Îmân, Önyargı mıdır?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Düzyazı kategorisinde Ezberbozan tarafından oluşturulan Îmân, Önyargı mıdır? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,054 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Düzyazı
Konu Başlığı Îmân, Önyargı mıdır?
Konbuyu başlatan Ezberbozan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ezberbozan

Ezberbozan

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
7 May 2011
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Îmân bir kabulden ibarettir. Allah’ın var ve bir olduğunu, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın Allah’ın kulu ve rasûlü olduğunu kabullenmek îmânın esasıdır. Bu esas, bir hüküm olup niyet ve irâdeyle tahkîm edilmiştir. Niyet ve irâdenin olmadığı hükümler, peşin hüküm/önyargı olarak kalbi tahakküm altına alırlar. Kalb, peşin hükümlerle talan edilmiş bağa döner.




“Dînde zorlama yoktur.”ölçüsünü anlamayan insana önyargıdan bahsetmek, yarasaya ışıktan bahsetmek kadar zordur. Yarasa ışığı tanımaz. Renklerin cümbüşünü temâşâ edemez. Yalnız sesle tanıdığı eşya ve olayların eşkâlini sese göre tesbît eder. Bu tesbîtle tahkîmlere girip, karanlık izbeleri muhkem kale zanneder.




Önyargı, ferdî niyet ve isteğin dışında kabul edilmiş hükümler bütünüdür. Cehalet, örümcek ağı misâli önyargılarla sarıldığı kalblerde filizlenir. Önyargının olduğu yerde niyet ve istek bastırılır. Şuuraltı veya bilinçaltı olarak isimlendirilen şey, niyet ve irâdenin bastırılmış, önyargıların dışa vurulmuş kalbî hâldir. Rüya âlemindeki sıfat ve isimleri şuuraltı gerçeğinde doğru adresle aramak gerekir. Doğru adres olmadan yapılacak tetkikler önyargılı tedkikler olacağından, başka bir önyargıya kapı aralar.




“Psikanaliz” tâbirinin mucidi Sigmund Freud’un adresiyle bilinçaltı dehlizine girenlerin varacağı yer Gayya çukurudur. Cinsî lezzetle duyusal ve duygusal olarak tanışmış bir bebeğin annesinin memesini emişini cinsî lezzete dayandıran psikanaliz, kalbleri cehenneme çevirmiştir. Bilinç ve bilinçaltı tanımlamasını psikanalizle öğrenen günümüz insanları, psikanalizin nasıl bir önyargı olduğunu anlamaları demek, cehennemden çıkışları demektir. Tanımsız, tanımlamasız, ellerine aldıkları bu adresle bilinç ve bilinçaltı dehlizlerine girenlere şu Âyet-i Kerîmeyi hatırlatmak gerekir: “Fakat zulmedenler hiçbir bilgisi olmadan hevâlarına uydular. Artık, Allah’ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Onlara hiçbir yardım da yoktur.”(Rûm:29)




Îmân, delîllerle duyu organlarının aldığı haberlerin kalbde oluşturduğu yargıdır. Bu yargının oluşumu haberlerle birlikte niyet ve isteğin aynı istikamette hareket etmesiyle oluşur. İstikamet tâbiri, niyet ve isteğin kalbi yönelttiği açıyı ifade eder. Bundandır ki Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretleri Kitâb-ı Kerîminde şu haberi vermiştir: “O halde yüzünü hanîf olan İslâm dînine çevir. ”(Rûm:30)




Hanîf, kelime itibarıyla hiçbir eğriliği olmayan dosdoğru mânâsına gelmektedir. Niyet ve irâdede hiçbir bulanıklık, muğlaklık bulunmayan doğruluğa hanîf denilmektedir. İbrâhim aleyhisselâmın dînine bu doğruluğundan dolayı Hanîf ismi verilmiştir.




Niyet ve istek uyuşmazlığı veya istikametin zıddı olan kelime fesaddır. Fesad; niyet ve isteğin aynı doğrultuda olmadan kalbde oluşturduğu karışık hükümlerdir. Karışık hükümlerin barındığı kalb, yılanlı kuyudan, akrep yuvasından daha tehlikelidir.




Yargı ile önyargıyı, niyet ile isteği bir arada sunan şu kıssayı ibretle okuyanın alacağı hisse kat’idir.(sy:32)
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst