İlkellik

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan İlkellik başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,805 kez görüntülenmiş, 13 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı İlkellik
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Nejdet Evren

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
İLKELLİK

“sözde ben bir insan olmaya geldim” diyor Aşık Nimri Dede...

söz eylemle çakışmadığında “ikilik kinini” insan içinden nasıl atabilir ki?!

Hipokrat “insan” denilen canlıyı incelemeye koyulduğunda ana karnındaki bebeğin “kırk gün kırk gece” de tüm özelliklerini kazandığını keşfetmek üzereydi. Belki de tüm doktorların Hipokrat Yemini’ni yapmaları bundandır; insan için ve insana dair olan/insanı yaşatmak adına...oldukça heyecan verici!

İlkellik insana dair değildir; o, insanı küçümser; bunu yaparken kendini ne denli küçümsediğini fark edemeyecek kadar küçümser hem de...Bir zamanlar her olgunun insanın etrafında döndüğü, her şeyin onun için var-edildiği söylenirken doğa-ana nasıl küçümseniyor idiyse gel-zaman, git zaman insan kendini küçümseye başlar oldu; işte bu üzüntü vericiydi!

Nimri Dede’den sürdürelim

“Süregeldim Aşk Meyini İçerek
Her Bir Akı Karasından Seçerek
Varlık Dağlarını Delip Geçerek
Düzde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Serimi Meydana Koymaya Geldim”

“aşk meyini içmek” için döngüsel-doğayı/canlıyı/varlığı olduğu gibi sevebilmek/anlayabilmek gerek; ötekileştirmeden...İnsan “ak-kara” yı seçemiyor ise düze çıkamaz ve “varlık dağları”na yenik düşer; o, artık sevginin değil tutsağı olduğu egosunun kurbanıdır; kıvranır...

“insana ilişkin olan, bana yabancı değildir” tanımında “insanı” bulmak/aramak/felsefesinin temel taşı yapmak ilkellikse, Ahmed Arif’in dediği gibi “hoş gelir, sefa gelir”

insanın temel alındığı bir felsefeyi ilkellik saymak kelimenin tam manası ile saf-dillik/sefalet/körlüktür.

Utanç diye bir olgu vardır/Benazir Butto ona “Şerem” diye tanım koyar. Yüz vardır, yüz vardır; kimisi kızarır, kimisi pişkindir...

Sözü Nimri Dede’ye bırkalım

“Gör Ki Nimri Dede Şimdi Neyleyi
Gerçek Aşkı Her Gönüle Söyleyi
Her Türlü Sefaya Veda Eyleyi
Sazda Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Serimi Meydana Koymaya Geldim”

ve bir tesbitte bulunmak gerek bu sözler karşısında; “ser-i meydana koymak” söz/eylem birlikteliği/örtüşmesidir; bunu yapamayan maskelidir.
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
''Teslim aldım doğayı; yarıp geçtim
heryerini;
Kırdım kimsenin dokunamadığı
mühürlerini;
Rahmini, göğüslerini ve başını,
yani tüm gizlerinin saklı olduğu
yerlerini,
parçalayıp açtım.
(Henry Vaughan)

Bugün artık ilkel olmayan, doğaya tahakküm edebilen insan gerçekten mutlu mudur?
Modernliğe doğru ilerledikçe varoluşsal boşluğu daralmakta mıdır?
İnsan ilkin doğa karşısında çaresiz olduğundan mı doğaya oldukça bağlıydı yoksa çok sevdiğinden mi?
Bugün insanın doğa karşısında kendini küçümsemesi; kendine çıkış yolu arayıp börtüyü böceği anlamlandırma ihityacı değil midir?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
İnsan doğa karşısında hep güçsüz kalmıştır; bu gün de böyledir...onun doğa sevgisinden çok onu kendince ve kendine göre yapılandırma çabası içerisinde olduğunu söylemek gerekecek. Dolayısı ile doğa sevgisi daha sonra eklemlenmiştir; doğanın tüm türlere yönelik acımasızlığı aynıdır ve insanlaşma sürecinde insan türü bundan kopuk olmadığından sevgiden çok var-olma savaşımı, türünü sürdürme eğilimi içerisine girmiş ve güne gelmiştir. İlkel olmak modernite ile ilgili değildir; bu bir değer yargısıdır; bu nedenle de özneldir; gelişmişlik neye/kime göre belirlenecek? Bu sorunun yanıtı her zaman diliminde farklı olacaktır.

Sözünü ettiğim çok farklı bir durumdur; düşünceleri/inançları ilkel görmek! İlkellik bile sayılmaz. İlkellik yadırganamaz, ancak duygu/düşünce ve felsefeleri ilkel bulmak işte bu yadırganır...maddi ilkellik aşılır ancak manevi ilkellik aşılamaz.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bir olgu özünde taşıdığı ile çelişir ise ona ne kadar uzak/yabancı sayılmalıdır? olguyu özünden ayıran ögeler nelerdir? olgunun öze yaklaşımının kendisi ile çelişmesi kaçınılmaz mıdır? insan sevgisinin simgeleştirilmesi ne denli bir uzaklaşmadır? bu duruma ilkellikten çok nasıl bir tanım koymak gerekir?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bunun için her şeyden önce ilkelliği tanımlamak gerekmektedir. İlkellik nedir? hemen yer/zamana göre değişen yargılar, toplumdan topluma göre beğeni/değerlendirme/ölçülerden söz etmek işin en kolayı olsa gerek. İlkellik tanım olarak ötekileştirmekten başka bir şey değildir. insanın en doğal hali lkel halidir ve bu durum -nedense- insanı rahatsız etmektedir. Utanç duygusunu taşıyan tek tür olarak insan maskelendiği için bu duyguları yaşar ve bunları gizlemek için de ötekileştirerek ilkellik damgasını kullanır. İlkellik bu bağlamda insan türünün koşulları açısından ilerlemesine karşın düşünce açısından gerilemesi/sefilleşmesidir de denilebilir. ne dersiniz?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ilkellik, zaman dilimi içerisinde olması gerekenden geri olmayı ifade eder. olması gereken ise değişkendir. o zaman şunu belirlemek gerekir, ilkellik değişkendir! onun değişmeyen bir yanı vardır ki o, olması gereken ile ilgili değildir; olması gerekmeyeni kapatan/gizleyen/örtüleyen olduğu an değişmezlik özelliğini kazanır. İlkellik bu bağlamda değişmezlik/statüko olmak durumundadır. sytatükolar neye hizmet ederler? kim için varldırlar?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
mükerrir aktarım olduğundan silindi ( internetten katarımların bazıları yapılmamış gibi göründüğünden)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
mükerrir aktarım olduğundan silindi. ( internette bazen yorumlar aktarılmamış gibi görünüyor)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
mükerrir aktarım olduğundan silindi. (internette bazı yorumlar aktarılmamış gibi görünmektedir.)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
statükolar, erk-egemen olana hizmet ederler; yeniyi yaratmaya engel olmak, yeni olanın dengeler üzerindeki değişikliği ile ilgili oduğu için ilkelin istemeyeceği bir durumdur. o zaman, ilkel olmak kısacası yeniye kapalı olmak denebilir mi?
 

papillon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Mar 2011
Mesajlar
28
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
ilkellik, zaman dilimi içerisinde olması gerekenden geri olmayı ifade eder. olması gereken ise değişkendir. o zaman şunu belirlemek gerekir, ilkellik değişkendir! onun değişmeyen bir yanı vardır ki o, olması gereken ile ilgili değildir; olması gerekmeyeni kapatan/gizleyen/örtüleyen olduğu an değişmezlik özelliğini kazanır. İlkellik bu bağlamda değişmezlik/statüko olmak durumundadır. sytatükolar neye hizmet ederler? kim için varldırlar?

bravo katılıyorum sozlerıne ornek verıcek olursak bugun ıstanbulda farklı zaman dılımlerı wardır bağcılar 1950 etiler ise 2000 bınlı yılları yasamakdadır. doğu dağ köyleri ise taş devri donemını yasamakdadır. kulturel olarak cok farklıdır aynı zamanda. sunuda belırtmelıyımkı bır toplumun yasadıgı semt konut sokaklar evler insanın kulturel ve vizyon sahibi olmasını sağlıyor. ornek verıcek olursak modada yasıyan insanlar sokaklar cok dar oldu ıcın evlerde kucuk oldu ıcın depresif bir toplum olusmusdur ama aynı zamanda entellektuellerirler. ama onların vızyon sahıbı oldunu gostermez yani ezik dıyebılırız dar ortamlarda yasıyanlar ıcın bu nısantası ıcınde gecerlıdır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
görünüm ile gerçeğin arasındaki farka değinmek istediğinizi düşündüm. yanılmış olabilirim.

ilkelin karşısına dikilen modernitenin kendi ilkelliği, ilkelin ilkelliği ile kıyaslanamaz. nesenel olanaksızlıklar ile öznel olanaksızlıklar her daim bir-diğerinden ayrılır ve ikincisi düşündürücüdür.
 

papillon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Mar 2011
Mesajlar
28
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
şunuda belırtmelıyımki avrupada yapılan araştırmalara gore çiftçi halkın yani doğayla yasayan halkın daha huzurlu ve depresyondan uzak oldunu gosterıyor
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
zamana koşulan insan mekanik edimlerden dolayı tek-düze bir yaşayışı sürüklemek durumunda kalır. bu da, onun ruh dünyasını olumsuz yönde etkiler. ilk-ellik denilen olgu çeşitli kriterlere göre ölçümlenebilir. fizik-dünyaların yasalarını çözümlemek insanın insanlaşmasında olumlu etkiler yaratmakla birlikte, mutluluk -izafi olsa da- olgusunu eş düzeyde yaratamamıştır. neolitik dönemde sabana koşulan öküzün yerini modernite denilen son çağlarda makineye koşulan insanın almış olması onun temel mutsuzluğunun nedenlerindendir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst