Gılgameş/Enkidu/İnanna

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Mitoloji kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Gılgameş\/Enkidu\/İnanna başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,285 kez görüntülenmiş, 10 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Mitoloji
Konu Başlığı Gılgameş\/Enkidu\/İnanna
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Nejdet Evren

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Gılgamış bir daha anasına dedi:
"Bu, bana büyük bir pay olarak düşsün! Bir arkadaş kazanmak isterim, bir yoldaş!"
(Bir satır eksik.)
Ve Gılgamış düşleri yordu.
"Gel bakalım, yaş yerden kalk!"
Fahişe böylece Enkidu'ya anlattı. Hayvanların su içtikleri yerde ikisi yalnız kalmışlardı.

Enkidu fahişenin karşısına oturdu. O, onun sözcüklerini dinledi ve anlattıklarına kulak verdi. Kadının öğüdü yüreğine işledi. Kadın bir giysi çıkardı:

Birini ona giydirdi, öbürünü kendisine alıkoydu; kadın onu bir ana gibi elinden tutup çobanların sofrasına, hayvanların ağılına götürdü. Onun, yurdu dağlar olan Enkidu'nun, önceleri ceylânlarla ot yiyen adamın, kalabalığın sütünü emenin, şimdi önüne yemek koydular. O, utanarak gözünü dikiyor, bakıyordu. Enkidu ekmek yemesini bilmiyor, içki içmesini anlamıyor! Fahişe ağzını açıp Enkidu'ya dedi:
"Enkidu, ekmek ye! Bu, yaşamın koşuludur! İçki iç! Bu, ülkenin göreneğidir!"
Enkidu, doyuncaya dek ekmek yedi. Yedi küp içki içti. İçi açıldı, neşe buldu.

Yüreğine açıklık geldi, yüzü parladı. Kıllı, pis gövdesini sıvadı, kendi kendini yağladı (29), insana döndü. Sonra bir giysi giydi, artık adam oldu.

devamı ya da tamamı için;


içeriğin izinsiz kopyalanamaması nedeniyle paylaşamadığımız başka bi yazı;


Bu da farklı bir yorum;
Her coğrafyada üretim, eğitim, bilim (ve tabi din/büyü) merkezi olan, kadınlar tarafından yönetilen atölyelere sahip bulunan tapınakların git gide yozlaştıklarını, rahibelerin fahişeye, aşk ve bereket tanrıçasının ise evrensel anadan evrensel fahişeye dönüştürüldüğünü görüyoruz. Bu dönüşüm aynı zamanda anaerkil zihinden ataerkil zihne geçişin de göstergesi olur.

Bu konuyla ilgili olarak anımsamamız gereken iki belge daha var: Birinde Gılgamış'ın bir kadın tarafından uygarlaştırılması söz konusu. Kadın ona sevişmeyi öğreterek başlıyor uygarlaştırma işine. Bu nedenle fahişe diye nitelendiriliyor. Gılgamış ataerkil dönemin kahramanı. Buradaki anlatım bilinen Gılgamış destanlarının en eskisi, İ.Ö. on yedinci ve on sekizinci yüzyıla ait. Öyküye göre ana tanrıça Aruru, rakibi Gılgamış'ın uslanması için ona denk güçte çamurdan bir erkek yaratır: Adı Enkidu'dur:

devamı için;


(aslında tartışmak isteyen olursa bu başlık üzerinden tüm bu içeriği ve çağrıştırdığı olgu ve kavramları da tartışmaya açmak istiyoruz; Eğer bu sayfa ile buluşursanız lütfen özgürce düşüncelerinizi yazınız ve paylaşınız;)

diğer linkler



bknz, yanlış bi yorum ve biraz daha özenli ve düşünceli yazılsa gerçeğe yakın bile olabilirdi;
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Gıgameş destanında geçmese de, Sumer Tanrıçalarından Nanşe'nin adını anmak gereğini duyumsadım. forumdaş arkadaşımın affına sığınarak. Nanşe Adalet Tanrıçası ve Themis'ten en önemli ve göz-ardı edilemeyecek farkı ise, gözlerinin açık olmasıdır; doğrusu Zeus Themis'in gözlerini bağlarken tarafsızlığı nedeniyle adaletli olacağını ima etse de, gözleri bağlı bir tanrıça gerçekte tarafsız mı kalacak? Nanşe erk-egemen olmayan ana-erkil toplumun adalet tanrıçasıydı; görmesinden dolayı korkulmuyordu; gördüğü için tarafsızlığından şüphe duyulan bir tanrıça nasıl adil olabir ki?
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Burada;
kadına göre erkek;
Erkeğe göre kadın
yani kadına göre erkek algısı/psişesi
erkeğe göre kadın algısı ve ve psişesi
birbirne eşit ve denk mi? nasıl? farklar ne? ikisi biribirini-birbirine göre nasıl algılıyor?
birbirlerini farklı türler olarak mı algılıyor ve görüyorlar? neden?

Bunun dışında,
cinsellik nedir? cinsiyet nedir? cinsel tür olmak ve farklı olmak nedir?
cinsel enerji nedir?
eril ve dişil enerji diye bi şey ve ayrım olabilir mi?
yukarıdaki destanda anlatılan cinsel enerji ya da eril ve dişil enerji mi? bu aynı zamanda yaşam enerjisi mi?
seks nedir? neden yapılır? gerçekten sekste sevgi var mıdır? yoksa seks sadece şehvet ve benzeri mi vardır?

Bir erkek, bir kadın kadar bir anne ye de mi ihtiyaç duyar, (Yukarıdaki destan alıntısı)
Çünkü kadın anneliği ve doğruganlığı zaten içinde barındırır, Bu nedenle erkek şefkati dışarıda (doğurgan olanda-kendi içinde değilde) bi kadında mı arar;

Bunun dışında
anaerkillik nedir? Geçmişimizi ve tarihimizi ne kadar biliyoruz? ne kadar koptuk?
neden bugün aterkil ya da erkekerkil, erilerkil bi toplumuz ya da öyle miyiz?
Tapınak fahişeliği nedir? var mıdır? yok mudur? varsa bize ne anlatıyor?
Tüm o destan ya da masallar, insanlığın hafızasına ilişkin sembolizmalar olsa, Jung'un dediği gibi, bunları ve insan ruhunu buradan nasıl okurduk?

Örneğin ben;
kadını, daha hassas, kırılgan, korunmaya muhtaç, dolayısıyla erkek kadar güçü ve eşit değil gibi
ama oysa daha duygulu ve özellikle duygusal açıdan kendini daha kolay ifade edebilir olması gibi nedenlerle de, daha avantajlı ya da üstün bile görürüm belki bazen,
mesela ben sanki farklı bi türe bakar gibiyim, bunu itiraf edebilirim, Birbirini tamamlayan iki farklı tür gibi olmak zaten cins olmayı farklı cins olmayı tanımlar mı?

anaerkil toplumu, bilmediğimizi ve anlamadığımızı; geçmişimizin kayıp ve yitik olduğunu; bu nedenle yanlış düşünceler ve kavramlar ürettiğimizi düşünüyorum;

bunun gibi şeyleri belki sunmak, tartışmak düşünmek istedim;

Örneğin Enkidu bugünkü Türk Erkeği; mi? değil mi? (Erkekği erkek yapan kadındıırı simgeliyor,)
ama kadını kadın yapan nedir? Kendisi mi?
Yani bunu berlittim, Kadın dişilik ve doğurganlık yani üretkenliği zaten içinde barındırdığı için kendi içinde tam
ve erkek eksik mi görülür? görüldü mü? anaerkillik bunu mu anlatır?
erkek kadına muhtaç mı görülür? gibi şeyler;

bunlar saçma olsada; bizler özde kadınlar ya da erkekler değil aynı türden insanlarda olsak, böyle algılarımız var; ortaya dökmek-koymak istedim;

(Ben belki de bunları bizim artık daha çok ve daha sık ve daha açık konuşmamız-sorgulamamız gereken şeyler olarak düşünüp sundum)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Sumer Tapınaklarında ki Ziggurat olarak geçmektedir, erk-egemen yönetim Enkidu kimliğinde el-değiştirmiştir. Doğrusu antropolojik, arkeolojik kalıntı ve bulguların hiç biri neolitik dönem ve öncesinde ve de sonrasında ana-kadının-egemenliğinden örnek göstermez ve yoktur da...kadın tarihin hiç bir zaman diliminde egemen olmamıştır. egemen olmak demek bir öteki üzerinde tahakküm kurmak, onu kendine tabi kılmaktır. ana-erkil toplumda kadının üretim üzerindeki etkinliği nedeniyle söz sahibi olması onun egemen olduğu anlamına gelmiyor. egemenlik eril-erkeksidir.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Doğrusu antropolojik, arkeolojik kalıntı ve bulguların hiç biri neolitik dönem ve öncesinde ve de sonrasında ana-kadının-egemenliğinden örnek göstermez ve yoktur da...kadın tarihin hiç bir zaman diliminde egemen olmamıştır.

tanrıçaya tapınma ya da tanrıçalara tapınma ve dişiliğin yüceltilmesi benzeri şeyler ve izler var;
galiba anaerkillikten anladığımız bu;
yani dişi ve dişil karakterli tanrılar ya da analıkın yüceltilmesi;
belki dişilik bereket ve doğurganlığın sembolü olarak görülüyordu;
üretken olan dişiydi çünkü doğurgan olan doğuran dişiydi;
belki doğurma faaliyeti ve eylemi geçmişte yüceltiliyordu olabilir, bilmiyorum;
yorum ya da fikir sadece bunlar;

(bunun kızılderili toplumuna ilişkin gerçek örnekleri var ..., bulup sunacağım)
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
doğadan iki önek; Örneğin arı toplumu;
İşçi arı cinsiyetsizdir;
Ana-kraliçe kovanda baş köşededir;
erkek arı; sadece doğurtmaçtır ve işi bitince kovandan atılır hatta beslenmez bile;
Arılar yanlış bilmiyorsam besleme biçimi ve ihtiyaca göre erkek arı üretir; Ana da benzeri gibi sanırım; (Bundan emin değilim - bilen düzeltsin)

Yine karınca toplumu;
bu toplumda da arı toplumuna benzer bi yapı var;
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Kızılderili, Teleme Çadırı ya da Kulübesi;

Terleme Kulübesi, içindekilerin daha tam olarak yaşayabilmek için yeniden doğduğu bir ana rahmidir. Oya halklarının kubbe şeklindeki inim’ çadırı, Toprak Ana’yı hamileymiş gibi gösterir. Odaya girenler ruhsal ceninler gibi içeri girer ve yeni doğmuş bebek tazeliğiyle dışarı çıkarlar. Burası, kutsal bir yerdir; dua edilen bir yer. Terleme Kulübesinde kullanılan her şey Toprak Ana’dan gelir ve bize onunla içsel bağımızı anımsatır.

Terleme Kulübesinin çerçevesi bittiğinde, çubuklar bir arı kovanını ya da ters dönmüş bir sepeti andırır. Bu çatı, gökyüzü yayının bir sembolüdür. Bazı geleneklerde, çubuklar tıpkı önemli totem hayvanları olan dişi ayı ve kaplumbağanınki ya da bir kadirim 28 kaburgası gibi görülürler. 28 sayısı, kadınların adet dönemleriyle bağlantılı Ay Takvimini de ifade eder. Erkeklerin Toprak Ana’nın dişil enerjileriyle bağlantıya geçebilmeleri için bu Terleme Ayinlerine katılmaları genellikle zorunluydu. Kadınlar her adet döneminde doğal olarak temizlendiklerinden ve Toprak Ana’yla ilişkiye geçtiklerinden dolayı bu onlar için gönüllü olarak katılabilecekleri bir ayindi.

Alıntı;


(Bunu yine erkeklerin, kadın olmayı, ana olmayı ya da doğurganlığı ve doğumu ve üretkenliği anlamaları için yaptıkları ya da yapması gerektiği benzeri yorum okuduğumu sanıyordum, emin değilim; Yine aramaya devam edeceğim)
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Neolitiğin Bereket/Doğurganlık Tanrıçası Fikrine Farklı Bir Yaklaşım Kadın-Egemen ya da Anaerkil Dünya Hiçbir Zaman Olmamış Olabilir mi?

Burada yazar ayrıca erkek simgelerini güç ve kadın simgelerini de doğurganlık kavramlarıyla ilişkilendiriliyor. Aklıma neolitik dönemle ilişkilendirilen meşhur bereket tanrıçası, doğurgan ana modeli geldi. Bizim dünyamızda bu çok daha farklı bir şekilde yorumlanıyor…ve haliyle abartılıyor. Ama burada anlatılanlar bir anda epey makul (en azından bana) bir model sunuyor gibi geldi bana. Yazar metinde ayinsel gücün erkeklerin elinde olmasından da bahsediyor. Kadının doğurganlığına ilişkin simgelerin varlığı, bu neolitik yerleşimlerde hep doğurganlık temelli bir dinin olduğunu düşündürmüştür. Oysa aksine tapınılan değil, alt edilmeye çalışılan bir din (ne kadar din denebilirse) ya da simgesel bir alan söz konusu olmuş olabilir. Her görüleni, bulunanı, sürekli el üstünde tutulan bir şeyler olarak düşünmemek gerekiyor. Doğurganlık bir yandan takdir görmüş, bir yandan da alt edilmesi gereken bir şey olarak görülmüş olabilir. Oysa biz hâlâ bir türlü kendi dinlerimizin sunduğu modellerin dışına çıkamıyoruz.

Kadının doğurganlığı erkek çocuğu veriyor ama erkeğin erkek olması için ikinci bir doğum daha yaşaması gerekiyor ve burada devreye erkeğin ayinsel/dini gücü, onun simgeleri giriyor.

Alıntı
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sümerlerin Bereket ve Aşk Tanrıçası İnanna doğurganlığı ve bereketi simgelediği için erken dönem inanışlarında çok önemliydi. Kocası Çoban Tanrısı Dumuzi ile birleşmeleri baharda her yıl şenliklerle kutlanırdı. İnanışa göre tarlalar onların sayesinde ürün verir koyunlar onların sayesinde yavrulardı. Tabletlere göre o Sümer’in neşesiydi. Kadınlarda görmek istedikleri bütün özellikleri onun şahsında toplamışlar,ona tapmışlar ve şiirler yazarak ölümsüzleştirmişler. İnanna Hititlerde İştar Musevilerde Astarte olmuş. Sonraki dönemlerde ata erkil yaklaşımla güçlerini erkek tanrılara kaptırmış ona sadece güzellik ve aşk tanrıçalığı bahşedilmiş Yunan hikayelerinde Afrodit ve Roma'da Venüs adını almıştır. Mabet fahişeliği Sümerden sonra Babilliler ve Asurluların aracılığı ile İsrail’e geçmiş.Bugünden bakınca garip gelen ancak dini bir rituel olarak kendini tanrılara hizmete adamış rahibelerin yaptığı kutsal bir görevi temsil ediyor.

 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
soru şu?
erkeğin doğuramaması eksiklik olarak görüldü mü?
bu kadına ve kadınlara tanrıya yakınlık/tanrıya benzerlik sağladı mı? düşündürdü mü?

neden?-sebep? (birincisi eski çağlardan bahsediyoruz-semavi öğretiler yok)

tanrı doğurgan ve üretken olarak düşünülmüş ve benimsenmiş olabilir?
insan ırkı tanrının/tanrıların oğulları/kızları/çocukları olarak düşünülmüş olabilir;
Ki mitolojide insan ırkı ile tanrı birleşmeleri ve benzeri de söz konusu;

Tanrıların oğulları, bu ifade var, Tanrıların kızları var mı? kadına zaten tanrılık mı atfedilmiş/yüklenmiş;

bomba şu?
seksin kadını döllediği ne zaman ve nasıl biliniyordu ve keşfedildi?
tam olarak bugünkü bilim anlayışı, gözlemi gibi ne zaman?
doğurganlığı insanlık ne sanıyordu?
kabile yaşamında erişkinlikle birlikte hayvanlar gibi doğal olarak çiftleşen insanlar bunun kendilerini ve kadınlarını döllediğini biliyorlar mıydı?
biliyolardı ise de; kendileri dışında havanları da gözlemledi iseler de;
tek unsurun bu olduğunu biliyorlar mıydı? ya da bun usanıyorlar mıydı?

(neden bu sonuca vardım? isanın normal gebeliği neden çarpıtıldı? bu sembolizma/masal kendi içinde bilgi mi gizliyor?)
(gebelik seksten aylar sonra beliriyor, mağara insanı kalıtından bahsediyoruz, hayvanların ki içgüdü olduğu varsayılır, zevk ve keyif için yapmazlar, doğal döngüleri vardır))

geçmiş karanlık bi çağı bugün gibi düşünemeyiz;

insanlık seksi ne sanıyordu? soru bu?

(doğuma ve doğurganılığa kadın erkek ilişkisinden ibaret olmanın dışında, toprağa ilişkinlik, havaya ilişkinilik, tanrıya ilişkinlik benzeri şeyler yakıştırılmış olabilir; müspet çıkarım /gözlem yapamaz ve sonuç üretemez bu mutlak olarak kadın erkek ilişkisi alışverişidir diye;)

anaerkiillik burdan anlaşılır; Kadın üstün görünüyordu, noktA; (dersem ayıp olur mu? bu da benim mizahım olsun; ozman belki; ;)

sonuç su, ya insanlık çocuğu tanrı (yada bilinmeyen doğa güçleri) koyuyor ve kadının bedenine koyuyor sanıyorduysa?

spermeden çocuk yetşiştiğinin gözlemini yapamazlar, aslında çocuğun gebelikteki gelişim ve büyüme gözlemini de yapamazlar; hayvan ya da insan kesip biçmedikçe-görmedikçe yapamazlar ya da, ancak avcılar ve dişi hayvanlar öldürüp avlıyorlar, ya bu yasaksa;???
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kadın/ana tanrıçalar üretkenliğin simgesi olmuşlardır. Kibele buna güzel bir örnektir. Doğurganlığı abartan kadın ve erkek heykelleri de oldukça çoktur. ilk-el yapıdan insanlaşmaya doğru evrimsel süreçte tüm organların evrimsel değişimi, doğal ortama ayak uyduracak şekilde biçimlenip işlevselleşmesi bilinçten tamamen bağsız/bağımsız bir şekilde gelişmiştir. Genlerin organlar ve canlı üzerindeki etkisi iç-tepisel olarak gerçekleşmiş ve diyalektik süreçler geçildikten sonra organların ve bunun düşünce dünyasındaki etkileşimlerinin farklılaşması ile de diğer tüm davranışlar/edimler gibi cinsel edimler de farklılaşmış ve neredeyse artık-ürünle üretim-dışı artık-zaman eş-zamanlı olarak cinsel yönelimleri de doğallığından çıkarmış, sosyal bir dokuya kavuşturmuştur. İnsanlaşma süreci gözlemleme süreciyle doğrudan ilişkili olduğuna göre seksin, döllenmenin keşfi de ceninin henüz gözlemlenmediği bir zaman diliminde olduğu rahatlıkla söylenebilir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst