yürünmesi zor bir yoldur. dikkat gerektirir. gerceklerden uzaklaşmak gibi.
Bize yol gösterdiğin için teşekkürler. Buna ihtiyacımız vardı(!)

Genel değerlendirme: Daha dikkatli yazmalısın.
 

sahipsizgolge

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
ben bu nickte dediğiniz gibi kendini bulamamış bi yerlere dayamaya çalışan birinin acizliğini görüyorum. Başka birşeyse bilemedim. Kim kimin bakışını, açısını nereye çekmiş? Bu nasıl bir önyargı? Buna neden sahipsin anlayamadım.
.......

(Aslında sen yüzeysel bir anında bu konuya yorumlar yapmışın benim anladıgım bu.. Sahipsiz gölge farklı bir algıyla bakıldıgında ruhlarımız dünyaya düşen bir gölge gibi hissedersek. Bu yaşamın bir yerlerde gerçek sahibi ve onları hareketlerine izin veren . Bir varlığın oluşunu anlatmak istedim..Hiç bir gölgenin sahipsiz olmayacagını düşünürsen de ayrıı bir yol izler ve varılacak yere varırsın. Tabi hayal gücünü basit bir örnekle cok fazla zorlamanı isteyemem senden(Benim dünyam olsun bu o zaman ) Böyle bir lüksüm yok. İstersen acizlik konusuna varıncada birazcık yaşam şartlarından dolayıı..Eksiklikler içinde oldugumu biliyorum. Bu fikirlerimi aklımı düşüncelerimi çok cüzi bir şekilde etkiliyor fakat bu eziklik içine düşüp yok olmuyor. Düşüncesel alanda kimsenin fikirlerini küçümsemem ama kimseninde benden iyi oldugunu düşünmem gerekmiyor bu egodan değil bu bir fıtrat çünkü ego olsa bir şekilde en üste çıkma kaygısı olur. Bende öyle değil sözü söylerim daha iyisini söyleyenler çıkarsa taktir ederim ve öğütlenir ondan daha iyisini düşünebilir miyim diye yola cıkarım .
Diğer yorum.Patavatsızlık olayınıda anlamış değilsin.. (ne kadar biliyorsa o kadar patavatsız oluyor) kelimesi kesin bir yargı ama ben orda patavatsızlığın sebebinin bilmekle denkleştirmedim . Sadece aciz durumdayken bilgilerle kendini geliştirerek daha iyi olabiliyor .Ama kibire yenik düşüncede nedensiz bir şekilde patavatsız oluyor cehaletteki acizliğe kanayan parmağının kanını durdurmaktaki acizliğine geri dönüyor neden sence? Ögrendigi şeylerin bilemediklerinden çok az olduğunu anlayarak.Sorumluluklarının arttığını farkediyor. Korkuları artıyor teretdütleri çoğalıyor ve korkudan basitleştirme gereği duyuyor(burda benim durumum belirsizlik diye adlandırabiliriz bende henüz bu konuda kendime isim koymuş değilim . Ayrıca analizci falan değilim vede orda yazdığım (ben) kelimesinin parantezi içindeki benim dogrularımdır.Size yol göstermedigimi anlamalıydın sadece yolda dikkatli yürümek istediğinizi yada bir yere varmak istediğini bilmeden çıktığınız bir yolda karşılaşıp fikir alış verişi yaptık ben en azından böyle düşünüyom . (Gardını düşür sadece fikir alış verişi kazanmak kaybetmek yok :p) özgürlük kelimesi içinde benimkini iyi düşün ...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst