II.Meşrutiyeti dönemin şairleri nasıl görmüştü

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Tarih Kulübü kategorisinde phi tarafından oluşturulan II.Meşrutiyeti dönemin şairleri nasıl görmüştü başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,508 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Tarih Kulübü
Konu Başlığı II.Meşrutiyeti dönemin şairleri nasıl görmüştü
Konbuyu başlatan phi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan phi

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
1876 yılındaki ilk meşrutiyet tecrübesi oldukça kısa sürmüş Osmanlı-Rus savaşının da etkisiyle Sultan II.Abdülhamid Meşrutiyeti askıya almıştı. Böylece 30 yıldan fazla sürecek olan güçlü bir Abdülhamid dönemi başladı. Meşrutiyetin kaldırılması ve tekrar mutlak monarşiye dönülmesi Osmanlı aydınlarını ve ordu içerisindeki bir grup subayı harekete geçirecekti. Avrupa coğrafyasına yayılan Osmanlı aydınlarının muhalefeti ile ordu içerisinde gitgide güçlenen İttihat ve Terakkinin birlikte hareket etmeye başlaması ile 1908 yılı Osmanlı tarihinde yeni bir dönemi başlattı. Balkan topraklarındaki 3.Ordu mensubu subayların isyan ederek meşrutiyet ilan etmeleri üzerine Osmanlı padişahı II.Abdülhamid 24 Temmuz günü meşrutiyet rejimine geçildiğini açıklamak zorunda kaldı.
Meşrutiyet rejimi Osmanlı aydını için halkların arasını bulacak ve ülkenin dağılmasını engelleyecek bir kurtarıcı olarak görülmekteydi. Meşrutiyetin ilanından önce ve sonrasında Osmanlı şairleri yazarları verdikleri eserlerde Meşrutiyeti ve öncesindeki siyasi yapıyı konu edindiler.
II.Meşrutiyetin ilanını izleyen süreçte en önemli eserlerden biri Tevfik Fikret’in Rücu adlı şiirdir. Tevfik Fikret 1902 yılında yazdığı Sis adlı şiirinde dönemin siyasi yapısına duyduğu öfkeyi bütün halkı da içine katarak şöyle yansıtmıştı:
Örtün evet, ey hâ'ile. .. Örtün, evet, ey şehr;
Örtün ve mü'ebbed uyu, ey fâcire-i dehr!. .
Tevfik Fikret halka yönelik öfkesini yaşadığı şehrin kendisinden çıkarmaya kalkmıştı. Fikret, altı yıl sonra ise II. Meşrutiyet'in ilânının hemen ertesi günü yazdığı "Rücû" adlı şiirinde ise bir özeleştiri yaparak sözlerini şöyle geri alacaktı:
Hayır, hayır, sana râci' değil bu tel'înât,
Bütün bu levm ü te'ellüm, bu ibtikâ-yı hayât
Ömer Seyfettin ise Meşrutiyetin ilanının hemen yazdığı şiirinde hürriyetin coşkusunu şöyle dile getirecekti:
Aşkın hayât ve his ile doldurdu her yeri,
Efsâne-i serâb-ı kavânîni sil de, yaz
Nurdan hutût-ı vecd ile, "hürriyyet!" ey peri
II. Meşrutiyet'in ilânı ile ilgili şiir yazan başka bir şair ise Ali Ekrem’dir.
Gazâ-yı ekberin ey cünd-i âlî-feyz-i Osmânî
Büyüktür lafz u ma'nâ-yı celâdetten şecâ'atten;
dedikten sonra bu büyüklüğün sebebini ise şöyle ifade edecekti:
Büyüktür, çünkü hiç kan dökmeden, can yakmadan urdun
Cihân-ı zulmü: tecrîd eyledin dünyâyı zulmetten!
Ali Ekrem şiirinin son beyitlerinde ise II. Meşrutiyet'in ilan ettiren orduya duyduğu
minnet hislerini şöyle belirtecekti:
Yaşa, binler yaşa ey asker-i âlî-himem! Bizler,
Senin sayende kurtulduk mezelletten, esâretten.
Siz ey kudsî-nihâdân, kalıramânân-ı süyûf-ı hak!
Muhammerdir ser-â-pâ mâyeniz hûn-ı şehâdetten!
II. Meşrutiyet'in ilân edildiği sırada İzmir Sultanîsinde Fransızca öğretmenliği yapmakta olan Ahmet Haşim Eylül 1908'de "Evim" başlığıyla yayımlanan bir şiirinde;
Yeşil ve gölgeli dallarda gizlenen ve gülen
Evim Bugün bana 'â'id, bugün benimsin sen...
Dolaşmıyor senin üstünde şimdi eski ölüm , dizeleriyle eski döneme gönderme yapacak ve onu ölüm olarak simgeleyecekti.
Mehmet Âkif Ersoy da Meşrutiyetin ardından yazdığı İstibdad ve Hürriyeti şiirleriyle görüşlerini ortaya koyuyordu.
Yıkıldın gittin ammâ ey mülevves devr-i istibdâd
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd
Akif yine şiirinde halkı da eski dönemin kötülüklerine karşı tepki göstermemekle suçlayacak ve
Semâlardan da yüksek tuttunuz bir zıll-i mevhumu ,dizesiyle dönemin devlet yönetiminde görev almış insanları da yapılanlardan sorumlu tutacaktır.
Akif;
Geçti mâzî denen o devr-i melâl,
Haydi fethet: Senindir istikbâl,
ifadeleriyle ise çocuklara geleceği hedef olarak gösterecekti.
"Şair-i a'zam" olarak bilinen Abdülhak Hâmit de iki şiiri ile II. Meşrutiyet'in ilanıyla ilgili eser veren şairler arasındaki yerini almıştır.
"Hürriyet Neşîdesi" başlıklı şiirinde hürriyet sevgisini yüceltecek ve
Binler yaşa, ey mihr ü muhabbetle doğan gün.
Sayende ne zindan, ne ezâ kaldı, ne sürgün! beyitini her dörtlüğün ardından tekrarlayacaktı.
Abdulhak Hâmit, hürriyete seslenişini
Seni bir azm ile indirdi semâdan asker,
dizesindeki ifadeleriyle sürdürür. Şair, ayrıca hürriyet ortamının sağlanmasında İttihat ve Terakki Cemiyetinin önemli rolüne de değinecekti:
Bunda cem'iyyetin ilhâmı da olmaz münker,
Onların himmeti olmuştu mu'în-i leşker.
Dönemin şairlerinden Celâl Sahir ise eski döneme lan öfkesini şöyle dile getirecektir:
Sen, âh, ey Marmara, sen söyle kaç mazlûma medfensin?
Bu yüzden dâ'imâ böyle köpüklerle mükeffensin!. . .
Eski dönemi bu şekilde eleştirdikten sonra Meşrutiyetin kazanımlarından kanun önünde eşitlik ve kişi hürriyetine şöyle değinecektir.
Bu gün herkes müsâvî ind-i kânûn-ı mukaddeste,
Bu gün hürriyyet-i şahsiyye var her yerde herkeste
Meşrutiyet dönemi şairleri yazmış oldukları bu şiirlerde eski döneme ve Meşrutiyet dönemine ait duygularını yansıttılar. Meşrutiyeti ilan ettiren orduya olan övgü de şiirlerde önemli bir yer tuttu.

Kaynak: Hakan Sazyek; II.Meşrutiyetin ilanı ve şiirimizdeki yankısı
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst