- Konbuyu başlatan
- #1
F
faust
Ziyaretçi
Prof. Lee Berger ve ekibi yeni tanımladıkları Australopithecus sediba veya kısacası Au. sediba'yı bir basın açıklamasında tüm dünyaya tanıttıklarında, daha sonra Science dergisinde de yazdıkları gibi, neredeyse tam bir iskelet oluşturan bu yeni hominin türünün soyumuz olan Homo cinsinin (genus) ilk türleriyle bazı ortak özellikler taşıdığını, iki ayakla dik yürüme becerisine sahip olduklarını ve fosillerden her ikisinin 1.27 cm boyda oldukları , bunlardan dişiye ait olanının 20'li yaşların sonunda ama 30'lu yaşların başlarında ve 33 kilogram, erkek çocuğa ait olanın ise 8-11 yaşlarında ve 27 kilogram ağırlığında olduğunu da açıklamışlardı. Berger çocuk fosilinin beyin hacminin (420-450 santimetre küp) insan beyni hacmine kıyasla (1200-1600 santimetre küp) küçük olmasına rağmen, beyin şeklinin Australopithecus'larla temsil edilenlerden daha ileri bir seviyede olduğunu da açıklarken aynı zamanda fosilin ismini taşıyan "sebida" kelimesinin Güney Afrika'da konuşulan 11 dilden biri olan seSetho dilinde "pınar" ya da "köken, kaynak" anlamına geldiğini de belirterek..
Genetik araştırmaların ortaya çıkardığı sonuca göre insan ön evriminde hominin dalının meydana çıkışı 5-7 milyon yıl arasındaki bir zaman aralığında gerçekleştiği kesinlik kazanıyor. Yine bilim insanları 4 milyon ve daha erken dönemlere ait iyi korunmuş hominin fosil iskeletlerinin bulunmasını ve günümüze ulaşabilmesini ise çok ender rastlanan bir durum olarak değerlendirmekteler. İşte bu gibi nedenler yüzünden Au. sediba gibi iyi korunmuş fosil buluntuların, insanın evrimsel tarihinin çok erken dönemlerine ışık tuttuğu için bilim adına büyük önem de taşımaktalar. Zira Australopithecus türüne ait fosillere bugüne kadar sadece Afrika'da rastlanmıştır ve fosiller kronolojik olarak yaşadıkları dönemlere göre "Erken Australopithecuslar 4.2 - 2.7 milyon yıl önce" ve "Geç Australopithecuslar 2.7 - 1.2 milyon yıl önce" şeklinde sınıflandırılmaktadır. Bu anlamda narin ve ince yapılı, küçük diş ve çenelere sahip olan Erken Dönem Australopithecusların yanında daha iri ve tıknaz yapılı, geniş yüzlü, kütlevi çeneleri ve dişleri olan Geç Dönem örnekleri, Hominidae familyasının evriminde önemli bir basamağı oluşturmaktadır. Australopithecus, bunun tam anlamıyla Türkçe çevirisi olan "Kuyruksuz Güney Maymun Adamı" yine ilk defa 1925 yılında Witwatersrand Üniversitesi'den paleoantropoloji profesörü Raymon Dart'ın keşfettiği Tuang Çocuğu fosilinin bilimsel ismi olarak kullanılmıştı. Şimdiye kadar büyük oranda Afrika kıtasının güneyindeki bu bölgelerde rastlanabilen Australopithecus türleri, modern insanları ve de nesli tükenmiş olan diğer atalarını içine alan filogenetik soyağacının "homininler" dalının bir üyesi olarak biliniyor. Bu türün yaşadığı dönem de aşağı yukarı 3 ile 2,5 milyon yıl arası olarak kabul ediliyor.
UNESCO İnsan Mirası Bölgesi 'İnsanlığın Beşiği' bugüne kadar gün ışığına çıkarılan zengin fosil yataklarıyla bilim çevrelerinin odağını ve ilgisini çekmiş durumda. Üstelik bu bölge araştırmacılar tarafından bölgede bulunan sayısız ve henüz keşfedilmemiş mağaralar nedeniyle potansiyel fosil alanları olarak da algılanıyor. Google firmasının işbirliği ve yardımıyla keşfedilmemiş potansiyel mağara alanların belirlenmesi için bu bölgenin bir de topografik bir haritası çıkarılmış bulunmakta. Bu harita çalışmaların verdiği sonuç, bölgede yaklaşık 600'ün üzerinde mağara alanlarının var olduğu ve bunların tek tek keşfedilmeyi beklediği..Bu yüzden bu bölgede devamlı bilimsel keşif gezileri oluşturulmakta. Yeni bulunan Australopithecus türü işte böyle bir keşif gezisinde, tam olarak Prof. Dr. Lee Berger'in 9 yaşındaki oğlu Matthew tarafından bulundu. Oğlu Matthew'in bulduğu uzun bir hominin kemiğinin ortaya çıkmasından sonra Lee Berger ve ekibi bu bölgeye daha da yoğunlaşarak Malapa Mağarası adını verdikleri bir mağara sistemine dahil olan 2-3 metre derinliğindeki çukur bir kuyu içinde birbirlerine yakın, neredeyse sarılmış bir şekilde tüm kemikleri birbirinden ayrılmamış halde iki hominin fosiline ulaşabildiler.
Genetik araştırmaların ortaya çıkardığı sonuca göre insan ön evriminde hominin dalının meydana çıkışı 5-7 milyon yıl arasındaki bir zaman aralığında gerçekleştiği kesinlik kazanıyor. Yine bilim insanları 4 milyon ve daha erken dönemlere ait iyi korunmuş hominin fosil iskeletlerinin bulunmasını ve günümüze ulaşabilmesini ise çok ender rastlanan bir durum olarak değerlendirmekteler. İşte bu gibi nedenler yüzünden Au. sediba gibi iyi korunmuş fosil buluntuların, insanın evrimsel tarihinin çok erken dönemlerine ışık tuttuğu için bilim adına büyük önem de taşımaktalar. Zira Australopithecus türüne ait fosillere bugüne kadar sadece Afrika'da rastlanmıştır ve fosiller kronolojik olarak yaşadıkları dönemlere göre "Erken Australopithecuslar 4.2 - 2.7 milyon yıl önce" ve "Geç Australopithecuslar 2.7 - 1.2 milyon yıl önce" şeklinde sınıflandırılmaktadır. Bu anlamda narin ve ince yapılı, küçük diş ve çenelere sahip olan Erken Dönem Australopithecusların yanında daha iri ve tıknaz yapılı, geniş yüzlü, kütlevi çeneleri ve dişleri olan Geç Dönem örnekleri, Hominidae familyasının evriminde önemli bir basamağı oluşturmaktadır. Australopithecus, bunun tam anlamıyla Türkçe çevirisi olan "Kuyruksuz Güney Maymun Adamı" yine ilk defa 1925 yılında Witwatersrand Üniversitesi'den paleoantropoloji profesörü Raymon Dart'ın keşfettiği Tuang Çocuğu fosilinin bilimsel ismi olarak kullanılmıştı. Şimdiye kadar büyük oranda Afrika kıtasının güneyindeki bu bölgelerde rastlanabilen Australopithecus türleri, modern insanları ve de nesli tükenmiş olan diğer atalarını içine alan filogenetik soyağacının "homininler" dalının bir üyesi olarak biliniyor. Bu türün yaşadığı dönem de aşağı yukarı 3 ile 2,5 milyon yıl arası olarak kabul ediliyor.
UNESCO İnsan Mirası Bölgesi 'İnsanlığın Beşiği' bugüne kadar gün ışığına çıkarılan zengin fosil yataklarıyla bilim çevrelerinin odağını ve ilgisini çekmiş durumda. Üstelik bu bölge araştırmacılar tarafından bölgede bulunan sayısız ve henüz keşfedilmemiş mağaralar nedeniyle potansiyel fosil alanları olarak da algılanıyor. Google firmasının işbirliği ve yardımıyla keşfedilmemiş potansiyel mağara alanların belirlenmesi için bu bölgenin bir de topografik bir haritası çıkarılmış bulunmakta. Bu harita çalışmaların verdiği sonuç, bölgede yaklaşık 600'ün üzerinde mağara alanlarının var olduğu ve bunların tek tek keşfedilmeyi beklediği..Bu yüzden bu bölgede devamlı bilimsel keşif gezileri oluşturulmakta. Yeni bulunan Australopithecus türü işte böyle bir keşif gezisinde, tam olarak Prof. Dr. Lee Berger'in 9 yaşındaki oğlu Matthew tarafından bulundu. Oğlu Matthew'in bulduğu uzun bir hominin kemiğinin ortaya çıkmasından sonra Lee Berger ve ekibi bu bölgeye daha da yoğunlaşarak Malapa Mağarası adını verdikleri bir mağara sistemine dahil olan 2-3 metre derinliğindeki çukur bir kuyu içinde birbirlerine yakın, neredeyse sarılmış bir şekilde tüm kemikleri birbirinden ayrılmamış halde iki hominin fosiline ulaşabildiler.