Kültür emperyalizmi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde evadne_Ss tarafından oluşturulan Kültür emperyalizmi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,743 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Kültür emperyalizmi
Konbuyu başlatan evadne_Ss
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

evadne_Ss

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 May 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
OsmanLI İmparatorluğu?nun dünyada muvazene unsuru olma durumunu kaybetmeye başlamasıyla birlikte, ilim ve teknikte ilerlemeye başlayan Avrupa, bU sahadaki üstünlükleri sayesinde tabiatı ve diğer toplumları sömürmeye başlamış ve bir ?sömürgecilik? devri açmıştır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısından başlayıp XIX. yüzyıl boyunca devam eden teknik ve sanayi inkılâbı ile her alandaki sömürgecilik ve hâkimiyet, nihayet ?Emperyalizm? şekline dönüştü.
Avrupa, tam ve kısmi sömürge ülkelerindeki menfaatlerini devam ettirebilmek için, emperyalizmine meşru bir kılıf giydirerek hareketinin adını ?Dünyayı Medenileştirme? veya ?Hümanizm? koydu. Avrupa?nın acımasızca uyguladığı metotlardan biri, belki de en ehemmiyetlisi ?Kültür Emperyalizmi?dir. Kültür emperyalizmi, bir toplumu kuvvete müracaat etmeden, sessiz sedasız, hatta hüsn-ü kabul görerek, içten fethetmek ve toplumda uzun vadeli sömürme zeminini hazırlamak demektir. Bunun için de toplumun fertlerini, bilhassa münevver zümreyi, beyin yıkama usulü ile kendi kültür yapısından koparmak ve boşalan kafalara yabancı kültürü aşılamak gerekmektedir. Bu usul ve tatbikatın başarıya ulaşmasıyla, sömürülen toplum, sömüren toplumun kültür ve fikri atmosferine ?entegre? edilmiş, yani yabancı kültürle bütünleştirilmiş olur. Ancak bu bütünleşme daima geri kalmış ülkenin zararına işleyen bir mekanizma oluşturmuştur; toplumun aydın tabakası, kendi öz kültüründen uzaklaştırıldığı için; milli kültürüne bir şey veremediği gibi, bütünleştiği fakat mahiyetini bilemediği ve kavrayamadığı yabancı kültüre de herhangi bir katkıda bulunamamıştır. Böylece teknik sahada gelişen ve ilerleyen, kendi kültür zemininde kalan, Batı aydını olmuştur. Sömürülen toplumun aydıncıkları(!) ise fikri asalaklığını devam ettirmekten, cemiyetlerinin sömürülüp parçalanmasına sebep olduklarının farkına bile varamamışlardır. Emperyalist Batı?nın içimize sızma yollarından en mühimleri olan kültür emperyalizminin ??dürtücüsü? haberleşme vasıtaları, ?yöneticisi? yabancı okullar, ?yayıcısı? çeşitli sanat dalları olmuştur. Bunlardan haberleşme vasıtalarını ele aldığımızda; Bütün dünyayı bir ağ gibi saran beş emperyalist ülkenin haber ajansları (ABD?den Unıted Press Internatıonal (UPI), Associated Press (AP), İngiltere?den Reuter, Fransa?dan Agance France Presse (AFP) ve SSCB?den (TASS) günde 40 milyon kelime ile haber dolaşımının yüzde 97 sini sağlayarak dünyayı haber bombardımanına tutmaktadırlar. Bugün memleketimizde en çok satan yazılı basına baktığımızda, dış habercilikte tamamen dışa bağımlı olduğu göze çarpmaktadır. Öyle ki, bu haftanın Newsweek veya Times dergilerini okuduğunuzda, önümüzdeki hafta gazetelerimizde yer alacak olan dış haberleri büyük ölçüde okumuş olursunuz. Gazeteler Batı kaynaklarından aldıkları bu haberleri erleyip, batının bakış açısıyla aynen yayınlamaktadırlar. Bernard Kohen bu mevzu ile alakalı olarak şöyle demektedir: ??Gazete okuyucusunun, dolayısı ile kamuoyunun çeşitli ülkeler hakkındaki görüşleri, yurt dışı muhabirlerince kaleme alınan haberler ve benzeri yazılarla oluşur ve biçimlenir. Bu manada yurtdışı muhabirliğinin politik bir fonksiyonu vardır. Bu dolaylı tesir, basınını güçlü olduğu ülkelerde siyasi iktidarların dış politika kararlarına yansıyacak çaptadır.? Birkaç yıl önce ülkemizde yapılan bir araştırmada dış haberlerin yüzde 54,6 sının AP, UPI, AFP ve Reuter çıkışlı olduğu, yüzde 30.9 unu ise Batılı dergi, radyo ve TV?lerinden alındığı belirtilmektedir. Böylece ülkemizde yayınlanan dış haberlerin %90?ı bu kaynaklan ellerinde bulunduranların değer yargıları doğrultusunda oluşmakta, ayrıca bu ajanslar aynı haberleri her ülkeye objektif şekilde yansıtmamaktadırlar. Mesela aynı haber ajansı, bir haberi Türkiye?ye geçerken bir türlü, Yunanistan?a geçerken başka türlü vermektedir. Yayın dünyasını incelediğimizde; Osmanlı?nın son döneminde, kültür emperyalizminin tesiriyle edebiyat akınları, o dönemin Fransız edebiyatının birer kopyasıydılar. Batı edebiyatındaki gelişmeleri daha yakından izleyebilmek maharet sayılıyor, biraz uzağında kalmak geri kalmakla eşdeğer tutuluyordu. O zamandan bu güne haberleşme ve ulaştırma teknolojisinde kaydedilen gelişmeler batıyı daha da yakınımıza getirmiş, izleyiciler sahasını alabildiğine genişletmiştir. Artık Türkiye?nin penceresinden büyük bir Batı gözükmektedir. Sayısı gittikçe artan bir aydın(!) kesim, sürekli tercümeler yaparak milli ruh süzgecimizden geçirmeden Batı?nın hümanist(!) düşüncelerini kitlelere ulaştırmaktadırlar. Radyo ve TV?ye gelince; Bugün radyo frekanslarının % 90?ı endüstrileşmiş Batılı ülkelerin elindedir. BBC?nin yabancı dilde yaptığı radyo yayınları 1970?de 12300 saati bulmaktadır. Batılı ülkelerin ve sosyalist bloğun 1987?de ülkemiz için yaptığı radyo programları günlük 15 saati aşmaktadır. Üçüncü dünya ülkeleri, dünya nüfusunun %70?ini barındırdıkları halde, TV vericilerinin % 5?ini alıcılarının da % 12?sini ellerinde bulundurmaktadırlar. UNESCO?nun 1974?de yayınladığı rapora göre ABD dışarıya yılda 100?200 bin, İngiltere 20?30 bin, Fransa 15?20 bin, Almanya 5?6 bin saatlik program satmaktadırlar. Finlandiya Devlet Başkanı Kekkonen, bu konuda yapılan bir seminerin açılış konuşmasında ?Gelişme yolundaki ülkeler habercilik alanında endüstrileşmiş Batı ülkelerinin tesiri altındadırlar. Buna ?Habercilik Emperyalizmi denir.? demektedir. 1976 Mart ayında Tunus?ta tertip edilen bağlantısız ülkeler habercilik sempozyumunda hazırlanan raporda; ?Gelişmiş batılı ülkelerin haberleşme sahasında bir tekel kurdukları, bu tekellere bağlı olan haberleşme vasıtalarının Bağlantısız ülkelerden gelen haberleri saptırdıkları, iyi haberleri hasıraltı ettikleri ve kötü haber uydurdukları ?öne sürülmekte, raporda ayrıca, ?Birçok ülkenin Batı kültürünün tesiri altında kalarak, kendi milli geleneklerine ters düşen bir medeniyetin kölesi durumuna düştükleri, hür haber dolaşımının da dünya çapında haberleşme firmalarının dilediklerini yapmaya yarayan bir sistem olduğu, bunun ise bağımsızlık mefhumu ile çatıştığı ve bu firmalar için basının bir ?mal? olduğu belirtilmektedir. Televizyon programlarının ekserisini yabancı menşeli programlar meydana getirmektedir. Bunlardan; çizgi filmler olsun, kovboy filmleri, polisiye diziler, hemen hepsi bir başka kültürün yaşantısına, örf ve adetlerine, zevk ve esprisine göre hazırlanmış programlardır. Sözleri bile Türkçe seslendirildiği halde yabancı bir geleneği yansıtır. Mesela iki kişi birbirlerinden ayrılırken, ?Allahaısmarladık? veya ?iyi günler? gibi sözler sarf etmezler; dikkat edilirse ?kendine iyi bak? derler. Niçin? Çünkü bunun aslı, Amerikalıların ?Take care of yourself?dir. Dikkat edilmesi gerekli önemli bir noktada reklâmlardır. Toffler bu konuda şöyle demektedir: ?Karmakarışık, hızlı bir değişime yakalanmış bir toplum içinde şahsi ihtiyaçlar da ?ki bunlar dış çevreyle olan münasebetler neticesinde oluşur? izafi bir hızla değişik. Cemiyetteki değişme umumiyetle, ferdin kısa süreli ihtiyaçlara kendini kaptırması neticesini doğuracaktır. Hangi ihtiyaçlarının yerine getirildiğini seçemeyen tüketici, sık sık belirsiz bir değişiklik isteği duyar. Reklâm bu duyguyu körükler ve belirgin bir biçime sokar.? En yaygın sosyal tesirleri hasıl eden programların başında gelen reklâmlar; tüketim tipinin şekillenmesinden,- sosyal davranışlara kadar çok geniş bir sahada Batı tipi bir hayat tarzını empoze etmektedir. Kültür emperyalizminin bir ülkedeki ?yöneticisi? durumunda olan yabancı okullar; temsil ettiği kültürün üssü ve merkezi durumundadırlar. Nasıl ki, askeri bir üs, askeri bir saldırının ağırlık merkezini teşkil ediyorsa, yabancı okullar da yabancı kültürlerin milli kültüre tecavüz için merkez ve üs vazifesi görmektedirler. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren memleketimizde açılan İngiliz, Fransız, Alman ve İtalyan okulları Avrupa kültürünün Türk toplumuna nüfuzunda birer köprü vazifesini yerine getirmişlerdir. ?Medeniyeti getirme? parolasıyla tesis edilen bu yabancı okulların asil gayesi, Kapitalist Avrupa?nın menfaatlerinin devamı için meydana getirdikleri bir beşinci kol vazifesi görmektedir. Şöyle ki; Yabancıların açtıkları okulların hepsi de ilk, orta ve lise seviyesindedir. Bunların çoğu ihtisas veya teknik öğretim yapan yüksek seviyeli okullar değildir. Bu yüzden yabancı okullar biraz Avrupa kültürü, biraz da yabancı dil öğretmekten öteye gidememiştir. Bu şartlar altında yeni yetişen nesiller, Avrupa?nın Osmanlı?ya nüfuzunu kolaylaştıran memur?aydın kadrolarım oluşturmuşlardır; fakat asla Osmanlı?yı modernleştirecek kadroları meydana getirememişlerdir. Çünkü bir toplumu kalkındırmak için körü körüne İngiliz, Fransız, Alman kültürünü (sanat, edebiyat, dil vs) öğretmek, buna mukabil milli kültürden kopmak yeterli değildir. Eğer böyle olsa idi, gayet güzel İngilizce, Fransızca konuşan ve Avrupa kültürüyle bütünleşmiş bazı Afrika ülkeleri çoktan modernleşmiş ve kalkınmış olurdu. Gerçek ise bunun tam tersi olmuştur. Yabancı okulların imparatorluktaki coğrafi dağılışları ve yayılmaları Avrupa?nın niyet ve emellerini ortaya koymaktadır; bu okullar imparatorluğa yabancı sermayenin, bankaların, ticari şirketlerin, konsoloslukların ve öbür temsilciliklerin girdiği şehir ve bölgelerden başlayarak yayılmaya devam etmiştir. Bu okullar, İmparatorluğun en ehemmiyetli dört merkezinden (İstanbul, İzmir, Selanik ve Beyrut) başlayarak İmparatorluğun her yanına yayılmışlardır. 1905?1906. yıllarına ait istatistikler durumu gözler önüne sermeye kafidir: Beyrut vilayetindeki okulların sayısı: Resmi devlet okulları?. 204 Özel Müslüman okulları.. 72 Özel Yabancı okulları ?. 28 a)Fransızlar ??...39 b)İngilizler ???37 c)Amerikan ??...28 d)Rus ?????..8 e)Alman ????..7 f)İtalyan ????..5 g)Katolik ????.8 Verilen rakamlar sömürgeci devletlerin imparatorluktaki kültür emperyalizmini açıkça ortaya koymaktadır. Anadolu?ya baktığımızda durum farklı değildir. Aynı istatistiklere göre Anadolu?nun bazı vilayetlerindeki yabancı okulların sayısı şöyledi: Bu yabancı okullara gayr-i müslim okulları da eklenince İmparatorlukta fikri, siyasi, iktisdi ve kültürel hayatın Müslümanların ve bizzat devletin aleyhine geliştiği görülmektedir. II. Ahdülhamid devrinde bu okulların ruhsatsız açılanları kapatılmak, diğerleri de teftiş yoluyla kontrol edilmek istenmişse de fazla başarı sağlanamamıştır. Böylece emperyalizmin en korkuncu ve en tehlikelisi olan kültür emperyalizmi imparatorlukta devam etmiş ve Osmanlı aydınları üzerinde tesirli olmuştur. Bu okulların kuruluş gayeleriyle ilgili müşahhas bir misal vermek gerekirse; Türkiye?de Hıristiyan Batı kültürünün en tesirli propaganda karargâhlarından biri olan Robert Kolej, 1863?de Dr. Samuel Hamlin, Dr. Long, Dr. Robert ve Dr. Vasburn adlarında dört misyoner papaz tarafından kuruldu. Kuruculardan Dr. Hamlin tam yedi sene bu kolejin kuruluşunu gerçekleştirebilmek gayesi ile sarayda paşaları kandırmak için uğraşmıştır. Robert kolejinin ilk talebeleri arasında bulunan Bulgar ihtilalcisi Mateef, Bulgarca Mir Gazetesinin 20 Haziran 1936 ve 10774 numaralı sayısında şunları yazıyordu. ?Dr. Hamlin; Müslümanlık nereden İstanbul?a girmişse Hıristiyanlığın da oradan İstanbul?a girmesi için Rumeli Hisarı?nın en yüksek kulesi üzerinde bir kolej açmak istiyordu.? 1840 da bir Ermeni Keşiş okulunun bir bölümünde ajitasyon ve tahrik eğitim ve öğretimine başlayan Robert Kolej binalarının Bebek sırtlarında inşa edilmesine 1869?da izin çıktı. Okulun bütün masraflarını Fransız Yahudilerinden Christopher Rinlender Robert üzerine almıştı. Robert 1878?de ölürken servetinin beşte birinin koleje verilmesini vasiyet etmiş, böylece 400 bin dolarlık bir servete kavuşan okul idarecileri Robert Kolej?in dev binalarını yaptırmışlardı. 1878?e kadar Amerikan koleji adıyla anılan okulun ismi ise, bu tarihten sonra Robert Kolej?e çevrilmişti. Batının emperyalist düşüncelerini gözler önüne seren Sartre?nin ?Yeryüzünün Lanetlileri? kitabının önsözündeki şu cümleler konuyu aydınlığa kavuşturması bakımından oldukça önemlidir. ?Amsterdam, Paris, Londra gibi ülkelere birkaç aylığına bir kısım Asyalı ve Avrupalı gençleri getirip, gezdirecek; giyim kuşamlarını değiştirecek, biraz lisan, biraz da batı kültürü verdikten sonra, kendi hars ve manevi değerlerinden uzaklaştırarak yeniden ülkelerine göndereceğiz. Artık bizim borazanlarımız haline gelen bu gençler, gittikleri ülkelerde bizim düşündüğümüz gibi düşünecek ve bizim söylediklerimizi haykıracaklardır.? Emperyalist Batı toplumu kendi menfaatlerinin temini ve devamı için kendi düşünce tarzını, hayat felsefesini, duyuş ve zevk alışlarını bizim insanımıza empoze ede ede, bizi öyle sersemleştirdi ki; artık biz kendi gibi düşünemez, kendi gibi inanamaz, kendi gibi okuyup yazamaz olduk, özden uzaklaşma, yabancılaşma her tarafımızı sardı ve taklitçi bir millet haline geldik. Evet, birkaç asırdan beri ruhunu kaybetmiş milletimizin etrafını saran bu kâbustan kurtuluş, kendi ruhumuzu bulmamıza bağlıdır. Bizim kendimizi bulmamız için de çok ciddi bir eğitim ve terbiyeye ihtiyaç vardır. Bu milletin bağrında gelişip boy atmış, inançla gerilmiş ruhlar, bu terbiye ve yetiştirme vazifesini yılmadan, sarsılmadan ve bir mercan sabrı ve sessizliği içinde sürdürdükleri takdirde, üzerimizdeki zincirleri kıracağımızı ve madde ve mana planında dirilişimizi gerçekleştireceğimizi ümit ediyorum. İbrahim Refik Kaynaklar: 1. Uluslararası haberleşme ve Türk basını üstüne notlar. İlim Sanat Dergisi, Kemal Kahraman Mart/Nisan sayı 6, 1986. 2) Avrupa Emperyalizminin Osm. İmp. giriş vasıtaları. Doç. Dr. Bayram Kodaman, Milli Kültür Haziran, 1980. 3) Kültür Emperyalizminin Psikolojik temeli ve sızma yılları. Rd. Reha OğuzTurkkan, Milli Kültür Mayıs 987 4) Öğüt dergisi. sayı: 20. 5)Türk basının illeti: Dışa bağımlılık.. Cemil Kıyar, Zaman gazetesi. 2 Nisan 1988. 6) Şok. A. Toffler. İst. 1974 Sy. 66. 7) Yitirilmiş Cennete Doğru. M. Abdulfettah Şahin. sf.65 İzmir, 1988.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Tarihte oynanan entrikaların ülkemizdeki izlerinin nedenlerini güzel bir şekilde özetleyen bir yazı.
Dünya kurulalı insanlararası,zamanla toplumlar ve yine zamanla devletler arası çıkar mücadelesi
insanlığın en yadsınamaz gerçeği.

Aklını kullanan parayı kazanmış,parayı veren düdüğü çalmış misali...Aklını kullanan batı toplumu,
kendini kullandıran toplumları hegemonyası altına almış..Bu şaşılacak şey değil tabii.Ancak bir de,
biraz daha gerlere gitsek ve Osmanlı Toplumunda "AYDIN ZÜMRE" olarak adlandırılan insanların
kökenlerini araştırıp öğrensek diyorum.

Ve emeğinizi kutluyorum. Dilerim ;Özümüzü bulma ve kendimize dönme çabamızda " BİLİNÇLENME"
sürecine katkısı olur.
 

tribalistic

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
90
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
SAVAŞI ZENGİNLER ÇIKARTIR, YOKSULLAR ÖLÜR. J.P.Sartre

Ekonominin birincil bir teşkil/oluş/varolma olduğu 21. yy' da kültürlerin varlıklarını sürdürmesi mümkün değildir.Para/Kapital insanlararası ilişkilerin d e ğ e r ini oluşturduğu müddetçe bu sorunun aşılamayacağını düşünüyorum.Sorunun ;Marksist ekonomi modelinin/modellerinin kültürleri koruyup koruyamayacağı ekseninde tartışılması daha faydalı olacaktır.Bunlar siyaset felsefesi ve iktisat bilgisi gerektiren konulardır.Buraya sayfalar dolusu copy-paste yapmaktan ziyade araştırılması ve okunması yerinde olacaktır.Amacım ''kültür'' kavramının evrimleşmesine dikkati çekmektir.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Sayın tribalistic;konuda işlenen temanın varoluş nedeni,yukarıdaki yazınızda sergilediğiniz tavırdan kaynaklanmıyor mu zaten?
 

tribalistic

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
90
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Sergilediğim tavrı sanırım yanlış anladınız.Kültürlerin evrimleşmesi demek onların daha kötüye gitmesi demek değildir.Ki burdaki ''kötü/iyi'' bile görecelidir.
Batı yı her anlamda ''tukaka'' yapmakla bi yere varamadığımızı düşünüyorum.Üstüne üstlük Japonya bunun en iyi örneğini vermiştir.Hem teknolojik hemde kültürel anlamda toplumunu dinamik tutmayı başarmış; Gelenek ve Yeni yi örtüştürmüştür.
Marksizm in sorunları çözdüğüne inananlar için daha fazla araştırma yapmaları gerektiğinin ve bu geniş kapsamlı konunun diyalog zemininden ziyade sosyoloji/iktisat/tarih/felsefe alanlarında derin bilgiler öngördüğünün farkında olmalarının önemli olduğuna işaret ettim.
 

rainbow64

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
331
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
36
Bence kültür emperyalizmi her kültürün amacı.
 

usenenadam

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
9 Kas 2009
Mesajlar
80
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
ah vah

bir işi bitir diğerine başla demiş resul
çalışmak olmuş onların en büyük silahları
Manitu mu sistem mi hoca mı kimlerdir mesul
yaat diyor medeniyetin madeni ilahları
devrimci devrilmiş aydın korkak cahili cesur
donlar da durmaz değişmiş gitmişiz külahları

ne sordum ne aradım
geçerken uğradım
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
işte bunu kimse artık okumuyor
varoluş çöpü
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst