DOSTOYEVSKİ:Karamazov Kardeşler

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Düzyazı kategorisinde ayşenur tarafından oluşturulan DOSTOYEVSKİ:Karamazov Kardeşler başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,912 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Düzyazı
Konu Başlığı DOSTOYEVSKİ:Karamazov Kardeşler
Konbuyu başlatan ayşenur
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ayşenur

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31

DOSTOYEVSKİ:Karamazov Kardeşler


Dostoyevski’nin en olgun döneminde yazdığı son romanı Karamazov Kardeşler, sadece Dostoyevski’nin değil, tüm kitapların üzerinde bir yerde duruyor
Bir yerlerde okumuştum; Dostoyevski ölüm döşeğindeyken tek bir şeyin sıkıntısını yaşıyor; “Karamazov Kardeşler’i bitirememenin.” Yazar, Kafka’yla ikisini bu bağlamda birleştiriyor, o da ölmeden önce yazdığı her şeyin yok edilmesini istemişti. Buradan bir yerlere varıyordu yazı, ama kimin yazdığını unuttuğum gibi, nereye vardığı da aklımda değil… Zaten asıl konumuz Kafka ya da onun yazdıklarıyla arasında olan ilişkiden ziyade, Dostoyevski ve bitiremediğini düşündüğü, belki de en önemli eseri Karamazov Kardeşler.
Karamazov Kardeşler, Dostoyevski yapıtları arasında en özel yere sahip olan kitaptır. İlk özelliği; yazarın son romanı olmasından kaynaklanır, artık en olgun ve en başarılı dönemindedir ve bunun üzerine hiçbir zaman çıkamayacaktır. Sanırım kendisi de bunu biliyordu ve bu yüzden ölmeden önce, başka bir roman yazamamasından değil, Karamazov Kardeşler’e, kitap yayımlandıktan sonra gereken eklemeleri yapamadığından şikayet etti.
KENDİ YAŞAMINDAN İZLER
Diğer taraftan Dostoyevski, nereden bakarsanız bakın, yazdığı her romanın kaynağı olarak kendisini kullanan bir yazardır. Tüm yapıtlarında alttan alta da olsa, bazen üste çıkmıştır. Örneğin Kumarbaz kısmen otobiyografik bir yapıt sayılabilir. Karamazov Kardeşler’de ise Dostoyevski’nin yaşamının ve düşüncelerinin tüm evrelerini görmek mümkün. Yaşamını karakterlerin üzerine yaymış ve özellikle de yaşamının son döneminde, dine daha da sıkı bağlandığından olsa gerek, Alyoşa’yı (Aleksey Fyodoroviç Karamazov) yüceltmiştir. Tutkulu oluşunu ve zevk-ü sefa düşkünlüğünü Dmitri’de somutlarken, entelektüel yanını, yaşamında yaptıklarıyla en fazla çelişen bu yanını İvan taşır. Hastalıklı yanını da evin uşağı Semerdyakov üzerinde kurar. Fazla ileriye gitmek gibi olacak ama, babalarının genç kadın tutkunu olması da, küçük yaşlarda bir kızı iğfal etmiş olma gerçeğini hatırlatır insana…
BASİT BİR KONUDAN ŞAHESERE
Tüm bunlar bir kitabı büyük yapmaya yetmiyor tabii… Karamazov Kardeşler’in de büyüklüğü zaten Dostoyevski’nin yaşamından değil, yapıtın kendisinden kaynaklanır. Aslına bakarsanız konu basittir; baba ve oğul aynı kıza aşıktır ve kız babadan ziyade oğulla ilişki kurmayı tercih eder. Uzaklardan gelen başka bir âşık olayı iyice kızıştırır. Sonuçta baba öldürülür ve suçlu aranmaya başlanır. Herkes suçlu olabilir, ama ilk akla gelen babayla aynı kadına âşık olan oğuldur. Klasik bir polisiye hikâye gibi başlayabilir ve bir polisiye olarak da son bulmaya müsaittir. Dostoyevski işin içine girince, onun her zaman utandığı dehası, romanı ilmek ilmek dokuyarak basit bir konuyu, bir şaheser haline getirecektir.
İlk olarak aile kurumunun kutsallığını sarsar, aile içi kavgalarla, aslında bu kurumun ne kadar da sallantıda olduğunu ve kutsanacak bir tarafının bulunmadığını öne sürer. Aslında derinlere inersek, aile içinde anne otoritesinin yoksunluğunun da zararlarına varabiliriz. İkinci hedef kilisedir, dinine bağlı bir adam olmasına karşın kiliseye saldırır. Anlatılan hikâyeleri saçma bulur, İvan’ın ağzından dinin gereksizliğini bile kanıtlar. İlk kitabın sonunda da “Zosima dede” gibi büyük bir din adamının ölüsünün zamansız kokmasıyla en büyük darbeyi indirir. Bu da en fazla Alyoşa’ya zarar verecektir.
Ordu da nasibini alır Dostoyevski’den; insanın tutkuları çoğu zaman kurumların üzerine çıktığı gibi, ordu gibi keskin sınırları olan bir kurum bile tutkulara yenik düşebilir.
Bütün bu saldırıların üstünde de Dostoyevski’nin psikolojik çözümlemeleri durur. İnsanın iç dünyasının derinliklerine kadar iner. Bütün karakterleri, hatta bütün yan karakterleri tutkuları, korkuları, acıları, sevinçleri, kıskançlıkları yani bütün bir varlık olarak anlatır. En ufak ayrıntının bile insanın başına neler açabileceğini, gözden kaçan ufak bir hatanın insanın zihnini nasıl altüst edebileceğini ortaya koyar.
Kitabın sonlarında da, herkesten gizlenen sırları açığı çıkar. Bunu sanırım tek karşılayacak sözcük “bağlılıktır.” Kitabı okumamış olanlar için pek bir şey açığa çıkarmadan bağlılık üzerine bir tüyo vermek gerekirse bağlılığı, Semerdyakov üzerinden somutlayabiliriz.
Orhan Pamuk, İletişim Yayınları’nın yaptığı yeni basımların editörlüğünü yaparken Karamazov Kardeşler için “geçen bin yılın kitabı” tanımlamasını yapar. Nietzsche ise psikoloji adına ne biliyorsa hepsine Dostoyevski’den öğrendiğini anlatır. Sartre, yarattığı akımın ilk savunucusu olarak Dostoyevski’yi gösterir. Yani Karamazov Kardeşler sadece Dostoyevski’nin değil, tüm kitapların üzerinde bir yerde durmaktadır.
FERHAT ULUDERE
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst