KENDİNE YABANCILAŞMA (Karen Horney)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde cogito tarafından oluşturulan KENDİNE YABANCILAŞMA (Karen Horney) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,551 kez görüntülenmiş, 9 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı KENDİNE YABANCILAŞMA (Karen Horney)
Konbuyu başlatan cogito
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bu terim temel olarak, bellek kaybı ve kişiliksizleşme vb. olaylarındaki gibi kimlik duygusunu yitiren insanlardaki aşırı durumlara uygulanır. Bu olaylar her zaman derin bir merak uyandırmıştır. Uykuda olmayan ve organik bir beyin rahatsızlığı bulunmayan bir insanın kim olduğunu, nerede bulunduğunu ya da ne iş yaptığını veya yapmakta olduğunu bilmemesi, garip hatta şaşırtıcıdır.
Ancak eğer bunları yalıtılmış olaylar olarak değerlendirmeyip, bunların kendşne yabancılaşmanın daha az belirgin türleriyle olan ilişkilerini kavrarsak, durum daha az şaşırtıcı olacaktır.Kendine yabancılaşmanın daha hafif türlerinde tam bir kimlik ve yönelim kaybı olmaz, ancak bilinçli deneyime yönelik genel yeti zayıflar. Örneğin, sanki bir sis bulutu içindeymiş gibi yaşayan birçok nevrotik insan vardır. Onlar için hiçbirşey net değildir. Hem kendi duygu ve düşünceleri, hem de öteki insanlar ve bir durumun sonuçları bu insanlar için bulanıktır. Örneğin, ayaklarının soğuk olup olmadığı sorulduğunda, bir düşünme süreci yoluyla soğukluk duygusunun farkına varmak zorunda kalabilir.Evinin kendi evi olduğu duygusu taşımıyor olabilir; evi onun için bir otel odası kadar kişisel olmayan bir şeydir.
Bu, nevrotik bireyin kendi duygularından, arzularından, inançlarından ve enerjisinden uzaklaşmış olmasıdır.Bu, bireyin kendi yaşamında etkin ve belirleyici güç olma duygusunu yitirmiş olmasıdır.
Nevrotik birey, hissetmesi gereken şeyi hisseder, arzulaması gereken şeyi arzular, hoşlanması gereken şeyden hoşlanır. Başka bir deyişle iç buyrukların mutlaka egemenliği onu bağnazca, olduğundan ya da olabileceğinden farklı bir şey olmaya iter.
Eğer kendiliğinden duygulara sahip olacak, kendi kararlarımızı verebilecek ve bunların sorumluluğunu üstlenebilecek kadar kendimiz olursak, bu durumda sağlam bir temel üzerinde bir birlik duygusuna da sahip oluruz.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"yabancılaşma" olgu olarak aidiyet/ait olmanın/ilişkin olmanın yitimi, ait olanın yabancı görülmesidir. bu durum salt nevrotik olarak tezahür eden bir olgu da değildir. kişinin kendine yabancılaşması, temelde üretimine ortak olamaması ile başlayan bir süreç/ler zinciridir; psikolojik yanı bunun sadece çok küçük bir ögesini oluşturur. bireysel bilincin her-hangi bir nedenden dolayı ve her-hangi bir zaman diliminde kırılması/gelişimini sürdürememesi çeşitli etkenlere bağlıdır ve bu durum onun kendine yabancılaşmasından çok, gelişimini sağlayacak ortamı bulamamasından kaynaklı bir yitimidir. Bu durum ise yabancılık değil, biyo-kimyasal/nörotik bir çelişki ya da sosyal olarak yetersizliklerin bir tezahürü/ortaya çıkmasıdır. yetkinleşememe ile yabancılaşma bir-aynı olgu olmasalar gerek. yetkin olan bir birey bile/dahi kendine yabancı, sosyal olgusuna yabancı olabilirken, yetkinleşemeyen bireyin ne kendine ne de sosyal dokuya yabancı olmadığı rahatlıkla görülebilecektir. biyo-kimyasal yetersizlik bir yabancılaşma olarak değerlendirilemez. böylesi bir değerlendirme bu yeterliliği sağlayan bireye göre yapılamak durumundadır ve olmayana karşı bir yanılgı içerisinde olmak demektir. İnsan, sosyal dokunun bir parçası olarak var-olduğuna göre onun psikolojisinin o dokudan ayrıştırılarak değerlendirilmesi, o kişiye karşı haksız/yersiz/zamansız bir yargıyı taşımakla, kendi yetersizliğini yüklemekten başka bir anlam taşımaz. tüm canlılar anlaşılabilen olmalıdır; "kimlik", "kimliksizlik" ölçüsü nedir ki?
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
İnsan hem içgüdüleri hem de toplumsal dayatmalarla yaşayan bir canlıdır. Kendini tanımlama süreci de bir toplumsal dayatmadan geçer. Sıklıkla toplumun beklentilerini kendi beklentileri sanar.Bunları sorgulama gereği bile duymaz. İstiyorum der ama aslında dediği şey istiyor dur. Otoritenin isteğidir. Kimileri bunu hiç sorgulamadan özünü gerçekleştirmeden yaşar kimileri ise o kadar boyun eğmişlerdirki kendi varlıklarını bile unuturlar. Psikolojik boyutlara da dayanır bu durum. Kişi kendisini gerçekten yokmuş gibi bile hissedebilir.Böyle bir yığın hasta vardırBir insan düşünün bir yere kapatılmış bütün giyisileri alınmış çıplak varoluşuyla başbaşa kalmış. O insanı ne ayakta tutar? Varlığını, kendini kaybetmesini ne engeller?
 

Dr. Can Güngen

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
29 Eki 2008
Mesajlar
31
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
insanda, özellikle düşünmeye alışmamış insanda bir yansıtma ya da yakıştırma eğilimi vardır, insan zihinsel kabasabalıkla ürettiği yabancılığı da çok zaman bir yakıştırmayla ya da bir yadsımayla gidermeye çalışırız. Paslı ve kırık bir çiviyi paslı ve kırık bir başka çiviyle sökmeye çalışmaktır bu. Her şey tam bir huzursuzluk etkenine dönüşmekte olan yabancılığı bastırmak içindir, insanoğlu yabancılığı dindirmek için bastırma'yı bulmuştur, insan böyle bir telaş içinde yabancılıktan kaçmaya giderken iyiden iyiye yanlış bilinç oluşturmanın yolunu tutabilir. Her bastırma yanlış bilinç oluşturanının ya da daha doğrusu yanlış biçimi kökleştirmenin, daha derine çakmanın yalnızca bir adımıdır. Herder'in "insan evrenin bir özetidir" sözüne bir içerik yakıştırırsam, örneğin "Bu söz insanın dünyadaki güçsüzlüğünü antatıyor" dersem ya da bu sözü "Aman ne saçma söz" diye kafamdan kovmaya kalkarsam bir bastırmayı gerçekleştirmiş olurum. Bastırma bir yabancılaşmayı geçici olarak giderirken bilinci bozarak köklü bir yabancılaşmaya yol açar. Öyleyse benim için tek yol Herder'in bu sözünün doğru bilincine ulaşmaya çalışmaktır, bir başka deyişle onu kendi bağlamında çözerek aşmaktır. Böylece onu bilinçlendirmiş ve kendimin kılmış olurum.

Afşar Timuçin "Yabancılaşma" alıntı..
 

vitriol

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
14
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
kendine yabancılaştırılma olabilir bu. sanatçı ruhu taşıyan çok az insan var. yada çocuk kalabilen...
 

Feylesof TeCe

Filozof
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
926
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Tüm psikolojik sorunların altında tranvalar yatar. Bu tranva bardağı taşıran son damla da olabilir ya da bardağa bir sürahi su dökmek te olabilir. Bardak çatlamadığı sürece herşey düzelir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
yabancılaşma ,insan emeğinin ürünü olan ve kullanım değeri taşıyan herhangi bir nesnenin -diyelim bir çaydanlığın- ''meta'' şekline bürünerek yani değişim değeri kazanarak, kendini üreten emekten bağımsız bir niteliğe ulaşıp, başka bir elde sermaye olarak birikmesi ve aslında bir 'nesne' olduğu halde ,kendini üreten emeğe karşı bir 'özne' kimliğiyle ortaya çıkması sonucu (üstelik düşmanca bir tavırla) gerçekleşen bir yer değiştirmedir... öznenin nesneleşmesi yani insan gerçekte bir özne olduğu halde - şekillendirebilme ,değiştirebilme, yukarıdan aşağıya aşağıdan yukarıya sıralayabilme,yaratabilme...vb...nitelikleri taşıdığı halde- ve nesnenin özneleşmesi - aslında bir nesne olan sermayenin ,öznelik kazanarak hayatı biçimlendirme ,şekillendirme gücü kazanması-...,-hele günümüzde- , insanın, 'kendi' olmasının , özgür olmasının ve giderek mutlu olmasının önündeki - en ciddi dememek için - çok ciddi bir engeldir ....diyorum......
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
aslında bana göre, genç marks ,bu konuda söylenebilecek - belki her şeyin - anahtarını ''1844 iktisadi ve felsefi el yazmaları''nda vermiştir...ya da en azından ben böyle düşünüyorum...bu iddiayı eklemesem ayıp olurdu....
 

muratkarahan

Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Tem 2010
Mesajlar
169
Tepkime puanı
4
Puanları
18
Yaş
30
kendine yabancılaşmak aslında insanoğlunun şehir hayatına girmesi ile ortaya çıkmış büyük bir sorun.bir süre sonra başka insanların dediği yapmak,yaşanmış hayatları yaşamak ,ve kendi özbenliğinden uzaklaşmasıile kendini tanıyamamak.modern hayata geçiş ile insanoğlunun yaşadığı psikolojik travma.çoğu işlenen suçun altında da bu sebep yatar.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bir kisinin kendine "yabancilasmasi" aslinda kendini bulmasi ve tanimasidir. Kisi zaten kendisine verilenlerle yasam surdugu icin kendisine yabanci oldugunun farkinda degildir. Kendisine yabanci oldugunu, ancak birey bilincinin, beynindeki her turlu verileni sorgulamasi ve ondan istenenleri degil de; kendi istedigini bilincli olarak yaptikca anlar. Cunku kisinin "kendi" ona giydirilmis bir elbisedir. Bu elbise hem bulundugu cografya ve toplumun ayrimci, cikarci, egoist elbisesidir; hem de bu elbise dunyanin hangi cografya ve toplumunda dogarsa dogsun, yasarsa yasasin, insanoglunun kendi kendine giydirdigi, dogal zihniyet elbisesidir.

Bu elbisenin koken ve temelleri insana ve insanliga degil; insandisi ve insanlikdisina baglidir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst