Giordano Bruno

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Filozoflar kategorisinde faust tarafından oluşturulan Giordano Bruno başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,028 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Filozoflar
Konu Başlığı Giordano Bruno
Konbuyu başlatan faust
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan faust
F

faust

Ziyaretçi
Giordano Bruno (d. 1548, İtalya, Nola - ö. 17 Şubat 1600 İtalya, Roma). İtalyan filozof, rahip, gökbilimci ve okültist. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biridir ve şair yönüyle de edebiyata en yakın duranıdır. Ona doğacı coşkunluğun düşünürü de denilebilir. Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik'in tezini savundu. Evrenin sonsuz ve eşdağalımlı olduğunu ve evrende, dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edildi ve Roma'da diri diri yakılarak idam edildi.

Yaşamı :Soylu bir ailenin çocuğu olarak 1548 yılında İtalya'nın Nola kasabasında dünyaya geldi. On altı yaşındayken Dominiken tarikatına girdi. Kopernikus sistemi ile tanışınca, Bruno tarikat mensubu bir kişi olmaktan sıyrıldı ve buna bağlı olarak Hıristiyan inancıyla arasındaki bütün bağları koparttı. Kiliseye karşı bir sistem içinde yer aldığından din sapkınlığı ile suçlandı. Engizisyon baskısından kurtulmak için Roma'ya ardından Kuzey İtalya'ya kaçtı.

Dinsizlik ile suçlandığı için hiçbir yerde kalıcı olarak yaşayamadı, sürekli gezdi. Cenevre'ye geçti, ardından Güney Fransa, Paris ve Londra'da devam etti yaşamına. 1582 yılında Sorbonne Üniversitesi'nde bir kürsü elde etti. Londra'da yapıtlarının bir bölümünü bastırdı. Londra'dan kısa bir süreliğine yine Paris'e geçen Bruno, bu defa da Almanya'ya gitti ve eserlerini yayımlatma çabalarını sürdürdü. Daha sonra Zürih'e geçen Bruno, bir İtalyan aristokrat tarafından Venedik'e davet edilince bu daveti kabul etti. Burada Galileo Galilei ile tanıştı. Ama Mocenigo adlı bir aristokratla çatışınca, onun tarafından Engizisyon'a teslim edildi. Ona, düşüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu kabul etmesi durumunda kilise tarafından affedileceği söylendi. Ama o, gördüğü bütün işkencelere karşın, görüşlerinden taviz vermedi ve ölüme mahkum edildi.

Giordano Bruno, "Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar." demiştir.

Ölümü

Ölüm kararını Bruno'ya bildiren yargıç, ondan şu cevabı almıştır: "Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz". Kilisenin bu kararı, 1600 yılının Şubat ayında, Roma'da Campo dei Fiori meydanında Bruno'nun diri diri yakılması ile yerine getirildi.

Bruno evrenin sonsuzluğu yanında evrenin birliği ilkesini de benimser. Buna göre Ortaçağ felsefesinde temel alınan gök ile yer ayrılığını rededer. Bruno; Tanrı'nın ve evrenin birbirinden farklı iki töz olmadığı, ama aynı gerçekliğin iki sonsuz görünümü olduğunu kabul eder. Ona göre her şey Tanrısal kuvvetin görünüşüdür:

"Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım."
Düşüncelerinin açıklanmasının kendisi için çok tehlikeli olduğunu bildiği halde, yukarıdaki cümlesinden de anlaşılacağı gibi, yazı ve konuşmalarında düşüncelerini hep böyle açıkça ifade etmiştir.

Kendisi için Söylenenler 'Batı felsefesi tarihi' isimli kitabında Tuncar Tuğcu, Bruno için yaptığı yorumda şöyle der[1]:

"İnsan yaşamının anlamı, Tanrı'nın var ettiği bu evreni kendi bütünlüğü içerisinde kavrama çabasında yatar. Tanrı'nın kendisi kadar olağanüstü ve sonsuz bir güzelliğe sahip olan bu evreni seyretmek, onu kavramaya çalışmak bizi ölümün ve tek tek şeylerin verdiği üzüntüden, acıdan kurtarır. Tek tek şeylerle uğraşmaktan kurtulup evrenin birliği içerisinde Tanrısal öze yaklaşmak ancak 'kahramanca bir coşkunlukla' olanaklıdır... Giordano Bruno olağanüstü bir tutku ile, o kocaman ozan yüreği ile seviyordu, Tanrı'yı ve onun eseri olan bu evreni".

Eserleri: Candelaio (Şamdancı) (1582)
Della Cause principio et uno (Neden, ilke ve birlik üzerine) (1584)
De l'infinito universo et mundi (Sonsuz evren ve dünyalar üzerine) (1585)
De gl'heroici furori (Yiğitçe öfkeler üzerine) (1585)

(Alıntıdır.)
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Rönesans garip bir dünyadır. İçinde en büyük dogmatikleri de; bilim düşmanlığını da; bugün modern bilim dediğimiz şeyin kurucularını da; büyü gibi mistik, okültist görüşleri de; natüralistleri de; hümanistleri de (ki bilim karşıtıdırlar); özellikle matbaanın yaygınlaşmasıyla bütün Avrupa'ya yayılan her türlü sanat faaliyetini de; coğarfi keşifleri de... içinde barındırır. Belki de tarihin en karmaşık dönemidir. Bu nedenle Rönesans insanı da ister istemez bu karışık ortamı kendinde taşır. Bütün bu çeşitlilik ise, doğaya ve insana büyük bir merakla, keşfetme arzusuyla yönelişin göstergesidir. O dönemde büyü ve mistisizim ile bilimi birbirinden ayırmak mümkün değildir, hatta bu ayırma çabası tarihe hatalı bir bakıştır. Dönemin ideal bilgini bilimadamı değil, bilge magus (büyücü), sanatçı, ya da din adamıdır (zaten bilginlerinin çoğu din adamlarıdır). Örneğin bugün dahi geçerli olan gezegen yörünge yasalarını bulan kişi olan Kepler - saçma bir şekilde - bazı pozitivistlerce bilimadamı bile sayılmaz, çünkü aynı zamanda mistik güçlere de inanır...

Bruno da böyle bir dönemde yaşamıştır, çağdaşları arasında Kepler, Brahe, Galilei, F. Bacon... gibi tarihte iz bırakan kişiler vardır. Bruno bugün anladığımız anlamda bir bilimadamı değildir. O daha çok mistik bir düşünürdür, filozoftur. Büyüye inanır, büyüyü Tanrı ve diğer kutsal varlıklar ile insan arasındaki ilişkiyi sağlayan araç olarak görür. Sonsuz evren görüşü ve Kopernikçiliğinin nedeni de bilim değildir (bu arada belirtmek gerekir ki Kopernik sonsuz evreni hiç savunmamıştır, Kopernik evreni, çok önemli anlamları olan Güneş sistemi'nin dizilişi ve Dünya'nın devinmesi dışında Aristoteles-Batlamyus evrenidir). Bruno'yu sonsuzluk düşüncesine iten düşünce, Tanrı'nın sonsuz güçte olması ve kendisi için bununla aynı şey demek olan doğanın sonsuz doğurganlığı, yaratıcılığıdır. Ona göre Tanrı'nın sonlu bir evren yarattığını söylemek, Tanrı'nın (ya da doğanın) yaratıcılığını sınırlamaktır. Bu nedenle sonsuz evreni savunur ve bunu daha önce kimsenin yapmadığı kadar coşkuyla yapar. Gerçekte Engizisyon'da mahkum edilmesinin nedeni de, Kopernikçiliğinden çok bu mistik görüşleridir.
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ben Vikepedia'nın Bruno'nun panteist yanını sadece hafifçe bilenler için hissettirdiğini görüyorum şu sözleriyle: "Bruno evrenin sonsuzluğu yanında evrenin birliği ilkesini de benimser. Buna göre Ortaçağ felsefesinde temel alınan gök ile yer ayrılığını reddeder. Bruno; Tanrı'nın ve evrenin birbirinden farklı iki töz olmadığı, ama aynı gerçekliğin iki sonsuz görünümü olduğunu kabul eder. Ona göre her şey Tanrısal kuvvetin görünüşüdür."
Ama gene de "Bruno ve panteizm"i yeterli bulmuyorum. Elimde daha güzel bir kaynak vardı.Bulabilseydim taratacaktım; ama ahh bide bulabilseydim...
Elinde daha iyi kaynakları olan, bu konuda paylaşım sağlarlarsa sevinirim.
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Ben wikipedia'dan hiç okumamıştım Bruno'yu, herhangi başka bir yerden de alıntı yapmadım. Kendi çalıştığım konunun bir bölümüne o da dahil olduğu için Bruno hakkında da kendi konum bağlamında da olsa araştırma yapmıştım daha önceden. Yazdıklarım da o zaman çalıştıklarımdandı. Panteizm aslında çok daha eski bir düşünce olduğu için genel olarak bilinen bir görüş. Bruno'nun panteizminin özelliği büyüsel bir doğayı tanrısallaştırması, ama bu da ona özgü değil zaten. İçinde yaşadığı dönemin özelliklerinden biri bu. Bu nedenle de Bruno, sadece Bruno okunarak anlaşılamaz, dönemiyle birlikte incelemek gerekir. Ben de bunu yapmak istedim. Benim özellikle kullandığım kaynaklar olan A. Koyre ve H. Çörekçioğlu da hem dönemin yapısı hem de Bruno'nun düşünceleri konusuda oldukça geniş ve doyurucu bilgiler veriyor, tavsiye ederim.
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Macavity, zaten ben sana bir şey demedim. İsmail'e Bruno'yu hatırlattığı için teşekkür ederim ama kaynak olarak Vikepedia'nın açıklamalarını yetersiz buldum sadece. Ama verdiğin kaynakların için teşekkür ederim.İncelemeye çalışacağım.
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Bana demediğini biliyorum tabi ki fides, ama bunu söylemeyi unutmuşum :) Einde daha iyi kaynaklar olanlar paylaşım yaparsa sevinirim demişsin de onun üzerine ben de başka kaynaklardan yararlandım demek istedim sadece. Kaynaklardan da bahsetmek gerekirse; A.Koyre - Kapalı Dünyadan Sonsuz Evrene kitabında hem adından da anlaşılabileceği gibi iki farklı evren anlayışı arasındaki geçişi anlatıyor, hem de Bruno'yu kendi metinleriyle inceliyor. H. Çörekçioğlu da Rönesans'ın Doğası kitabında o dönemde büyünün ne olduğunu ve dönemin genel özelliklerini çok iyi anlatıyor. Dediğim gibi ben doğrudan Bruno çalışmadım, sadece kendi konum bağlamında inceledim ama bu kaynaklar yararlı olur diye düşünüyorum.
 
F

faust

Ziyaretçi
Bruno hakkındaki bilgim sadece ansiklopedi'de okuduğum kısa bir özgeçmişi ve felsefe tarihi kitabındaki bir bölümüdür,felsefesinin içeriği aşkın bir panteizme dayanıp bu da evreni ruhlu kılma anlayışı mevcut,hiç bir kitabını okumadım bildiklerim sadece bunlardan ibaret,birde yakılarak idama götürüldüğü!
 
F

faust

Ziyaretçi
ENGİZİSYON ŞEHİTLERİ
GIORDANO BRUNO
''Tıpkı bizimkisi gibi tehlikesiz ne konuşulabilen ne de susulabilen zor zamanlar. (Büyük hümanist Louis Vives'in Erasmus'a yazdığı mektuptan, 1534)
Giordano Bruno 1548 yılında Vezüv'ün eteklerinde küçük bir merkez olan Nola'da doğdu ama volkanik ve Napoliten köklerini kaybetti. 1563'de Dominiken Birliğine girdi. 1576'da bir görüş ayrılığı sebebiyle tedirginlik duydu ve Dominiken elbisesini bırakıp kaçtı. Ora­dan hareketle, Avrupa'daki gezgincilik ha­yatına başladı ve Galileo, Paracelsus, Le­ibniz, Spinoza, Newton'u izleyerek yeni din ve yeni bilim üzerindeki düşüncelerini de­rinleştirdi. Hıristiyanlar tarafından putperestlerin kült yerlerinin tahrip edilmesini kı­nıyordu. Kalvin'in Cenevre'sinde hiç sevmediği iki yıllık bir misafirlik geçirdikten sonra bazı konferanslar vererek Toulouse'da kaldı, daha sonra 1851'de Paris'e gitti. Ha­fıza sanatı konusundaki kitaplarının yayımı kral Enrico III’ ün dikkatini çekti ve bir büyücü olarak tanınmasına yol açtı. Öğretileri Sor­bonne'da yasaklanmıştı çünkü dinsiz bir kişi olarak tanınmıştı fakat o, Gerçek Okuyucular Birliği'nin (ileride Fransa Birliği olarak ad­landırılacak) öğrettiği şeylerden daha azını öğretmiyordu.
Sadece bir mnemotecnica (hafızayı kuv­vetlendirme tekniği) olarak sayılan klasik ha­fıza sanatı Ortaçağ'da uzun bir tarihe sa­hiptir. Romalı hatipler Cicero ve Quintiliano'nun da yararlandığı Ad He­renniumlar (Üç temel hafıza kitaplarından biri) için de belirtilmiş bir mnemotecnicayı kullanıyorlardı. Bir yapı içerisinde birbirini iz­leyen yerleri ezberlemek ve bu ezberlenmiş yerlere konuşmanın noktalarını hatırlamaya yönelik imajlar koymaktan söz ediliyordu. Ko­nuşmacı, konuşmasını yaparken hayal gücü sayesinde ezberlemiş olduğu yerlerde geziniyor ve gezerken de konuşmasının fi­gürlerini ona hatırlatan imajları birbirine bağ­lıyordu. Rönesans süresince bu moda Neoplatonikler ve Hermetikler arasında ya­yıldı. Bundan böyle, "topografik" bir sistem gibi, kozmik düzen içerisinde arketip imajları hafızaya yazmaya izin veren bir metod olarak tanındı. Kısacası kozmosu tanımak için konuşulabilen ne de susulabilen bir iç yoldan söz ediliyordu. Tılsımlı ve göksel imajlardan yararlanarak mnemonik imajlarda olduğu gibi büyücü, hayal gücünün büyülü organizasyonu ile ahenk içerisindeki bir kişilikle, herhangi bir şekilde kozmosun güçleri ile donatılmış olarak evrensel bilgiyi elde etmeyi umuyordu. Klasik hafıza sanatı olağanüstü değişiminin doruğa ulaşmasını Bruno'ya borçludur. Hafıza üzerindeki başlıca eserleri; "Fikirlerin Gölgeleri" ve "Kirke'nin Şarkısı". İlki Fransa kralı III. Henri'ye atfedilmişti. Hafızanın büyüsel sisteminin dayandığı imajların listesi kitabın büyük bir kısmını oluşturmaktadır: Mısırlılara göre gezegenlerin spiritlerinin imajları, gezegenlerin imajları, ayın durumlarını temsil eden imajlar, astroloji ile ilgili imajlar. Hayal etmeye zodyaktaki figürler etki ettiğinde, "sadece hafızaya değil, ruhun bütün güçlerine olağanüstü şekilde yardım edecek figüratif bir sanatı eline geçirebilirsin".
1583'ün başlarında Giordano, İngiltere’ye doğru yola çıktı ve Fransız elçiliğinde misafir olarak kaldı. "Küllenme Çarşambası Akşam Yemeği'nde!' konferanslarını yarıda kesen "kılı kırk yaran gramercileri" şiddetli bir biçimde eleştirerek, Oxford'daki tecrübelerine değinmiştir. Bu eserinde, Kopernik'in gezegenlerin kendi etraflarında dönmesi teorisini savunmaktadır; ama Bruno bilim tarihinde ünlüyse bunu evrenin sonsuz olduğu yani evrenin sonsuz uzayda bulunan sayısız dünyalar tarafından oluşturulmuş olduğu düşüncesini güneş merkezsel sistem ile birleştirmesiyle hayal gücünün yaptığı olağanüstü sıçramaya boçludur. Tamamen Eski Mısır karakterli olan Bruno'nun mesajı "Galip Hayvanın Kovuluşu" kitabında çok açık görülmektedir. Giordano bu kitapta Mısırlıların dinini ve "her şeyde Tanrı'ya" tapmalarını övmektedir. "Kovulma" gelecek dini ve ahlaki reformu, göklerde başlayan reformu temsil etmektedir: bu reform bir gezegensel tanrılar konseyi tarafından saflaştırılmış, yeniden şekillendirilmiş zodyakın imajlarıdır ve bundan da göksel etkilerin sayesinde aşağıdaki dünyanın yeniden şekillenmesi ortaya çıkmaktadır.
"Kahramanca Çılgınlıklar Üzerine" adlı kitabı, her şeyde tanrısallığı gören ve doğanın üzerinde olan tanrısal birliğe, düşüncelerin kaynağına kadar sayısız biçimlerde bulunması sayesinde nasıl yükselinebileceğini bilen, güzel ve karışık imajların ya­pısının yardımı ile Bruno'nun dininin geliştiği bir seri mistik veya felsefi aşk şiirini içermektedir. Çılgın, aşık, şair özellikleri Giordano Bruno'nunkinde olduğu kadar kompleks bir birlik içe­risinde asla görülmemiştir.
Giordano 26 Mayıs 1592'de hapsedildi. O günden sonra onun için sa­dece ölümüyle bitecek olan sekiz yıllık iş­kence ve zindan hayatı başlamıştı. 17 Şubat 1600'de Roma'da Campo De Fiori'de (Çiçek Meydanı) canlı olarak yakıldı. Giordano Bruno ideolojik engelleri hiçe sayarak bütün insanların hangi ülkede olursa olsun dü­şüncelerini ifade edebilme hakkını, hoşgörü ve özgürlük ile birlikte insanın saygınlığını savunuyordu.
Giordano, büyücü, filozof, şair, çılgın, bilim adamı, gözlemci olarak, basitçe aşkı savunuyordu ve karanlıkçı kilise de çok zaman önce kendisinin kaybetmiş olduğu şeylerin mesajcısı olan, dinini bırakmış bir ki­şinin ortaya çıkmasına dayanamıyordu. Ki­lise onun üzerinde haklıydı, ama insanlık ki­liseyi cezalandırdı.

 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst