- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 20 Eyl 2017
- Mesajlar
- 148
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
İnsan kendini gerçekten tanıyabilir mi?
Felsefeci/akademisyen Ömer Naci Soykan:
İnsan kendini nasıl tanıyorsa odur. İnsan “Ben aslında öyle değilim ama böyleyim” deyip kendini aldatamaz. Çünkü hastalık halleri dışında insanın, biri aldatan, diğeri aldanan diye iki beni yoktur. Ama o, başkalarını en azından bir süre için aldatabilir. İnsan kendini gizleyebilen bir varlıktır; kendini olduğundan başka türlü gösterebilir. Bu yüzden olacak Mevlana “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!” demiş olmalıdır.
Felsefede eski Yunan’dan beri söylenegelen “Kendini bil, kendini tanı!” diye bir söz vardır. Bu sözden çıkarılabilecek iki anlam şudur: Biri halk arasında da sık sık söylenen “Haddini bil, sınırların aşma; yoksa fena olur” gibi bir tehdittir. Asıl önemli olan ikincisi: Kendi olanaklarını, yetilerini tanı!
İnsan bir olanaklar varlığıdır. Ona doğa, her şeyi hazır olarak vermemiştir. İnsanın hayvandan bir ayrımı da buradadır. Hayvan doğar doğmaz ya da çok kısa bir bakım süresi sonunda türünün her bir üyesinin yapabileceği her şeyi yapar. Onun hayvan oluş gibi bir durumu yoktur. Oysa bir olanaklar varlığı olan insanın bir insan oluş süreci vardır. Bu süreçte o, olanaklarını, yetilerini tanır, keşfeder. Yanılma da burada ortaya çıkar. İnsan istek, çıkar gibi etkilerin doğrultusunda yoksun olduğu yetilerin kendisinde bulunduğunu vehmedebilir. Bunun önüne geçmek için, her şeyden önce doğru bir eğitim gereklidir. Eğitim, ilkin insanda çekirdek halinde bulunan yetilerin keşfedilmesini, sonra da onlardan en iyi durumda olanlarının açılıp serpilmesini sağlamalıdır. Benim Türkçenin özgürlük sözcüğünden anladığım da budur: özün gürleşmesi. Özünü gürleştiren insan, hem olanaklarını gerçekleştirir hem de Türkçe karşılığına “serbestlik, hürriyet” dediğimiz batı dillerindeki “liberty” sözcüğünün anlamda özgür olur. Hür olmak için özün gürleşmesi gerekir.
Felsefeci/akademisyen Ömer Naci Soykan:
İnsan kendini nasıl tanıyorsa odur. İnsan “Ben aslında öyle değilim ama böyleyim” deyip kendini aldatamaz. Çünkü hastalık halleri dışında insanın, biri aldatan, diğeri aldanan diye iki beni yoktur. Ama o, başkalarını en azından bir süre için aldatabilir. İnsan kendini gizleyebilen bir varlıktır; kendini olduğundan başka türlü gösterebilir. Bu yüzden olacak Mevlana “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!” demiş olmalıdır.
Felsefede eski Yunan’dan beri söylenegelen “Kendini bil, kendini tanı!” diye bir söz vardır. Bu sözden çıkarılabilecek iki anlam şudur: Biri halk arasında da sık sık söylenen “Haddini bil, sınırların aşma; yoksa fena olur” gibi bir tehdittir. Asıl önemli olan ikincisi: Kendi olanaklarını, yetilerini tanı!
İnsan bir olanaklar varlığıdır. Ona doğa, her şeyi hazır olarak vermemiştir. İnsanın hayvandan bir ayrımı da buradadır. Hayvan doğar doğmaz ya da çok kısa bir bakım süresi sonunda türünün her bir üyesinin yapabileceği her şeyi yapar. Onun hayvan oluş gibi bir durumu yoktur. Oysa bir olanaklar varlığı olan insanın bir insan oluş süreci vardır. Bu süreçte o, olanaklarını, yetilerini tanır, keşfeder. Yanılma da burada ortaya çıkar. İnsan istek, çıkar gibi etkilerin doğrultusunda yoksun olduğu yetilerin kendisinde bulunduğunu vehmedebilir. Bunun önüne geçmek için, her şeyden önce doğru bir eğitim gereklidir. Eğitim, ilkin insanda çekirdek halinde bulunan yetilerin keşfedilmesini, sonra da onlardan en iyi durumda olanlarının açılıp serpilmesini sağlamalıdır. Benim Türkçenin özgürlük sözcüğünden anladığım da budur: özün gürleşmesi. Özünü gürleştiren insan, hem olanaklarını gerçekleştirir hem de Türkçe karşılığına “serbestlik, hürriyet” dediğimiz batı dillerindeki “liberty” sözcüğünün anlamda özgür olur. Hür olmak için özün gürleşmesi gerekir.