- Konbuyu başlatan
- #1
varoluşun türsel boyutuyla birey olma boyutu arasındaki kaçınılmaz tezatın sonucu şekillenen bir varlık insan.bu da insanın kötü bir kaderi...
Meşa Selimoviç 'in Derviş ve Ölüm adlı kitabından alıntıdır;
Uzamın yalnız gözle görebildiğimiz kadarı bizimdir; biz ise bütünüyle ona aitiz. O bizi yorar, korkutur, çağırır, kovar.Bizi gördüğünü sanırız, o ise bizimle ilgilenmez bile.Ona egemen olduğumuzu söyleriz, oysa, yalnız bize gösterdiği hoşgörüden yararlanmışızdır.Yeryüzünün bize eğilimi yoktur.Şimşekler, dalgalar bizim için değildir.Biz onların içindeyiz. Kendi öz yurdu yoktur insanın.O, kör güçlerden aşırır yurdunu.Yeryüzü mutsuzluktan başka bir şey vermeyen şaşılası nesnelerin konutu olabilir yalnız, kimsenin olmadığı gibi, bizim de değildir. Ele geçirdiğimiz dünya değil, ayağımızı koyacak bir parça yer, dağ değil, gözümüzdeki resim, deniz değil, oynak sertliği ve üzerindeki yansımasıdır.
Bir şey içinde bir şey değil, çevremizdekilerle eşit olamayn, aynı olmayan, birleşmeyen varlığımızla bir şey içinde bir hiçiz biz. İnsanın gelişimi, insanın kendisi hakkındaki bilincinin yitirilmesine doğru ilerlemeliydi. Dünya da ay gibi yerleşilip barınılabilecek bir yer değildir. Başka yapılacak bir şey olmadığı için, gerçek brınağımız dünyadır diye, kendikendimizi aldatıyoruz. Anlayışsız ve obur kimseelr için iyi bir yerdir dünya. Belki de geri dönmek, yalnızca göç etmektedir insanın çıkış yolu.
Meşa Selimoviç 'in Derviş ve Ölüm adlı kitabından alıntıdır;
Uzamın yalnız gözle görebildiğimiz kadarı bizimdir; biz ise bütünüyle ona aitiz. O bizi yorar, korkutur, çağırır, kovar.Bizi gördüğünü sanırız, o ise bizimle ilgilenmez bile.Ona egemen olduğumuzu söyleriz, oysa, yalnız bize gösterdiği hoşgörüden yararlanmışızdır.Yeryüzünün bize eğilimi yoktur.Şimşekler, dalgalar bizim için değildir.Biz onların içindeyiz. Kendi öz yurdu yoktur insanın.O, kör güçlerden aşırır yurdunu.Yeryüzü mutsuzluktan başka bir şey vermeyen şaşılası nesnelerin konutu olabilir yalnız, kimsenin olmadığı gibi, bizim de değildir. Ele geçirdiğimiz dünya değil, ayağımızı koyacak bir parça yer, dağ değil, gözümüzdeki resim, deniz değil, oynak sertliği ve üzerindeki yansımasıdır.
Bir şey içinde bir şey değil, çevremizdekilerle eşit olamayn, aynı olmayan, birleşmeyen varlığımızla bir şey içinde bir hiçiz biz. İnsanın gelişimi, insanın kendisi hakkındaki bilincinin yitirilmesine doğru ilerlemeliydi. Dünya da ay gibi yerleşilip barınılabilecek bir yer değildir. Başka yapılacak bir şey olmadığı için, gerçek brınağımız dünyadır diye, kendikendimizi aldatıyoruz. Anlayışsız ve obur kimseelr için iyi bir yerdir dünya. Belki de geri dönmek, yalnızca göç etmektedir insanın çıkış yolu.