- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 1 Kas 2012
- Mesajlar
- 2,737
- Tepkime puanı
- 180
- Puanları
- 63
Son günlerde basında yer aldı: 'Darwin'in kayıp halkası bulundu, Evrim Kuramı kanıtlandı.' Bulgular, basit yapılı bir canlıdan karmaşık yapılı bir canlıya geçilebileceğini göstermiş. Ve haber başlığı 'Yaratılış Kuramı'na inananlar zor durumda!'
Önce şunu söylemekte yarar var: 'Evrim Kuramı' diye bir şey olabilir, ama 'Yaratılış Kuramı' olamaz. 'Yaratılış' süreci, bilimsel yöntemlerle ölçemeyeceğimiz, bilimsel verilerle destekleyemeyeceğimiz veya yalanlayamayacağımız bir olgudur. O nedenle bir 'Yaratılış Kuramı' söz konusu olamaz. Ama 'yaratılış inancı' olabilir.
Bana soracak olursanız, 'evrim'le ilgili bilimsel bir tartışmaya giremem. Girmem. Bildiğim bir konu değil. Ama canlıların yaşamına, insan bünyesinin olağanüstü karmaşıklığına, inceden inceye tasarımlanmış, hesaplanmış mühendisliğine bakınca 'teleolojik' (amaçsal) bir durumla karşı karşıya bulunduğumuzu düşünmeden edemiyorum.
Bu söylediklerim tabii ki evrim görüşünü dışlamıyor. Evrim, gene bilim adamlarının önerdiği biçimde gelişmiş olabilir. Ama gelişmenin öyle olduğunun kanıtlanması, işin içinde bir yaratıcın parmağının bulunmadığı anlamına gelmez, diye düşünüyorum. Ayrıca son bulgular da, anladığım kadarıyla, evrimin mutlaka bu biçimde olduğunu değil, olabilirliğini göstermektedir.
Böyle düşünmem, salt evrim sürecinde ortaya çıkan yapının olağanüstü karmaşıklığından kaynaklanmıyor: Aynı zamanda yaşamın olağanüstü gizemlerle dolu, bilim tarafından (yöntem nedeniyle) açıklanamayacak yönleri var. Telepatik öngörüler, olmayacak rastlantılar, ölüme yakın deneyim yaşayanların anlattığı şaşılası öyküler...
Bu alanda bilimin yapacağı şeyler sınırlıdır. Fakat, en azından bu tür olayların varlığını peşinen yadsıma yerine bunları ciddiye alma ve bilimsel veri toplama tekniklerinin elverdiği noktaya kadar inceleme yoluna gidilmesi gerekirdi. Çağımızın egemen ideolojilerinden 'pozitivizm' ve 'materyalizm' yazık ki buna engel oluyor, kafaları koşullandırıyor.
'Yaratılış'ın 'evrim'le birlikte okullarda ders olmasına gelince... Bu zaten yapılıyor. Okutulması zorunlu olan ders kitaplarında çocuklar yaratılış inancıyla karşılaşıyorlar. Hem de kaç kez!
Burada dikkat edilmesi gereken şey, son derece önemli bir konuda, birbiriyle taban tabana zıt iki görüşün verilmesinin yaratabileceği psikolojik sorunlarla çocukların nasıl baş edeceğidir. Her iki konu da insanların dünya görüşlerinin oluşmasında temel rol oynayacak cinsten şeylerdir. Ergenlik çağında, zaten kafası karışık gençleri bir de okulda vereceğimiz çelişik bilgilerle iyice şaşkına çevirmek ne kadar doğrudur dersiniz?
Bunu tartışan kimse yok! Herkes kendi ideolojisinin ders kitaplarında yer alması, karşı görüşün ise yasaklanması derdinde. Pedagojinin yerini siyaset almış durumda.
Tanıdığım bir genç vardı. Bu çelişkiden bıkmış, çıkış yolu bulamamıştı. Sonuçta geceleri Tanrı'ya, gündüzleri bilime inanmaya karar verdi. Uzunca bir süre öyle idare etti.
Neden mi geceleri Tanrı'ya inanıyordu?
Karanlıktan korktuğu için.
Türker Alkan/Radikal
Önce şunu söylemekte yarar var: 'Evrim Kuramı' diye bir şey olabilir, ama 'Yaratılış Kuramı' olamaz. 'Yaratılış' süreci, bilimsel yöntemlerle ölçemeyeceğimiz, bilimsel verilerle destekleyemeyeceğimiz veya yalanlayamayacağımız bir olgudur. O nedenle bir 'Yaratılış Kuramı' söz konusu olamaz. Ama 'yaratılış inancı' olabilir.
Bana soracak olursanız, 'evrim'le ilgili bilimsel bir tartışmaya giremem. Girmem. Bildiğim bir konu değil. Ama canlıların yaşamına, insan bünyesinin olağanüstü karmaşıklığına, inceden inceye tasarımlanmış, hesaplanmış mühendisliğine bakınca 'teleolojik' (amaçsal) bir durumla karşı karşıya bulunduğumuzu düşünmeden edemiyorum.
Bu söylediklerim tabii ki evrim görüşünü dışlamıyor. Evrim, gene bilim adamlarının önerdiği biçimde gelişmiş olabilir. Ama gelişmenin öyle olduğunun kanıtlanması, işin içinde bir yaratıcın parmağının bulunmadığı anlamına gelmez, diye düşünüyorum. Ayrıca son bulgular da, anladığım kadarıyla, evrimin mutlaka bu biçimde olduğunu değil, olabilirliğini göstermektedir.
Böyle düşünmem, salt evrim sürecinde ortaya çıkan yapının olağanüstü karmaşıklığından kaynaklanmıyor: Aynı zamanda yaşamın olağanüstü gizemlerle dolu, bilim tarafından (yöntem nedeniyle) açıklanamayacak yönleri var. Telepatik öngörüler, olmayacak rastlantılar, ölüme yakın deneyim yaşayanların anlattığı şaşılası öyküler...
Bu alanda bilimin yapacağı şeyler sınırlıdır. Fakat, en azından bu tür olayların varlığını peşinen yadsıma yerine bunları ciddiye alma ve bilimsel veri toplama tekniklerinin elverdiği noktaya kadar inceleme yoluna gidilmesi gerekirdi. Çağımızın egemen ideolojilerinden 'pozitivizm' ve 'materyalizm' yazık ki buna engel oluyor, kafaları koşullandırıyor.
'Yaratılış'ın 'evrim'le birlikte okullarda ders olmasına gelince... Bu zaten yapılıyor. Okutulması zorunlu olan ders kitaplarında çocuklar yaratılış inancıyla karşılaşıyorlar. Hem de kaç kez!
Burada dikkat edilmesi gereken şey, son derece önemli bir konuda, birbiriyle taban tabana zıt iki görüşün verilmesinin yaratabileceği psikolojik sorunlarla çocukların nasıl baş edeceğidir. Her iki konu da insanların dünya görüşlerinin oluşmasında temel rol oynayacak cinsten şeylerdir. Ergenlik çağında, zaten kafası karışık gençleri bir de okulda vereceğimiz çelişik bilgilerle iyice şaşkına çevirmek ne kadar doğrudur dersiniz?
Bunu tartışan kimse yok! Herkes kendi ideolojisinin ders kitaplarında yer alması, karşı görüşün ise yasaklanması derdinde. Pedagojinin yerini siyaset almış durumda.
Tanıdığım bir genç vardı. Bu çelişkiden bıkmış, çıkış yolu bulamamıştı. Sonuçta geceleri Tanrı'ya, gündüzleri bilime inanmaya karar verdi. Uzunca bir süre öyle idare etti.
Neden mi geceleri Tanrı'ya inanıyordu?
Karanlıktan korktuğu için.
Türker Alkan/Radikal