- Konbuyu başlatan
- #1
Esbab-ı Nüzul Nedir?
Perşembe, 31 Mart 2011
M. Ali KAYA
Kur’ân-ı Kerimin pek çok ayetleri ve hükümleri insanların sordukları sorular veya başlarına gelen olaylar üzerine nazil olmuştur. Sure ve âyetlerin nâzil olmasına sebep olan bu gibi durumlara “Esbâb-ı Nüzul” denir. Müfessirler bir ayetten hüküm çıkaracakları ve doğru olarak açıklayacakları zaman bu ayetlerin ne sebeple nâzil olduğunu bilmeleri ve buna göre hüküm vermeleri gerekir. kâfir ve münafıklar, Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında nazil olan bir ayeti mü’inlere isnat ederek onlar hakkında verilen hükümleri mü’minlere teşmil etmek çok yanlış sonuçlar doğurur.
Ayetlerin nüzul/iniş sebeplerini bilmek o ayetin doğru anlaşılması için gereklidir. Hz. Ali (ra) “Benden sorun. Ben Kur’ân-ı Kerimin hangi ayet ve surelerin nerede, ne zaman ve ne sebeple inzal edildiğini bilirim” diyerek nüzul sebeplerini bilmenin önemine işaret etmiştir. Kur’ân-ı Kerimin “Kadir Gecesi” Levh-i mahfuzdan “Beytü’l-İzze”ye, yani dünya semasına nazil olduğu halde 23 senede tenzilini pek çok hikmetleri vardır.
1. İnsanların ihtiyaçlarına göre nazil olması ile uygulama kolaylığı ve ihtiyacın nasıl giderileceğini göstermesi öğrenme ve uygulamada kolaylık sağlamıştır. İhtiyaç olmazsa insanlar ona değer vermezler.
2. Öğrenmeyi ve ezberlemek böylece daha kolay olmuştur. Toptan inzal edilseydi öğrenmek ve ezberlemek gerçekten çok zor olurdu.
3. Anlamayı kolaylaştırmıştır. 23 sene sahabeler Kur’ân-ı Kerimde inen ayetlerin inceliklerini ve önemini daha iyi öğrenmiş ve hayatlarına uygulama imkânı bulmuşlardır. Birden nazil olsaydı uygulamaları mümkün olmazdı.
4. Asırlar boyu yerleşen ve gelenek haline gelen kötü adet ve uygulamaları yıkmak için tedricilik metodu uygulandığından bu kötü adetleri yıkıp, alışkanlıkları düzeltmek için böyle olması gerekiyordu. İçki ve faiz gibi kötü alışkanlıklar ancak tedricen yavaş yavaş terk edilmiş ve toplum alıştırılmıştır.
5. Kur’ân-ı Kerim İman, İbadet, Muâmelat, Cihad ve Ukubat gibi çeşitli hükümler konusunda tedrici bir metot takip etmiştir. Mekke döneminde İman üzerinde durmuş ve imanın esaslarından Allah’ın birliği ve ahiret inancının kalplerde ve akılarda tespitini sağlamıştır. Bu iki iman esası tam olarak kalplerde yer etmezse ibadet ve muamelâta ait hususları hayata geçirmek mümkün olmaz. İmandan sonra ibadet hayata hâkim olmalıdır ki muamelâta ait hususlar uygulanma imkânı bulsun. Muamelât konuları uygulanırsa bundan sonra uygulamayanlara ceza verilebilir. Bunlar tedrici olduğu için Kur’ânı nüzulü de tedrici olmuş ve Allah’ın “Âdetullah” ve “Sünnetullah” kanunlarına uygun olmuş insanların da bu kanunlara uyması istenmiştir.
6. Pek çok ayetler de ortaya çıkan problemlere çözüm getirmiştir. Olaylar ortaya çıkmadan bu konuda çözüm getirmenin bir anlamı olmazdı ve insanların dikkatini çekmez ve gerek birey gerekse toplumda müessir olmazdı.
7. Düşman tecavüz etmezse savaş olmaz, savaş olmayınca da savaşla ilgili hükümlere gerek duyulmazdı. Bu nedenle savaşın gerekçeleri, dikkat edilmesi gereken hususlar ve insanların hukukunu korumak için yapılması gereken şeylere ihtiyaç duyulmazdı.
Yukarıda sayılan hususlar Kur’ân-ı kerimin “Nüzul Sebeplerine” neden ihtiyaç duyulduğunu anlatmak için yeterlidir. Nüzul sebeplerinin bilinmesi de ayet-i kerimeleri anlamak ve hüküm çıkarmak için şarttır.
Perşembe, 31 Mart 2011
M. Ali KAYA
Kur’ân-ı Kerimin pek çok ayetleri ve hükümleri insanların sordukları sorular veya başlarına gelen olaylar üzerine nazil olmuştur. Sure ve âyetlerin nâzil olmasına sebep olan bu gibi durumlara “Esbâb-ı Nüzul” denir. Müfessirler bir ayetten hüküm çıkaracakları ve doğru olarak açıklayacakları zaman bu ayetlerin ne sebeple nâzil olduğunu bilmeleri ve buna göre hüküm vermeleri gerekir. kâfir ve münafıklar, Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında nazil olan bir ayeti mü’inlere isnat ederek onlar hakkında verilen hükümleri mü’minlere teşmil etmek çok yanlış sonuçlar doğurur.
Ayetlerin nüzul/iniş sebeplerini bilmek o ayetin doğru anlaşılması için gereklidir. Hz. Ali (ra) “Benden sorun. Ben Kur’ân-ı Kerimin hangi ayet ve surelerin nerede, ne zaman ve ne sebeple inzal edildiğini bilirim” diyerek nüzul sebeplerini bilmenin önemine işaret etmiştir. Kur’ân-ı Kerimin “Kadir Gecesi” Levh-i mahfuzdan “Beytü’l-İzze”ye, yani dünya semasına nazil olduğu halde 23 senede tenzilini pek çok hikmetleri vardır.
1. İnsanların ihtiyaçlarına göre nazil olması ile uygulama kolaylığı ve ihtiyacın nasıl giderileceğini göstermesi öğrenme ve uygulamada kolaylık sağlamıştır. İhtiyaç olmazsa insanlar ona değer vermezler.
2. Öğrenmeyi ve ezberlemek böylece daha kolay olmuştur. Toptan inzal edilseydi öğrenmek ve ezberlemek gerçekten çok zor olurdu.
3. Anlamayı kolaylaştırmıştır. 23 sene sahabeler Kur’ân-ı Kerimde inen ayetlerin inceliklerini ve önemini daha iyi öğrenmiş ve hayatlarına uygulama imkânı bulmuşlardır. Birden nazil olsaydı uygulamaları mümkün olmazdı.
4. Asırlar boyu yerleşen ve gelenek haline gelen kötü adet ve uygulamaları yıkmak için tedricilik metodu uygulandığından bu kötü adetleri yıkıp, alışkanlıkları düzeltmek için böyle olması gerekiyordu. İçki ve faiz gibi kötü alışkanlıklar ancak tedricen yavaş yavaş terk edilmiş ve toplum alıştırılmıştır.
5. Kur’ân-ı Kerim İman, İbadet, Muâmelat, Cihad ve Ukubat gibi çeşitli hükümler konusunda tedrici bir metot takip etmiştir. Mekke döneminde İman üzerinde durmuş ve imanın esaslarından Allah’ın birliği ve ahiret inancının kalplerde ve akılarda tespitini sağlamıştır. Bu iki iman esası tam olarak kalplerde yer etmezse ibadet ve muamelâta ait hususları hayata geçirmek mümkün olmaz. İmandan sonra ibadet hayata hâkim olmalıdır ki muamelâta ait hususlar uygulanma imkânı bulsun. Muamelât konuları uygulanırsa bundan sonra uygulamayanlara ceza verilebilir. Bunlar tedrici olduğu için Kur’ânı nüzulü de tedrici olmuş ve Allah’ın “Âdetullah” ve “Sünnetullah” kanunlarına uygun olmuş insanların da bu kanunlara uyması istenmiştir.
6. Pek çok ayetler de ortaya çıkan problemlere çözüm getirmiştir. Olaylar ortaya çıkmadan bu konuda çözüm getirmenin bir anlamı olmazdı ve insanların dikkatini çekmez ve gerek birey gerekse toplumda müessir olmazdı.
7. Düşman tecavüz etmezse savaş olmaz, savaş olmayınca da savaşla ilgili hükümlere gerek duyulmazdı. Bu nedenle savaşın gerekçeleri, dikkat edilmesi gereken hususlar ve insanların hukukunu korumak için yapılması gereken şeylere ihtiyaç duyulmazdı.
Yukarıda sayılan hususlar Kur’ân-ı kerimin “Nüzul Sebeplerine” neden ihtiyaç duyulduğunu anlatmak için yeterlidir. Nüzul sebeplerinin bilinmesi de ayet-i kerimeleri anlamak ve hüküm çıkarmak için şarttır.