"Kendiliginden yaratilis" Zihniyeti

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe'ye Giriş kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan \"Kendiliginden yaratilis\" Zihniyeti başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,984 kez görüntülenmiş, 31 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe'ye Giriş
Konu Başlığı \"Kendiliginden yaratilis\" Zihniyeti
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ingilizlerin dunyaca unlu, fizik profosoru S.Hawking'in gecenlerde yapmis oldugu aciklamalari, hem bilim hem de felsefe alaninda yanki bulmustur.

Konuyu bilim yerine, felsefe basliginas acmamin sebebi, konunun tanri ile ilgisi olmasidir. Tanri konusu bilimin degil, felsefenin konusudur.

Tarihte donem donem ya bilim ya da felsefe dalindan bir karakterin cikarak, dile getirdigi soyleviye, bu insanoglunun iki alanini etkilemesi ilginctir.

Genelde bilimin ya da felsefenin soylevleri kendi dallari bunyesinde olur.

Birincisi, Hawking'in bu aciklamasinin akilli tasarimciliga karsi bir soylem oldugu ve "tanri yok, evren kendi kendini yaratabilir. Istenirse bilim yasalarina tanri diyebilirsiniz" temelli aciklamalarinin bir kac onemi vardir.

Birincisi, aciklama, bilimsel bir icerikten ziyade, inancsal bir icerik tasimaktadir. Cunku Hawking; kisisel bir tanriya inanmadigini yine kisisel olarak aciklamistir, ama yukaridaki soylem, mantiksal olarak onun, bir yaratici aradigini ve bunu da bilimin yasalari ile ozdeslestirdigini acikca ortaya koymaktadir.

Bu dindeki ve tanrisal zihniyetin inanc kanadindaki gelismeyi, Hawking; ayni tanrisal yanasim ile bilime tasimistir.

Bir yerde akilli tasarimcilik cikisina, karsi ortaya konmus bir cikistir.

Hawking'in bu aciklamasi, diyalektik acidan cok onemlidir. Cunku madde kokenli ve tanri kokenli dusunceler, ayni tanrisal yanasim/zihniyetten, dogal zihniyetten kaynaklanir.

Akilli tasarimcilik, bilimi bir cesit karsisina alirken; Hawking, inanca el uzatarak bilim ve inanci bir monizm altinda birlestirmeye yonelik bir soylev dile getirmistir.

Soyle dusunelim. Ortada bir sey varsa ve bu sey ortaya cikmissa; dogal zihn iyetin iki dusunce uretimi vardir. Birincisi, bu sey kendi kendine ortaya cikamaz, o yuzden bunu bir ortaya cikaran vardir. Bu da tanridir. Iste tum inancsal yanasimin kaynagi bu aciklamadir.

Simdi, ayni zihniyetin Hawking'in "acilim getirdigi" bilimsel kanadina, dusuncesin e bakalim. Ortada bir sey varsa, ve bu sey ortaya cikmissa, kendi kendine ortaya cikabilir. Dolayisiyla, tanriya gerek yoktur ve evren kendi kendini yaratmistir.

Iste bu iki farkli gibi gozuken dusunce ayni dogal zihniyetin urunudur.

Ben, evrensel insan olarak; bir gucun yarattigi, ya da kendiliginden yaratilisi, ayni zihniyet altinda ve "kendiliginden beliris" olarak topluyorum.

Yani, sonucta bir sey ol deyip olmus olsa da, yani onu bir olduran varsa; ya da kendiliginden kendisini oldurmussa da, ortada bir kendiliginden beliris vardir.

Iste dogal zihniyetin, tanrisal, inancsal ve bilimsel siniri buraya kadardir. Burdan sonra dogal zihniyetin bir ufku yoktur.

Cunku ha bilimin, doganin yasalari tanri olmus, ha ol deyince olduran bir tanri varmis; bu ikisinin hem bilim ve bilimsellikle ilgisi yoktur. Hem de biri soyutun somutundan, digeri somutun soyutundan yola cikarak, ikisi de tanrilarini bulmuslardir.

Simdi gelelim, evrensel-insan zihniyetinin; insanoglu turu ve biri temelli aciklamasina.

Ortada, bir beliren var ise, bu belirenin belirlenisi ve belirtilisi vardir.

Epistemolojik olarak, kendi de dahil; belireni, belirleyen ve belirten tek tur ve biri, alternatifsiz olarak insanoglu turu ve biridir.

Yani, beyninde belireni, dusunce ile belirleyen ve ifade ile belirten, kendi de dahil; epistemolojik olarak alternatifsiz tek tur ve bir; insanoglu turu ve biridir.

Ustelik, insanoglu turu ve biri, belirenin, belirlenmesini ve belirtilmesini kendi turu ve biri adina, ait, icin, eliyle ve kendi monologuyla yapar. Yani, belirenin, ne belirlendigiden, ne de belirtildiginden bir haberi yoktur. Cunku boyle bir yetisi yoktur.

Iste bu temelde, dogal zihniyet; ister bilimsel, ister inancsal olsun tanrisal zihniyetten, yaratilistan ve inancsalliktan kurtulamaz ve kendi dogal sinirlari icinde de kendini kurtaramaz.

Ister somut, madde ve varliktan yola cikip, kendiliginden yaratilis olarak, ister se, bunlari bir yaratan, tasarliyan vardir dan yola cikip, yaratan, tasarliyan olarak dusunce uretilsin, ikisinin ortak noktasi, yaratilis ve beliristir.

Yani dogal zihniyetin ufku, belileyeni, belirleyisi ve belirteni, belirtisi icermez. Bu yuzden de hem bilimsel, hem inancsal insandisi bir guc arar, bu madde olur, doga olur, evren olur, ya da insanoglunun biliminin, dogasinin, evreninin, maddesinin yasalari, kurallari, kanunlari olur; ya da ortaya konamayan, bilinemeyen, gizemli, mistik v.s. zamasndan, mekandan muaf, evren ustu v.s. bir yaratici olur, akilli tasarimci, planlayici, programlayici olur v.s. farketmez. Cunku sonucta her iki koldan da ayni tanrisal, inancsal, bilimsel zihniyete, dogal zihniyete varilir.

Iste en azindan, dogal zihniyete ve onun her koldan dusuncesine, notr algi ve disaridan bakabilmek ve epistemolojik gerceklik olarak, dogal zihniyetin icinde yer almadan tum resmini sorunsal olarak ortaya koyabilmek icin, insansal zihniyet ve insanoglu turu ve biri temeli gereklidir.

Insanoglu turu ve biri disinda, ciksin, baska bir soyutlama yetisi olan ortaya, rekabetini koysun. Bizde bu turun elemanlari ve birleri olarak degerlendirelim ve rakibimizi taniyalim. Ama, epistemolojik gerceklik olarak boyle bir durum soz konusu degil. Sirf bu nedenden bile, insandisi bir guc aramak ya da insandisi bir guce oznellik ve ozellik, ustelik kendi tur ve bir ozelligimizi vermek, abesle istigaldir.

Oyuzden, ne kendiliginden yaratilisin, ne de bir yaraticinin yaratisinin "kendiliginden belirisi" sadece belireni belirliyerek belirtis.

Bu da epistemolojik olarak ve bizlerinde uyesi oldugu insanoglu turu ve birinin alternatifsizligi.

Oyuzden, ne bir yaratici, ne bir akilli tasarimci ne de "guclu olan ayakta kalir" ile baslayip, "gen bencildir" ile devam eden ve "tanri yok, evren kendi kendini yaratmistir ve isterseniz, bilimin yasalarina tanri diyebiliriz" ile guncellesen ve dogallik ve de bilimsellik kisvesi altindaki, bu emperyalist zihn iyetin, dogal zihniyet aciklamalarini ve de gelecek olanlarini, en azindan turumuz ve birimiz adina, sorgulayarak, irdeleyerek, uzerinde dusunce ureterek v.s. degerlendirelim. "bu aciklama bir bilim adamindan geldiyse, mutlaka dogrudur" gibi, teslimiyet guvencesi yanasim; bizleri hic bir zaman, kendi turu ve birimizin varliginin farkina varilmasina yonlendirmez.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
S. Hawking'in yaptigi aciklama, aslinda anlam olarak yeni bir aciklama degildir. E. Kant'in, fenomen'e karsit olarak yaptigi neomena aciklamasi (thing in itself), bu konuyu gundeme getirmis, ve o tarihlerde, nesnenin oznel ozelligi, algi olarak yaratici olarak algilanmistir.

Hawking'in gundeme getirdigi icerik, anlam olarak, noumen'i yaraticidan alip, nesneye monte etmektir.

Iste bu Hawking' in aciklamasi, bir "yaratim" icerigi olarak;

Kim/ne yaratmistir? Sorusuna yeni bir karsitlik getirmistir. Yani, "yaratici yaratti" yerine, "sey kendiliginden yaratildi" icerigi eklenmistir.

Yani, Tanri soyut oznelliginden, somut oznelligige tasinmis olmaktadir.

Bu aslinda diyalektik monizm tartismasinin da bir ayrimi durumuna gelmistir.

Idealistler "yaratici" oznelliginden, dem vururken;
Hawking'in aciklamasindan sonra, materyalistler, maddenin/nesnenin yaratici oldugunu soyleyeceklerdir.

Bu da aslinda, panenteizmin, tanri=evren iciceliginin dualizmini, yeni bir yaratilis tartismasi boyutunda, yaratici ve madde monizmine indirgeyecektir.

Daha oncei mesajlarimda da belirttigim gibi, bir dusunce yaraticisini ararsa bulmak zorundadir. Hawkihg'de aradigi yaraticisini, madde ile ozdeslestirmekle bulmustur.

Yaratilis konusunda son durak ise, henuz pek dini ve de bilim eliyle dile gelmeyen, insanoglunun kendisini yarattigi konusudur.

Iste, ozneli, nesneli tanrilastirmanin son duragi da, nesneyi ortaya koyan ve nesneye oznellik icerigi ve anlami veren insanoglunun kendisini tanrilastirmasidir.

Aslinda, bilince cikmayan, farkina varilmayan ve algilanamayan konu ise "insanoglunun neden bu yaratilis konusunda, hem bilim hem de inanc olarak israr etmesi ve illa bir yaratilis temelli yaratici aramasidir.

Iste dogal zihniyetin, dogal egosunun; insanoglu turu ve birini hala "ortaya cikarmamak, onemsememek, gale almamak" "inadi" ve insanoglu turu ve birini, baska bir guce teslim etme, mahkum etme, caresiz birakma v.s. bilincalti yonlendirimi aynen devam etmektedir.

Onemli olan bilimin, neden hala bu "oyuna geldigi/getirildigi" bilimin ve bilimselliginin onunun bir insandisi guc ile sinirlanmaya ve bunun da dogallik kisvesi altinda insanoglu turu ve birine empoze edilmeye calisildigidir.

Bu da bize emperyalist zihniyetin ve onun insanoglunu kendi bunyesinde her turlu ayristirarak, bundan nemalanmasinin amac oldugunun ve bu amac icin, bilim ve bilimselligi de alet etmesinin ve arac olarak kullanmasinin bir gostergesidir.

Soru sudur. Neden insanoglu, kendi disinda bir yaratici aramakta ve yaratilis uzerinde illa bir aciklama, ustelik bilim adi altinda bir aciklama yapma geregi duymaktadir?

Konu ne bilimin konusudur, ne de bilimseldir. Boyle oldugu halde, bu Hawking'in aciklamasinin anlam ve icerigi nedir?

Neden bir bilim adami, o kadar felsefe adami dururken, boyle bir aciklama yapmistir?

Bilim ve bilimselligi neden inancsal bir konuya alet edilmektedir?

Insanoglunun epistemolojik olarak tek soyutlama yetisi olan tur olmasi ve kavram yaraticiligi, yapay olarak akilli tasarimciligi algilanmamakta diretilmektedir?

Soru neden bir insanoglu turu ve biri disi, yaratici arandigi, ustelik bunun neden bilimin yaptigidir?

Unutmayin, Hawking gibi, yaratici arayisinda olan yaratici kavramina kendince ateizm temelinde yok dese, bu kavrama karsi ciksa, inkar etse bile; zihniyetinde yaratici kavrami yer ettikce, dusunce uretecek ve kendince bu dusuncesine bir yaratici dayanagi bulacaktir.

Ama, yaratici arayanlara sunu sormak gerekir. Ne maddenin, ilki; ne de yaraticinin yaratan kisir dongusu cozulemez; ancak ve iste boyle, her ikisi monizm altinda odeslestirilir, yani maddenin kendi kendini yarattigi soylenir.

Ne diyelim, kim olursa ve ne duzeyde olursa olsun, yaratilis zihniyetini hala tasiyanlara ve bu zihniyet ile kendinden kanitli dusunce tatminine ulasanlara, bulduklari yaraticilari akil fikir versin.

Benim deginmek istedigim, bir bireyin dogal zihniyetin ve dogal egonun tanrisal zihniyetini tasimasi, onun; olumlu ya da olumsuz bu zihniyete bir dusunce eklemesini ve kendi tanrisal ihtiyac temelinde de, kendi egosunu tatmin edici bir tanrisallik ifade edecegini ortaya koymaktir.

Yalniz bunun bilimin taninmis bir karakterinden ve bilimin bilimselligi adina gelmesi, bize; hem emperyalist zihniyetin, ve onun tanrisal zihniyetinin dusunce ve ifade olarak guncelligini korudugunu, hem de bilim ve bilimselligin; felsefe ve inancsal temelinde hala bezenip, cikar amacli kullanildigini gosterir.

Sonucta amac; insanoglu turu ve birine, kendi birsel ve tursel varligini unutturmak ve bu tursel ve birsel varligin yasamini baska kaynaklara,m degerlere harcatmak.

Iste yukaridaki amac temelinde de yapilmak istenen budur. Yani, bilim ve bilimselligi tanriya adamak, dolayisiyle; bilim ve bilimsellik eliyle/adina insanoglu turu ve birini tanriya adamak.

Bilim ve bilimselligin, dogallik kisvesinde "guclu olan kazanir, gen bencildir" ile baslayan sureci, epistemolojik olarak "bilimin yasalari tanridir" a donusmustur.

Yani, bilim bundan sonraki bilimsel calismasini, yani yeni bulus, gozlem, deney, inceleme v.s. calismasinin soyutlamasi formulunu, teorisini, hipotezini, tezini, antitezini v.s. artik, tanrisini insanoglu turune ve birine; surekli suregelen surec temelinde yasalariyla, daha net tanitacaktir.

Gorevi de, bundan sonra; surekli suregelen bir surec temelinde tanriyi ortaya cikarmak olacaktir.

Ne dediniz, insanoglu turu ve biri mi ne olacak?, cok acik; emperyalist zihniyet tanrisini oynar ve insanoglu turu ve birini;insandisi ve insanlikdisi, ideolojik inancsal dogru temelinde, dogrular arasi "benimki dogru" savasiminda, tartismasinda tutarken ve bunu uygulayan onculeri kendine kul ve onculerin dogrusuna cekme ye calistigi ve cekebildikleri kitleleride kendisine kole yaparken, ve bu kaostan, ayni "kan emici vampir" gibi beslenir ve nemalanirken, insanoglu turu ve biri varligi tabiki rafa kalkacak.

Iste onemli olan; ne duzeyde ve icerikte olursa olsun, insanoglu turunun, insansal zihniyet ve tursel selfi, bilinc ve farkindalik olarak one cikarmis ve cikaracak olan bireyleri; hem bilimin, inancla bezenmesine, hem de insan temelli yasam ve iliskilerin hic bir insandisi ve insanlik disi metafizik ve etik ideolojik inancsal dogru deger, tabu ve verilerine degismeyecegini, kendi turleri ve birlerinden baska da, bir guc olmadiginin algi, bilgi, birikim, bilinc ve farkindaligini dusunce ve davranis olarak dile getirmeye devam edecek.

Sonucta; konu bilim, felsefe, dil v.s. temelli hangi soyutlama olursa olsun, kisinin dogal zihniyeti ve dogal egosu ona, bilinc alti olarak, tanrisa zihniyete yonelik bir dusunce urettirecek ve ona tanri ile ilgili bir ego tatmini ifade ettirecektir.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Üstadım tavsiye ettiğiniz 3 paylaşımınızıda keyifle okudum.... emperyalizmin bilimide çıkar amaçlı kullanması tesbitinize bayıldım:) ama izninizle bu kısımları geçip ana düşünce felsefenize yönelik benim düşünsel yapımda oluşan veya takılan şeyleri paylaşmak istiyorum..hem bakalım anlatmak istediğinizi doğru anlamış mıyım? bu felsefe ilk madde yada ilk oluş çözülemez diyor...yaratıcı ararsanız mutlaka bulursunuz bundan kurtulun diyor.......insansal zihniyet diyor...... Kim? nasıl ? sorularının cevabı hem sorun,hem çelişki,hem soru hem cevap diyor...kısaca yanlış düşündüğümüzü iddia ediyor...ama kendisi Tanrı hep vardı yerine madde /evren hep vardıya getiriyor sözü ve ol denilmedi oldurulmadı diyor bunun sebebi bizden kaynaklı diyor ??? bunun Tanrı hep vardı dan ne farkı var Üstadım?....buda bilinmezcilik oynamak değil mi? insanı tanrıya götürenin bahsettiğiniz ,doğal zihniyet ,ego,bilinç altı ve eklentileri olan duygularmız,hep var olma istegimiz v.b olduğu teorisini çürüten bir çok fenomen var....bana hiçbir zaman mantıklı gelmemiştir...epistemolojide aynı şeyleri dayanak almış ! bunun bilgisine nerden ulaşmış?? bu ne kadar kesin??? bu genelleme değil mi??? genellemeleri taban almak ne kadar sağlıklı??? bunlar bu felsefenin savları ile çelişmiyor mu???
ayrıca bide şöyle eleştireyim malesef başlangışla veya bağlangıcın varlığı / yokluğu ilgili aklımda hiç bir ışık yakamadı bu felsefe?? sadece belirene bakarak oraya gitmememizi tavsiye ediyor sanırım.. benim aklımda oluşanlar böyle üstadım..

üstadım..işyerindeyim ama okuduklarımı zihnimde gezdiriken birşeyler belirdi gene yazayım dedim; şimdi doğal zihniyetten bir şekilde kurtulup insansal zihniyetle, belirenlere nötr algı ile dışardan bakarken gözlemlediklerimiz ve insansal zihniyetle elde ettigimiz verileri gerçek kabul ettik diyelim..bu gerçekten yola çıkıp tüm gerçege nasıl ulaşacağız ki? gözlemle yada bu felsefenin düşünce yapısı ile elde ettigimiz şey gerçekte olsa gerçegin tamamı olma şansı yok bence..oysa gerçek muhtemelen bir bütün olmalı..biz sadece bu yöntemle gerçeğin tamamını görebilirmiyiz? yoksa parçadan bütüne gitmek zorunda kalmaz mıyız? bizden başka soyut düşünebilen varmı çıksın ortaya rekabet edelim:) savı aklıma hiç yatmadı:) Tanrı varsa ve burası insanları sınav yeri yada iyiyi kötüyü v.b ayırma yeri ise Tanrı zaten direkt ortaya çıkmayacaktır yada doğrudan kendini belli edip sınavı anlamsız hale getirmeyecektir haliyle.. bu da Tanrının sezsizliğine yapılan eleştirilerini hatırlattı bana..artı bu düşünce biçiminde ölüm ve sonrası ile ilgili bir görüş yok,dünayyı anlamlandırma çabası yok,başlangıcı sorgulamıyor sonu sorgulamıyor resmen tanrıyı aramayın gerçek belirendir o kadar fazla yorulmayın ögüdü gibi birşey:) yani sadece 3 yazıyı okudum ama bende oluşan düşünce budur üstadım..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Üstadım tavsiye ettiğiniz 3 paylaşımınızıda keyifle okudum.... emperyalizmin bilimide çıkar amaçlı kullanması tesbitinize bayıldım:) ama izninizle bu kısımları geçip ana düşünce felsefenize yönelik benim düşünsel yapımda oluşan veya takılan şeyleri paylaşmak istiyorum..hem bakalım anlatmak istediğinizi doğru anlamış mıyım? bu felsefe ilk madde yada ilk oluş çözülemez diyor...yaratıcı ararsanız mutlaka bulursunuz bundan kurtulun diyor.......insansal zihniyet diyor...... Kim? nasıl ? sorularının cevabı hem sorun,hem çelişki,hem soru hem cevap diyor...kısaca yanlış düşündüğümüzü iddia ediyor...ama kendisi Tanrı hep vardı yerine madde /evren hep vardıya getiriyor sözü ve ol denilmedi oldurulmadı diyor bunun sebebi bizden kaynaklı diyor ??? bunun Tanrı hep vardı dan ne farkı var Üstadım?....buda bilinmezcilik oynamak değil mi? insanı tanrıya götürenin bahsettiğiniz ,doğal zihniyet ,ego,bilinç altı ve eklentileri olan duygularmız,hep var olma istegimiz v.b olduğu teorisini çürüten bir çok fenomen var....bana hiçbir zaman mantıklı gelmemiştir...epistemolojide aynı şeyleri dayanak almış ! bunun bilgisine nerden ulaşmış?? bu ne kadar kesin??? bu genelleme değil mi??? genellemeleri taban almak ne kadar sağlıklı??? bunlar bu felsefenin savları ile çelişmiyor mu???
ayrıca bide şöyle eleştireyim malesef başlangışla veya bağlangıcın varlığı / yokluğu ilgili aklımda hiç bir ışık yakamadı bu felsefe?? sadece belirene bakarak oraya gitmememizi tavsiye ediyor sanırım.. benim aklımda oluşanlar böyle üstadım..

Birincisi "felsefenize" derken, eger evrensel-insan zihniyetinden bahsediyorsan, o bir felsefe degil; beynin bir dusunce ve uygulama metodu, yani yon ve yontemi. Kisaca numenal yeti olarak insanoglunu temel ve taban alan ve insanogluna yine numenal yeti kullanim ve paylasimi olarak once insan ve insanligin birey bilincini ve bu bilincin tursel insanlastiran ve evrensellestiren bilincini ortaya koyan bir zihniyet.

Eger "felsefenize" derken, benim bireysel felsefemden bahsediyorsan, ben hic bir ideolojik inancsal dogru tabanina bagimli kalmayan bir serbest dusunurum ve dusuncemin temelini de epistemolojinin yapilandirmaciligi teskil eder. Yani kendi dahil hersey bir insanoglu yapilandirmaciligidir.

Konu gercek ise, insanogluna yansi veren ve gozlem veren bir gercek vardir, fakat bu gercegin ne oldugu, anlam ve icerigi insanoglu yapilanirilmisligidir. Zamansiz, insansiz ve evrensel bir gerceklik yoktur, gercekligin de kesin bir bilgisi yoktur.

Serbest dusunce, bilimsel, bilissel nedenleyici ve mantiksal bir dusuncedir. Bu temelde de sadece bilimin bilimselligini one cikarir. Bu da yansi ve gozlem veren fenomeni degil; onun gozlemini gozleminin teorisini ve teorisinin test edilmis ve olgulasmisini one cikarir. Olgular evrensel onay almis bilimsel bilgilerdir ve insanoglu iradesi disida ve tartisma disidir.

Eger konu fenomenin ne oldugu tartismasi ise, bu metafizik bir tartismadir ve fenemonen ne oldugunun da kesin ortaya konusu, ideolojik ve inancsaldir, yani bilim ve bilimsellik ile ilgisi yoktur.

Eger bu yukaridaki yazilanlar algilanirsa, verilecek yanitlarin da bu yazilanlara gore olacagi algilanir.

Bu kisa giristen sionra, Birincisi bu senin "felsefe" dedigin hem evrensel-insan zihniyeti, hem de benim bireysel bakis acim, fenomenden yola cikmiyor, onun gozleminden ve olgusundan ve onlarin da yanlislanabileceginden yola cikiyor. Insanoglunun dogal zihniyet sahibi oldugundan ve bunun insanlik icermediginden ve insan numenal yetisi olmadigindan yola cikiyor. Tum yapilandirmaciligin yapi ve isleyisinin insan zihniyeti acisindan bir sorun oldugundan yola cikiyor.

Bu kisa aciklamalar isiginda temelimiz bilimsel olarak neye dayaniyor, gozleme dayaniyor ve olguya dayaniyor. evren gozlem veren bir olgu, ama tanri gozlem veren bir olgu degil. Bu da otomatikman her turlu tanriyi bilim disina itiyor ve teolojinin konusu yapiyor. Bilim de evrenin ne oldugunu degil, gozlemini ortaya koyuyor.

Bugunbilim evreni gozlemleyerek bir cok olgu ve olgu halini almamis teoriler ortaya koymakta.

Sorunun kaynagi surada, akil ya bilimin epistemolojik siniri ile ilgili olarak tatminkardir ve inanca, ideolojiye sapmaz, yani bilimin ve bilimselliginin surekli suregelen bir sekilde bilip bildirdiginin, bilgisini yanlislayabilip, yenilediginin bilinc ve farkindadir. Sunun da bilinc ve farkindadir,bilim bildirimi olarak hic bir zaman insanoglu beynindeki her soruya her zaman yanit veremiyecek durumdadir ve yanitlarin cevabi surekli suregelen bir surec olarak verilmektedir.

Eger bilimin epistemolojik siniri senin aklini tatmin etmezse, o zaman akil kendini tatmin edecek bir inanc ve ideolojiyi bilimsel olmayan ve epistemoloji ustu olarak kendine dogrular ve kendini inandirir.

Oyuzden once bilimin bilimsel epistemolojik sinirinin bilimselligi ile, aklin bu siniri asan inanci ve ideolojisi farkini cok iyi algilamak lazim.

Eger senin sorularin bilim ustu ve metafizik ideolojik ve inancsal tartisma tasiyorsa, ben zaten bu tartisma da yokum. Cunku bilim disi, epistemoloji ustu spekulatif ve akilci yanitlara benim beynimin ihtiyaci yok. Bana epistemolojik gerceklik ve olgu yeterli.

Bu temeldekonu evrenin ne oldugu degil; gozleminin neler ortaya koydugu. Orada da soyle dusun, herhangibir canli/cansiz bir fenomen olabilmesi icin bir mekan gerekmezmi, iste bu mekan bir butun olarak evren, evren olmazsa, canli/cansiz tum fenomenler var olamaz. Oyuzden evren daimi, zaman ise insanoglu urunu. Evren zamandan bagimsiz olarak zamansal (ilk, once, sonra, baslangic, son v.s.) bir soruya muhatap degil. Tanri ise, aklin yarattigi bir kavram ve bilimsel olarak gozlemi yok. Madde konusuna gelince, bilimsel olarak fenomenin ne oldugunun kesinlik aciklamasi epistemolojinin degil, materyalizmin bir ideolojisi, yani metafizigin ontolojik tartismasinin bir ideolojisi. Tanri da yinemetafizigin teolojisinin bir tartismasi.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
üstadım..işyerindeyim ama okuduklarımı zihnimde gezdiriken birşeyler belirdi gene yazayım dedim; şimdi doğal zihniyetten bir şekilde kurtulup insansal zihniyetle, belirenlere nötr algı ile dışardan bakarken gözlemlediklerimiz ve insansal zihniyetle elde ettigimiz verileri gerçek kabul ettik diyelim..bu gerçekten yola çıkıp tüm gerçege nasıl ulaşacağız ki? gözlemle yada bu felsefenin düşünce yapısı ile elde ettigimiz şey gerçekte olsa gerçegin tamamı olma şansı yok bence..oysa gerçek muhtemelen bir bütün olmalı..biz sadece bu yöntemle gerçeğin tamamını görebilirmiyiz? yoksa parçadan bütüne gitmek zorunda kalmaz mıyız? bizden başka soyut düşünebilen varmı çıksın ortaya rekabet edelim:) savı aklıma hiç yatmadı:) Tanrı varsa ve burası insanları sınav yeri yada iyiyi kötüyü v.b ayırma yeri ise Tanrı zaten direkt ortaya çıkmayacaktır yada doğrudan kendini belli edip sınavı anlamsız hale getirmeyecektir haliyle.. bu da Tanrının sezsizliğine yapılan eleştirilerini hatırlattı bana..artı bu düşünce biçiminde ölüm ve sonrası ile ilgili bir görüş yok,dünayyı anlamlandırma çabası yok,başlangıcı sorgulamıyor sonu sorgulamıyor resmen tanrıyı aramayın gerçek belirendir o kadar fazla yorulmayın ögüdü gibi birşey:) yani sadece 3 yazıyı okudum ama bende oluşan düşünce budur üstadım..

Ortada bir gercek kabulunden ziyade, gozleme gelen insanoglunu insanlastirmayan numenal yeti kullanim ve paylasim sorunu var. Bu da bir algi ve numenal duzey konusu. Yani algilayabilen ve neresini algilayabilen icin bu sorun var, algilayamiyan icin yok. Dolayisiyle,konu bu sorunu algilayan bir bireyin bilinc ve farkindalik olarak kendisinin insan ve insanlik sunan numenal yeti kullanim ve paylasimina sahip olmadigini algisi ve sorgulamasi.

Bilim ve bilimsellik gercekten degil, olgudan ve gozlemden yola cikar. Gerceklik ise insanoglu yapilandirilmisligidir. Gercek ile ilgili "felsefeye giris" formunda bir baslik var, onu okudun mu?

Tanri konusu ise kavram olarak var/yok ifadesine tasinmadan once aklin bu kavrami nasil ortaya koydugu ile ilgili, yani once "tanri nedir ve neden, neye kime gore odur?" sorularinin cevabi lazim. Ama bu konudaki her turlu soru ve cevap, bilimsel degil, varliksal ve inancsaldir.

Insanoglu bir fenomen olarak dogar ve dogumu kendi insiyatifinde degildir, yasar ve olur, bir kisi olarak kendi olumunu de yasayamaz. Baskasinin olumunu kendi hayatta ise yasar. Ayrica olum de dogum gibi, birin insiyatifinde degil. Oyuzden geriye bir tek yasam kaliyor, yasamin amaci da yasamak ve yasatmak. Bu da yasami elinden alacak olan her turlu etik ve metafizik, ideolojik inancsal deger ugruna yasami teslim etmemeyi, kendi birinin ve turunun varliginin bilinc ve farkina varabilmeyi gerektiroyor.

Dedigim gibi aklin tanriyi arayip aramamasi onun kendini inandirdigi ideolojik bir dogruluk sorunu. Ortada bir gercek varsa, oda bilimsel bir olgu olan insanoglu turu ve biri fenomenumenal kavramsal varligidir. Zaten bu olmasa, bunun algisinin ortaya koydugu fenomenler de olmaz. Cunku insanoglu dahil, her algilanan fenomeni ortaya koyan insanoglunun numenal yetisinin kavramidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Donkisot;

Evrensel-insan zihniyeti, bir curutme, cikarsama ve yanlislama metodudur. Kisaca datanin bir yapilandirilmislik oldugunu her konuda gozlem olarak ortaya koyar ve bu insanoglunun datasinin numenal yeti olarak insanlastirmayan sorununu dile getirir.

Bu temelde de herseyi, ama hilafsiz herseyi aklin sinirlari disina cikarak ve notr algilayarak sorgular ve insandisi ve insanlikdisi algiladiklarini elimine eder,onlardan bir uclem ve dortlu karakter olarak arinir ve kurtulur.

Sen simdi oncelikle yukaridaki bu iki paragraftan ne algiladigini bana bildir ki, once ortada alginin verildigi gibi alindiginin olup olmadigi ortaya ciksin.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Gerçekle ilgili yazınızı okudum üstad benim gerçekten kasdettiğim şu tanımınız ; Gerceklik (reality), sadece gercekte var olan ... satırlarınızdan anladığımda şudur; siz gözlemlerinizle ; insanoğlunun algıladığı verileri kafasında yapılandırdığını ,olduğu gibi algılamadığını( değiştirdiğini) yani zihninin hür olmadığını, insanlaşmayı, insanlığın türü ve bireyi olmayı başaramadığını söylüyorsunuz..bu sizce önemli bir sorun... biz herşeyi nötr olarak algılarız , aklın sınırları dışına çıkarız yani aklımızda hayal kurup kendi gerçekligimizi yaratmayız bu böyleyse böyle olmalı falan gibi düşünmeyiz bunları tamamen eleriz,arınırız kurtuluruz diyorsunuz..(anladığım budur üstad, uslup için kusura bakmayın kendimce yazayım dedim çünkü bu şekilde kendimi daha iyi ifade edebiliyorum)

Donkisot;

Evrensel-insan zihniyeti, bir curutme, cikarsama ve yanlislama metodudur. Kisaca datanin bir yapilandirilmislik oldugunu her konuda gozlem olarak ortaya koyar ve bu insanoglunun datasinin numenal yeti olarak insanlastirmayan sorununu dile getirir.

Bu temelde de herseyi, ama hilafsiz herseyi aklin sinirlari disina cikarak ve notr algilayarak sorgular ve insandisi ve insanlikdisi algiladiklarini elimine eder,onlardan bir uclem ve dortlu karakter olarak arinir ve kurtulur.

Sen simdi oncelikle yukaridaki bu iki paragraftan ne algiladigini bana bildir ki, once ortada alginin verildigi gibi alindiginin olup olmadigi ortaya ciksin.

Gerçekle ilgili yazınızı okudum üstad benim gerçekten kasdettiğim şu tanımınız ; Gerceklik (reality), sadece gercekte var olan ... satırlarınızdan anladığımda şudur; siz gözlemlerinizle ; insanoğlunun algıladığı verileri kafasında yapılandırdığını ,olduğu gibi algılamadığını( değiştirdiğini) yani zihninin hür olmadığını, insanlaşmayı, insanlığın türü ve bireyi olmayı başaramadığını söylüyorsunuz..bu sizce önemli bir sorun... biz herşeyi nötr olarak algılarız , aklın sınırları dışına çıkarız yani aklımızda hayal kurup kendi gerçekligimizi yaratmayız bu böyleyse böyle olmalı falan gibi düşünmeyiz bunları tamamen eleriz,arınırız kurtuluruz diyorsunuz..(anladığım budur üstad, uslup için kusura bakmayın kendimce yazayım dedim çünkü bu şekilde kendimi daha iyi ifade edebiliyorum) alıntı ile tekrarladım üstad

üstadım; bu son yazdıklarınızla düşüncenizi daha iyi anladım.. epistemolojik gerceklik ve olgu ile düşünüyorsunuz ve evreni ve varlığı böyle inceliyorsunuz....... Eger senin sorularin bilim ustu ve metafizik ideolojik ve inancsal tartisma tasiyorsa, ben zaten bu tartisma da yokum. Cunku bilim disi, epistemoloji ustu spekulatif ve akilci yanitlara benim beynimin ihtiyaci yok. Bana epistemolojik gerceklik ve olgu yeterli.................. böyle bir tartışma açmak değil amacım ama felsefenin bir konusu olarak sormak istiyorum izninizle ...büyük dinlerdeki varlığı ve anlamı ile eğer Eğer bir Tanrı varsa bu yöntemle onu bulma sansınız sizce varmı? çünkü benim aklımca bu yöntemler Dinlerde bahsedilen Tanrı varsa eğer onu bulma şansı tanımaz insana..

üstadım; bu son yazdıklarınızla düşüncenizi daha iyi anladım.. epistemolojik gerceklik ve olgu ile düşünüyorsunuz ve evreni ve varlığı böyle inceliyorsunuz....... Eger senin sorularin bilim ustu ve metafizik ideolojik ve inancsal tartisma tasiyorsa, ben zaten bu tartisma da yokum. Cunku bilim disi, epistemoloji ustu spekulatif ve akilci yanitlara benim beynimin ihtiyaci yok. Bana epistemolojik gerceklik ve olgu yeterli.................. böyle bir tartışma açmak değil amacım ama felsefenin bir konusu olarak sormak istiyorum izninizle ...büyük dinlerdeki varlığı ve anlamı ile eğer Eğer bir Tanrı varsa bu yöntemle onu bulma sansınız sizce varmı? çünkü benim aklımca bu yöntemler Dinlerde bahsedilen Tanrı varsa eğer onu bulma şansı tanımaz insana..

yani bir Tanrı varsa ve ben onu bu dünyada bulamazsam...tüm gerçekliğin bilgisine sahip olsam nolacak ki..insanlığı emperyalizden,adaletsizlikten,şiddetten v.b kurtarma şansımı verecek bana..bu dünyadaki hiçbirşeyi değiştirmeden ölüp gideceğim..hatta Tanrı yoksa ve tüm adaletsizlik yapanın yanına kalcaksa bu kahpe bir dünyadır..ne yapabiliriz??? bu psikoloji ve düşünce ile soruyorum üstadım başka türlü anlamayın lütfenn..yoksa düşünmek tabiki görevim sorgulamak görevim insanlık değerleri ve felsefeyi asla alçaltmak değil amacım..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
bu arada son yazdıklarımla konuyu saptırdığımın farkındayım üstad kusura bakmayın...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
bu arada son yazdıklarımla konuyu saptırdığımın farkındayım üstad kusura bakmayın...

Konun genelde tanri uzerinde yogunlasiyor. "...büyük dinlerdeki varlığı ve anlamı ile eğer Eğer bir Tanrı varsa bu yöntemle onu bulma sansınız sizce varmı? çünkü benim aklımca bu yöntemler Dinlerde bahsedilen Tanrı varsa eğer onu bulma şansı tanımaz insana.." bu cumlenden de algilanacagi uzerine, tanrinin varligi ve yoklugu ile ilgilisin.

Bence ilk basta tanrinin ne odugunu kendince ortaya koyman lazim. Mesela, "nasil bir tanri olursa var olur?", ya da "bir tanrinin var olabilmesi neye ve neden ona baglidir?" Oyuzden "eger" den yola cikmak yerine, senin icin var olma olasiligi tasiyan tanrindan yola cik ve bunu acikla.

Sonucta ben senin bu konuda ne dile getirdigini bilemezsem, yazacagim her sey spekulatif ve tahmini olur.

Adaleti tanriya baglaman da ayni soruyu ve sorunu iceriyor.

Halbuki adaletin yaraticisi, tanri degil; insanogludur. Yani adaletlilik veadaletsizlik algisi ve bilgisi insanogluna ve sadece ona aittir. Baska bir guicte, ya da canli/cansiz da boyle bir teleolojik icerik ve anlam yoktur.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bak soyle yapalim. Ben sana bir cumle vereyim ve sen o cumle uzerine dusunceni belirt.

"Herturlu ve herbir tanri, insanoglunun aklinin yarattigi bir kavramdir, yani tanri insanoglu aklinin bir yaratimidir" cumlemiz bu. Aklin neden ve nasil bir tanri yarattigi, tanri cesitliligi, din cesitliligi v.s. ise farkli konu. Yine Tanrinin varligi ve tanriya inanc da farkli bir konu.

Once tanrinin ne oldugunun ortaya konmasi gerekir.

Ben sana bir cumle verdim, ister o cumleden ister kendi tanri tanimini yaparak ordan devam edebiliriz, sonra da konuyu ilerletiriz, secim senin. Ne dersin?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Konun genelde tanri uzerinde yogunlasiyor. "...büyük dinlerdeki varlığı ve anlamı ile eğer Eğer bir Tanrı varsa bu yöntemle onu bulma sansınız sizce varmı? çünkü benim aklımca bu yöntemler Dinlerde bahsedilen Tanrı varsa eğer onu bulma şansı tanımaz insana.." bu cumlenden de algilanacagi uzerine, tanrinin varligi ve yoklugu ile ilgilisin.

Bence ilk basta tanrinin ne odugunu kendince ortaya koyman lazim. Mesela, "nasil bir tanri olursa var olur?", ya da "bir tanrinin var olabilmesi neye ve neden ona baglidir?" Oyuzden "eger" den yola cikmak yerine, senin icin var olma olasiligi tasiyan tanrindan yola cik ve bunu acikla.

Sonucta ben senin bu konuda ne dile getirdigini bilemezsem, yazacagim her sey spekulatif ve tahmini olur.

Adaleti tanriya baglaman da ayni soruyu ve sorunu iceriyor.

Halbuki adaletin yaraticisi, tanri degil; insanogludur. Yani adaletlilik veadaletsizlik algisi ve bilgisi insanogluna ve sadece ona aittir. Baska bir guicte, ya da canli/cansiz da boyle bir teleolojik icerik ve anlam yoktur.

Ezelden beri varolan bir Tanrı inancına sahibim.. Nasıl bir Tanrı sorusunu şöyle cevaplaya bilirim ; Bana sahip olduğum aklı ve vicdanı veren bir Tanrı..Vicdan Diyorum çünkü iyi-kötü dediğimiz şeyi o belirliyor..kendimi inceliyorum ondukça derin ve karmaşık bir canlıyım..arzularımi,içgülerim,nefsim,aklım vicdanın,duygularım insanda ne varsa yani üstadım.... bu komple yapı büyük dinlerin Sınav dünyası..görüsünü dogruluyor bana göre...bu kadar komplike olmamız ve şartlar bunu işaret ediyor bence...yaşamın ve bizdeki bu karmaşık sistemin anlamı bu olsa gerek diyorum..yoksa yaşam bir hatadan ibaret olur benim için kim insana bu muhteşem kurguyu kurabilir ki? sizin kimle ilgili görüşünüzü unutmadım bu arada:) adalet ve dogruda tanrının bana verdiği vicdanın eseri üstadım doğruyu yanlışı tanrı belirler insanların bu yetkisi olamaz çünkü fikir birliğine asla varamazlar birinin iyisi öbürüne kötü gelebilir yani.. felsefeyide inancımı sorgulmak için seviyorum galiba..bir çok insan gibi neye inandığını bilmeden inanmak yada sorgulamadan kaçmak korkmak bana uygun değil..neye inandığını bilmemek zaten inanç bile olmaya bilir..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Bak soyle yapalim. Ben sana bir cumle vereyim ve sen o cumle uzerine dusunceni belirt.

"Herturlu ve herbir tanri, insanoglunun aklinin yarattigi bir kavramdir, yani tanri insanoglu aklinin bir yaratimidir" cumlemiz bu. Aklin neden ve nasil bir tanri yarattigi, tanri cesitliligi, din cesitliligi v.s. ise farkli konu. Yine Tanrinin varligi ve tanriya inanc da farkli bir konu.

Once tanrinin ne oldugunun ortaya konmasi gerekir.

Ben sana bir cumle verdim, ister o cumleden ister kendi tanri tanimini yaparak ordan devam edebiliriz, sonra da konuyu ilerletiriz, secim senin. Ne dersin?
aklımızla yaratıyor olabilriz elbet..insanlar psikolojik nedenler ve sırrını çözemediği anlayamadığı şeyler yüzünden bir tanrı uydurabilirler kafalarında...Tanrının Ne olduğu sorusu oldukça ağır.. onu kendimize benzetmek zorunda kalabilirz çünkü bilmedimiz şeyleri ona yükleyemeyiz ,bildigimizi yüklesek bu seferde o tanrı olmaz
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ezelden beri varolan bir Tanrı inancına sahibim.. Nasıl bir Tanrı sorusunu şöyle cevaplaya bilirim ; Bana sahip olduğum aklı ve vicdanı veren bir Tanrı..Vicdan Diyorum çünkü iyi-kötü dediğimiz şeyi o belirliyor..kendimi inceliyorum ondukça derin ve karmaşık bir canlıyım..arzularımi,içgülerim,nefsim,aklım vicdanın,duygularım insanda ne varsa yani üstadım.... bu komple yapı büyük dinlerin Sınav dünyası..görüsünü dogruluyor bana göre...bu kadar komplike olmamız ve şartlar bunu işaret ediyor bence...yaşamın ve bizdeki bu karmaşık sistemin anlamı bu olsa gerek diyorum..yoksa yaşam bir hatadan ibaret olur benim için kim insana bu muhteşem kurguyu kurabilir ki? sizin kimle ilgili görüşünüzü unutmadım bu arada:) adalet ve dogruda tanrının bana verdiği vicdanın eseri üstadım doğruyu yanlışı tanrı belirler insanların bu yetkisi olamaz çünkü fikir birliğine asla varamazlar birinin iyisi öbürüne kötü gelebilir yani.. felsefeyide inancımı sorgulmak için seviyorum galiba..bir çok insan gibi neye inandığını bilmeden inanmak yada sorgulamadan kaçmak korkmak bana uygun değil..neye inandığını bilmemek zaten inanç bile olmaya bilir..

Tamam tek tek gidelim. Birincisi bu inasncinin bilimsel bir icerigi olmadiginin bilincinde ve farkinda misin? Ikincisi, boyle bir inanca inanabilmen icin, bu inanci sabitlediginin, sahiplendiginin ve savundugunun bilincinde ve farkinda misin?

Ucuncusu bu inanca kendi inanclari ile karsi cikanlar oldugunda, onlarla inancsal bir savunu tartismasina gireceginin bilincinde ve farkinda misin?

Dorduncusu, diyelim boyle bir inancin var, peki bu inanc senin yasam ve iliskilerine yon veriyor, sana bir gorev yukluyor mu?, senin kendi adina dusunmenin onune geciyor mu?

Cunku yukaridaki sorular, su cumlen ile ilgili "bana sahip oldugum akli ve vicdani veren Tanri" Ustelik iyiyi/kotuyu de o belirliyor,

Peki senin varliginin ne deni ne?, bu varligin sana ait olan bir yonu var mi? Senin kendi kendine bir karar alabilmen mumkun mu?, mumkunse nasil?

Dogruyu/yanlisi tanri belirliyorsa, etik neden var?, suc ve ceza ve de mahkemeler/hapishaneler neden var?

Son soru, bu inanc sana ne sagliyor?, yani boyle bir inancin olmasa, sana ne olur, sence ne olur?

Bu sorulara tek tek yanit vermeye calis.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
aklımızla yaratıyor olabilriz elbet..insanlar psikolojik nedenler ve sırrını çözemediği anlayamadığı şeyler yüzünden bir tanrı uydurabilirler kafalarında...Tanrının Ne olduğu sorusu oldukça ağır.. onu kendimize benzetmek zorunda kalabilirz çünkü bilmedimiz şeyleri ona yükleyemeyiz ,bildigimizi yüklesek bu seferde o tanrı olmaz

Bak bu ifadelerin ile, "Ezelden beri varolan bir Tanrı inancına sahibim.. Nasıl bir Tanrı sorusunu şöyle cevaplaya bilirim ; Bana sahip olduğum aklı ve vicdanı veren bir Tanrı..Vicdan Diyorum çünkü iyi-kötü dediğimiz şeyi o belirliyor.." parantez icindeki ifaden biri biri ile celisiyor. Bu celiskinin farkinda misin?

Yani tanri insanoglu aklinin bir yaratimi mi, yoksa ezelden beri var olan mi? hangisi?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Bak soyle yapalim. Ben sana bir cumle vereyim ve sen o cumle uzerine dusunceni belirt.

"Herturlu ve herbir tanri, insanoglunun aklinin yarattigi bir kavramdir, yani tanri insanoglu aklinin bir yaratimidir" cumlemiz bu. Aklin neden ve nasil bir tanri yarattigi, tanri cesitliligi, din cesitliligi v.s. ise farkli konu. Yine Tanrinin varligi ve tanriya inanc da farkli bir konu.

Once tanrinin ne oldugunun ortaya konmasi gerekir.

Ben sana bir cumle verdim, ister o cumleden ister kendi tanri tanimini yaparak ordan devam edebiliriz, sonra da konuyu ilerletiriz, secim senin. Ne dersin?

aklınmız tanrıyı yaratıp uydurabiliyorsa acizliğinide evreni kavrayamadığınıda kabul etmiş demektir bir bakıma..yoksa neden kendinden güçlü bir güç yaratsın diye düşündüm bir an...yada bu tanrı kavramı insanlar arasında bu kadar tutuluyorsa..bu akıl bunu yaratmaya meyilli demektir..bu meyil neden? aklında sorgulanması gereken yönleri var sanki..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Bak bu ifadelerin ile, "Ezelden beri varolan bir Tanrı inancına sahibim.. Nasıl bir Tanrı sorusunu şöyle cevaplaya bilirim ; Bana sahip olduğum aklı ve vicdanı veren bir Tanrı..Vicdan Diyorum çünkü iyi-kötü dediğimiz şeyi o belirliyor.." parantez icindeki ifaden biri biri ile celisiyor. Bu celiskinin farkinda misin?

Yani tanri insanoglu aklinin bir yaratimi mi, yoksa ezelden beri var olan mi? hangisi?

tabiki ezelden beri var olan üstadım..öbürünü sadece bir ihtimal olarak belirtim benin inanmadığım bir ihtimal
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
üstadım sabah erken kalmak zorundayım..ömrümü satın alan kapitalistlerin şartlarına uymak zorundayım:) teşekkürler sohbet için.. iyi geceler diliyorum..sitedeki tüm yazılarınızı okumaya çalışcam.. benim durumuma göre uslubunuz ağır geliyor biraz ama alışırım zamanla muhtemelen..iyi geceler
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
aklınmız tanrıyı yaratıp uydurabiliyorsa acizliğinide evreni kavrayamadığınıda kabul etmiş demektir bir bakıma..yoksa neden kendinden güçlü bir güç yaratsın diye düşündüm bir an...yada bu tanrı kavramı insanlar arasında bu kadar tutuluyorsa..bu akıl bunu yaratmaya meyilli demektir..bu meyil neden? aklında sorgulanması gereken yönleri var sanki..

Insanoglu ezelden beri var mi? yoksa evrenin ve dunyanin insanoglu oncesinde bir tanri varligini kim ortaya koyuyor, dinazorlar mi?

Ya daortaya koyan var ise, bu insanoglu ile nasil bir dalog kurup, insanoglu oncesi bir tanri oldugunu insanogluna iletiyor?

Insanoglu, zaten evreni gozlemliyor ve kendi turune suregelen bir surecte bilgi aktariyor. Bu sonlanan bir sey degilki, ustelik bilim ve teknik ilerledikce bu bilgi aktarimi, yenileniyor, artiyor ve degisiyor. Ayrica insanoglu bilimsel olarak evreni degil; evrenin gozlemini ortaya koyuyor.

Aklin meyilinin nedeni gayet acik. Akil bilimin epistemolojik sinirinin bildirdikleri ile tatmin olmuyor ve aklini sonlandiran bir guc ariyor. Ama asil sorun, bu aradigi guce kendini de kul ve kole etmesi ve kendi varliginin ve numenal yetisinin farkina ve bilincine varamamasi. Asil sorun burda.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
üstadım sabah erken kalmak zorundayım..ömrümü satın alan kapitalistlerin şartlarına uymak zorundayım:) teşekkürler sohbet için.. iyi geceler diliyorum..sitedeki tüm yazılarınızı okumaya çalışcam.. benim durumuma göre uslubunuz ağır geliyor biraz ama alışırım zamanla muhtemelen..iyi geceler
son yazdığınızı yeni gördüm üstad yarın cevaplıcam söz iyi geceler
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Tamam tek tek gidelim. Birincisi bu inasncinin bilimsel bir icerigi olmadiginin bilincinde ve farkinda misin? Ikincisi, boyle bir inanca inanabilmen icin, bu inanci sabitlediginin, sahiplendiginin ve savundugunun bilincinde ve farkinda misin?

Ucuncusu bu inanca kendi inanclari ile karsi cikanlar oldugunda, onlarla inancsal bir savunu tartismasina gireceginin bilincinde ve farkinda misin?

Dorduncusu, diyelim boyle bir inancin var, peki bu inanc senin yasam ve iliskilerine yon veriyor, sana bir gorev yukluyor mu?, senin kendi adina dusunmenin onune geciyor mu?

Cunku yukaridaki sorular, su cumlen ile ilgili "bana sahip oldugum akli ve vicdani veren Tanri" Ustelik iyiyi/kotuyu de o belirliyor,

Peki senin varliginin ne deni ne?, bu varligin sana ait olan bir yonu var mi? Senin kendi kendine bir karar alabilmen mumkun mu?, mumkunse nasil?

Dogruyu/yanlisi tanri belirliyorsa, etik neden var?, suc ve ceza ve de mahkemeler/hapishaneler neden var?

Son soru, bu inanc sana ne sagliyor?, yani boyle bir inancin olmasa, sana ne olur, sence ne olur?

Bu sorulara tek tek yanit vermeye calis.

evet bilimsel içerigi olmadığının farkındayım..bilimin çalışma metotlarına en önemliside bilimin üzerine kuruldugu ve baştan kabul ettiği yasalarına uygun değildir inanç konusu... ama bilim doğru-gerçek ilişkisinin mutlak ve tek hakimi değilidir.bir bilgi kaynağıdır sadece ve günümüzde en popüler dönemindedir ayrıca bilim kimin elindedir? yönlendireni kullananı var mı? ucu açık yani..

evet inancımı sabitlediğimin ,savunduğumun sahiplendiğimin farkındayım ..onu düşünce yapımın merkezine aldım..aldığım tüm algı ve verileri onunla değerlendiriyorum gerektiğinde...çökmesini gerektirecek yada vazgeçmemi sağlıyacak bir durum olmadı şu ana kadar aksine giderek güçleniyor..varlığı evreni en iyi böyle anlamlandırabiliyorum ben..ama diğer yandanda serbest düşünürüm sizin gibi bağnaz değilim...bağnaz değilim deyip kendimi kandırmadığımında farkındayım...

tabiki tartışmaya girebilrim..ama inanın bu tartışma sürekli içtede yaşanmaktadır..inandım bitti diye bir olay yoktur..

yaşam ilişkilerime tabiki yön veriyor... yüklediği görevler bildirilmiştir.....kendi kendime bir karar alabilmem kararın durumuna bağlı üstadım.. şöle diyeyim; bizi yarattığı halimiz kendi kararımızı alabileceğimiz formatta zaten.. kavram olarak melek formatında değiliz yani..ona inanarak ve teslim olarak, köle ,oyuncak,aşağı v.b olacağımız görüşünü temelsiz buluyorum.. bizi neden bu dünyaya attı? neden böleyiz böle yarattı ? buna ne gerek vardı? acılar neden? ve benzeri sorgulamalara ise saygı duyuyorum.. ve şöle düşünüyorum bizi şu halimizde Cennete koysa ne olur? cennet ne hale gelir? o zaman bizi neden böle yarattı? bizden bazı özelliklerimiz çıkarılıp Cennete atılınca biz biz mi olacağız? yani bir benlik, varlık, insan türü bireyi felsefi tartışması akıllarda ister istemez mevcut sanırım..cevaplarsa herkesin kendine göre..

Dogruyu yanlışı genel manada mutlak manada o belirler demek istedim üstad..insanlar istediği doğru ve yanlışı belirliyorlar ve komik bir biçimde tarih boyu bunlar biçim değiştriyor..kötü önce normal sonra iyi olabiliyor..

inanç bana ne sağlıyor sorunuza soruyla cevap vermek zorundayım..inançsızlık bana ne sağlar? (faydacı değilim kesinlikle).. böle bir inancım olmazsa kendime yeni bir inanç sistemi geliştirmem gerekir.. evreni ve varlığını sorgulamadan duramaz insan.. Tanrıyı yok saymak, yada bilinemez demek v.b hatta bilim bile bir yerde inançtır manasında söylüyorum yani....
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst