Kadınların yetersiz olma sorunsalı.

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Farkeder mi tarafından oluşturulan Kadınların yetersiz olma sorunsalı. başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,284 kez görüntülenmiş, 24 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Kadınların yetersiz olma sorunsalı.
Konbuyu başlatan Farkeder mi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan albertinkaranfili

Farkeder mi

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
22 Ara 2017
Mesajlar
73
Tepkime puanı
1
Puanları
8
Kadınların yetersiz olduklarını düşünüyorum(maalesef). Aslında hiç yalnız değilim, hatta felsefe dünyasında tersini düşünenler yalnız gözüküyor. Düşünceleri bi kenara bıraksak bile, somut olarak bu bir unsurdur. Çünkü sadece tarihe bakarak(tarih dediğim uzak tarih -insanlığın ilk zamanları- ilk çağlar veyahut felsefenin zirvede olduğu zamanlar [socrates aristo epicurus vb]) kadınların hep yetersizliği aşikar biçimde anlaşılıyor(bundan mutlu değilim seksist hiç değilim). Bunu şu sebeplere bağlıyorum;
1-Fizik, astronomi, felsefe, resim, müzik(genel olarak sanat) matematik, edebiyat, geometri vs. dallarda kadınların hiçbir başarılı bir sonuca ulaşamaması.
2-Ilk çağlarda kadınlar fiziksel zayıflıklardan dolayı avlanamama(yaradılıştan gelen zayıflık) mağarada( veyahut ilkel evlerde) oturma(schopenhauer: kadın yerini bilmeli, ve evinde oturup işini yapmalı, itaatkar olmalıdır-sözü buna bağlanabilir-) ve sadece erkeğinin cinsel ihtiyacını görme görevlerini üstlenebilmiştir.(tarihi gerçek, benim fikrim değil).
3- feministlerin en büyük argümanı olan; erkekler sadece bedenen güçlüdür akıl olarak kadınlar öndedir demesine yönelik verilen cevap ise yine tarihten gelmekte. Ilk maddede belirtildiği gibi, bütün bilim ve sanat dallarında erkekler öncüdür ve enlerdir.
4- Kadınların aşkı erkeklerden iyi anlama safsatası. Ilk olarak şunu söylemek gerekirki yine en büyük(ve çoğu) ozanlar, şairler ve yazarlar erkeklerden oluşmaktadır. Aslı Kerem için birşey yapmamış, aşkı kerem yaşamıştır. Mecnun leyla için yollar katetmiş, leyla bir adım atmamıştır. (Aşka inanmayan birisi olarak sadece aşkın insanlar gözündeki imajina bağlı yazıldı).
5- Kadınlar hakkında filozofların(yani en zeki ve en çok düşünen insanların) görüşleri malumdur. Özellikle son 500 yıllık felsefe bunu aşikar ediyor.
6- kadınlar kendilerine fırsat verilmediğinden bahsediyor. Birincisi böyle birşey söz konusuysa, bu demektirki erkek zaten kadından güçlüdür(izin vermeyenler, uzaydan gelen bir ırk olmadığına göre bu erkek olmalıdır.)
Tabiki her zaman olduğu gibi istisnalar vardır. Ama bu istisnalar yok denebilecek seviyededir.

Bu liste çok daha uzun olabilir. Ilerde ekleme yapılabilir. Şimdilik yazmak istediklerim bunlar. Lütfen saygı çerçevesi içerisinde görüş bildirin.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Öncelikle kadın ve erkek beyni arasında ciddi farklılıklar vardır.
*Erkeklerin sol beyni kadına göre zayıftır çünkü anne karnında maruz kaldığı testosteron miktarı fazla olduğu için, sol beyin kadına göre daha az gelişir.
*Kadınlarda iki beyin yarısını birbirine bağlayan sistem daha gelişmiş yapıdadır ve beynin iki yarısını aynı anda kullanabilirler, erkek ise yoğun olarak tek tarafını kullanır.
* Erkekler daha hızlı kararlar alabilirken kadın daha detaylı düşünür.

Kadın ve erkeğin aşkı farklı yorumlama sebepleri de yine bu beyinsel farklılıklardan kaynaklanır. Kadınlar yetersiz oldukları için bu sorunlar yaşanmıyor. Genel olarak yetiştirilme tarzı olarak kolaycılığa alıştırılıyorlar ve bu durum da kendilerini geliştirme konusunda geri kalmalarına sebep oluyor.
Korunmaya muhtaç olduğu, cinselliği kullanarak her erkeği elde edebileceği, güzel ve çekici olmasının ona geleceğini garanti edecek paralı bir erkeği elde etmek için yeterli olacağı, evde oturup çocuk bakmanın asli görevi olduğu v.b bir düşünce yapısı ile büyütülen kız çocuklarının da, doğal olarak güzel bir kadın olmak dışında hedefi kalmıyor. Bazı erkekler de kadınların güzelliği ya da çekiciliği karşısında çok zayıf oldukları için veyahut başka kriter aramamaları sebebi ile, bu bakış açısını haklı çıkartıyor ve birçok kadının elinde oyuncağa dönüşüyorlar.

Hatta bir kadının güzel ve çekici olmasına bile gerek yok, biraz davetkar tavır takınması birçok erkeği peşinden sürükleyebiliyor. Erkeklerin büyük bir çoğunluğu kadınlarda görsellik dışında bir kriter aramazken, kadınların kendini geliştirmek için çaba harcamasına gerek var mıdır? Nasılsa biraz kendine bakmak ve cilve yapmak sureti ile bir erkeği rahatça kendine çekebilir. Kadında zeka ya da kültür arayan erkek sayısı çok az ve şayet kaliteli-kendini geliştirmiş kadınlara önem veren kitle çoğunlukta olsaydı, emin olun kadınlar da bu kadar kolay erkeklere üstünlük sağlayamazlardı. Arz ve talep meselesi yani.

Sosyal medyada tek bir fotoğrafla yüzlerce erkeği peşinde koşturan kadınlar var ve şimdi bu örnekleri gören kültürlü kadın da, erkeklerden soğumaya başlıyor ve yalnız kalmayı tercih ediyor. Bir erkek ya da aşk için zaman harcamayı gereksiz buluyor. Aşka hakkı ile değer veren erkek bulmak da çok zor çünkü erkekler yine görselliğe göre aşık oluyorlar yani içi dolu dolu bir aşk değil...Her kadın ise görselliğe çok önem vermiyor ve bazı kadınlar şayet aşık olursa, emin olun ki dünyaya meydan okuyacak kadar korkusuz ve beklentisiz sevebiliyor. Erkekte ise hep bir beklenti var, kadın daha saf sevebiliyor.

Kadınların da erkeklerin de kendine göre haklı olduğu durumlar var. Herkes ve filozoflar da dahil, kendi yaşanmışlıklarından yola çıkıp bir değerlendirme yaptığı için, çok da objektif olunamıyor.

Kadınlar hak ettikleri yeri bir erkeğin vermesini beklemek yerine kendini sürekli geliştirmeli ve evlenmeyi-çocuk yapmayı hayatını garantilemek olarak görmemelidir. Kendine saygısı olan bir kadın, çekicilik-güzellik gibi geçici kavramlarla değil de zekası ve kendine kattıkları ile ön planda olmaya çalışır.

Erkek ise bir kadının güzelliğine bakıp, Dünya'yı yakmayı göze almadan önce "Bu kadının başka ne tür vasıfları var acaba?" diye düşünmelidir. Her gördüğü hoş kadına karşı zayıf olan bir erkeği kullanan kadınlar hep çıkar ve işi bitince de terk eder. Kadınlar zayıf karakterli erkeklerden çok hoşlanmazlar, güçlü erkek derken; kafalarında her konuda güçlü yani iradesine de sahip olabilen erkek tasviri vardır.

Günümüz erkeklerinin en büyük sorunu sorumluluk almaktan kaçmaları ve günübirlik ilişkileri tercih etmeleridir. Bu zihniyete sahip erkeklerin denk geleceği kadın profili de kendileri ile aynı zihniyette olanlardır. Kısacası kişi kendini geliştirip, sağlıklı düşünceler üretmeye başlarsa karşısına da o ayarda insanlar çıkmaya başlar.

Sizi yoran ya da yetersiz olduğunu düşündüğünüz insanlar denk geliyorsa bilin ki aynı frekansta olduğunuz içindir. Sürekli olarak iğneyi kendinize, çuvaldızı başkasına batıracaksınız; yani "Ne veriyorum ki ne bekliyorum?" mantığı ile karşı tarafı suçlamadan önce kendinizi gözlemlemelisiniz.

"Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş." diye bir atasözünü sık sık kullanırız çünkü hayatın gerçeği budur, sürekli olarak aynı düşünce yapısında insanlar bir araya gelir.
 
Son düzenleme:

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Yazıya başlarken "Aslında hiç yalnız değilim, hatta felsefe dünyasında tersini düşünenler yalnız gözüküyor." diyerek başlaman kafadan 3-0 geride başlatır seni azizim.



Kadınları kadın,erkekleri erkek olarak kabul etmek ve o şekilde bırakmak yerine tarihsel süregelen yanlışlardan bahsediyorsun.

Erkek olduğunu tahmin ediyorum ve soruyorum:

Kadından üstün olsan ne olacak?



İrdelediğin konu sosyolojik temelleri olan bir konu ve bundan yüz yıl sonra belki de anaerkil bir dünya olacak ve erkekler evde kalıp kadınlar çalışmaya gidecek.

Güncele takılı kalıp,ataerkillik lehine söylem yapman sana bir şey kazandırmaz "bad boy".



Ayn Rand'ı bilir misin? Bilmiyorsan yaz bir internete bak bakalım neler yapmış bu kadın.



Feministlerden iğrenirim.Kadınların günümüzdeki ezilmişliğini kullanarak onları agresif bir savaşçıya dönüştürüyorlar.

Fakat gelgelim erkekler üst ırk,güçlü ırk falan da değil.



Hayır neyi alıp veremiyorsunuz?

İnsanız işte.Kadın erkek yaşayın bir müddet ve sonra gidin bir yerlerde ölün.
 

vicodin94

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Haz 2018
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ne yazık ki ben ikinizin dediklerine katılmıyorum. Kadın-erkekten yetersiz gibi bir algı gerçekten artık geçmişte kalmış son kullanma tarihini yitirmiş düşüncedir. Yukarı da yazılan iki düşünceninde herhangi bir bilimsel geçerliliği yok.
Lefty özellikle senin fark bulduğun çalışmaların neler olduğunu gerçekten merak ettim kaynağını gösterebilir misin? Beyin arası farklılık bulma çalışmaları ilk olarak 1800'ler de başlar ama sonrasında bir fark bulamaz bilim adamları. Farktan ancak şöyle bahsedilir. Bilişsel yetenekler üzerine belli yetenek farkları vardır fakat bunlar önemsenmeyecek kadar küçük etkilerdir. Ayrıca hepsinde erkek iyidir gibi durumda yoktur. Sözel anlamda, bir objenin yerini hatırlama da genel olarak kadın daha iyidir.

Benim tüm kaynaklarım The Psychology of Gender kitabı. Vicki S. Helgeson yazarı. Beyinde fark ile ilgili bölüm 5.ünite. İnternet araştırıp bakabilirsiniz. Bulamazsanız size atabilirim.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Ne yazık ki ben ikinizin dediklerine katılmıyorum. Kadın-erkekten yetersiz gibi bir algı gerçekten artık geçmişte kalmış son kullanma tarihini yitirmiş düşüncedir. Yukarı da yazılan iki düşünceninde herhangi bir bilimsel geçerliliği yok.
Lefty özellikle senin fark bulduğun çalışmaların neler olduğunu gerçekten merak ettim kaynağını gösterebilir misin? Beyin arası farklılık bulma çalışmaları ilk olarak 1800'ler de başlar ama sonrasında bir fark bulamaz bilim adamları. Farktan ancak şöyle bahsedilir. Bilişsel yetenekler üzerine belli yetenek farkları vardır fakat bunlar önemsenmeyecek kadar küçük etkilerdir. Ayrıca hepsinde erkek iyidir gibi durumda yoktur. Sözel anlamda, bir objenin yerini hatırlama da genel olarak kadın daha iyidir.

Benim tüm kaynaklarım The Psychology of Gender kitabı. Vicki S. Helgeson yazarı. Beyinde fark ile ilgili bölüm 5.ünite. İnternet araştırıp bakabilirsiniz. Bulamazsanız size atabilirim.

Kadınlar yetersizdir diye bir ifadem olmadı. Kadın ve erkek beyni arasındaki bazı farklılıkların, yaşamı anlamlandırmada ya da olaylara bakış açısında değişiklikler yarattığını anlatmaya çalıştım fakat bu farklar çok da büyük değil, bu sebeple bir üstünlük ya da aşağı olma durumu söz konusu olamaz.

Bu farklılıkları anlamak kadın-erkek ilişkilerine sağlıklı bir bakış açısı kazandıracaktır, en azından bazı konuları neden aynı şekilde değerlendiremediğimizi de anlamış oluruz.

Kadın ve erkek beynindeki farklılıkları; Prof. Dr. Sinan Canan ve Dr. Serkan Karaismailoğlu'nun kitaplarında okumuştum.


Erkek Beyni Beta, Kadın Beyni Son Sürüm


Kadın Beyni ve Erkek Beyni Arasındaki Farklar




 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
[MENTION=6518]Farkeder mi[/MENTION] ;
Zannediyorum (umuyorum )ki,kendi unscientific vehimlerini çok sesli bir ortama sürümleyip,al/ver ettikçe erkek nüfusunun kutsallığına bizi de inandırmayı umuyorsun.
Olabilir aslında tam da buna ihtiyacım vardı.Ohh iyi geldi.
 

vicodin94

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Haz 2018
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kadınlar yetersizdir diye bir ifade olmadı. Kadın ve erkek beyni arasındaki bazı farklılıkların, yaşamı anlamlandırmada ya da olaylara bakış açısında değişiklikler yarattığını anlatmaya çalıştım fakat bu farklar çok da büyük değil, bu sebeple bir üstünlük ya da aşağı olma durumu söz konusu olamaz.

Bu farklılıkları anlamak kadın-erkek ilişkilerine sağlıklı bir bakış açısı kazandıracaktır, en azından bazı konuları neden aynı şekilde değerlendiremediğimizi de anlamış oluruz.

Kadın ve erkek beynindeki farklılıkları; Prof. Dr. Sinan Canan ve Dr. Serkan Karaismailoğlu'nun kitaplarında okumuştum.


Erkek Beyni Beta, Kadın Beyni Son Sürüm


Kadın Beyni ve Erkek Beyni Arasındaki Farklar






Lefty öncelikle ilk yaptığın yorum da ciddi farklılıklar mevcut diye söze başlamışsın. Ben de beyin üzerinden ciddi farklılıklar bulunmadığına dair bilimsel araştırmaların sonuçlarını gösterdim. Kadınların yetersizliği direkt olarak sana olarak yazdığım bir şey değil. Konunun başlığı üzerine yazdığım bir yorumdu.

Kaynaklarını gösterdiğin için teşekkür ederim. Ne yazık ki Sinan Canan'ın kitapları popüler bilim ürünleri. Popüler bilimin en büyük olayı çok derinlemesine konuyu anlatmadan insanların ilgisini çekmeye yönelik olmalarıdır. Sinan Canan'ın örnek verdiği araştırmalar kitabında eminim ki vardır. O araştırmalara yanlış da demek istemiyorum. Ancak bir konu üzerinde yapılan çalışmaların toplamında hangi fikir geçerli diye öğrenmek için meta-analiz çalışmalarını incelemen gerekir. Benim sana söylediğim kaynak zaten bir ders kitabı olmakla beraber içerisinde kadın-erkek üzerine gerek toplumsal gerek biyolojik meta-analiz çalışmalarını içermekte. O yüzden kaynağını yeterli bulamadım.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Lefty öncelikle ilk yaptığın yorum da ciddi farklılıklar mevcut diye söze başlamışsın. Ben de beyin üzerinden ciddi farklılıklar bulunmadığına dair bilimsel araştırmaların sonuçlarını gösterdim. Kadınların yetersizliği direkt olarak sana olarak yazdığım bir şey değil. Konunun başlığı üzerine yazdığım bir yorumdu.

Kaynaklarını gösterdiğin için teşekkür ederim. Ne yazık ki Sinan Canan'ın kitapları popüler bilim ürünleri. Popüler bilimin en büyük olayı çok derinlemesine konuyu anlatmadan insanların ilgisini çekmeye yönelik olmalarıdır. Sinan Canan'ın örnek verdiği araştırmalar kitabında eminim ki vardır. O araştırmalara yanlış da demek istemiyorum. Ancak bir konu üzerinde yapılan çalışmaların toplamında hangi fikir geçerli diye öğrenmek için meta-analiz çalışmalarını incelemen gerekir. Benim sana söylediğim kaynak zaten bir ders kitabı olmakla beraber içerisinde kadın-erkek üzerine gerek toplumsal gerek biyolojik meta-analiz çalışmalarını içermekte. O yüzden kaynağını yeterli bulamadım.

Verdiğiniz kaynağı henüz inceleme şansım olmadı, vakit bulduğumda bakacağım. Kadın beyni ile erkek beyni arasında fark olduğunu yaşamımızda da gözlemleyebiliyoruz. Kadınlar park konusunda çok başarısızken, bir erkek aracını kolayca park eder ya da trafikte erkek daha iyi araba kullanırken, kadın çok kolay panik olur. Sol beyin farkı bile yeterince büyük bir fark sayılmaz mı? Davranışlara etkisi çok olmayabilir ama emin de değiliz çünkü insan beyni henüz tam çözülemedi.

Bilim konusunda iddialı değilim çünkü ben bilim insanı değilim fakat Sinan Canan'ı kendi adıma güvenilir buluyorum.


Sinan Canan kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji-Embriyoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisans, aynı kurumun Fizyoloji Anabilim Dalı’nda ise doktora eğitimini tamamladı. 2010 yılında Tıbbi Fizyoloji Doçenti ünvanını aldı. Başkent, Turgut Özal ve Yıldırım Beyazıt Üniversitelerinin tıp fakültelerinde toplam 10 yılı aşkın süre öğretim üyesi olarak çalıştı. Tüm akademik kariyeri boyunca disiplinlerin sınırlarında yer alan araştırma konularıyla ilgilenmeyi tercih etti.

Kaos Teorisi, Karmaşıklık, Fraktal Geometri, Doğadaki biçimler, Öğrenme, Lisan ve Sözyitimi, Zihin ve Beyin, Zihinsel Performansın Sinirbilimi, Yaratıcılık ve İnsan Beyni, Sanat ve Sinirbilimi, İnançların Sinirbilimi, Eğiten Beyin, Öğrenen beyin, Anne-Babalar için beyin bilgi gibi konularda ülke çapında genel dinleyiciye yönelik konferans ve programlar düzenlemekte, bilimi ve özellikle de zor addedilen bilimsel konuları herkesin anlayabileceği anlatılara dönüştürme işi, zamanının çoğunu kaplamaktadır.

“Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler”, “Değişen Be(y)nim“, “Unutulacak Şeyler” ve “Beynin Sırları” adlı kitapların yazarıdır. 2013 yılında bir bilimsel anlatı ve araştırma merkezi olan [n]Beyin‘i kurmuş ve 2017 yılı sonuna kadar bilimsel kurul başkanlığı görevini yürütmüştür. Şu anda Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyeliğinin yanı sıra Nöropazarlama Yüksek Lisans Programı Başkanlığı görevlerini sürdürmektedir. 2017 yılında İstanbul’da kurduğu Açık Beyin Eğitim ve Danışmanlık Şirketi ile kişisel ve kurumsal eğitim çalışmalarını sürdürmekte; Türkiye Milli Sağlık ve Doğa Bilimleri Derneği (SADE) yönetim kurulu başkanlığını yürütmektedir.
 

vicodin94

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Haz 2018
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Verdiğiniz kaynağı henüz inceleme şansım olmadı, vakit bulduğumda bakacağım. Kadın beyni ile erkek beyni arasında fark olduğunu yaşamımızda da gözlemleyebiliyoruz. Kadınlar park konusunda çok başarısızken, bir erkek aracını kolayca park eder ya da trafikte erkek daha iyi araba kullanırken, kadın çok kolay panik olur. Sol beyin farkı bile yeterince büyük bir fark sayılmaz mı? Davranışlara etkisi çok olmayabilir ama emin de değiliz çünkü insan beyni henüz tam çözülemedi.

Bilim konusunda iddialı değilim çünkü ben bilim insanı değilim fakat Sinan Canan'ı kendi adıma güvenilir buluyorum.


Sinan Canan kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji-Embriyoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisans, aynı kurumun Fizyoloji Anabilim Dalı’nda ise doktora eğitimini tamamladı. 2010 yılında Tıbbi Fizyoloji Doçenti ünvanını aldı. Başkent, Turgut Özal ve Yıldırım Beyazıt Üniversitelerinin tıp fakültelerinde toplam 10 yılı aşkın süre öğretim üyesi olarak çalıştı. Tüm akademik kariyeri boyunca disiplinlerin sınırlarında yer alan araştırma konularıyla ilgilenmeyi tercih etti.

Kaos Teorisi, Karmaşıklık, Fraktal Geometri, Doğadaki biçimler, Öğrenme, Lisan ve Sözyitimi, Zihin ve Beyin, Zihinsel Performansın Sinirbilimi, Yaratıcılık ve İnsan Beyni, Sanat ve Sinirbilimi, İnançların Sinirbilimi, Eğiten Beyin, Öğrenen beyin, Anne-Babalar için beyin bilgi gibi konularda ülke çapında genel dinleyiciye yönelik konferans ve programlar düzenlemekte, bilimi ve özellikle de zor addedilen bilimsel konuları herkesin anlayabileceği anlatılara dönüştürme işi, zamanının çoğunu kaplamaktadır.

“Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler”, “Değişen Be(y)nim“, “Unutulacak Şeyler” ve “Beynin Sırları” adlı kitapların yazarıdır. 2013 yılında bir bilimsel anlatı ve araştırma merkezi olan [n]Beyin‘i kurmuş ve 2017 yılı sonuna kadar bilimsel kurul başkanlığı görevini yürütmüştür. Şu anda Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyeliğinin yanı sıra Nöropazarlama Yüksek Lisans Programı Başkanlığı görevlerini sürdürmektedir. 2017 yılında İstanbul’da kurduğu Açık Beyin Eğitim ve Danışmanlık Şirketi ile kişisel ve kurumsal eğitim çalışmalarını sürdürmekte; Türkiye Milli Sağlık ve Doğa Bilimleri Derneği (SADE) yönetim kurulu başkanlığını yürütmektedir.
Fakat burada mesela meta-analiz konusuna gelince Sinan Canan'ın kim olup olmadığının bir önemi kalmıyor ne yazık ki. Zaten dediğim gibi Sinan Canan'ın yayınladığı çalışmalar yalandır demedim. Yukarıda da belirttim. Ancak bir düşüncenin şu an için geçerli olup olmadığını bilim dünyasında neyin geçerli olduğunu anlamak için meta-analiz çalışmaları yapılır dedim. Meta-analiz çalışmalarını şöyle açıklayayım. Mesela kadın-erkek arası beyinde fark vardır ve yoktur üzerine 100 tane çalışma yapılmış diyelim. Araştırmacılar bu 100 tane çalışmayı alıp inceliyorlar. Gerek katılımcı sayısından tutunda, çalışma hangi yöntemlerle incelenmiş gibi bir bütün olarak inceliyorlar. En son aşama da ise bu incelemenin sonunda sonuçlar ne tarafa hangi tarafa doğru çıkmış raporluyorlar. En son araştırmalar gösteriyor ki "ciddi" farklar yok. Olan farklarında etki alanları oldukça küçük. Yani önemsiz.
Günlük hayat içerisinde gösterdiğiniz örnek beyin ile ilgili bir fark mı yoksa toplumsal cinsiyet rolleri ile mi alakalı? Toplumsal cinsiyet rollerinde biliyorsunuz ki kadın ve erkek için toplum tarafından ortaya atılmış belirli sterotipik roller vardır. Erkek; liderdlir, yarışmacıdır, baskındır vb. Kadın, bakım verendir, ilgilenendir, duygusaldır vb. Bu streotipler küçüklükten beri her iki cinsiyete de durmadan empoze edildiği için belli bir süre sonra kişiler bu sterotiplere göre davranmaya başlıyor. Buna da psikoloji de "Kendi kendini gerçekleştiren kehanet" deniyor. Verdiğiniz araba örneği de direkt olarak buna örnek. Toplumda kadınlar iyi araba kullanamaz gibi bir algı var. Bu bir noktadan sonra Sterotipik bir hal alıyor ve kadınların iyi araba kullanamadığı her yerde vurgulanıyor. İnsanlar kadınlara buna göre davranıyor. Sonunda ne oluyor? Kendi kendini gerçekleştiren kehanet ortaya çıkıyor.
Bununla ilgili Keller(2002)'in yılında kadınların matematik performansı ile ilgili bir çalışma var. Kadınlar matematikte iyi değildir gibi bir algı çoğu toplumda mevcut(Verdiğiniz araba örneği gibi). Keller'in çalışmasında 2 grup var bir grup kadına streotipik olan söylemi yani matematikte erkekler kadar iyi değilsiniz deniyor. Diğer gruba ise herhangi bir sterotipik ön bilgi verilmiyor. Sonucunda sterotipik ön bilgi verilen grubun performansları gerçekten erkeklerden çok düşük çıkıyor fakat verilmeyen grubun performansı erkekler kadar iyi çıkıyor. Tüm bunları göz önüne alırsak gözlemleriniz beyin farkından ziyade toplumsal cinsiyet rolleri ile alakalı olduğu çok bariz.





Bu Keller'in çalışmasının linki ancak ücretsiz halini bulamadım ne yazık ki.
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Bu izah çabasında da ''kadınların detaycı olma sorunsalını'' görüyoruz.Konu sahibi de lutfedip cevap/antitez zahmetine girerse ,onun da erk-ek değil bir kadın olduğunu düşünebiliriz bu durumda.Dolayısıyla ;3 ya da 3000 kişilik deney gurubunu tüm veri varyasyonlarıyla çalışmış ve (makro/meta analiz) sonuçlarını deklare etmiş biri olarak cevap gereği duymaması da bu tezimizi çürütüyor.
...susayım o vakit..
 

vicodin94

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Haz 2018
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu izah çabasında da ''kadınların detaycı olma sorunsalını'' görüyoruz.Konu sahibi de lutfedip cevap/antitez zahmetine girerse ,onun da erk-ek değil bir kadın olduğunu düşünebiliriz bu durumda.Dolayısıyla ;3 ya da 3000 kişilik deney gurubunu tüm veri varyasyonlarıyla çalışmış ve (makro/meta analiz) sonuçlarını deklare etmiş biri olarak cevap gereği duymaması da bu tezimizi çürütüyor.
...susayım o vakit..
İzah çabasında kadınların detaycı olma sorunsalı kısmını tam olarak anlayamadım. Biraz açıklar mısınız?
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Kendi kısıtlı gözlemlerimden yola çıkarak kadınların; duygusal, kolay dolduruşa getirilebilen, zor tahmin edilen, genellikle erkeklerin hormonlarına hoş geldiği için ilgi gören insanlar olduklarını düşünüyorum.
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Sayın @vicodin94, konu başlığı kadar saçma bir türetme sadece.Şahsınıza bir alaycı ifade almayınız.
Haddi zatında esas sıkıntı şu;insan bir önerme sunarken bilimsel ,kabul görmüş bir veriyi dayanak alır.Ve kuramlarını bu temelden türetir.Biz bu konuda böyle bir çıkarım üzerinden konuşmuyoruz.Değerlendirmeyi yapanın bilişsel donanımı,kesin yargı kullanacak kadar cahilce,ben bu durumda sadece ironi yapıp gülebiliyorum.
Şu anlamda da size katılıyorum.Varsa bir dengesizlik tamamen edinsel çabalarla doğmuştur.Bu aşamada anaerkil insan topluluklarında da erkeğe yetersiz,potansiyel değerler açısından kısır,edilgen,resesif serotip demeliyiz.
Bir çok deney ve gözlem yapılan canlıda da görülmüştür ki,canlılar süreğenliklerini korumak için koşullara uyum sağlar,pireler bile ,karıncalar hatta pirimatlar bu açıdan bir sürü taramadan geçmiştir.
Bu sebeple dinler ve inanışlar, zannedilenin aksine, kadının evrilecek zekasına uyum sağlayamayacak erkeği/tek diktayı, korumak için kadını toplum dışına,evine hapsetmiş,eğitim görmesine,ifade hürriyetine el koymuştur.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bu sebeple dinler ve inanışlar, zannedilenin aksine, kadının evrilecek zekasına uyum sağlayamayacak erkeği/tek diktayı, korumak için kadını toplum dışına,evine hapsetmiş,eğitim görmesine,ifade hürriyetine el koymuştur.

Saçmalığın daniskası!

Sevgili Meyelan kusuruma bakma ama sırf inanacını koruyabilmek için bu saçmalıklara inanıyorsun.

aynı din kadını ganimet yapmıştır ganimet! savaşta kazandığın kadına-kıza tecavüz et helaldir sana demiştir.

erkeği korumak için kadının haysiyetine ve bedenine de el koymuştur deyinde tam olsun!
 

Farkeder mi

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
22 Ara 2017
Mesajlar
73
Tepkime puanı
1
Puanları
8
Herkese tekrardan esenlikler, iyi geceler. Fikirlerinizi bana anlatma iyiliğinde ve zahmetinde bulunup kırıcı olmadan, saygı çerçevesi içinde yazdığınız için teşekkürler. Sizlere cevap yazamadığım için üzgünüm, biraz zaman sorunum var.
lefty : öncelikle kadın ve erkek beyni arasındaki farklardan bahsetmek biraz beyhude olabilir. Çünkü beynin işleyişi ve sırları hala çözülebilmiş değil, bilim yeni bir şey keşfettiğinde eskisini yırtar atar. Bu konuya beyin meselesini katmak işleri daha karışık hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Bu yüzden beynin işleyiş şeklini bırakıp, yarattığı davranışları incelemek daha mantıklı olacaktır. Böylece bir tür hakkında daha kolay sonuçlara ulaşabiliriz. Videoda attığınız bilim verilerinin doğru olduğunu varsayarsak, kadınların duygusal, erkeklerin mantıksal olduğunu kanısına varabiliriz. Buda demek olur ki bir kadın hakim, avukat, öğretmen, asker, filozof, mühendis, mimar, (kısaca duygulara fazla yer verilmeden yapılması gereken meslekler) gibi meslekleri başarılı şekilde idame ettiremeyeceklerdir.(sebebi ise hakimin duyguya değil adalete ihtiyacı vardır [çünkü bir hırsızın hırsızlık yapma sebebini duygusal bir sonuca bağlayıp ona hafif ceza verebilir, veya hiç vermez, öğretmen videoda söylendiği gibi bilişsel empati yapamazsa sorunu çözemez, avukat karşı tarafı duyguysal bulabilir vs. bu liste uzatılabilir.])Tam tersi düşünülürse, bir erkek kadınların en iyi olduğu konularda bile kadınlardan iyidir. Örneğin aşçılık. Dünyanın en iyi aşçıları erkeklerdir. Kadın kuaförlüğünü bile erkekler daha iyi yapabiliyor, demekki beynin detaycı olup olmaması burada devre dışı kalıyor. Araba-Tır vs kullanımları detay gerektiren işlerdir ama kadınlar bundada erkeklerden çok daha başarısızlar. Doğru kadınlar kendilerinden bekleneni yaparlar ama buda bir zayıflıktır. Çünkü erkeklerin beğenisini kazanmak için bekleneni yaparlar, erkeklerin beğenisini neden kazanırlar? Çünkü hayatları boyunca rahat edip bir erkeğin sırf onların kadın olduğu için onlara bakacaklarını bildikleri için.
ihaveanidea : kesinlikle kadınlardan üstün olma gibi bir çabam yok, sadece olgulardan bahsetmek istiyorum. Ki kadınlardan üstün olmam bana birşey katmadığı gibi onlardan birşey eksiltmeyecektir. Ayn Rand'i örnek vermişsiniz, dediğim gibi istisnalar olur, ama bu istisnalar yok denecek kadar azdır.

Arkadaşlar "bad boy" gibi lakaplar, sizleri inandırmak isteyip egomu tatmin etmemin iddia edilmesi gibi durumlar hoş değil, ben sizlere yaklaştığım mesafede benle sohbet etmenizi tercih ederim eğer mümkünse.
Herhangi bir deney yaptığım yok, sadece görünenlerle fikirlerimi birleştirmeye çalışıyorum elimden geldiğince. Maalesef kadınların birçok alandaki başarısızlığı tarihte görülmüştür ve günümüzdede görülmeye devam ediyor. Neden bir tane kadın filozof yok? Madem kadınlar erkeklerden komplike bir beyine sahip, neden filozof olamıyorlar? Neden en iyi doktorlar, en iyi aşçılar yine erkek. Doktorluk olabildiğince komplikedir ama en iyi doktorlar yine erkeklerdir. Sadece olgulara ve şimdiye bakarak bu soruların cevabı kolaylıkla verilebilir.
Saygılar.
 
Son düzenleme:

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Saçmalığın daniskası!

Sevgili Meyelan kusuruma bakma ama sırf inanacını koruyabilmek için bu saçmalıklara inanıyorsun.

aynı din kadını ganimet yapmıştır ganimet! savaşta kazandığın kadına-kıza tecavüz et helaldir sana demiştir.

erkeği korumak için kadının haysiyetine ve bedenine de el koymuştur deyinde tam olsun!

Yok elbette kusura bakmıyorum.Sadece benim merak ettiğim, benim inancım sizin gözleminizle neye işaret ediyor?
Dediğim ,ağırlıklı olarak dinlerin kadını erkek kadar topluma entegre etmediği ve bunu onların zihninde dönüp duran debdebeli fikirler sebebiyle yaptığına dair veriler.
Ve bu konuda geri adım atmamı sağlayacak hiç bir spirütüel dogma sunamayacağınıza dair kesinlik.
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Kadın peygamber olmadığı gibi dinlerin de kadın ve kadın düşüncelerinin çevresinde gelişmesi beklenemez. Bunun nedeni: Peygamberler erkek düşüncelerine sahiptir ve peygamber olması için gerekli olan toplumsal gücünün büyük kısmını erkek gücü oluşturur.

Kadının günümüz toplumunda yerini belirleyen etksnlerden olan kültür, insanlık tarihinden günümüze kadar olan yaşanmışlığın bir ürünüdür. Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle kas gücüne olan ihtiyacın azalması erkek ile kadının toplumdaki yerini değiştirmemiştir, nedeni, insanlığın ilk yıllarında erkeğin kadına kas gücüyle üstünlük kurması ve bu durumun kültürün temeline işleyerek günümüze kadar gelmesidir.
 

vicodin94

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Haz 2018
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Herkese tekrardan esenlikler, iyi geceler. Fikirlerinizi bana anlatma iyiliğinde ve zahmetinde bulunup kırıcı olmadan, saygı çerçevesi içinde yazdığınız için teşekkürler. Sizlere cevap yazamadığım için üzgünüm, biraz zaman sorunum var.
lefty : öncelikle kadın ve erkek beyni arasındaki farklardan bahsetmek biraz beyhude olabilir. Çünkü beynin işleyişi ve sırları hala çözülebilmiş değil, bilim yeni bir şey keşfettiğinde eskisini yırtar atar. Bu konuya beyin meselesini katmak işleri daha karışık hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Bu yüzden beynin işleyiş şeklini bırakıp, yarattığı davranışları incelemek daha mantıklı olacaktır. Böylece bir tür hakkında daha kolay sonuçlara ulaşabiliriz. Videoda attığınız bilim verilerinin doğru olduğunu varsayarsak, kadınların duygusal, erkeklerin mantıksal olduğunu kanısına varabiliriz. Buda demek olur ki bir kadın hakim, avukat, öğretmen, asker, filozof, mühendis, mimar, (kısaca duygulara fazla yer verilmeden yapılması gereken meslekler) gibi meslekleri başarılı şekilde idame ettiremeyeceklerdir.(sebebi ise hakimin duyguya değil adalete ihtiyacı vardır [çünkü bir hırsızın hırsızlık yapma sebebini duygusal bir sonuca bağlayıp ona hafif ceza verebilir, veya hiç vermez, öğretmen videoda söylendiği gibi bilişsel empati yapamazsa sorunu çözemez, avukat karşı tarafı duyguysal bulabilir vs. bu liste uzatılabilir.])Tam tersi düşünülürse, bir erkek kadınların en iyi olduğu konularda bile kadınlardan iyidir. Örneğin aşçılık. Dünyanın en iyi aşçıları erkeklerdir. Kadın kuaförlüğünü bile erkekler daha iyi yapabiliyor, demekki beynin detaycı olup olmaması burada devre dışı kalıyor. Araba-Tır vs kullanımları detay gerektiren işlerdir ama kadınlar bundada erkeklerden çok daha başarısızlar. Doğru kadınlar kendilerinden bekleneni yaparlar ama buda bir zayıflıktır. Çünkü erkeklerin beğenisini kazanmak için bekleneni yaparlar, erkeklerin beğenisini neden kazanırlar? Çünkü hayatları boyunca rahat edip bir erkeğin sırf onların kadın olduğu için onlara bakacaklarını bildikleri için.
ihaveanidea : kesinlikle kadınlardan üstün olma gibi bir çabam yok, sadece olgulardan bahsetmek istiyorum. Ki kadınlardan üstün olmam bana birşey katmadığı gibi onlardan birşey eksiltmeyecektir. Ayn Rand'i örnek vermişsiniz, dediğim gibi istisnalar olur, ama bu istisnalar yok denecek kadar azdır.

Arkadaşlar "bad boy" gibi lakaplar, sizleri inandırmak isteyip egomu tatmin etmemin iddia edilmesi gibi durumlar hoş değil, ben sizlere yaklaştığım mesafede benle sohbet etmenizi tercih ederim eğer mümkünse.
Herhangi bir deney yaptığım yok, sadece görünenlerle fikirlerimi birleştirmeye çalışıyorum elimden geldiğince. Maalesef kadınların birçok alandaki başarısızlığı tarihte görülmüştür ve günümüzdede görülmeye devam ediyor. Neden bir tane kadın filozof yok? Madem kadınlar erkeklerden komplike bir beyine sahip, neden filozof olamıyorlar? Neden en iyi doktorlar, en iyi aşçılar yine erkek. Doktorluk olabildiğince komplikedir ama en iyi doktorlar yine erkeklerdir. Sadece olgulara ve şimdiye bakarak bu soruların cevabı kolaylıkla verilebilir.
Saygılar.
Keşke tüm yazılanları dikkatle okusanız. Kadın isteneni yapar çünkü bu bir zayıflıktır ve tüm amacı erkeğe kendini beğendirmektir gibi bir düşünce komik olmaktan öteye gidemiyor ne yazık ki.

Bu düşüncende erkeği özgür kabul ediyorsun. Kadın sterotiplere ne kadar uğruyorsa erkekte aynı şekilde uğruyor. Erkeğin yaptığı ve yapmış olduğu şeyler yine ona çocuklukta verilen roller. Erkek hiçte düşündüğün kadar özgür bir yapıya sahip değil. Geçmişte ataerkilliğin en üst seviye de yaşandığı dönemlerden örnekler verip kadın erkek kadar başarılı değil gibi bir yanlış inanışa sahipsin.

Mesela başarılı bir kadın avukat göster vb. şey yazmışsın. Avukatlar, doktorlar vb. meslek gruplarına hakimiyetin ne kadar? Böyle bir genelleme yapabilmen için yeterli verin yok. Senin gördüğün 2-3 kişi genelleme yapmaya yetmez. Ayrıca sadece kendi işine gelen örnekleri alıyorsun. Zaman kavramını göz önüne almadan. Mesela refah düzeyi yüksek ülkelerin neden acaba kadın başbakanları var?(örn. Yeni Zelanda, Danimarka, İzlanda). Senin düşüncene göre bunlarında olmaması lazım.

Bence gerçekten az bilgiyle fazla çıkarım yapmaya çalışıyorsun. Görmek istediğini görüyorsun.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
@Farkeder mi

Beyinde bazı farklılıklar olması çok da önemsiz bir detay değil fakat beynin tam yapısı çözülmeden konuşmak da anlamsız oluyor.

Aşçılık konusuna Sinan Canan kitabında şöyle bir açıklama getirmişti;

Kadınlar yemek yapar diye bir kural olmadığı halde, toplum zamanla kadına böyle bir misyon yüklemiştir. Erkek beyni, kadın beynine oranla üç boyutlu algılama konusunda daha gelişmiştir. Kadınlar büyük bir tencereye konacak malzemeyi hesaplama konusunda erkek kadar başaralı olamıyor, sebebi ise; erkek beyni hızlı ve kestirme örüntü algı sistemi sayesinde önündeki kabın hacim değişimini hızlı algılayıp, kullanılacak malzeme miktarını isabetli oranda hesaplayabilmektedir. Erkek bunu bilinçsizce fakat doğru şekilde yapar.

Olay üstünlük meselesi değildir, yatkınlık meselesidir yani erkek doktorların daha başarılı olma sebebi; çok daha soğukkanlı hareket edebilmelerinden kaynaklanır. Kadınlar ise kolay panik olur ve eli ayağı titrer çünkü fazla duygusaldır. Eğitim ile bu sorunlar zamanla aşılabilir yani kadın duygularını işine dahil etmeden çalışmayı öğrenebilir ve öğreniyor da, başarılı cerrahlar arasında kadınlar da vardır çünkü ellerinin küçük olması büyük bir avantajdır.

Çoğunlukla kadınların yetiştirilme tarzında sorun olduğu için kadınlar çok pasif kalıyorlar. Aileler bakamayacağı sayıda çocuk yaptığı için kız çocuklarını okutmayı çok önemsemiyorlar çünkü nasılsa evlenir, başımızdan gider mantığı var. Liseyi bitiren kızların ilk hedefi de evlenmek oluyor hatta onu bile beklemiyorlar.

Günümüzde eğitimli kadınlar arasında büyük bir çoğunluk ya bekar ya da boşanmış durumda çünkü haklarını sonuna kadar savunacak güce sahipler. Bu kadınları fark edecek ve uyum kuracak zihniyette erkek sayısında ise ciddi sorun var çünkü erkekler de artık kolaycılığa kaçıyor. Kendisine sorun çıkartmayacağından emin olduğu kadına yöneliyor ve tek kriteri genelde güzel olması, başka detay aramıyor. Bu koşullarda genç kızlar da okuyup, kendini geliştirmek yerine zengin bir eş hayali ile sadece güzel olmaya kafa yoruyor. Bir taraftan Kim Kardashian gibi estetik mucizesi bir kadının erkeklerden gördüğü ilgi ile havadan kazandığı paraya bakıyor, bir de iki üniversite bitirmiş olduğu halde -doğru bulmaması sebebi ile- güzelliğini sergilemediği için erkeklerin çok da ilgisini çekmeyen kadınlara bakıyor ve tercihini güzel olmaktan yana kullanıyor. Kısacası genelleme yapmadan, bazı kadınları bu hale getiren yine bazı erkeklerin yapmış olduğu anlamsız seçimleridir ve bu tip erkek sayısında büyük bir artış var.

Kadınlar dilerim ki en kısa sürede kendi hayatlarının özgürce mimarı olmanın farkına varırlar. Güzel olmaya ilave olarak, kültürlü ve donanımlı olmayı da başaramadıkları sürece hayatları hep birilerinin kontrolünde olacaktır.


Meslek gruplarında kadın ayrımcılığına bir örnek;

Profesör Dr. Yeşim Erbil: Türkiye’de kadın cerrahların yüzde 47’si Mobbing’e uğruyor.

Adı Profesör Yeşim Erbil. Bir kadın cerrah. Alanının en iyilerinden. Babası rahmetli Sadettin Erbil, abisi de Mehmet Ali Erbil ama o, kadın ve cerrah olduğu için hep geride durmuş bir akademisyen.

Yıllarca kamuda görev yapıyor. Eğitime gönül vermiş bir profesör. Geçen yıl Çapa’dan ayrıldı. Artık özel sektörde çalışıyor, ayrılması da biraz kırgınlıktan. Sistemin hakkaniyetli olmamasından. Bir başka itiraz noktası da kadın cerrahların uğradığı mobbing. Bu ülkedeki kadın cerrahların yüzde 47’sinin mobbinge uğradığını söylüyor. Yok sayıldıklarını ve hak ettikleri değerin asla verilmediğini de ekliyor. Ve daha pek çok çarpıcı şey anlatıyor. Anlaşılıyor ki, her meslek grubunda olduğu gibi, cerrahlıkta da kadın olma zor...

Profesör Dr. Yeşim Erbil: Türkiye’de kadın cerrahların yüzde 47’si Mobbing’e uğruyor

- İki dönem Türk Cerrahi Derneği Başkanlığı yaptınız. 25 yıldır da endrokrin cerrahisyle uğraşıyorsunuz ve Türkiye’de endokrin cerrahisinin yayılmasına büyük katkı sağladınız...

Teşekkür ederim.

- 1987’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde asistanlığa başlayıp, 1999’da doçent ve 2005’Te profesör oldunuz. Ama geçen yıl, yönetime kızgınlığınızdan dolayı çok sevdiğiniz “yuva”nızdan ayrıldınız. Neden? Problem neydi?

Kırgınlık galiba. Bir an geldi, sistemin hakkaniyetli olmadığını gördüm. Çalışanı ve çalışmayanı çok ayırmadığını fark ettim. 52 yaşından sonra pek özel sektöre çıkılmaz. Ben çıktım. Tecrübem de yoktu. Yine de yaptım. Yapılan şeylerin görülmemesi, değerli projelerin takdir edilmemesi, yönetimler değiştiği zaman işlerin değişmesi, kesintiye uğraması sonunda beni yıldırdı. Oysa bizim uğraştığımız şeyler ömürlük projelerdi. Galiba benim için bardak doldu ve taştı. Herkes çok şaşırdı. Hiç beklemiyorlardı. Ama ben ayrıldım...

- Onlar, “Kendini akademisyenliğe ve bize adadı, ömür boyu sesi çıkmaz!” diye mi düşünüyorlardı?

Muhtemelen. “Yeşim yapamaz. Fıtratı özel sektörü uygun değil!” diye düşünüyorlardı. Uygunmuş, Çapa’da tavrım nasılsa özel sektörde de öyle. Çok da mutluyum.

CERRAHLIK ERKEK MESLEĞİ OLARAK ALGILANIYOR

- Tüm akademik yaşamınız boyunca eğitim faaliyetlerinde bulundunuz. Sayısız kitap yazdınız. Canlı ameliyat yayınları gerçekleştirdiniz. Cerrahi alanında en fazla yabancı yayını olan kişiniz ama biz erkek cerrahları sizden daha fazla tanıyoruz. Neden?

Çünkü bizim meslekte de erkek egemen bir anlayış söz konusu. Başarılı kadın cerrahlar var ama pek az kişi tanır.

- Neden?

Çünkü cerrahlık bir erkek mesleği olarak algılanır. Aynı işi yapan kadın cerrah ve erkek cerrah söz konusuysa, erkek cerrah daha fazla kazanır. Hastalar da mesela, asistanlık dönemimizde bizi çok sever ama ameliyat söz konusu olunca, “Siz mi yapacaksınız?” diye sorarlardı. Alışık değillerdi. Hâlâ öyle. Muayene için kadın ararlar ama ameliyat için erkeğe giderler. Güç sembolü erkek gibi gelir. Yavaş yavaş aşılacak tabii bunlar...

- Peki insan delirmez mi, bütün hayatını buna vakfediyorsun ama algı bu...

Delirir. Hâlâ bir kadın cerrah olarak bu ülkede bir yerlere gelmek zor. Mide bağırsak cerrahisi isteyen kadınlar uzun süre engellendi. “Ne işin var senin bağırsakta!” diye. Kadınlar söz konusu olunca, “Aman canım, meme ve endokrin yapsın!” denirdi. Küçümsenirdi. Halbuki en önemli cerrahilerden biri tiroit...

- Ben sizin bir videonuzu izledim, orada meslekte kendinizi kabul ettirebilmek için “erkekleştiğinizi” hatta küfür etmek zorunda kaldığınızı anlatıyordunuz...

Doğru. Kadın doğumda, ürolojide ve genel cerrahide biraz argo ve küfürlü konuşulurdu. Kabul göreyim diye ben de öyle konuşmaya başladım. Yanlış ama yaptım. Çünkü “Ne biçim konuşuyorsun!” filan deseniz, sizi anında dışlarlar, masadan keserler, ameliyat yaptırmazlar. O nedenle bütün kadın cerrahlarda, kısmi bir erkekleşme var. Bizim meslekte salaş olmak, makyaj yapmamak, kendine çok bakmamak daha makbuldü...

BEN HEP MESLEĞİMDE GÖRMEZDEN GELİNDİM

- Yani kadınsı özelliklerinizi yok etmeniz ya da törpülemeniz mi gerekiyordu?

Evet. Zaten “Bu kadın bunu yapamaz!” diye bakıyorlar, bir de öyle makyajlı gitseniz iyice zorlaşır her şey. Ama şimdi sorsanız, “Kesinlikle öyle bir şey yok!” derler. Bal gibi var. Yazılı olmayan kurallar var. Ama zaten o iş yoğunluğunda, ayda 15 tane nöbet tutarken, saçlarınızı fönleyip makyaj yaptırmanız filan pek mümkün değil. Ancak eve gidip ölü gibi yatıyorsunuz.

- El becerisi konusunda erkeğin daha hünerli olduğu mu düşünülüyor?

Evet. Alakası yok oysa. Bilakis biz kadınlar el işine daha yatkın bir yapıya sahibiz. Sadece şu fark var: Kadın, egosunu daha rahat kontrol edebiliyor. Erkek, egosuna yenik düşüp, ameliyatlarda daha kör cesaretle davranabiliyor. Kadın cerrahlar her ihtimali düşünüp, daha genel baktıkları için, kör cesaretle ameliyat yapmıyorlar. Gerekirse yardım alıyorlar. Bu da sanki bir “yetersizlikmiş” gibi düşünülüyor.

- Bu anlattığınız cinsiyetçi bakış açısını böyle mi aştınız?

Aşamadık aslında. Ben hep mesleğimde görmezden gelindim. Benim başarımı, bulunduğum yerdekiler değil, dışarıdaki insanlar gördü ve takdir etti. Sonunda yapacakları bir şey kalmadı, mecburen “Helal olsun Yeşim’e!” oldu. Yine de abi-kardeş-hoca ilişkilerimiz devam ediyor, özelde seviyorum hepsini. Ama şu gerçeği artık kabul etmemiz gerekiyor: Kadın cerrahlar ülkemizde yok sayılıyor ve hak ettikleri değer verilmiyor.

CERRAHİDE DE KADIN OLMAK ZOR

Kadın Cerrahlar Çalışma Grubu’nun yaptırtığı araştırmanın çarpıcı sonuçları şöyle:

- Yüzde 47’si kadın olduğu için mobbinge maruz kaldığını düşünüyor.

- Yüzde 45’i kadın olduğu için sözlü tacize maruz kaldığını söylüyor.

- Yüzde 56.9’u kadın olduğu için küçümsendiğini belirtiyor.

- Yüzde 47’si iş arkadaşları ve hocaları tarafından, “İhtisasa hiç başlama! Ya da istifa et” telkinleriyle karşılaşıyor.

- Yüzde 33’ü meslek hayatında erkeksi giyinmek zorunda hissediyor.

- Yüzde 68’i küfürlü ya da sert konuşmak zorunda kaldığını belirtiyor.

- Yüzde 63’ü kadın olmanın akademik kariyere engel olduğunu söylüyor.

- Yüzde 55’i uzman olduktan sonra dışlandığını belirtiyor.

- Yüzde 75’i kendisini, erkek meslektaşlarına oranla daha fazla çalışma durumunda hissediyor.

 
Son düzenleme:

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
@Farkeder mi

Beyinde bazı farklılıklar olması çok da önemsiz bir detay değil fakat beynin tam yapısı çözülmeden konuşmak da anlamsız oluyor.

Aşçılık konusuna Sinan Canan kitabında şöyle bir açıklama getirmişti;

Kadınlar yemek yapar diye bir kural olmadığı halde, toplum zamanla kadına böyle bir misyon yüklemiştir. Erkek beyni, kadın beynine oranla üç boyutlu algılama konusunda daha gelişmiştir. Kadınlar büyük bir tencereye konacak malzemeyi hesaplama konusunda erkek kadar başaralı olamıyor, sebebi ise; erkek beyni hızlı ve kestirme örüntü algı sistemi sayesinde önündeki kabın hacim değişimini hızlı algılayıp, kullanılacak malzeme miktarını isabetli oranda hesaplayabilmektedir. Erkek bunu bilinçsizce fakat doğru şekilde yapar.

Olay üstünlük meselesi değildir, yatkınlık meselesidir yani erkek doktorların daha başarılı olma sebebi; çok daha soğukkanlı hareket edebilmelerinden kaynaklanır. Kadınlar ise kolay panik olur ve eli ayağı titrer çünkü fazla duygusaldır. Eğitim ile bu sorunlar zamanla aşılabilir yani kadın duygularını işine dahil etmeden çalışmayı öğrenebilir ve öğreniyor da, başarılı cerrahlar arasında kadınlar da vardır çünkü ellerinin küçük olması büyük bir avantajdır.

Çoğunlukla kadınların yetiştirilme tarzında sorun olduğu için kadınlar çok pasif kalıyorlar. Aileler bakamayacağı sayıda çocuk yaptığı için kız çocuklarını okutmayı çok önemsemiyorlar çünkü nasılsa evlenir, başımızdan gider mantığı var. Liseyi bitiren kızların ilk hedefi de evlenmek oluyor hatta onu bile beklemiyorlar.

Günümüzde eğitimli kadınlar arasında büyük bir çoğunluk ya bekar ya da boşanmış durumda çünkü haklarını sonuna kadar savunacak güce sahipler. Bu kadınları fark edecek ve uyum kuracak zihniyette erkek sayısında ise ciddi sorun var çünkü erkekler de artık kolaycılığa kaçıyor. Kendisine sorun çıkartmayacağından emin olduğu kadına yöneliyor ve tek kriteri genelde güzel olması, başka detay aramıyor. Bu koşullarda genç kızlar da okuyup, kendini geliştirmek yerine zengin bir eş hayali ile sadece güzel olmaya kafa yoruyor. Bir taraftan Kim Kardashian gibi estetik mucizesi bir kadının erkeklerden gördüğü ilgi ile havadan kazandığı paraya bakıyor, bir de iki üniversite bitirmiş olduğu halde -doğru bulmaması sebebi ile- güzelliğini sergilemediği için erkeklerin çok da ilgisini çekmeyen kadınlara bakıyor ve tercihini güzel olmaktan yana kullanıyor. Kısacası genelleme yapmadan, bazı kadınları bu hale getiren yine bazı erkeklerin yapmış olduğu anlamsız seçimleridir ve bu tip erkek sayısında büyük bir artış var.

Kadınlar dilerim ki en kısa sürede kendi hayatlarının özgürce mimarı olmanın farkına varırlar. Güzel olmaya ilave olarak, kültürlü ve donanımlı olmayı da başaramadıkları sürece hayatları hep birilerinin kontrolünde olacaktır.


Meslek gruplarında kadın ayrımcılığına bir örnek;

Profesör Dr. Yeşim Erbil: Türkiye’de kadın cerrahların yüzde 47’si Mobbing’e uğruyor.

Adı Profesör Yeşim Erbil. Bir kadın cerrah. Alanının en iyilerinden. Babası rahmetli Sadettin Erbil, abisi de Mehmet Ali Erbil ama o, kadın ve cerrah olduğu için hep geride durmuş bir akademisyen.

Yıllarca kamuda görev yapıyor. Eğitime gönül vermiş bir profesör. Geçen yıl Çapa’dan ayrıldı. Artık özel sektörde çalışıyor, ayrılması da biraz kırgınlıktan. Sistemin hakkaniyetli olmamasından. Bir başka itiraz noktası da kadın cerrahların uğradığı mobbing. Bu ülkedeki kadın cerrahların yüzde 47’sinin mobbinge uğradığını söylüyor. Yok sayıldıklarını ve hak ettikleri değerin asla verilmediğini de ekliyor. Ve daha pek çok çarpıcı şey anlatıyor. Anlaşılıyor ki, her meslek grubunda olduğu gibi, cerrahlıkta da kadın olma zor...

Profesör Dr. Yeşim Erbil: Türkiye’de kadın cerrahların yüzde 47’si Mobbing’e uğruyor

- İki dönem Türk Cerrahi Derneği Başkanlığı yaptınız. 25 yıldır da endrokrin cerrahisyle uğraşıyorsunuz ve Türkiye’de endokrin cerrahisinin yayılmasına büyük katkı sağladınız...

Teşekkür ederim.

- 1987’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde asistanlığa başlayıp, 1999’da doçent ve 2005’Te profesör oldunuz. Ama geçen yıl, yönetime kızgınlığınızdan dolayı çok sevdiğiniz “yuva”nızdan ayrıldınız. Neden? Problem neydi?

Kırgınlık galiba. Bir an geldi, sistemin hakkaniyetli olmadığını gördüm. Çalışanı ve çalışmayanı çok ayırmadığını fark ettim. 52 yaşından sonra pek özel sektöre çıkılmaz. Ben çıktım. Tecrübem de yoktu. Yine de yaptım. Yapılan şeylerin görülmemesi, değerli projelerin takdir edilmemesi, yönetimler değiştiği zaman işlerin değişmesi, kesintiye uğraması sonunda beni yıldırdı. Oysa bizim uğraştığımız şeyler ömürlük projelerdi. Galiba benim için bardak doldu ve taştı. Herkes çok şaşırdı. Hiç beklemiyorlardı. Ama ben ayrıldım...

- Onlar, “Kendini akademisyenliğe ve bize adadı, ömür boyu sesi çıkmaz!” diye mi düşünüyorlardı?

Muhtemelen. “Yeşim yapamaz. Fıtratı özel sektörü uygun değil!” diye düşünüyorlardı. Uygunmuş, Çapa’da tavrım nasılsa özel sektörde de öyle. Çok da mutluyum.

CERRAHLIK ERKEK MESLEĞİ OLARAK ALGILANIYOR

- Tüm akademik yaşamınız boyunca eğitim faaliyetlerinde bulundunuz. Sayısız kitap yazdınız. Canlı ameliyat yayınları gerçekleştirdiniz. Cerrahi alanında en fazla yabancı yayını olan kişiniz ama biz erkek cerrahları sizden daha fazla tanıyoruz. Neden?

Çünkü bizim meslekte de erkek egemen bir anlayış söz konusu. Başarılı kadın cerrahlar var ama pek az kişi tanır.

- Neden?

Çünkü cerrahlık bir erkek mesleği olarak algılanır. Aynı işi yapan kadın cerrah ve erkek cerrah söz konusuysa, erkek cerrah daha fazla kazanır. Hastalar da mesela, asistanlık dönemimizde bizi çok sever ama ameliyat söz konusu olunca, “Siz mi yapacaksınız?” diye sorarlardı. Alışık değillerdi. Hâlâ öyle. Muayene için kadın ararlar ama ameliyat için erkeğe giderler. Güç sembolü erkek gibi gelir. Yavaş yavaş aşılacak tabii bunlar...

- Peki insan delirmez mi, bütün hayatını buna vakfediyorsun ama algı bu...

Delirir. Hâlâ bir kadın cerrah olarak bu ülkede bir yerlere gelmek zor. Mide bağırsak cerrahisi isteyen kadınlar uzun süre engellendi. “Ne işin var senin bağırsakta!” diye. Kadınlar söz konusu olunca, “Aman canım, meme ve endokrin yapsın!” denirdi. Küçümsenirdi. Halbuki en önemli cerrahilerden biri tiroit...

- Ben sizin bir videonuzu izledim, orada meslekte kendinizi kabul ettirebilmek için “erkekleştiğinizi” hatta küfür etmek zorunda kaldığınızı anlatıyordunuz...

Doğru. Kadın doğumda, ürolojide ve genel cerrahide biraz argo ve küfürlü konuşulurdu. Kabul göreyim diye ben de öyle konuşmaya başladım. Yanlış ama yaptım. Çünkü “Ne biçim konuşuyorsun!” filan deseniz, sizi anında dışlarlar, masadan keserler, ameliyat yaptırmazlar. O nedenle bütün kadın cerrahlarda, kısmi bir erkekleşme var. Bizim meslekte salaş olmak, makyaj yapmamak, kendine çok bakmamak daha makbuldü...

BEN HEP MESLEĞİMDE GÖRMEZDEN GELİNDİM

- Yani kadınsı özelliklerinizi yok etmeniz ya da törpülemeniz mi gerekiyordu?

Evet. Zaten “Bu kadın bunu yapamaz!” diye bakıyorlar, bir de öyle makyajlı gitseniz iyice zorlaşır her şey. Ama şimdi sorsanız, “Kesinlikle öyle bir şey yok!” derler. Bal gibi var. Yazılı olmayan kurallar var. Ama zaten o iş yoğunluğunda, ayda 15 tane nöbet tutarken, saçlarınızı fönleyip makyaj yaptırmanız filan pek mümkün değil. Ancak eve gidip ölü gibi yatıyorsunuz.

- El becerisi konusunda erkeğin daha hünerli olduğu mu düşünülüyor?

Evet. Alakası yok oysa. Bilakis biz kadınlar el işine daha yatkın bir yapıya sahibiz. Sadece şu fark var: Kadın, egosunu daha rahat kontrol edebiliyor. Erkek, egosuna yenik düşüp, ameliyatlarda daha kör cesaretle davranabiliyor. Kadın cerrahlar her ihtimali düşünüp, daha genel baktıkları için, kör cesaretle ameliyat yapmıyorlar. Gerekirse yardım alıyorlar. Bu da sanki bir “yetersizlikmiş” gibi düşünülüyor.

- Bu anlattığınız cinsiyetçi bakış açısını böyle mi aştınız?

Aşamadık aslında. Ben hep mesleğimde görmezden gelindim. Benim başarımı, bulunduğum yerdekiler değil, dışarıdaki insanlar gördü ve takdir etti. Sonunda yapacakları bir şey kalmadı, mecburen “Helal olsun Yeşim’e!” oldu. Yine de abi-kardeş-hoca ilişkilerimiz devam ediyor, özelde seviyorum hepsini. Ama şu gerçeği artık kabul etmemiz gerekiyor: Kadın cerrahlar ülkemizde yok sayılıyor ve hak ettikleri değer verilmiyor.

CERRAHİDE DE KADIN OLMAK ZOR

Kadın Cerrahlar Çalışma Grubu’nun yaptırtığı araştırmanın çarpıcı sonuçları şöyle:

- Yüzde 47’si kadın olduğu için mobbinge maruz kaldığını düşünüyor.

- Yüzde 45’i kadın olduğu için sözlü tacize maruz kaldığını söylüyor.

- Yüzde 56.9’u kadın olduğu için küçümsendiğini belirtiyor.

- Yüzde 47’si iş arkadaşları ve hocaları tarafından, “İhtisasa hiç başlama! Ya da istifa et” telkinleriyle karşılaşıyor.

- Yüzde 33’ü meslek hayatında erkeksi giyinmek zorunda hissediyor.

- Yüzde 68’i küfürlü ya da sert konuşmak zorunda kaldığını belirtiyor.

- Yüzde 63’ü kadın olmanın akademik kariyere engel olduğunu söylüyor.

- Yüzde 55’i uzman olduktan sonra dışlandığını belirtiyor.

- Yüzde 75’i kendisini, erkek meslektaşlarına oranla daha fazla çalışma durumunda hissediyor.


Kadınların belirli bir meslek grubunda cinsiyetlerinden dolayı yaşadığı sorunları açıklayıcı bir anlatımla göstermişsiniz; ancak bu durumun oluşmasını sağlayacak belirli nedenleri açıklamamışsınız.

Bence cinsiyetlerin toplumdaki yerini belirleyen etken kültürdür. Kadın ve erkeğin toplumdaki yerini etkileyen kültürden kastım şunlar: içgüdüler, din, milliyete özgü kurallar, globalleşmeyle değişen değerler.

İçgüdüler: İnsanlığın bilimde geliştiği ve kas gücünden çok zihin gücünün önemsendiği son yıllar sayılmazsa tarih boyunca erkeklerin -kas gücünden dolayı- savaştığı, avlandığı, koruduğu görülür. Kadınların ise -erkeklere oranla daha güçsüz oldukları için- güç gerektirmeyen ve daha fazla iş isteyen ve genelde hareketsiz yapılan; yavrularla ilgilenme, toplayıcılık, tarım, terzilik vb. işleri yaptığı görülür. Peki cinsiyetler arassındaki kas gücü farkının temel sebebi nedir? Bilmiyorum, bilen bilgilendirsin.

Din: Dinin cinsiyetlerin toplumdaki yeri ile ilgili öğütleri o dinin toplumunun değerlerinden çok farklı değildir ama öğütlerini daha iyi yayabilmek için bu konu hakkında belirli kurallar koymuş ve insanların bu kuralları kabul etmesini sağlayarak kendi kurallarını içinden çıktığı milletin kültürünün bir parçası haline getirmiştir.

Milliyete Özgü Kurallar: Bir milletin doğuşundan günümüze kadar gelen ve yıllar içerisinde farlı etkilere maruz kalarak değişmiş veya değişmemiş kurallardır. O millet içinde yetişmiş bir insan bebekliğinden beri bu kurallarla yaşadığı için bu kuralları benimsemiştir bu da cinsiyetlerin toplumdaki yerini etkiler.

Globalleşmeyle Değişen Değerler: Teknolojinin gelişmesiyle artan ulaşım olanakları insanların farklı kültürlerle etkileşime geçmesini kolaylaştırdı. Kolay etkileşim sayesinde farklı kültürleri tanıyan insanlar bu kültürlerden etkilenip baskın kültürün özelliklerini benimsemeye başladılar. Cinsiyetlerin toplumdaki yeri kültürlere göre farklılıklar gösterdiği için bu da cinsiyetlerin toplumdaki yerinde etkilidir.

Kadın erkek beyinleri arasındaki farkın cinsiyetlerin toplumdaki yerini belirleyecek kadar etkili olduğunu düşünmüyorum.
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst