Faşizm

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde İdeolojiler kategorisinde fides tarafından oluşturulan Faşizm başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,787 kez görüntülenmiş, 3 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı İdeolojiler
Konu Başlığı Faşizm
Konbuyu başlatan fides
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kurekmahkumu

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Faşizm nedir, hangi sınıfın hizmetindedir?

Kelime olarak Faşizm, Roma İmparatorluğunda devlet iktidarının ve siyasi birliğin simgesi küçük baltalara verilen isim 'Fasces'ten gelmektedir. Ama toplumsal gerçeklik içinde ifade ettiği anlam çok daha farklıdır.
“Faşizm, finans-kapitalin en gerici, en şoven ve en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür.”(Dimitrov) Faşizm, sınıflar üstü bir uygulama veya yönetim biçimi değildir. O, emperyalizm dönemde ortaya çıkan bir devlet biçimidir.
Emperyalizm, kapitalizmin tekelci aşamasıdır. Emperyalizm aşamasında, ekonomide serbest rekabetin payı nispi olarak azalmış, tekeller egemen hale gelmişlerdir. Emperyalizmin temel ekonomik özelliği onun tekelci niteliğidir. Artık kendi ülkesindeki sömürüyle yetinemeyen, tekeller arasındaki rekabeti iliklerinde hisseden burjuvazi yeni sömürü alanlarına el atmıştır. Yapılan yığın üretimi burjuvaziyi, gerekli olan hammadde kaynakları, yeni pazar alanları ve artı-değer oranının yüksek olduğu ülkelere yöneltmiştir. Böylece tek tek ülke ekonomileri emperyalist tekellerin çıkarına olmak suretiyle tek bir dünya ekonomisi haline gelmektedir. Ama bu süreç, dünyanın milyarla ifade edilen büyük bölümünün bir avuç zengin emperyalist ulus tarafından yoksulluk, emperyalist yağma ve barbarlık ile sömürülmesini ifade etmektedir.
“Emperyalizm hem dış hem de iç siyasette demokrasiyi yıkmaya doğru, gericiliğe doğru mücadele eder. Bu anlamda emperyalizm su götürmez bir biçimde genel olarak demokrasinin, bütün demokrasinin inkârıdır.” (Lenin, Emperyalizm, Evrensel Basım Yayın)
Emperyalizmin tekelci özelliği siyasi alanda kendini gericilikle gösterir. Emperyalizm mali oligarşinin tekelci diktatörlüğüdür ve demokrasiye taban tabana karşıttır. Emperyalist tekellerin azami kar uğruna sömürgelerdeki katmerli baskı ve yağması, halkların inanılmaz sefaleti, emperyalist merkezlerdeki emekçi yığınlarının hayat standartlarındaki sürekli bozulma ve yağma savaşları emperyalizmin kaçınılmaz olgularındandır.
Bu durum, emperyalist ülkelerdeki işçi sınıfı ve emekçiler, sömürgelerdeki halk yığınları arasında hoşnutsuzluk ve tepki yaratır. Kapitalist bunalım dönemleri, halk yığınlarının devrimci hareketi, burjuvazinin yönetemez duruma gelmesi, bütün bunlar burjuva egemenliğinin tehlikeye düşmesi anlamına gelir. İşte faşizm, bu bunalımdan kapitalizm lehine çıkış yollarından birisidir. Diğer kapitalist yol ise, işçi sınıfı içerisindeki oportünizmi temsil eden reformist kanatla burjuvazinin ittifakıdır. Avrupa ülkelerinde bunalımdan çıkış yolu olarak bu iki seçenek de burjuvazi tarafından kullanılmıştır.
İkinci Enternasyonal’in Sosyal-demokrat partileri bunalım dönemlerinde burjuvazi ile ittifak halinde hükümetler kurmuşlardır. Böylece kapitalizmin istikrarı uğruna, burjuvazinin iktidarının devrim yoluyla elinden alınmasına sosyal-demokrat partiler engel olmuşlar ve burjuvaziye uşaklık yapmışlardır. Alman Sosyal-demokratları, hükümet kurduktan sonra bizzat kendilerini iktidara getiren işçilere saldırmış, onların devrimci hareketini kanla bastırmıştır. İşçi sınıfı ile burjuvazinin işbirliğini savunan Sosyal-demokratlar böylece burjuvazinin işçi sınıfına karşı mücadelesinde burjuvazinin saflarında yer almışlardır. İşçi sınıfını birkaç sosyal reform kırıntısıyla burjuvaziye satmışlardır.
Bu bunalımdan ikinci kapitalist çıkış yolu olan faşizm ise devrimci sınıf hareketinin burjuvazi tarafından uzlaşmayla yenildiği ilk seçeneğin tersine, sınıf hareketine karşı açık terör, bütün demokratik hak ve örgütlerin ortadan kaldırılması ve başta komünistler olmak üzere işçi sınıfının önder kadrolarının katledilmesidir.
Bu yüzden faşizm bir devlet biçimi olarak demokrasinin baştan sona inkârıdır. O, demokratik devlet biçiminin işlemez hale geldiği koşullarda kapitalist düzenin devamı için bütün demokratik biçimlerin inkâr edilerek devlet aygıtının baştan sona militaristleşmesi ile halk yığınlarının mücadelesinin ve onun önderlerinin açık terör ile bastırılmasıdır. Faşizm, finans kapitalin demokratik yollarla iktidarını sürdüremediği koşullardaki egemenlik biçimidir. Bu yüzden bir sınıfsal temeli vardır: Burjuvazinin ve onun egemen tabakası olan finans kapitalin açık terörcü diktatörlüğü.

Faşizmin Sloganları

Dünyada faşizmin ilk ortaya çıktığı ve iktidar olduğu ülke İtalya’dır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında emperyalist yağmadan ‘hak ettiği’ payı alamayan, ekonomisi yıkım içinde olan, savaşta yarım milyona yakın insanın öldüğü yoksulluk içindeki İtalya’da faşizm sosyalizme karşı bunalımdan çıkış yolu olarak belirmiştir. 1914-1915 yıllarında ilk faşist topluluklar kurulmuş ve savaş aleyhtarlarına karşı terör hareketlerine girişmişlerdir. Sosyalistlerin büyük prestij ve gücüne rağmen faşizm, kitle tabanı kazanmış ve 1922 yılında Duce unvanını almış, faşizmin peygamberi, olarak lanse edilen Mussolini önderliğinde iktidara gelmiştir.
Faşist hareketin büyük kitle tabanı kazandığı ve iktidara geldiği bir diğer ülke Almanya’dır. Faşizm, ülke içinde ve 2. Dünya savaşı sonucu tüm dünyada 50 milyondan fazla insanın canına mal olmuştur.
Almanya İtalya’nın aksine İkinci Dünya Savaşından yenilgiyle çıkmış, sömürgelerini kaybetmiş, ordusu dağılmış ve büyük mali yükümlülükler alına sokulmuştur. 1919 yılında utanç verici Versailles anlaşması imzalanmıştır.
Alman faşizmi yani nasyonal sosyalizm, o yıllarda üyesi yüzü geçmeyen Nasyonal Sosyalist Parti tarafından temsil ediliyordu. 1921 yılında Nazi Hücum Kıtaları SA’lar kuruluyor ve terör faaliyetlerine başlıyordu. Bu arada orduda düşük görevlerden birinde bulunan Hitler, aşırı Yahudi düşmanlığı ve ateşli söylevleri ile parti içinde giderek yükseliyor ve ‘Fuhrer’(Şef) unvanını alıyor.
Almanya’da faşizmin gelişmesi ve kitle tabanı sağlamasında çelişkiler taşıyan hatta saçmalık düzeyine varan demagojisi etkilidir. Saçmalık düzeyine varması, faşizmin slogan ve söylevlerinin küçümsenmesini gerektiği anlamına gelmez. Çünkü bu sloganlar yığınların gerici ön yargılarına dayanıyor ve onlardan besleniyordu. Faşizm, finans kapitalin çıkarlarına dayanıyor ama açıktan onun savunuculuğunu yapmıyordu.
Faşizm öncelikle Versaille anlaşmasıyla ulusal gururu ayaklar altına alınmış Alman halkının milliyetçi ön yargılarına sarılıyor ve bunları körüklüyordu. Hatta ırkçılığı son noktasına vardırıp “Bu dünyada üstün ırktan olmayan herkes, adi bir yaratıktır” diyordu. Arien ırkının bütün kültür ve sanatın yaratıcısı olduğu, dünyanın efendisi olmaya muktedir tek ırk olduğu propagandasıyla Alman ulusunu şoven bir milliyetçiliğe kazanmaya çalışıyordu. Nasyonal Sosyalizme göre bütün ırklar ve uluslar Alman ulusunun ve Arien ırkının düşmanıdır. Almanya’da yaşayan Yahudiler bütün kötülüklerin sebebi olarak gösteriliyor ve Alman ırkçılığıyla, azgınca ve hayvanca bir Yahudi düşmanlığı da yaratılıyordu. Komünizm ise onlara göre Yahudi iktidarı idi.
Hitler büyük kitlelerin desteğini alabilmek için tam bir ikiyüzlü politika sergilemiştir. Bir yandan iş adamları ile gizli görüşmeler yaparken diğer yandan emekçi kitlelere Nazi partisini sosyalist bir parti olarak lanse etmiştir. Nasyonal Sosyalizm ismini kullanarak açık bir anti-komünist olarak Alman işçi sınıfı ve halkının sosyalizme olan inancından yararlanmıştır.
Ülkedeki tekellerin usandırıcı egemenliği halkın buna tepkisi karşısında Nazi partisi finans kapital karşıtı bazı sloganlar ortaya atmış, her Alman vatandaşına iş ve ekmek sağlayacağını, savaş tazminatlarını ödemeyeceğini, Yahudi sermayedarları dize getireceğini ve Versailles anlaşmasını reddedeceğini ilan etmiştir. Büyük bir yalan fırtınası ve demagoji ile kapitalizm karşıtı söylemleri kullanmaktan dahi çekinmemiştir.
Yoğun propaganda ve Alman halkının gerici önyargılarını körükleyerek Nazi Partisi milyonlarca Alman’a kurtuluş olarak Faşizmi göstermiş ve geniş bir kitle tabanı sağlamıştır.

Faşizmin İktidarı

Faşizm, insanlığın tüm değer ve kazanımlarının inkârı olarak kapitalizmin en barbarca ve en vahşi devlet biçimidir. Almanya’daki faşizmin iktidarı başta olma üzere dünyadaki bütün faşist diktatörlükler bunun kanıtlar niteliktedir.
Nazi Partisi; burjuvazi, büyük toprak sahipleri ve bankerlerle anlaşmaları sonucu, kapitalistlerin milyonlarca Marklık desteğini sağlamıştır. Kapitalistlere bunalımdan tek çıkış yolunun Nazi diktatörlüğü olduğunu, böylece Marksistlerin tasfiye edileceğini ve finans kapitalin egemenliğinin sağlama alınacağı konusunda garanti verilmiştir.
Finans kapitalin desteği ve yığınların aldatılması ile iktidara gelen faşizm, işçi sınıfına, emekçilere ve aldattığı milyonlarca insana karşı kanlı bir savaşa girişmiştir.
Başta Almanya Komünist Partisi’nin tüm toplantı ve yayınları yasaklandı, parti büroları SA’lar tarafından basıldı, binlerce komünist öldürüldü ve onbinlercesi tutuklanıp işkenceden geçirildi ve katledildi.
Sosyal-demokrat Parti, Bavyera Halkı Katolik Partisi, Merkez Partisi ve diğer burjuva partiler kapatılmış, parti büroları SA’lar tarafından yağmalanmış binlerce üye tutuklanmıştır. 14 Temmuz’da ‘Alman İşçileri Nasyonal Sosyalist Partisi, Almanya’nın tek siyasi partisidir’ diye başlayan bir kanun çıkarılmıştır.
Parlamentonun yetkileri Nazi hükümetine devredilmiştir.
31 Mart 1933’de Eyalet Meclisleri feshediliyor ve yerlerine olağanüstü yetkilerle donatılmış Nazi valileri atandı.
Parti içinde binlerce kişi öldürülmüştür.
Parti içi temizlikten sonra Almanya çapında harekete geçen Naziler orduyu, polisi, adliyeyi, üniversiteyi ve gençlik kuruluşlarını Nazileştirmiştir.
Yahudi asıllı birçok bilim adamı toplama kamplarına gönderilmiştir.
Yahudilere karşı terör kampanyası açılmış, bütün Yahudiler yıldız taşımak zorunda bırakılmış, temerküz kamplarında işkenceden geçirilmiştir.
Sendikalar ve kitle örgütleri kapatılmıştır.
Binlerce insan SA ve SS’ler tarafından katledilmiştir.
Milyonlarca kitap meydanlarda yakılmıştır.
Grev ve toplu sözleşmeler yasaklanmıştır.
Her türlü eylem ve kitle gösteri yasaklanmıştır.
İşçilerin ve çalışanların ücretleri, patron ve işçilerin sözde işbirliği içinde düşürülmüştür.
Vergiler ve tüketim maddelerinin fiyatları büyük ölçüde artırılmıştır.
İşsizlik hızla artmış, köylülerin şehirlere göç etmesi yasaklanmış, açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.
İşsizlik sigortasının kapsamı çok büyük ölçüde daraltılmış, Yahudi kanı karışanlar veya Marksistlerle ilişkisi olanlar da bunun dışında bırakılmıştır.
Emekçiler ücretsiz çalışmalara zorlanmıştır.
Sanayi, savaşa hazırlık gerekçesiyle tamamen militaristleştirilmiştir.
İtalya ve Japonya ile anti-komintern kurulmuştur.
Avusturya 1938 yılında işgal edilmiştir.
1939 Mart’ında Çekoslovakya’nın Südetler bölgesi işgal edilmiştir.
Polonya 1939’da işgal edilmiştir. Böylece İkinci Dünya Savaşının başlamasına sebep olmuştur.
İkinci Dünya Savaşında tarafsız devlet olan Sovyetler Birliğine saldırmış, 20 milyon Sovyet vatandaşının ölümüne sebep olmuştur.
İkinci Dünya Savaşında toplam 40 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Ynt: Faşizm

Dünyadaki en gereksiz şekilde, en gereksiz bir amaçtan başka bişi değildir faşizm.İnsana sadece insan olduğu için değer verilmeyen bir dünya, insan olana insanmış gözüyle bakılmayan bir dünya , kim isterki bunu ,yanıtını vercek cesareti buluyorsa eğerki kendi insanlığını sorgulaması gerekir o insanın.
 

werther

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ağu 2009
Mesajlar
91
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
zorbalık kendini açıklayamadıkça dahada vahşileşir.işte faşizm bu yüzden doğdu...
 

kurekmahkumu

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
24 Ağu 2010
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
kendi çıkarlarını korumak için hak sahibi insanların haklarını hiçe sayan yücelttiği kesime kolay bir yaşam sürme imkanı tanıyıp dışladığı kesimi bilinçli olarak fikrini söyleme ve karşı çıkma haklarını elinden alan onların gelişme imkanlarını ellerinden alan kendi ağırlığını devam ettirme çabasıdır.siyasi olarak düşündüğümüzde etnik kimlik toplumsal olarak zengin kesim ailede erkek faşizmi söz konusudur her insanın kendi gibi olanları koruduğunu düşünürsek her insan biraz faşisttir ve genelde bu tür insanların ortak özelliği bencil olmalarıdır ve size reva gördükleri yaşam hayvandan bile daha beterdir
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst