İnsanlarda Ten Renginin Evrimi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde faust tarafından oluşturulan İnsanlarda Ten Renginin Evrimi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,767 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı İnsanlarda Ten Renginin Evrimi
Konbuyu başlatan faust
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan faust
F

faust

Ziyaretçi
Nina Jablonski, farklı ten renklerinin sadece farklı iklimlere ve UV seviyelerine maruz kalmaya karşı vücudumuzun adaptasyonu olduğunu söylüyor. Charles Darwin bu fikre karşıydı, fakat Jablonski bunun sebebini açıklıyor: Darwin'in NASA'ya erişimi yoktu.
İlginçtir, Charles Darwin kısmi-koyu arası pigmentli bir dünyada oldukça açık pigmentli bir insan olarak doğdu. Hayatı boyunca Darwin muazzam ayrıcalıklara sahipti. Oldukça zengin bir evde yaşadı. Destekleyici ve ilgili ebeveynlerce büyütüldü. Ve 20'li yaşlarındayken Beagle adlı gemi ile olağanüstü bir yolculuğa çıktı. Ve bu seyahati boyunca, olağanüstü şeyler gördü. Bitkilerin, hayvanların ve insanların muazzam çeşitliliği. Ve bu destansı yolculuğunda yaptığı gözlemler, nihayetinde 150 yıl önce yayınlanan harika kitabı Türlerin Kökeni'nde biçimlenecekti.
Türlerin Kökeni'ni hakkında oldukça ilginç ve biraz da kötü şöhretli olan şey, bu kitapta insan evrimi hakkında sadece bir satır olmasıdır. İnsanlığın kökeni ve tarihi açıklığa kavuşturulacaktır. Çok sürmeden, çok zaman geçmeden, Darwin bilfiil insanlar hakkında konuşup yazdı.
Beagle ile seyahat yıllarından ve söylentilerden kaşiflerden ve doğabilimcilerden duyduklarından, ten renginin insanların farklılaştığı en önemli yönlerden birisi olduğunu biliyordu. Ve bir şekilde ten rengi paterni ile ilgileniyordu. Koyu pigmentli insanların ekvatora yakın bulunduğunu biliyordu. Kendisi gibi açık pigmentli insanlar kutuplara daha yakın bulunuyordu.
Öyleyse tüm bunlardan ne sonuç çıkardı? Bu konuda Türlerin Kökeni'nde hiçbir şey yazmadı. Fakat çok sonraları, 1871'de Bu konuda söyleyeceği bir şey vardı. Ve bu oldukça ilginç bir şeydi. "İnsan ırkları arasındaki tüm farklılıklar içinde, ten rengi en göze çarpan ve en belirgin olanlardan birisidir." Ve şöyle devam etti: "Bu farklılıklar, iklim farklılıkları ile uyumlu değildir." Her yere seyahat etmişti. Farklı yerlerde yaşayan farklı renkteki insanları görmüştü. Ve sonuçta, insan ten pigmentasyonunun iklim ile ilgili olduğu fikrine karşı çıkmıştı.
Darwin bugün yaşasaydı. Darwin'in zamanında NASA olsaydı. Günümüzde, NASA'nın yaptığı harika şeylerden birisi çevremiz hakkındaki her türlü ilginç şeyi meydana çıkaran çeşitli uydular sağlamasıdır. Ve şimdi, onlarca yıldır Dünya yüzeyindeki radyasyon hakkında veri toplayan bir dizi TOMS uyduları var. Burada gösterilen TOMS 7 uydusunun verileri Dünya yüzeyindeki yıllık ultraviyole rasyasyon ortalamasını gösteriyor. Çok koyu pembe ve kırmızı alanlar dünyanın yıl boyunca en yüksek miktarda UV ışına maruz kalan yerleri. Artarak soğuklaşan renkler maviler, yeşiller, sarılar ve nihayetinde griler, çok daha düşük ultraviyole radyasyon alanlarını gösteriyor.
İnsan deri pigmentasyonunun öyküsü açısından belirgin olan şey Kuzey Yarıküre'nin ne kadarının bu soğuk gri alanlarda yer alması. Bu, insan deri pigmentasyonunun evrimini idrakımız için muazzam çıkarımlar sunuyor. Ve Darwin'in kavrayamadığı, veya belki de o zaman kavramak istemediği şey ultraviyole radyasyon yoğunluğu ve deri pigmentasyonu arasında temel bir ilişki olduğuydu. Ve deri pigmentasyonunun da evrimin bir sonucu olduğu idi. Ten rengi ve beklenen ten rengi haritalarına baktığımızda günümüzde bilindiği üzere, gördüğümüz şey, ekvatora doğru en koyu olan deri pigmentasyonundan, kutuplara doğru en açık olana doğru olan hoş bir değişim.
urada çok çok önemli olan şey ilk insanların ekvatoral Afrika'da yüksek UV ortamında evrilmiş olmaları. Irkımızın ilk üyeleri, yani genus Homo, koyu pigmentliydi. Ve hepimiz, şu şaşırtıcı kalıtımı paylaşıyoruz bir buçuk iki milyon yıl önce aslında koyu pigmentli idik.
Tarihte ne yaşandı? İlk önce dünya yüzeyine düşen ultraviyole radyasyon ilişkisine bakalım. Evrimimizin ilk zamanlarında, ekvator çevresine baktığımızda, yüksek seviyede ultraviyole radyasyon bombardımanına maruz kalmıştık. En enerjik tip olan UVC Dünya atmosferince engellenmişti. Fakat özellikle UVB ve UVA engellenmeden ulaşıyordu. UVB inanılmaz derecede önemli hale gelmişti. UVB oldukça yıkıcıdır. Fakat aynı zamanda derideki D vitamini üretimini katalize eder. D vitamini kuvvetli kemikler, bağışıklık sisteminin sağlığı, ve vücuttaki diğer pek çok önemli fonksiyon için çok ihtiyaç duyduğumuz bir molekül.
Ekvatorda yaşayarak, çok miktarda ultraviyole radyasyona maruz kaldık, ve derimizdeki harika, karmaşık, en eski polimer bileşen olan melanin muhteşem bir güneşten koruyucu işlevi gördü. Bu polimer şaşırtıcı çünkü pek çok farklı organizmada bulunuyor. Melanin, değişik formlarda muhtemelen bir milyar yıldır dünyada. Ve sıkça olduğu gibi, evrim tarafından defalarca görevlendirildi. İşe yarıyorsa neden değiştiresiniz ki?
Bu nedenle, melanin ırkımızda özellikle Afrika'da evrilen ilk atalarımızda doğal bir güneşten koruyucu olarak görevlendirildi. Vücüdu ultraviyole radyasyon bozunumuna, DNA'nın yıkımına veya zarar görmesine, ve vücuttaki hücre üretimine ve bölünmesine yardımcı olan folik asit molekülünün yıkımına karşı korudu. Harika. Bu oldukça koruyucu ve harika melanin korumasını geliştirdik.
Fakat daha sonra göç ettik. Ve insanlar dağıldı, bir kez değil, iki kez. Başlıca göçler ekvatoral anayurdumuz Afrika'dan eski dünyanın diğer yerlerine, ve en yakın geçmişte Yeni Dünya'ya. İnsanlar buralara yayılınca ne ile karşılaştılar? Koşullar bariz şekilde daha soğuktu, ancak ultraviyole rejim açısından daha hafifti.
Eğer kuzey yarıkürede bir yerlerde isek, ultraviyole rasyasyona ne oluyor bakın. Hala bir miktar UVA alıyoruz. Fakat UVB'nin tamamı, veya neredeyse tamamı, atmosferin kalınlığı içinde kayboluyor. Kış mevsiminde Alpler'de kayak yaparken, ultraviyole radyasyona maruz kalabilirsiniz. Fakat bunun tamamı UVA'dır, ve kayda değer şekilde, UVA derinizde D vitamini yapma yeteneğine sahip değildir.
Yani kuzey yarıkürede yaşayan insanlar yılın çoğu zamanında derilerinde D vitamini üretme potansiyelinden mahrumdu. Bu durum insanın deri pigmentasyonu açısından muazzam sonuçlar doğurdu. Vücut sağlığını garantilemek için, kuzey yarıküreye yayılan bu insan nesilleri pigmentasyonlarını kaybettiler. Açık pigmentli deri evrimi için doğal seçilim vardı.
Burada artık tüm insanlığı karakterize eden o güzel kahverengi gökkuşağının evrimleşmesini görmeye başlıyoruz. Açık pigmentli deri sadece bir kez değil, iki kez değil, muhtemelen üç kez evrildi. Sadece modern insanda değil, uzak atalarımızdan birisinde; Neanderthal'lerde de. Evrimin gücünün dikkat çekici, çarpıcı bir kanıtı. İnsanlar, uzun zamandır hareket halinde. Ve son 5.000 yıldır, artan oranlarda ve artan mesafelerde. Bunlar, insanların son 5.000 yıldaki en büyük gönüllü göçlerinden bazıları.
Büyük enlemlerdeki gerilemelerine bakın Yüksek UV bölgelerinden düşük UV bölgelerine giden insanlar ve tam tersi. Ve tüm bu göçler gönüllü değildi. 1520 ve 1867 arasında 12 milyon 500 insan transatlantik köle ticaretinde yüksek UV bölgelerinden düşük UV bölgelerine getirilmişlerdi. Bunun her şekillerde kırıcı sosyal sonuçları olmuştu. Ama aynı zamanda insanlara zararlı sağlık sonuçları da olmuştu.
Ne olmuş yani? Hareket halindeydik. O kadar akıllıyız ki biyolojik gözüken tüm bu engellerin üstesinden gelebiliriz. Sıklıkla, cildimizin doğuştan yetersiz adapte olduğu ortamlarda yaşadığımız gerçeğinin farkında değiliz. Açık pigmentli ten rengine sahip bazılarımız yüksek UV bölgelerinde yaşıyor. Koyu pigmentli ten rengine sahip bazılarımız düşük UV bölgelerinde yaşıyor. Bunlar sağlığımız için çok büyük sonuçlar doğurabilir.
Eğer açık pigmentliysek, cilt kanseri problemleri ve bolca güneş ile vücudumuzdaki folik asitin yıkımı hakkında dikkatli olmalıyız. Epidemiyologlar ve doktorlar cildimizi korumamız gerektiğinı söyleyerek bize çok iyi davrandılar. Yüksek enlem bölgelerinde yaşayan ya da sürekli kapalı alanda çalışan koyu pigmentli insanların problemini insanlara anlatmayarak ise pek iyi davranmadılar.
Çünkü oradaki problem de aynı şekilde ciddi. Ama daha kötü. Çünkü ultraviyolet B radyasyonunu yoksunluğundan gelen D vitamini eksikliği çok büyük bir problem. D vitamini eksikliği insanlara sinsice yaklaşır ve kemiklerinde her çeşit probleme, bağışıklık sistemlerinde kademeli bir bozulmaya ya da bağışıklık kaybı problemlerine ve büyük ihtimalle ruh hallerinde ve sağlıklarında akıl sağlıklarında problemlere yol açar.
Yani evrimin harika ürünlerinden biri olan ten pigmentasyonunun bizim için bugün hala geçerli olan sonuçları var. Ve bildiğimiz gibi sosyal sonuçlar, inanılmaz bir şekilde derin. Açık ve koyu pigmentli insanların yan yana yaşadığı bir dünyada yaşıyoruz. Ama çoğu zaman başlangıçta haksız bir sosyal etkileşimin sonucunda yan yana gelmişiz. Peki nasıl bunun üstesinden gelebiliriz? Bunu nasıl anlamaya başlayabiliriz? Evrim bize yardımcı olur.
Darwin'in doğum gününden 200 yıl sonra, Amerikanın ilk orta derecede pigmentli başkanına sahibiz. (Alkışlar) Bu ne kadar harika? (Alkışlar) Bu adam bir çok sebepler nedeniyle önemli. Ama biz pigmentasyonu açısından, onun dünyadaki diğer insanlarla nasıl kıyaslandığını düşünmeliyiz. O, bir çok karışık şehir popülasyonlarından gelen biri, karışık ebeveynliliğin, karışık pigmentasyonun sembolü. Ve o, Güney Afrika ya da Güneydoğu Asya'da yaşayan orta dereceli pigmentasyonlu insanlara çok yakından benziyor.
Bu insanlar güneşe maruz kalma sonucunda çok büyük bir bronzlaşma, ciltlerinde daha fazla pigment oluşturma potansiyeline sahipler. Onlarda aynı zamanda D vitamini eksikliği riski de bulunur, eğer o adam gibi masa başı işlerde çalışıyorlarsa. Öyleyse hep beraber ona bol sağlık ve kendi ten pigmentasyonunun farkındalılığını dileyelim.
İnsan ten pigmentasyonunun evrimi ve pigmentasyon fenomeni hakkında muhteşem olan şey doğal seçilim yoluyla evrimin ispatının, kanıtının hemen vücudunuzda olmasıdır. İnsanlar size, "evrim için kanıt nedir?" diye sorduklarında Aklınıza egzotik örnekler ya da fosillerin gelmesi gerekmez. Kendi teninize bakmanız yeter.
Bence, hayatı boyunca iklimin pigmentasyonun evrimindeki önemininden kaçınsa da Darwin bunu takdir ederdi. Sanıyorum ki, eğer günümüzdeki kanıtları görebilseydi, bunu anlardı. Bunu kavrardı. Ve en önemlisi, bunu öğretirdi.
Sizler, sizler bunu öğretebilirsiniz. Buna dokunabilirsiniz. Bunu anlayabilirsiniz. Bunu bu odanın dışına taşıyabilirsiniz. Ten renginizi alın, ve kutlayın. Duymayan kalmasın. Türümüzün evrim hikayesine sahipsiniz, bir kısmı cildinizde yazılı. Anlayın. Kavrayın. Kutlayın. Dışarı çıkın, Güzel değil mi? Harika değil mi? Sizler evrimin ürünlerisiniz. Teşekkürler. (Alkışlar)

Nina Jablonski

Çeviri: Nihan Ateş & Sancak Gülgen
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst