Göz Açıp Kapayıncaya Kadar -Theodor Adorno

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Düzyazı kategorisinde Aksiyom tarafından oluşturulan Göz Açıp Kapayıncaya Kadar -Theodor Adorno başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,051 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Düzyazı
Konu Başlığı Göz Açıp Kapayıncaya Kadar -Theodor Adorno
Konbuyu başlatan Aksiyom
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Aksiyom

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Uykusuz gece:
İşte en kısa formülü, içi boş zamanın geçişini unutmaya çalışır ve tan
ağartısını boşuna beklerken hiç sonu gelmeyecekmiş gibi uzayan azap dolu saatlerin. Ama uykusuz gecelerin asıl korkunç olanlarında, zaman sanki büzüşüp ufalmıştır ve avuçlarımızın arasından verimsizce kayıp gidiyordur. Uzun ve şifali bir dinlenme umuduyla lambayı söndürürüz ama zihnimizde düşünceler karmakarışık uçuşurken gecenin sağaltım haznesi harcanıp gider ve yorgun göz kapaklarımızın altından son görüntüyüde kovduğumuzda biliriz ki çok geçtir artık, az sonra sabahın hoyrat sarsıntısını hissedeceğizdir. Ölüm mahkumu da son anlarının böyle kullanılmamış halde kayıp gidişini seyretmiş olmalıdır. Ama saatlerin bu büzüşmesinin açığa çıkardığı şey, vaadini yerine getirmiş zamanın tersidir.
Eğer ikincisinde deneyimin gücü sürenin efsûnunu çözerek geçmişi ve geleceği şimdide topluyorsa, telaşlı uykusuz gecede katlanılmaz bir korku demektir süre. Kişinin yaşamı tek bir anâ indirgenir, ama sürenin askıya alınmasıyla değil, yaşamın hiçliğe kayması ve zamanın kötü ebediliği karşısında kendi beyhudeliğini fark etmesiyle olur bu. Saatin fazla tiz tıkırtısında, ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz. İç duyumuz daha onları kaybetmeden saniyede uçup giden ve bu iç duyuyu da kendi akıntılarında sürükleyip götüren saatler, her türlü bellek gibi iç deneyimimizin de kozmik gecede unutulmaya mahkum olduğunu ilan eder. Bugün insanların kafalarına kakılan bir zorunluluktur bu. Mutlak güçsüzlük konumundaki birey, yaşayacağı süreyi kısacık bir mühlet olarak algılıyordur. Ömrünün sonuna kadar yaşayabileceğini ummamaktadır. Herkes için geçerli olan
vahşice öldürülme ve işkence olasılığı, günlerin sayılı ve kişinin kendi ömrünün
uzunluğunun da bir istatistik değişkenden ibaret olduğu düşüncesinde, yaşlanmanın
ortalamaya karşı haksızca elde edilmiş bir avantaj haline geldiği sezgisinde
yankılanıyordur. Belkide toplum tarafından verilmiş o geri alınabilir ömür süresi şimdiden dolmuştur. Beden bu korkuyu saatlerin uçup gidişiyle kaydeder. Zaman kaçıyordur.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst