İyelik/Kölelik/Özgür düşünce/Bağlılık

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan İyelik\/Kölelik\/Özgür düşünce\/Bağlılık başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,740 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı İyelik\/Kölelik\/Özgür düşünce\/Bağlılık
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Nejdet Evren

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
teknik bir olumsuzluğu düzeltirken, katılımcılara teşkekkür ediyorum
_______
İYELİK/KÖLELİK/ÖZGÜR DÜŞÜNCE/BAĞLILIK


Tüm iyeliklerimizden sıyrılıp bağsız kaldığımızda bir korku yaşarız. O güne/ana kadar hep onun içinde var olma şeklimiz bize yabancılaşır ve yok olmaktan korkarız. Özgür olmaktansa bağımlı olmayı belki bu korkularımızı yenemediğimiz için belki de bu konuda emek harcayarak üretim yapmaya gücümüzün yetemeyeceğini düşündüğümüz için kabullenme/benimseme içerisinde bulunuruz. Can kurtarıcımız yazgıdır sığındığımız. Nasıl olsa sorumluluk bizde olmayacak; üstlenecek bir olgu var ya!

“Sıradan insan olaylara kahır ve lütuf penceresinden bakar, oysa bir savaşçı için her şey bir meydan okumadır” Carlos Castaneda...

”mücadele edenler her zaman kazanamazlar, ancak kazananlar hep mücadele edenlerdir”


İyelik her yönüyle bağımlı olmak demektir. Bağlı olmak ise çok farklıdır ve ilkinde kölelik halkası diğerinde özgür istenç egemendir. Olgular düşüncelerde canlanırlar; olandan ivme kazanarak olması gerekene doğru ve bazen de uçuk ve saçma görünürler. Gerçek ve üstü aslında bir algılama ve farklı yorumdan başka bir şey değildir. Gerçekler denenir/yinelenir/tekrarı mümkündür ve düşünceden bağsızdırlar. Somut olarak kanıtlanır ve çürütülmeye elverişlidirler. Gerçek-üstü ise düş denizinin alabildiğine zorlanmasıdır ve görünen gerçekten hareketle ulaşılmak istenene doğru bir yolculuktur. Çoğunlukla çarpıcı ve aykırı görünürler. Gerçek-üstünün mutlak surette gerçek bir/birden fazla uzantısı vardır.


Ait olmayan birey özgürdür, bağlı olan ise güçlü. İnsan salt tüketen bir canlı olmadığına göre üretimini iyeleştirmekle körelip daralacağını da bilmek durumundadır. Kendini ifade edebilmek ancak bağımsız ve bağlı bireylerin gerçekleştirebilecekleri bir olgudur. İyeliğin nerden, nasıl ve ne şekilde geldiğinin hiçbir önemi yoktur aslında. Hepsi de kölelik sistemine dayanır ve bireyi/insanı/kültürü yok ederler.


Kendini ifade etmek öncelikle kendini bilmekle başlar. Bu bir yönüyle de fark etmedir. Her bireyin-ki bu tanımda gizlenen bir aidiyet bağı vardır-/insanın kendini ifade etme hakkı yaşam hakkı ile eş değerdedir. Kendini ifade etmek yaşamanın kendisidir. Bu hak her ne şekilde ve ne amaç için kısıtlanacak olduğunda bireyin yaşama hakkı yok edilmiş demektir. Bir klana iyelik/aidiyet ile bağımlı olduğu için var sayılıyorsa bireydir ve klanın dışında ve klana karşı yok sayılacaktır.


Şiddetin hiç bir türü kendini ifade etme biçimi değildir. Öyle ya da böyle birçok nedenden dolayı yaşanılan bir sapma/kırılmadır. Şiddet ile iyelik ikiz kardeş olup aynı damardan beslenirler. Temel hedef sömürü ve çıkardır.

“kanı kan ile yıkayamazsınız”

Şiddet şiddetle yok edilemez. Her şiddet kendi türünü geliştiren yeni bir iyeliğin kırılmış tohumuna benzer.Yok edilmesi en zor sapmaların başında gelir. Şiddeti yok etmek için öncelikle doğaya ve canlıya bağlı olmak gerekir. Anlamaya ve değer vermeye yönelmeyen soyut sevgi gerçek değildir/yanıltır/cilalanmış taşa benzer. Sevmek için o kadar neden varken nefret tohumlarını ekmeyi anlamak güç olmasa gerek. Kendini ifade edebilen ve anlamlandıran bireylerden oluşan toplumsal yapıda birey ve toplum çatışması yaşanmaz – çünkü her olgu diğeri ile anlamlıdır ve diğeri için vardır- ve şiddet kendiliğinden yok olur.

Tüm dünyalara...

Küçüksu,
25/26 Temmuz 2008

--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.


fides

--------------------------------------------------------------------------------
Ben bazı tespitlerde bulundum biraz mozaik bir yazı olmuş. Oldukça da hoş olmuş.Güzel alıntılar var. Ama genişletilebilir bir yazı sanırım. Şimdi tespitlerimi aktarayım:



Alıntı
“Sıradan insan olaylara kahır ve lütuf penceresinden bakar, oysa bir savaşçı için her şey bir meydan okumadır” Carlos Castaneda...

”mücadele edenler her zaman kazanamazlar, ancak kazananlar hep mücadele edenlerdir”


Evet bu anlamda zafer için savaş kaçınılmazdır. Üzerimizde yaralar da olsa dikiş tutmasını bilmeli.Her halde de zaferle çıkmak için biraz gazi olmak lazım


Alıntı
Şiddetin hiç bir türü kendini ifade etme biçimi değildir. Öyle ya da böyle birçok nedenden dolayı yaşanılan bir sapma/kırılmadır. Şiddet ile iyelik ikiz kardeş olup aynı damardan beslenirler. Temel hedef sömürü ve çıkardır.

Şiddet kendi egomuzu, zayıflığımızı başkası üzerinde inkar etme anlamındadır. Güçlü olduğumuzu ispatlamaya çalışmanın inkarcı yoludur.



Alıntı
kanı kan ile yıkayamazsınız

Bu söz de bana kan davalarını hatırlattı. Kanı kanla yıkayamasak da bir kısır döngüdür bu töre dediğimiz, geleneğimiz tabumuz...

--------------------------------------------------------------------------------
Eğer biri sana parmağıyla güneşi gösterir ve sen de parmağa bakarsan aptalsın demektir. Eğer güneşe bakarsan daha da aptalsındır, çünkü güneş gözlerini kör eder. Senin bakman gereken parmakla güneş arasında uçan kuştur... Subcomandante Marcos


nejdet

--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Fides,
Mozaiğin her bir parçasını alıp mercek altına tutmak gerekiyor. Siz bu parçaların bazılarını ön plana çıkartmış bulunuyorsunuz. Yengiler yenilgilerimizin bir bileşkesidir. Sonuca ulaşırkan düşmek,yaralanmak olacak.

“Şiddet kendi egomuzu, zayıflığımızı başkası üzerinde inkar etme anlamındadır. Güçlü olduğumuzu ispatlamaya çalışmanın inkarcı yoludur.” Bu tanımınızı olduğu gibi alıyorum. Harfiyen katılıyorum.

Menşei belki önemli olmasa da bildiğim kadar “kanı kan ile yıkayamazsınız” sözü Ezidi ata-sözüdür. Kanı gütmek/kan davası Sümerler-e kadar geri gider. Kısasa kısas düşüncesi uzun zaman diliminde gerek tabletlerdeki yasa şeklinde ve gerekse diğer dinsel inanç sistemlerinde ve toplumsal dokudaki töre olarak nitelendirilen etik değerlerde var ola-gelmiştir.Ezidiler şiddete karşı bir düşünceyi taşıdıklarından kanı kan ile yıkayamazsınız demektedirler. Çünkü birlikte yaşadıkları toplumsal dokuda söylediğiniz kan gütme/davası sürmekte ve anlamsız cinayetler zinciri halkalaşarak çoğalmaktadır. İnsan ve emeğin nirengi olduğu Demokratik Hukuk düzleminde bilgi ve buna dair inancın yerleşmesini sağlamak suretiyle kan gütme/davası tabusunu çöpe atmak işten bile olmayacaktır.

saygılarımla


--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst