Entüisyonizm

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Akımları kategorisinde mavimor tarafından oluşturulan Entüisyonizm başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 8,222 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Akımları
Konu Başlığı Entüisyonizm
Konbuyu başlatan mavimor
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan chimera

mavimor

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,456
Tepkime puanı
3
Puanları
38
Yaş
44
Entüisyonizm:

Bu düşünüşün en önde gelen temsilcisi Fransız düşünür Henri Bergson'dur (1859-1941). Bergson'a göre yaşam, sürekli değişim gösteren bir süreçtir. Zaman da yaşamla birlikte değişim gösterir. Yaşamın bu değişimi yaratıcı bir atılımdır.

Yaratıcı atılım (Hayat hamlesi), bütün canlı varlıklardaki iç kuvvettir. Bu kuvvet, yaratıcılık özelliğiyle sürekli yeni türler ve yeni cinsler meydana getirir. Yaratıcı atılım, her canlıya sıçramalı hayat veren tanrısal güçtür. Tanrı, bitip tükenmeyen bir hayattır, sonsuz eylem ve özgürlüktür.

Zekâ, sürekli yaşam değişimini kavrayamaz. Zekâ, duruk ve eylemsiz maddeyi kavrayıp bilebilir. Sezgi, kavradığı madde bilgisinden ve pozitif bilimlerin sağladığı bilgiden farklı bir bilgidir. İnsan böyle bir bilgiye, varlığın iç gelişimini, iç dinamiğini sağlayarak ulaşabilir.

Bergson'un sezgici görüşü, Ortaçağ'da İslam düşünürü Gazali tarafından da benzer biçimde dile getirilmiştir. Gazali'ye göre insan, "Kalp Gözü" ile her şeyi bilebilir. Bu ise ancak içsel temizlenme ve arınmayla mümkün olabilir.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Entüisyonizm

Entüisyonizm (Sezgicilik)

Entüistyonist filozoflara göre,rasyonel bilgi nesnenin gerçek özünü veremez. Sezgiye önem veren düşünürler, rasyonel bilginin uygulama ve eylem için önem taşıdığını kabul eder.Fakat akla dayanan bilgi, onlara göre sezgisel bilginin tamlığından ve kesinliğinden yoksundur.

Bu anlayış ortaçağda büyük İslam Filozofu Gazalinin felsefesinde görülür ayrıca 19. y.y da Hegel rasyonalizmine tepki olarak Bergson’un felsefesinde ortaya çıkmıştır.

Gâzali (1058-1111):Gazali bilim ve felsefeye kuşku ile bakmış,bunların tutarsızlıklarla dolu olduğunu savunmuştur.

O’na göre insan bilgi yolunda duyulardan da akıldan da yararlanabilir fakat bu yetiler insana gerçek varlığın bilgisini veremez.Zira,gerçek ve kesin bilgi,sezgi yolu ile elde edilir.Bu bilgi türü insanın gönlüne yüce ve manevi bir algı olarak iner.

Gâzali’ye göre insanda iki göz ya da iki akıl vardır.Birincisi fiziki göz yada akıldır.İnsan bununla maddi dünyaya yönelir ve bir takım bilgilere ulaşır.Bu göz bilim ve felsefeyi kuran akıl gözüdür (akıldır) insan için yeterli değildir.
İkincisi ise kalp gözüdür.Kalp gözü manevi olduğu için insan kalbin manevi sezgisiyle gerçekleri bütün açıklığıyla kavrar.Var olan her şey sezgi yoluyla aracısız ve bütün açıklığıyla aynadaki gibi görünür.İnsanın kalp gözünü gereği gibi kullanabilmesi için onu temizlemesi yani arzularının baskısından kurtulması gerekir.Kalp gözü açılan kimse bilim ve felsefe yoluyla kavrayamadıklarını da açık seçik kavrar.


Henri Bergson (1859-1941): O’na göre gerçeklik hayattır,süredir.Bunu sadece sezgi kavrayabilir.Her şey değişip geliştiği için gelecek geçmişin aynı olamaz.Bu nedenle var olmak olgunlaşmaktır.Gerçeklikteki bu yaratıcı evrimi yalnızca sezgi anlayabilir.

Bergson bu nedenle materyalizm ve rasyonalizme karşı çıkar.Bergson’a göre bilmenin birbirinden ayrı iki yolu vardır:

1- Bilimlerde geçerli olan analitik;Mekan kavramını temel alan bilme tarzıdır. Gerçekliğin statik olduğu düşünülür.Bilimler varlığı parçalara ayırarak(analiz) bölüm bölüm inceledikleri için varlığın özüne nüfuz edemez.

2- Varlığın özüne nüfuz eden sezgi;Zamanı süreyi temel alan bilme türüdür..Gerçekliğin bizzat kendisini bilme imkanı verir.Sezgi dile getirilemez ancak yaşanır.Bir nota başka bir nota içinde kaybolurken biz musikinin akışına kendimizi bırakırız.Böylece süre,zaman,gelişme dinamik olarak statik olan mekanın üstüne çıkmıştır.

Bergson’a göre;insanda zeka ve içgüdü olmak üzere iki yeti vardır.Zeka evreni tanımamız için değil ona egemen olmamız için yaratılmıştır.Bu nedenle sadece madde aleminde geçerlidir.Hareketli olanı durdurarak bölümlere ayırıp inceler.Pozitif bilimler zekanın ürünüdür. Oysa hareketli olan gerçeği tanımak için başka bir yetiye yani içgüdüye ihtiyaç vardır.

İşte sezgi bu zeka ve içgüdünün bileşkesidir.

Entüisyonizm, tümü idealist yapıda olarak, dört bilgi alanında gerçekleştirilmiştir: felsefe, ruhbilim, törebilim ve matematik.

1) Felsefesel entüisyonizm: Fransız idealisti Henri Bergson'un öğretisi olarak Bergsonculuk adıyla da anılır. Bergson'a göre gerçeği saltık ya da saltığı gerçek olarak kavramaya sezgi denir. Gerçeği doğrudan doğruya kavratacak sezgiden başka hiçbir yol yoktur. Çünkü gerçek, özdeksel doğa değil, ruhsal doğa, eş deyişle ruhsal yaşam ve tek sözle yaşamdır. Yaşam evrenin kurtuluşuyla başlamıştır ve özdeğin tüm engellerine karşın yolunu açarak, onun durgunluğunu alt edip kimi yerde onu kımıldatarak akıp gitmektedir. Bu kesintisiz, bölümsüz ve sürekli akışa Bergson süre demektedir.

İşte bu sürenin bilgisini kavramak için bu süreyle birlikte yaşamak, onun içinde olmak ve onunla birlikte akmak gerekir ki bunu ne us ne de bilim gerçekleştirebilir. Çünkü us ve bilim sinematografik olarak çalışırlar. Bergson'a göre ussal ve bilimsel bilgi sinematografiktir.

Bir film, ard arda dizilmiş durgun ve bölümsel resimlerden oluşur. Us ve bilim, filmin akışını durdurarak bu resimleri tek tek incelerler ve birtakım bilgiler saptarlar. Ne var ki akışın bizzat kendisini, eş deyişle yaşamı hiçbir zaman kavrayamazlar. Demek ki us ve bilim, sadece durgun ve bölünebilir olan özdek üstünde bilgi edinebilirler. Bergson'a göre zaman, uzay gibi özdeksel değildir. Uzay özdekseldir, çünkü özdeksiz uzay ve uzaysız özdek (eş deyişle yer kaplamayan özdek) yoktur. Oysa zamanı bölen, parçalayan, onu aylara ve yıllara ayıran us ve bilimdir.

Us ve bilim, zamanı uzaya bağlamakla ( örneğin ay ayın, yıl dünyanın uzayda yer değiştirmesidir.) onu özdekleştirmektedir. Demek ki us ve bilim, hiçbir şeyi özdekleştirmeden inceleyemiyor.

Yaşamsal akışın eş deyişle sürenin kavranmasıysa özdekleştirilmeden gerçekleştirilmelidir, çünkü "gerçek süre, daima zaman adı verilmiş olan şeydir". Bunu kavrayabilecek olansa sadece sezgidir. Bergson'a göre sezgi, kendi bilincine varmış içgüdüdür. Şöyle der: " içgüdüyü söyletebilseydik, yaşamın bütün sırlarını çözerdik". Bilinç içgüdüde içkindir ve ruhsaldır. Bundan ötürü de ruhsal yaşam akışını sadece o kavrayabilir.

2) Ruhbilimsel entüisyonizm: William Hamilton ve İskoçyalılar tarafından geliştirilmiştir. Hamilton'a göre bilinç, dış dünyayı, olduğu gibi ve araçsız olarak ( eş deyişle sezgiyle) kavrar ve us deneyüstü hakikatleri bize sezgi yoluyla tanıtır. Hamilton'un sezgi deyiminden anladığı bir çeşit dinsel vahiydir.

3) Törebilimsel Entüisyonizm: George Moore, David Ross, Charlie Broad, Alfred Ewing vb. düşünürler tarafından geliştirilmiştir. Bunlara göre iyilik, ödev vb. gibi törebilimsel kavramlar apaçık, araçsız elde edilen ve ancak sezgiyle bilinebilen kavramlardır. Ne toplumsal ne de doğasal yaşamdan çıkarsanamazlar. Törebilimsel sezgiciliğin amacı, burjuva ahlâkının değişmezliğini savunmaktır.

4) Matematiksel Entüisyonizm: Brower, Weyl, Heyting vb. gibi düşünürlerce geliştirilmiştir. Bunlara matematik, mantık, tanıtlama, mantıksal kesinlikle değil, doğrunun sezgisel olarak kavranmasıyla gerçekleştirilir. Sezgi, bunların dilinde, düşüncelerdeki ayrılıkları saptama yeteneğidir. Düşünmek demek sezmek demektir. Mantık kurallarının uygulanabilir olup olmadıkları da sezgiyle saptanır.
(ALINTI)
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst