Erzurumlu İstanbul'a gelir, berbere gider sakal tıraşı olacak. Berber fırçayı sabunlayıp köpürtürken müdahale eder:
"Ben Erzurumluyum; sabuna, köpüğe gerek yok!"
Kuru kuruya tıraş olur, kalkar...
Sıradaki de Erzurumluymuş, koltuğa oturunca o da fiyakasını bozmaz:
"Ben de Erzurumluyum; sabun, köpük istemez!"
Berber tıraşa başlar. Bizimkinin canı yanar ama serde erkeklik var, sesini çıkarmaz...
Ama tıraşın yarısına gelince dayanamaz:
"Berber efendi, sen bu tarafı köpükle yine... Ben zaten Erzurum'un içinden değilim!"
Bir turist gemisi fırtınaya yakalanmış, koca gemi sandal gibi batıp çıkıyor. Kaptan son çare yolcuların gemiyi terk etmelerini istemiş, belki öyle kurtulurlar diye...
Hiç kimse yerinden kıpırdamamış...
Kaptan ne demişse faydasız, aklına bir tayfa gelmiş. O kadar hoşsohbet ve tatlı dilliymiş ki, yılanı deliğinden çıkaran cinsten...
Çağırmış tayfayı, "Bir de sen konuş!" demiş.
Biraz sonra yolcular birer ikişer denize atlamaya başlamışlar. Gemi boşalmış, kaptan tayfaya hayretle sormuş:
"Ne yaptın, ne söyledin?"
"İngilizlere, sizin gibi asil, soylu insanlara batmak üzere olan bir gemide olmak yakışmaz dedim, anladılar. Sıra Amerikalılara geldi, onlara da deniz suyunun insan sağlığına faydalarını ve içindeki vitaminleri anlattım, hemen denize atladılar."
"Ya Türkler? Onlara ne dedin?"
"Çok kolay. Denize girmek yasaktır dedim, yasağı duyan denize atladı!"
"Ben Erzurumluyum; sabuna, köpüğe gerek yok!"
Kuru kuruya tıraş olur, kalkar...
Sıradaki de Erzurumluymuş, koltuğa oturunca o da fiyakasını bozmaz:
"Ben de Erzurumluyum; sabun, köpük istemez!"
Berber tıraşa başlar. Bizimkinin canı yanar ama serde erkeklik var, sesini çıkarmaz...
Ama tıraşın yarısına gelince dayanamaz:
"Berber efendi, sen bu tarafı köpükle yine... Ben zaten Erzurum'un içinden değilim!"
--------------------
Bir turist gemisi fırtınaya yakalanmış, koca gemi sandal gibi batıp çıkıyor. Kaptan son çare yolcuların gemiyi terk etmelerini istemiş, belki öyle kurtulurlar diye...
Hiç kimse yerinden kıpırdamamış...
Kaptan ne demişse faydasız, aklına bir tayfa gelmiş. O kadar hoşsohbet ve tatlı dilliymiş ki, yılanı deliğinden çıkaran cinsten...
Çağırmış tayfayı, "Bir de sen konuş!" demiş.
Biraz sonra yolcular birer ikişer denize atlamaya başlamışlar. Gemi boşalmış, kaptan tayfaya hayretle sormuş:
"Ne yaptın, ne söyledin?"
"İngilizlere, sizin gibi asil, soylu insanlara batmak üzere olan bir gemide olmak yakışmaz dedim, anladılar. Sıra Amerikalılara geldi, onlara da deniz suyunun insan sağlığına faydalarını ve içindeki vitaminleri anlattım, hemen denize atladılar."
"Ya Türkler? Onlara ne dedin?"
"Çok kolay. Denize girmek yasaktır dedim, yasağı duyan denize atladı!"