john fowles ARİSTO

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kitaplardan Alıntılar kategorisinde şehrin yabancısı tarafından oluşturulan john fowles ARİSTO başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,413 kez görüntülenmiş, 9 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kitaplardan Alıntılar
Konu Başlığı john fowles ARİSTO
Konbuyu başlatan şehrin yabancısı
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan şehrin yabancısı

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
psikiyatri hastası tedavi edilmez,ama kendi doğasın çelişkilerini anlayarak daha az anormal kılınır. onu kullanan güçlerin nasıl kullanılabileceğini anlamaya başlar belli belirsiz. anlamak yalnızca bağIşlamak değildir; kontrol etmektir.
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Alain de botton FELSEFENİN TESELLİSİ

Epikurus'la ilgili söylentilerini duymuş olanlar, bu zevk düşkünü filozofun gerçekte nelerden zevk aldığını öğrenince eminim hayli şaşıracaklar.Epikurus'un büyük bir evi yoktu. yediği yemekler basit yemeklerdi; şarap içmektense su içmeği yeğler,bir parça ekmek,biraz sebze ve bir avuç zeytinden oluşan akşam yemeğini zevkle yerdi. bir keresinde 'bana bir tekerlek peynir gönder de istediğim zaman kendime bir ziyafet çekebileyim', demişti bir arkadaşına. işte dünyevi zevkleri insan hayatının başlıca amacı olarak gören filozofun zevk aldığı şeyler bunlardı.
Epikurus'un niyeti insanları aldatmak değildi. dünyevi zevklere olan düşkünlüğü, onu toplu seks yapmakla itham eden kişilerin hayal edebileceklerinden bile fazlaydı. ancak Epikurus,düşüncelerini mantık süzgecinden geçirdikten sonra,hayatı gerçekte nelerin daha zevkli kıldığı konusunda çok çarpıcı gerçeklere ulaşmıştı. vardığı sonuçlar çok büyük gelirden yoksun olan insanlar için sevindiriciydi. hayatı zevkli kılan şeyler, kolay bulunmayan şeylerdi ama aslında hiç de pahalı değildiler.
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
john fowles ARİSTO

hepimiz sevilmekten ya da nefret edilmekten hoşlanırız; bu anımsanmıyacağımızın 'varolduğumuzun' bir işaretidir. bu nedenle, sevgi yaratamayanların çoğu nefret yaratmışlardır. O da anımsanır.
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
alain de botton felsefenin tesellisi

Akıl; bedenimizin vahşi taleplerine gem vuruyor,yemek yeme,seks yapma,gibi isteklerimizi dengede tutmamıza yardım ediyor. akıl,hem dünyada hemde kendi benliklerimiz üzerinde hakimiyet kurmamızı olanaklı kılan,karmaşık,hatta neredeyse ilahi bir araçtı.

yüceltip durduğumuz, bizi bütün yaratıkların efendisi yaptığına inandığımız aklımızın,aslında azap çekmemiz için bize sunulduğunu söyleyebilirmiyiz? bilgisizken daha keyifli olabileceğimiz anlarda bilgi bizin sükunetimizi kaybetmemize yol açıyor olabilrmi..!

tutarsızlık,tereddüt,şüphe,acı,batıl inanç,gelecekte (hatta öldükten sonra bile)neler yaşayacağımıza ilişkin kaygılar, hırs,açgözüllük,kıskançlık,çekememezlik,azgınlık delice,iflah olmaz arzular,savaş, yalanlar, sadakatsizlik, dedikodu, merak... biz insanlar bunlar ile donatılmışız. Vasat düzeydeki,tutarsızlık mantığmızla,öğrenme ve yargılama kapasitemizle övünüp duruyoruz,oysa ne gariptir bunlar karşılığında ödediğimiz bedel haddinden fazla.
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
ALAİN DE BOTTON felsefenin tesellisi

öfke;
gerçekliğin duvarıyla ilk ve en önemli çarpışmamız. uzaktan kumandayı ya da anahtarı bulamayız,trafik tıkalıdır,restoran doludur-biz de kapıları çarpar,çiçekleri kökünden söker,bağırıp çağırmaya başlarız.

1.filozof bunu bir tür delilik diye yorumluyordu:
deliliğe yumuşak geçiş yoktur. pek çok (öfkeli) insan sakinleştiği zaman özür dileyipkendisinden yani mantığından daha güçlü birşeyin ona hakim olduğunu söyleyecektir. o', yani onun mantıklı beni aslındaböyle davranışlarda bulunmak,bu şekilde bağırmak istememiştir; ama ne yazıkki karanlık güçler onu ele geçirmiştir. bunu söyleyen öfkeli insan gerçekte şu yaygın görüşü kabul etmektedir: akıl yürütme beceresine sahip olan aklımız,mantığımız,yani gerçek benimiz,zaman zaman denetlenmesi güç,yoğun hislerin saldırısına uğrar; bu durumda akıl ne bu hislere eş,ne de bunlardan sorumlu tutulabilir.
bu açıklama Seneca'nın görüşüne tamamen ters düşüyor. Senaca'ya göre öfke denetlenemeztutku patlamalarından değil, akıl yürütürken yaptığımız çok temel (ve düzeltilebilir) bir hatadan kaynaklanır. tabii Senaca aklımızın her zaman davranışlarımızı yönlendiremediğini itiraf eder; eğer üstümüze soğuk su dökülürse, bedenimiz titremeye başlar ve bunu engelleyemeyiz; birisi gözümüzün önünde parmak şıklatırsa hemen gözümüzü kırparız. ancak öfke istem dışı fiziksel tepkiler katagorisine girmez. öfke yalnızca akıl yürüterek vardığımız bazı düşüncelerden haraketle ortaya çıkar; eğer bu düşünceleri değiştirebilirsek, öfke eğilimimiz ortadan kalkacaktır.

SENECA..
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Oguz Atay / Tutunamayanlar
insan iç dünyasına bir yolculuk; bir daha geri dönmemek üzere belkide, tabi birazda kendini bulma sorgulama. cevap bulamadıgın gerçek yaşamda soruların cevabı.insan neden ve niçinlerini yaşarken toplumla düştügü çelişkileri ve cevapları .bir temel yoksa zaten okumakta anlamsız okuyan için.var olmanın sebeplerini bu kadar içsel derinliklerinde anlatan başka kitap yok .düşüncenin ırmaklarında isenin ve yaşamın kıyısındaysanız; işte size bir fırsat kendi kendin olmak için,

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat,soluk almak güçleştiğinde; yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,dağlara dönmeli yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak.
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, birkaç durak önce inip servisten, otobüsten, yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli!
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!
Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine 'Gül', inleyen birine 'Sus' dememeli! Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; sevgisiz, soysuz kalarak!
Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine.
Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını.
Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna, fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli!
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı, bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı!

Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç çaresiz kalmamışsan; dermanı olamazsın dertlerin, ağlamayı bilmiyorsan; neşesizdir kahkahaların,merhaba dememişsen; anlamsızdır elvedaların.


Ne, herkesi düşünmekten kendini; ne kendini düşünmekten herkesi unutmamalı! Bilmeli çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için.
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli! Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere.
Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin,zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için.
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!

Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi.

Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
John fowles- aristo

Gerilim;

Gerilim,çatışan duyguların,fikirlerin,arzuların ve olayların birey üzerindeki etkisidir.kimi zamanlar halat çekme oyunu tek taraflı olacaktır. Şu anlamda ki birey,hangi ‘tarafın’ kazanmasını arzu ettiğini apaçık bilecektir.çoğu politik ve toplumsal bağlamda bu böyledir. Bir Yahudilerden nefret eden biri semitizm yandaşlığının,bir barışçı silahlı müdahelenin çekimine kapılmaz.yine gerilim vardır, çünkü birey toplumda karşıt görüş açısının benimsendiğini bilir. Ancak birçok başka durumda çatışma bireyde olacaktır. İlkin bir yönde,sonra başka bir yönde çekilecektir. Normal bir cinsel ilişkide olduğu gibi,ritmik ve rahat bir davranış kalıbı oluşturabilir bu; azap verici bir işkence olabilir; ve aşırı vakalarda düğümlenen ipler, bireysel zihin,zorlama altında kopabilir.

John fowles- aristo
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
cinsel yetersizlik üzerine

Hem bedene hem de akla sahip olmak nasıl da büyük sorunlar yaratır; aklın bize verdiği ağırbaşlılık ve zeka dikkate alındığında beden ile akıl arasında inanılmaz bir zıtlık göze çarpar.bedenimiz koku yayar,ağrı çeker,eğilip bükülür,titremeye başlar,yaşlanır. Bizi gaz çıkarmaya,geğirmeye zorlar; amarika’nın kurak çöllerinde yaşayan,çiftleşme mevsiminde uluyarak eşini çağıran bir sırtlanınkine benzer korkunç sesler çıkartıp korkunç sesler çıkardığımız kan ter içinde kalacağımız yatak maceraları uğruna çok daha önemli planlarımızıbir kenara bırakmamıza yol açar. Bedenimiz kendi ritmine,kaprislerine boyun eğsin diye aklımızı rehin tutar.yaşama bakış açımız,ağır bir yemeğin sindirimi sırasında kolayca alt üst olabilir.’’ Yemekten önce ve yemekten sonra sanki ben sanki iki ayrı insanım’’ demişti Montaigne:
Sağlığım yerindeyken,güneşli güzel bir gün gülümserken,tam havamdayımdır;ama ayak tırnaklarımdan biri batmaya görsün,o zaman benden alıngan,benden huysuz,benden çekilmez bir adam yoktur

john fowles ARİSTO
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Felsefenin Tesellisi-Alain de Botton
Hiçbir zaman Fortuna'ya güvenmedim,bana huzur verdiği zamanlarda bile.Bana bahşettiği herşeyi-parayı mevkiiyi,gücü-öyle bir yere koydum ki geri almak istediği zaman beni rahatsız etmeden alabilsin.Bütün bu sahip olduğum şeylere belli bir mesafede durdum ki istediği zaman onları bulundukları yerden rahatça alsın,benden söküp koparmasın!
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
yaratıcı aklın sentezi Server Tanilli

aklın hakemliği
gerçekten,akıl kavramının karşılığı olduğu genellikle kabul edilenyunanca logos,hem saymayı bilmek hem de bilgi edinme yetisi anlamına gelir: ve dünyanın çeşitliliğini örgütleyen,düzene koyan ve varolanı kavramaya yönelen bir mantık ölçütü bukunduğu düşünecesi buradan kaynaklanır.herkes aynı olan şeyi akıl yoluyula ortaya koymanın: akla dayanan doğru düşünme tekniğinin,yani mantığın eski yunan kültürüyle başalamasının anlamı budur.
ortaçağ'da ise,aklın,ancak inanca oranla bir değeri vardır.

yaratıcı aklın sentezi Server Tanilli
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst