Geleneksel Sanatlar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kültür ve Sanat kategorisinde kalliope tarafından oluşturulan Geleneksel Sanatlar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 20,605 kez görüntülenmiş, 5 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kültür ve Sanat
Konu Başlığı Geleneksel Sanatlar
Konbuyu başlatan kalliope
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kaşıksurat

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
KİLİMLERİMİZİN MOTİF DİLİ

İnsanoğlu diğer insanlarla haberleşme ve iç dünyasını ifadede değişik yollar kullanır. Bunların en başta geleni tabi ki dil, yani konuşmaktır. Konuşamayanlar, yerine göre yazı ile, birbirlerinin dillerini bilmeyen insanlarsa işaretle anlaşırlar. Sanatçılar, duygularını eserleri ile ifade ederler. Kimisi taşa kazır motiflerini, kimisi suya döker desenlerini. Kimisi muhteşem yapılar inşa eder,kimisi bir küçük tahta parçasını kaşık haline getirir , sanatını icra eder. Bir başkası, fırçasının ucundaki boyalarla bambaşka bir aleme götürür sizi, daha bir başkası ateşte erimiş cam hamurunu şekillendirerek bir şeyler söyler size. Müzisyenler müzik aletleriyle kâh üfleyerek, kâh tellere dokunarak, kâh tempo tutarak hep duygularını dile getirirler. Hasılı insanlar ,hele biraz da sanatkârlık ruhları varsa eserleri ile konuşmak , söyleyemediklerini eserleri ile söylemek, anlatmak isterler.
Anadoluda okuma yazması olmayan kızların , mendile, çoraba işlediği motiften, yazmasındaki oyalara, dokuduğu kilime varana kadar hep duygunun, ümitlerin ve gelecek beklentisinin, sabırla anlatımıdır, dil dışındaki bu ifade şekli. İşte bu ifade şekillerinin en önde gelen bir yolu da. kültür ve sanatımızda, asırlardır devam eden ve gündelik hayatımızda hep iç içe olduğumuz, kilimlerimizdir.
Yeri geldiğinde heybe olan ,yeri geldiğinde çadır olan, yeri geldiğinde seccade olan, Anadolu kilimlerinde işlenen her motif mutlaka bir anlam ifade eder. Bu anlam ifadesinde renklerin yeri ise en çarpıcı etkiyi yapar. Bu sayede kilimler bazen cıvıl cıvıl renklerle neşe’yi,sevinci,mutluluğu bazen de, ağır renklerle hüznü, kederi, yası,hasreti yaşatır bize.
Kırmızı ile saadeti zenginliği anlatan sanatkâr, yeşili cennet rengi kabul etmiş, maviyi asalet ve ihtişam sembolü olarak görmüş, kötülüklerden korunmak için sarıyı ,dünya sıkıntılarından kurtulmak için de siyahı seçmiş, gönlündeki sırları simgeleştirerek ,göz nuru ile dokumuştur kilimlere.
Türkçe kökenli bir kelime olan kilim, hav ipliği (özellikle halılarda düğüm atılıp kesilerek yükseklik oluşturan ip) kullanılmadan düz dokuma tekniği ile yatay veya dikey tezgahlarda elle yapılan bir dokuma sanatıdır. Tezgâhta, çözgü adı verilen dikey ipliklerin arasından yatay ipliklerin geçirilmesi ile desenler oluşturulur. Dokuma tekniği açısından farklılıklar gösteren, cicim, sili ya da zili,sumak gibi çeşitler de, genel ifadesi ile kilim olarak bilinmektedir. Desenler daha ziyade geometrik motiflerden meydana getirilir. Ancak bu desenler yaşanılan çağın özellikleri, yöre kültürü, gelenek ve görenekler, kilimi dokuyan kişinin beklentileri, ümitlerine göre değişiklikler gösterdiğinden, bir sınıflama yapmak gerekirse;
Başta kuş motifi olmak üzere ejder ve böcek motiflerinin kullanıldığı Hayvansal motifler;
Ağaç, yaprak, çiçek ve meyve motifleri kullanıldığı Bitkisel motifler;
Dokuma kolaylığından dolayı en çok tercih edilen, motif türü olarak üçgen, dörtgen, dikdörtgen ve eşkenar dörtgenler den oluşan olan. Geometrik motifler;
Madalyon, rozet, çengel, sütun yazı, harf, vazo gibi nesnelerin kullanıldığı Karışık motifler;
Kuş, hayat ağacı, el, tarak, ibrik, kandil gibi desenlerle duyguları ve tabiat güçlerini anlatan; Sembolik motifler; şeklinde sıralanabilir.
Kilim motiflerinin ifade ettiği anlamlardan bazıları yüz yıllardır şöyle şekillenmiştir.
Kilimin tarihçesine bakıldığında, konar-göçerlerin sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yaygı olarak dokuyup, kullandıkları görülür. Geçmişte ahşap tezgâhlarda, mekikli, elle atma usulü ile dokunan kilimler, mekanik tezgâhların icadı ile bir ölçüde makineleşmiş olmasına rağmen yinede el işi vasfını korumaktadır. Kilimler kullanılan tekniklere, motiflere, renklere, yörelere, aşiretlere, dokuyanlara göre isimlendirilir. İplikler çoğunlukla koyunyünü ve pamuk olup, yerine göre öküz, deve ve at tüyü ve keçi kılı da kullanılır.
Renkler ise, yine saf ve temiz Anadolu hayatının asil tevazusu gibi, bitkilerden, bir başka deyişle topraktan elde edilen, ama toprak olana kadar solmayan, güneşe dayanıklı renkler olup, bitki köklerinden, yapraklarından ya da meyvelerinden yapılan kök boyalardır.
Kırmızı, kızılçam kabuğundan; sarı ve tonları sumak, gence, sütleğen, katır tırnağı ve safran gibi bitkilerin kök dal ve çiçeklerinden; kahve rengi, ceviz,mazı ve meşenin yaprak ve meyvelerinden; yeşil yabani naneden; siyah sumaktan, mavi Hint bitkisi otundan kaynatmak suretiyle elde edilir.

Ahmet Yıldız’ın yazsısından alıntıdır.


Motiflerin Dili:

“Günümüzde birçok halı ve kilim üretimi artık fabrika ve imalathane koşullarında gerçekleştirildiğinden motif ve renkler de bu seri üretimin etkisiyle üretici ya da distribütörler tarafından sipariş üzerine belirlenmekte. Ürünün pazardaki başarısı da doğal olarak renk ve farklı kültürel yaşam alanlarında kullanılan mobilya stilleriyle olan uyumu ile doğru orantılı bir seyir gösteriyor.”

Bir süre önce gazeteler, eskiden dünyada konuşulan dillerden birini bilen yalnızca tek bir kişinin kaldığını açıkladılar. Bu kişinin ölümü durumunda bu dilin de onunla birlikte sonsuza dek yok olacağı belirtildi. Elbette bu insanlık tarihinde ne ilk ne de son yok olan dil olacaktır. Ancak böyle bir şeyin yaşanıyor olması dil bilimi adına oldukça üzüntü verici bir olay olsa gerek.
Türk dokumacıları her ne kadar henüz kendi motif ve renk dillerinin yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olmasalar da kaçınılan bu durumun sanıldığı kadar da uzak bir gelecekte olmadığı gerçeği endişe vermeye devam ediyor.
Günümüzde birçok halı ve kilim üretimi artık fabrika ve imalathane koşullarında gerçekleştirildiğinden motif ve renkler de bu seri üretimin etkisiyle üretici ya da distribütörler tarafından sipariş üzerine belirlenmekte. Ürünün pazardaki başarısı da doğal olarak renk ve farklı kültürel yaşam alanlarında kullanılan mobilya stilleriyle olan uyumu ile doğru orantılı bir seyir gösteriyor.
Halı ve kilimlerdeki dokunmuş küçük simge ve sembollere motif, bunların tamamına ise desen adı verilmekte. Bir seccadenin üzerindeki semboller yorumlandığında örneğin evlat kaybının dayanılmaz acısının o kadar gerçek ve canlı bir şekilde yansıtıldığı ve bu desenler dokunurken yaşanılan hüznün üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen sözkonusu insani duygunun bu kilim ve halılara yansıyan ifadesi gözlerden kaçmaz. Bu açıdan değerlendirildiğinde halı dokumak bir tür tedavi ve terapi özelliği de gösterir.
Elbette Türk halı ve kilimlerinde saadet ve sonsuz mutluluk hayalleriyle dokunmuş halılar da yok değildir, ancak tüm bu dokumalarda her zaman kaderin cilvelerine atıfta bulunan bir anlayış hakimdir. Kilimler ister büyük isterse yanınızda taşıyabileceğiniz kadar küçük olsun, her zaman dokuyanın sanatsal becerilerinin ifade şekli olmuş ve dokuyanın aile tarihinin hikayesini dış dünyaya adeta bir roman ya da diğer bir sanat ürünü gibi yerel bir mesaj olarak aktarımını sağlamıştır.
Göçebe kadınlar içsel anlamda kendilerini bulabilmek için ne evlerini terk etmek ne de hayat tarzlarını değiştirmek zorundalardı. Bu kadınlar dokuma becerileriyle kendi yaşam sürelerinin de ötesinde bir devamlılığa sahip, muhtemelen çocuk ve torunlarına kadar kalacak bir ifade şekline sahipti. Kuşaklar boyu sürecek aile, arkadaş ve ziyaretçiler gibi yakın çevrenin yanı sıra bu duygu dokumaları örneğin batılı bir yabancının evine de konuk olacaktır. Böylelikle dokuyan eserinde akıllı desen, yaratıcı renk, motif anlayışı ve dokuma becerisiyle tüm dünyaya duygularını haykırabilen şanslı azınlıktan biri olmanın haklı gururunu yaşayacaktır.


Bazı Motiflerin Anlamları:

Dokuyanın Medeni Hali
Saç Bağı (Bekar):
Bu işaret genç bir kızın evliliğe duyduğu özlemi simgeler. Geleneksel olarak Anadolu köylerinde yaşayan genç kızlar evlenene kadar saçlarını kesmez, uzatırlar.
Yin&Yang:
Bu motif aşk ve birliktelik kadar dokuyanın evli olduğuna işaret eder. Uzak Doğu temelli bu sembol bir kadın ve erkek arasındaki aşkı anlatır. Her iki resimde yeralan zıt renkler doğada hiçbir şeyin tamamıyla saf olmadığına işaret eder.
Elibelinde:
Eski anaerkil inançlardaki ana tanrıçayı sembolize eder. Çok eski zamanlarda tüm insanüstü güçlerin tanrılarla temsil edildiği dönemlerden kalmadır. Bu motif sadece dokuyanın bir erkek çocuk dünyaya getirdiğinde kullanılır. Ellerin belde kavuşturulması ise erkek çocuk dünyaya getiren kadının gurur ve mutluluğunu temsil eder.
Mutluluk:
Nazar/kem göz ve koç boynuzu gibi motifler dokuyanın mutluluğu ve bu mutluluktan dolayı Allah’a şükrettiği anlamına gelir.

Göz (Nazar):
Bu motif kem göz anlamına gelir ki göze benzeyen bir objenin bununla savaştığına inanılır. En basit şekliyle bir üçgen kullanılır.

Koç Boynuzu:
Koç boynuzu doğurganlık, verimlilik, kahramanlık ve gücü simgeler.

İlişki:
Sandık, tarak ve doğurganlık dokuyanın eşiyle ve eşinin ailesiyle olan ilişkisini ifade eder.

Sandık:
Bu motif genelde genç bir kızın çeyiz sandığını simgeler. Bu sandığın içindeki nesneler, eşinin evinde kullanılmak için olduğundan genç kızın beklentileri ve ümitleri dokuduğu, ördüğü ve üzerine nakış işlediği parçalara yansıtılır.

Tarak:
El, Parmak ve Tarak motifi, parmakların kem gözlerden koruduğunu temsil eden beş çizgi ve beş noktayı kapsar. Tarak motifi genellikle evlilik ve doğum ile ilişkilidir. Bu motif, evlenme arzusunu ve doğumu kem gözlere karşı korumayı ifade eder.

Doğurganlık:
Karşı cinsler arasındaki ilişki ve çoğalmayı (üremeyi) anlatır.

Aile Simgeleri:
Aile ve klan simgeleri kabileler tarafından o günün koşullarındaki gereklilikten dolayı koyunların, kilim ve diğer mülkiyetlerin işaretlenmesi ve kime ait olduklarını belli etmesi amacıyla kullanılmıştır.
Kuşlar:
Kuş motiflerinin çok farklı anlamları vardır. Kartal, doğan ve şahin gibi kuşlar güç ve dayanıklılığı simgeler. Bu kuş motiflerine özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki sanat eserlerinde sıklıkla rastlanır. Bu kuşlar ayrıca kutsal haberci ve uzun ömürlülüğü temsil eder. Zümrüdüanka(Anka kuşu) ve ejderhanın savaşı bahar yağmurunun habercisidir.

HAYVANLAR
İlk çağlardan bu yana insanoğlu vahşi ve tehlikeli hayvanları taklit ederek ya da onların kürk ve derilerinden parçaları dokuyarak bu hayvanların güç ve kudretlerinin kendilerine geçtiğine ve bu yolla korunduklarına inanmıştır. Eski inanışlarda olduğu gibi günümüzde de halen kurt pençesi, timsah dişi, ölü bir yılan ya da akrep taşımanın uğur ve güç sayıldığı bazı yerlerde hala bu gelenek devam etmektedir.
Akrep, Ejderha, Kurt izi

El (Dini Motif):
El motifi, verimlilik ve iyi şansı birleştirir. Aynı zamanda bu motif, Hz. Muhammed’in kız kardeşinin elini sembolize ettiği için de, kutsal bir anlam taşır. El motifi çoğunlukla nazar sembolünü üzerinde taşır ve böylelikle kem gözden korunmayı sağlar.


tara0024.jpg

Hayat Ağacı Kilim Motifi


tabl1.jpg



kilim-kars.jpg



zemhal0045.jpg



Image648.gif
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Ynt: Geleneksel Sanatlar

Hammaddesi Cam Olan Geleneksel Sanatlar

Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin seçkin örnekleri günümüzde "Cam"ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadır.Çeşitli model, formlarda vitray, Selçuklular döneminde geliştirilmiştir.Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un fethedilmesinden sonra camcılığın merkezi bu kent olmuştur.

Çeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşabilen tekniklerdir.Gazyağı lambaları, lale vazoları, gülsuyu şişeleri, fincan kaseleri, şekerdanlıklar, vitray panoları, karatlar, kadehler vb. diğer mutfak gereçleri bu teknikler kullanılarak üretilmiştir.Anadolu'da camın ilk kez gözboncuğu olarak üretimi İzmir - Görece köyündeki ustalar tarafından gerçekleştirilmiştir.

Anadolu'nun her tarafında temelinde nazar inancı olan cam boncukları görmek mümkündür.Nazardan (kötü bakıştan) korunması istenen canlı, cansız tüm varlıklarda nazar boncuğu bulundurulur.Nazarlık yoluyla canlı veya nesneye yönelen bakışların dikkatinin başka bir nesneye yöneleceğine inanılır, bu nedenle nazar boncuğundan yapılan nazarlıklar canlının veya nesnenin görünen bir yerine takılır.

(Bilgiler Kültür Ve Turizm Bakanlığı web sitesinden alıntıdır.)

pic0027ow1.jpg



el_sanatlari_cam.jpg



hob0036.jpg
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Ynt: Geleneksel Sanatlar

Hammaddesi Tahta-Ağaç Olan Geleneksel Sanatlar

Geçmişten günümüze sürüp gelen maddi kültür ürünleri arasında yer alan ağaç işçiliğinin geleneksel sanatlarımız arasında önemi büyüktür.Türkler Islamiyetten önce Orta Asya'da ağacı kutsal saymış, bunu sanat yapıtlarında kullanmışlardır.Kurganlarda özellikle Pazırık'ta yapılan araştırmalar sonucu ağaç işi buluntuların yanı sıra at eğeri, koşum takımlarında kullanılan ağaç parçaları bulunmuştur.Zamanın tahribine karşı fazla dayanıklı bir madde olmayan ahşap sanat eserlerinden günümüze pek örnek kalmamıştır.

Ağaç - Ahşap İşçiliği

Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişmiş, kendine özgü bir şekil almıştır. Selçuklu, Beylikler dönemi ağaç eserleri daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup gerçekten çok üstün işçilik göstermektedir.Osmanlı Dönemi ahşap işçiliğinde sadelik hakim olmuş, çeşitli teknikler daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, rahle, Kuran muhafazası gibi kullanım eşyası, pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, sütun başlığı, tavan, mihrap, minber (vaaz kürsüsü) , sanduka gibi mimari öğelerde uygulanmıştır.Ağaç işçiliğinde en çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz, gül ağacı kullanılmakta, kakma, boyama, kündekari, kabartma - oyma, kafes gibi teknikler uygulanmaktadır.


ahsap4.jpg



Baston (Asa)

Bu teknikler Zonguldak, Bitlis - Ahlat, Gaziantep, Bursa, İstanbul - Beykoz, Ordu illerinde halen devam eden baston yapımcılığı ile günümüze ulaşmıştır. Ülkemizde baston, asa yüzyıllar boyunca kullanılmış, 19. Yüzyılda yaygınlaşmıştır.İşçiliğinin yanı sıra hammaddesine göre değer kazanan bastonların sap kısımları gümüş, altın, kemik, sedef gibi malzemelerden; gövde kısımları gül, kamış vb. ağaçlardan yapılmaktadır.


00037992.jpg



Müzik Aletleri Yapımı

Müzik aletleri yapımı eskiden beri devam eden bir sanattır.Bu aletler ağaç, bitki, hayvan bağırsakları, kıl, kemik, boynuzlardan yararlanılarak yapılmaktadır.Telli çalgılar, nefesli çalgılar, vurmalı çalgılar gibi gruplandırılmaktadır.

baglama.jpg



Semercilik

Yük taşımak amacıyla eşek, katır, beygir gibi binek hayvanlarının sırtına yerleştirilen ağaç iskeleti yastığa semer denilmektedir.Ağaç, metal, saz, deri, dokuma gibi malzemelerden hazırlanmaktadır.Semeri bağlamak için kolan, kayış veya kaytan gibi sağlam şeritler kullanılmaktadır.


semercilik.jpg



Kaşıkçılık

Kaşıkçılık, Anadolu'nun bazı yörelerinde günümüzde de sürdürülen el sanatlarındandır.Özellikle Konya'da Selçuklular döneminden bu yana sürdürülen tahta kaşık yapımı bir çok ilimizde devam etmektedir.Tahta kaşık yapımında genellikle şimşir, meşe veya armut gibi ağaçlar kullanılmaktadır.

Küçük keser, törpü yardımıyla şekillendirilen kaşıklar genellikle Akseki, Gediz, Taraklı bucaklarında yapılmaktadır.Günümüzde yemek kaşıkları yanında süs, oyun kaşıkları da yapılmaktadır.Zımpara ile temizlenen kaşıklar üzerine çeşitli resimler, bezemeler, yazılar basılıp, boyanır cilalanarak satışa sunulmaktadır.

h_74784.jpg



Bilgiler Kültür Ve Turizm Bakanlığı web sitesinden alıntıdır.
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Ynt: Geleneksel Sanatlar

KEÇE

Keçe;Hayvansal liflerden genellikle yünün ısı, nem, basınç altında, sabun, yağ, asit vb. yardımıyla birbirlerine kenetlenmelerini sağlayarak oluşturulan dokudur.Türk el sanatlarının en eski tekniklerden biri olan tepme keçecilik Orta Asya'dan 11. yüzyılda batıya göç eden Türkler tarafından diğer sanatlarla birlikte Anadolu'ya gelmiş, günümüze kadar ulaşmıştır.

Türklerin günlük yaşamında önemli bir yeri olan "keçe" sözcüğü, "kidhiz / kidiz / kiz / kiiz / kiyiz" şeklinde adlar almıştır.Kullanılan bu tekniğin ilk örnekleri Uygur dönemine ait örneklerde görülmektedir.Tepme keçe veya fabrikasyon olarak üretimi yapılan keçe yapımında, koyun yünü dışında tavşan, yünü, deve yünü, tiftik, keçi kılı da kullanılmaktadır.
Yünün elle veya makinelerle atılarak, genellikle doğal yün renginin (beyaz, siyah, kahverengi) zeminde kullanıldığı, desenlerin ise sentetik boyalarla renklendirilen keçeler ile oluşturulduğu görülmektedir.Desenlerde çoğunlukla geometrik bezemelerle birlikte figürlü, doğadan stilize motifler de kullanılmaktadır.
Atölyelerde yörelere özgü desen, renk, motiflerle bezenen desenli veya desensiz olarak üretilen bu ürünlerin geçmişte kullanım yerleri iye benzer üretimlerle; yaygı, yolluk, seccade, yastık, eğer örtüleri, çadır gibi ev eşyası yapıldığı gibi kepenek, çizme, çorap, patik vb. giyim eşyası yapılmaktadır.

Hammaddenin yeterli olmasına rağmen yoğun emek, zaman harcanması, elde edilen gelirin az olması, eskiye nazaran kullanım alanının sınırlı olması nedenlerinden gibi olumsuzluklara rağmen Afyon, Şanlıurfa, Konya, Balıkesir, İzmir, Kars, Erzurum'da biraz daha yoğun olmak üzere birkaç ilde azda olsa hala devam etmektedir.


kece12.jpg



Keçe’nin dünyada ilk olarak Türkler tarafından yapıldığı ve günlük yaşamın birçok alanında kullanıldığı arkeolojik buluntularla kanıtlanmıştır. Örneğin Altay dağlarının doğu kesimindeki pazırlık kurganlarında yapılan kazılarda (MÖ 6. ya da 4. yy) tarihlenen İskit-Saka Türklerine ait önemli bir kısmı keçeden yapılmış eserler Saint Petersburg’daki “Hermitage” müzesinde sergilenmektedir.

kece1.JPG



kece4.JPG



Felt_Bag.jpg
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Ynt: Geleneksel Sanatlar

çok güzel bilgiler,gerçekten motiflerde bi tarih bi yaşanmışlık yatıyor.
 

kaşıksurat

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Kündekâri Sanatı

Akıl almaz bir sabrın ve geometri dehasının eşliğinde sanatçı ahşabı ‘kündekâri’yle yorumlar ve bir sanat eseri yaratır. Serbest ve rahatlıkla hareket eden binlerce küçük ahşap parçası asırlara meydan okur. İşte bu yüzdendir ki yapımında en ufak bir hataya dahi tahammülü yoktur kündekârinin.. .

Kenarları negatif ve pozitif değerlerde oyulmuş çokgen ve yıldız biçiminde ayrı ayrı kesilmiş rumî ve palmet kabartmalarıyla bezenmiş parçalar ile ahşap kirişlerin birbirine geçmesi biçiminde uygulanan ve büyük bir ustalık isteyen kündekârinin bezeme kompozisyonu geometrik bir şemaya dayanır. Gökyüzündeki yıldızları ve sonsuzluğu ifade eden yıldız sekizgen ongen baklava gibi birçok geometrik desenle birlikte uygulanır. Aralarına farklı tür ve renklerde küçük ahşap plakalar konarak bazı örneklerde oyma işçiliği sedef bağa fildişi kakma işçiliği de kompozisyona dahil edilir. Hazırlanan parçalar birbirine ayrıca bağlayıcı bir malzemeyle tutturulmadığından kündekârinin uygulandığı ahşap yüzeylerde zamanla ayrılmalar olmaz. Kündekâri tekniğiyle yapılmış bazı örneklerde dayanıklılığı artırmak için geçmelerin arkasında yine ahşaptan yapılmış bir iskelet kullanılır. Değişen mevsim şartlarında ısıdan ve nemden etkilenmeyecek nitelikte bir ağaçla çalışılır ve birleşme yerlerindeki kanallarda bırakılan hava payları sayesinde ahşap işçiliğinde zamanla ortaya çıkan çatlak ve şişmeler önlenir. Bu nokta göz önünde bulundurulduğ unda kullanılan malzemeler iç mekânlar için ceviz şimşir armut kiraz sapelli (maun); bezemelerde abanoz tik yılan ağacı venge peleseng sapelli altın varak bağa (deniz kaplumbağası kabuğu) gümüş fildişi sedef yakut ve zümrüt gibi değerli materyallerdir. Dış mekânlarda ise meşe sapelli ireko tik dişbudak gibi sert hava şartlarına dayanıklı ağaçlar kullanılır.

Konya Alaaddin Camii'nin Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nin Niğde Sungurbey Camii’nin Ürgüp’teki Taşkın Paşa Camii’nin Birgi Ulu Camii’nin Manisa Ulu Camii’nin Bursa Ulu Camii’nin Balıkesir Zağanos Paşa Camii’nin minberlerinde; Bursa Yeşil Cami ve Türbesi’nin kapısında Anadolu’nun eşsiz kündekâri örnekleri bulunur.

Zıvanalar deliklere ve tablalar kiriş sitemi ile birbirine oturur binlerce parçayı sadece iki dış seren ayakta tutar bu yetmezmiş gibi üzerine Ebced hesabıyla tarih ve isim bile düşürülür. İşte böyle derin manalar eşliğinde derin bir el maharetidir kündekâri sabırla nakşedilir.Alıntıdır...

71372654.jpg


15982853.jpg


24067899.jpg


15976356.jpg
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst