Dostoyevski (1821- 1881)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kimdir? kategorisinde ayşenur tarafından oluşturulan Dostoyevski (1821- 1881) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,219 kez görüntülenmiş, 5 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kimdir?
Konu Başlığı Dostoyevski (1821- 1881)
Konbuyu başlatan ayşenur
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan rainbow64

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31



[FONT=&quot]Tam adı Fiyador Mihayloviç Dostoyevski’dir. Babası, “Moskova Yoksullar Hastanesi”nde operatör doktor olarak görev yapan, maa[/FONT]ş[FONT=&quot]ı dü[/FONT]ş[FONT=&quot]ük, ailesi kalabalık, sert ve asabi mizaçlı bir adamdı. Fakat di[/FONT]ğ[FONT=&quot]er taraftan, i[/FONT]ş[FONT=&quot]inde ve evinde prensipli, düzeni seven bir kimse idi. Çocuklarını en iyi okullara gönderiyor, özel ö[/FONT]ğ[FONT=&quot]retmenler tutuyor, kendisi de onlara Latince dersler veriyordu.[/FONT]
[FONT=&quot] Dostoyevski, özel ö[/FONT]ğ[FONT=&quot]retmenlerden Fransızca; babasından Latince ö[/FONT]ğ[FONT=&quot]rendi. On üç ya[/FONT]ş[FONT=&quot]ındayken Moskova’nın en iyi yatılı okuluna verildi. On altı ya[/FONT]ş[FONT=&quot]ına gelince- babasının zoru ile- Petersburg Mühendis Okulu’na kaydoldu. Aynı sene annesini kaybetti. Babası kendi toprak kölelerinden biri tarafından öldürüldü[/FONT]ğ[FONT=&quot]ü zaman, Dostoyevski, henüz on sekiz ya[/FONT]ş[FONT=&quot]ını yeni bitirmi[/FONT]ş[FONT=&quot]ti.[/FONT]
[FONT=&quot] Polis kayıtlarında, babasının, on altı ya[/FONT]ş[FONT=&quot]ında Katya isimli genç bir köle ile gizli ili[/FONT]ş[FONT=&quot]kisi bulundu[/FONT]ğ[FONT=&quot]u; hatta bu kızdan bir de çocu[/FONT]ğ[FONT=&quot]u oldu[/FONT]ğ[FONT=&quot]u yazılıdır. Öldürülme hadisesinin bu ili[/FONT]ş[FONT=&quot]kiyle sıkı sıkıya ba[/FONT]ğ[FONT=&quot]lı oldu[/FONT]ğ[FONT=&quot]u ve kızın amcası tarafından planlandı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı tahmin edilmektedir.[/FONT]
[FONT=&quot] Bu aile dramı, yazarın sara illetine tutulmasına yol açmı[/FONT]ş[FONT=&quot]tır. Dostoyevski, bütün olumsuz [/FONT]ş[FONT=&quot]artlara ra[/FONT]ğ[FONT=&quot]men, 1843 yılında Mühendislik Okulu’nu bitirdi ve aste[/FONT]ğ[FONT=&quot]men rütbesiyle orduda görev aldı. Fakat onun ne orduda ne mühendislikte gözü vardı. Zaten, bu mesle[/FONT]ğ[FONT=&quot]i de babasının zoruyla seçmi[/FONT]ş[FONT=&quot]ti. Bir yıl sonra, ona hem mevki hem de iyi bir maa[/FONT]ş[FONT=&quot] sa[/FONT]ğ[FONT=&quot]layacak olan mesle[/FONT]ğ[FONT=&quot]inden istifa etti.[/FONT]
[FONT=&quot] Mühendislik okulundayken, Rus ve Fransız edebiyatının me[/FONT]ş[FONT=&quot]hur eserlerini okumu[/FONT]ş[FONT=&quot]; Pu[/FONT]ş[FONT=&quot]kin, Gogol, Schilller, Balzac gibi isimlere hayran olmu[/FONT]ş[FONT=&quot]tu. Hele Balzac’a sonsuz bir hayranlı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı vardı. [/FONT]İ[FONT=&quot]lk edebiyat çalı[/FONT]ş[FONT=&quot]ması Balzac’tan tercümeler yapmak oldu. [/FONT]
[FONT=&quot] Dostoyevski’nin eserlerinde seçti[/FONT]ğ[FONT=&quot]i karakterlerle Gogol’un bilhassa Petersburg Hikâyesi ile Ölü Canlar’daki karakterler arasında büyük benzerlikler vardır.[/FONT]
[FONT=&quot] Karamazov Karde[/FONT]ş[FONT=&quot]ler’i yazarken Schiller’in Haydutlar’ından bolca faydalanmı[/FONT]ş[FONT=&quot]tır.[/FONT]
[FONT=&quot] [/FONT]İ[FONT=&quot]lk eseri [/FONT]İ[FONT=&quot]nsancıklar’dır. Genç Dostoyevski, bu romanı 1846 yılında yayınladı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı zaman; okuyanlar Pu[/FONT]ş[FONT=&quot]kin’in Menzil Amiri ile Gogol’un Kaput isimli eserlerinden faydalandı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı kolayca ke[/FONT]ş[FONT=&quot]fedebiliyorlardı. Fakat üslup ve konuyu i[/FONT]ş[FONT=&quot]leyi[/FONT]ş[FONT=&quot] tarzı tamamen kendine özgü idi. Dostoyevski’yi okuyucuya ve tenkit yazarlarına da sevdiren bu özelli[/FONT]ğ[FONT=&quot]i oldu.[/FONT]
[FONT=&quot] [/FONT]İ[FONT=&quot]nsancıklar’dan sonra yazdı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı Benzer(1846), Beyaz Geceler(1848) ve Netoçka Nezvasnova(1849) isimli hikâyeleri severek okundu.[/FONT]
[FONT=&quot] Eserlerinde adaletsizli[/FONT]ğ[FONT=&quot]e, yoksullu[/FONT]ğ[FONT=&quot]a, egoizme ve zulme kar[/FONT]ş[FONT=&quot]ı [/FONT]ş[FONT=&quot]iddetli bir isyan görülür ise de; hemen arkasında kadere teslimiyet ve Allah’tan af dileme vardır. Seçti[/FONT]ğ[FONT=&quot]i kahramanlarda bu iki duygu daima a[/FONT]ğ[FONT=&quot]ır basar.[/FONT]
[FONT=&quot] Bütün Rus aydınları gibi Dostoyevski de Çarlık yönetimini tenkit eden yazılar yazıyor, gizli toplantılara katılıyor, ütopyacı sosyalist akımın etkisinden kurtulamıyordu. Ancak O, sosyalist felsefenin sadece ekonomik yönüyle ilgileniyor; ahlaki yönünü be[/FONT]ğ[FONT=&quot]enmiyordu. Eserlerinde (Suç ve Ceza’da görülece[/FONT]ğ[FONT=&quot]i gibi) sosyalizmin ahlak felsefesini alaycı bir üslupla tenkit etmekten geri kalmamı[/FONT]ş[FONT=&quot]tır.[/FONT]
[FONT=&quot] Dostoyevski’nin ba[/FONT]ğ[FONT=&quot]lı oldu[/FONT]ğ[FONT=&quot]u grubun üyeleri, tamamen gençlerden te[/FONT]ş[FONT=&quot]ekkül edilmi[/FONT]ş[FONT=&quot]ti. Son toplantılarında, me[/FONT]ş[FONT=&quot]hur tenkit yazarı Belinski’nin “Gogol’a Mektuplar” isimli risalesini okumu[/FONT]ş[FONT=&quot]; çok geçmeden tutuklanarak askeri mahkemeye sevk edilmi[/FONT]ş[FONT=&quot]lerdi. Mahkeme büyük bir gizlilik altında tam sekiz ay sürdü.[/FONT]
[FONT=&quot] Bir sabah, mahpusları erkenden uyandırıp askeri arabalara bindirdiler. Arabaların etrafını saran atlı jandarmaların e[/FONT]ş[FONT=&quot]li[/FONT]ğ[FONT=&quot]inde bir saat süren yolculuktan sonra, Samyonovski Garnizonu’na ait e[/FONT]ğ[FONT=&quot]itim alanına geldiler. Alanın ortasında, yere çakılı üç kazık görünüyordu. Mahpusların etrafı silahlı askerler tarafından çembere alındı. Askeri komutan, mahkeme kararını okudu. Gençler idama mahkûm edilmi[/FONT]ş[FONT=&quot]lerdi. Bu karar, hepsinin üzerinde [/FONT]ş[FONT=&quot]ok etkisi yaptı.[/FONT]
[FONT=&quot] Mahkûmlara beyaz idam gömlekleri giydirildi. Son tuvaletlerini yapmalarına ve haç öpmelerine izin verildi. [/FONT]İ[FONT=&quot]lk posta olarak üç ki[/FONT]ş[FONT=&quot]i seçildi ve götürülüp direklere ba[/FONT]ğ[FONT=&quot]landı. [/FONT]İ[FONT=&quot]dam mangası, tüfeklerini doldurdu. [/FONT]
[FONT=&quot] Dostoyevski, ikinci gruba dü[/FONT]ş[FONT=&quot]tü[/FONT]ğ[FONT=&quot]ü için ancak birkaç dakikalık ömrü kalmı[/FONT]ş[FONT=&quot]tı. Birinci grubun i[/FONT]ş[FONT=&quot]ini bitirmek üzereyken, tüfekler do[/FONT]ğ[FONT=&quot]rultuldu[/FONT]ğ[FONT=&quot]u sırada, “geri çekil” borusu çaldı. Askerler tüfeklerini indirdiler.[/FONT]
[FONT=&quot] Komutan, öne çıkarak Çar 1. Nikola’dan gelen emri okudu. [/FONT]İ[FONT=&quot]mparatorun gençlerin hayatını ba[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı[/FONT]ş[FONT=&quot]ladı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı yazıyordu.[/FONT]
[FONT=&quot] Sonradan ö[/FONT]ğ[FONT=&quot]renildi[/FONT]ğ[FONT=&quot]ine göre bu korkutucu mizanseni, bizzat Çar’ın kendisi hazırlamı[/FONT]ş[FONT=&quot]. Niyeti, gençlere esaslı bir gözda[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı vermekmi[/FONT]ş[FONT=&quot]…[/FONT]
[FONT=&quot] Dostoyevski ve arkada[/FONT]ş[FONT=&quot]ları, idamdan kurtulmu[/FONT]ş[FONT=&quot], fakat cezadan kurtulamamı[/FONT]ş[FONT=&quot]lardı. Genç yazar, dört yılı kürek, be[/FONT]ş[FONT=&quot] yılı sürgün olmak üzere toplam dokuz yıla mahkûm edildi.[/FONT]
[FONT=&quot] Bir zamanlar, orduda “mühendis te[/FONT]ğ[FONT=&quot]men” rütbesiyle görev yaptı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı halde; sürgün yıllarını er olarak tamamladı. Hapishane ve sürgün hayatı, Dostoyevski’ye çok acı tecrübeler kazandırdı. Gözlemlerini “Ölü Bir Evden Hatıralar” isimli eserinde de[/FONT]ğ[FONT=&quot]i[/FONT]ş[FONT=&quot]ik tipler seçerek dile getirdi. Bu romanda çizdi[/FONT]ğ[FONT=&quot]i portreler arasında en güçlüsü ku[/FONT]ş[FONT=&quot]kusuz ki Da[/FONT]ğ[FONT=&quot]lı Ali’dir. Hapishanede kitap olarak sadece [/FONT]İ[FONT=&quot]ncil’in bulundurulmasına izin verildi[/FONT]ğ[FONT=&quot]i için, elindeki biricik okuma aracı olan [/FONT]İ[FONT=&quot]ncil’le Da[/FONT]ğ[FONT=&quot]lı Ali’ye okuma-yazma ö[/FONT]ğ[FONT=&quot]retir. Ona, “[/FONT]İ[FONT=&quot]ncil’den en çok hangi parçayı sevdin?” diye sordu[/FONT]ğ[FONT=&quot]unda [/FONT]ş[FONT=&quot]u cevabı alır: “Kimseyi gücendirme, ba[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı[/FONT]ş[FONT=&quot]la ve sev. Hatta bu ki[/FONT]ş[FONT=&quot]i dü[/FONT]ş[FONT=&quot]manın olsa bile.”[/FONT]
[FONT=&quot] Bu cevap, Ali’nin a[/FONT]ğ[FONT=&quot]zından, Dostoyevski’nin bizzat kendi görü[/FONT]ş[FONT=&quot]üdür…[/FONT]
[FONT=&quot] Sürgün cezasını tamamlayıp, 1860 yılında Petersburg’a döndü. Karde[/FONT]ş[FONT=&quot]i Mihayli ile “Zaman” isimli bir dergi çıkarmaya ba[/FONT]ş[FONT=&quot]ladı. Egemenlik hakkının sadece kendilerine ait oldu[/FONT]ğ[FONT=&quot]unu söyleyen soylu devlet adamlarını ve aydın sınıfını ele[/FONT]ş[FONT=&quot]tirmekten çekinmedi. Toprak köleli[/FONT]ğ[FONT=&quot]inin bir sınıf insanı di[/FONT]ğ[FONT=&quot]erlerine dü[/FONT]ş[FONT=&quot]man etti[/FONT]ğ[FONT=&quot]ini her fırsatta dile getirdi. Komünistlerin ahlak felsefesini be[/FONT]ğ[FONT=&quot]enmedi[/FONT]ğ[FONT=&quot]i için, gereken ekonomik reformların Çar tarafından gerçekle[/FONT]ş[FONT=&quot]tirilmesi gerekti[/FONT]ğ[FONT=&quot]ine inanmı[/FONT]ş[FONT=&quot] ve o dönemde hanedana ba[/FONT]ğ[FONT=&quot]lı kalmı[/FONT]ş[FONT=&quot]tır.[/FONT]
[FONT=&quot] Ölü Bir Evden Hatıralar’dan sonra Ezilenler, Tatsız Bir Olay gibi eserleri kısa zamanda yayınladı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı halde; borçtan bir türlü kurtulamadı. Alacaklıların sıkı[/FONT]ş[FONT=&quot]tırması üzerine, Avrupa’ya kaçmak zorunda kaldı. Daha önce de iki defa aynı sebeple, Avrupa’ya kaçmı[/FONT]ş[FONT=&quot]tı.[/FONT]
[FONT=&quot] Borçlarını ödeyip hapisten kurtulmak için, dergi çıkarmaktan vazgeçip kendisini tamamen roman çalı[/FONT]ş[FONT=&quot]malarına verdi. En güçlü eserlerinden olan Suç ve Ceza’yı 1866 yılında bitirip ne[/FONT]ş[FONT=&quot]retti. Yine aynı sene içinde, bütün eserlerini üç ciltte toplayıp yayınladı. Bunlardan kazandı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı para ile borçlarını ödedi[/FONT]ğ[FONT=&quot]i gibi büyük bir üne kavu[/FONT]ş[FONT=&quot]tu. 1878 yılında “Yurttan Notlar” isimli derginin sahibi, büyük bir telif ücreti ödeyerek, “Delikanlı” adlı romanının haklarını satın alınca; Dostoyevski elde etti[/FONT]ğ[FONT=&quot]i parayla, “Yazarın Notları” isimli bir dergi çıkarmaya ba[/FONT]ş[FONT=&quot]ladı.[/FONT]
[FONT=&quot] Ba[/FONT]ş[FONT=&quot]yapıtlarından biri olan Karamazov Karde[/FONT]ş[FONT=&quot]ler son eseri oldu.(1880) Pu[/FONT]ş[FONT=&quot]kin’in jübilesi sırasında yaptı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ı konu[/FONT]ş[FONT=&quot]mada, aynı zamanda kendi jübilesini yaptı[/FONT]ğ[FONT=&quot]ını nerden bilebilirdi?...[/FONT]
[FONT=&quot] [/FONT]
[FONT=&quot] Eserleri: [/FONT]İ[FONT=&quot]nsancıklar, Ev Sahibesi, Beyaz Geceler, Amcamın Rüyası, Netoçka Nezvasnova, Öteki, Ezilenler, Ölü Bir Evden Anılar, Yeraltından Notlar, Suç ve Ceza, Kumarbaz, Budala, Ebedi Koca, Ecinniler, Delikanlı, Karamazov Karde[/FONT]ş[FONT=&quot]ler, Batı Çıkmazı: Pu[/FONT]ş[FONT=&quot]kin Üzerine Bir Konu[/FONT]ş[FONT=&quot]ma[/FONT]
[FONT=&quot] [/FONT]
[FONT=&quot] [/FONT]
[FONT=&quot]Kaynak: Antik Batı Klasikleri-[/FONT]
 

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
'Dostoyevski mum ışığında okurmuş. Lamba sevmezmiş. Çalışırken çok sigara içip arada sırada da koyu demli çay içermiş. Karmazov'un yaşadığı Staraya Rusya jentinden başşlayan ve monotonlukla devam eden bir yaşam. En sevdiği renk, denizin dalgaları. Kadın kahramanları hep o renkte giyisiler giyer.' (Zaman Zaman İçinde Günlükler)
 

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Dostoyevski'nin sanatı, ancak son derece ateşli mizaçlı insanları, sinirleri kendi kahramanlarının sinirleri gibi alabildiğine gergin olanları etkiler. Yalnızca son derede duyarlı, son derece tutkulu, ateşli kimseler onu anlayabilir, ona ulaşabilir.. (...) Bilinçli, şeytani bir haz duyarak, bizi fethedeceği anı geciktirir; iç sıkıntısını, insana acı veren o ağır havayı en şiddetli noktasına kadar vardırır ... demiş Stephan Zweig .
 

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Dostoyevski Okumak

Beardayev, Dostoyevski yapıtlarını okuyanları Dostoyevski’ciler ve onu anlamayanlar olarak ayırır. Birinci grup Borges’in öykülerinde vurguladığı imgesi güçlü olan sözünü çağrıştırır. İmgesi güçlüden kasıt kitapta anlatılanları tam ve doğru anlamak değildir. Tam tersine anlatılanlardan kişinin kendinde yeni bir anlam ve kurgu oluşturabilmesi yani imgenin coşmasıdır. Tabii bunun imgesi güçlü herkes için geçerli olduğunu söylemek biraz güç olacaktır. Diğer taraftan kimi okurlar için Dostoyevski sürekli iç karatıcı bir ortamda hastalıklı ve olayların gelişimine müdahale edemeyen karakterleri barındıran, kasvetli sokaklarda ve evlerde geçen, anlamsız ve uzun diyalogları olan tam bir tımarhaneye düşmüşlük hissi uyandıran yapıtlar yazmıştır. Dostoyevki’nin okunma zamanını Herman Hesse şöyle açıklıyor:
“Dostoyevski, ancak kendimizi berbat hissettiğimizde, acı çekebilme sınırımızın onuna varmışsak ve yaşamı bütünüyle alev alev yanan bir yara diye algılıyorsak, eğer artık yalnızca çaresizliği soluyorsak ve umutsuzluğun bin bir ölümünü yaşamışsak, işte ancak o zaman okumamız gereken bir yazardır. Ancak o zaman, yani acıdan yapayalnız kalmış, felce uğramış olarak yaşamaya baktığımızda, o vahşi ve güzel acımasızlığı içerisinde yaşamı artık anlayamaz olduğumuzda ve ondan hiçbir şey istemediğimizde, evet, ancak o zaman bu korkunç ve görkemli yazarın müziğine açığız demektir. Böyle bir durumda artık bir izleyici olmaktan, yalnızca okuduklarımızın tadına varıp onları değerlendirmekle yetinen kişiler olmaktan çıkmış, Dostoyevski’nin eserlerindeki o zavallı ve yoksul kardeşlerin arasına katılmışız demektir; o zaman biz de onların acılarını çekeriz, onlarla birlikte, soluk bile almaksızın, yaşamın anaforuna, ölümün sonrasız öğüten değirmenine bakışlarımızı dikip kalırız. Ve yine ancak o zaman Dostoyevski’nin müziğine, bizi, teselli etmek için söylediklerine, sevgisine kulak veririz; anca o zaman onun korkutucu, çoğu kez cehennemden farksız dünyasının anlamını kavrarız.” (Hesse, 1995: 11)
Tabii okuyucunun hazır bulunuşluğunda bir yetersizlik varsa Dostoyevski ya yavan gelir ya da kişiyi kötü bir şekilde dağıtabilir. Dışardan hiç ilgi çekmeyen, dikiş tutturamamış ama bununla övünmeyen birisiyle tanışıp konuşurken size şunu demesi tuhaf gelmeyecektir: “Hayatımın hatası 16–17 yaşımda Dostoyevski okumak oldu”. Bununla birlikte Yeraltından Notları’na bakarak Dostoyevski’de yeraltı (isteseniz underground deyin çok albenili olur) yaşantısı aramak yersizdir. Dostoyevski’nin yeraltı tabiri kalabalıkların arasında görünen ama gerçekte ise dışlanmış kişinin psişik sürecidir. Yoksa Dostoyevski’nin dostları az-çok sosyal bir çevresi, yapmayı sevdiği şeyler vardır. (Aynı şekilde bu Kafka içinde geçerlidir) Bu yeraltının dışa vurumu çılgınlık, tuhaf bir giyim-kuşam ya da yasak olanın peşinden koşma olarak değil ‘yazı’ olarak ortaya çıkar. Çoğu kişi için Dostoyevski’nin günlük yaşamı çok alelade görünecektir. Geceye kadar odasında gezen etrafın sessizleşmesini bekleyen bu nedenle gecenin geç saatlerde işine koyulan yalnızlığı seven biridir. Kendi başına kalmayı sevmektedir. Cezaevinden çıktığında da istediği tek şey insanlardan uzak olmak ve tek başına kalabilmektir. Zaten Perov’un yaptığı tablosunda tek başına ama güçlü bir duruş halinde görünür ve bu tablonun anlatımı yine Perov tarafından yapılan Turgenyev tablosuna göre çok daha güçlüdür. Resimdeki kişi hakkında bilgi sahibi olmasak bile karanlık bir mekânda oturan bu yeşil paltolu dingin görünüşlü adamı birden kalkıp gidecekmiş gibi hissederiz. Oysa orada oturmaktadır. Ellerini dizlerinde bağlamış kendi içine yolculuğu çıkmıştır. Belki de içinde dönen süreç onu her an harekete geçebilecek bir şekilde durmaya itiyordur. Anna Dostoyevski anılarında bu tablonun hazırlanışını anlatırken etkisinin ipuçlarını da veriyor:
“Aynı kış, [1871–72] Moskova resim galerisinin sahibi Tretyakov, kocamdan, Moskova’dan özellikle bu iş için gelen ünlü ressam Perov’a portresini yaptırmasını istemişti. Çalışmaya başlamadan önce ressam bir hafta boyunca her gün ziyaretimize geldi; her gelişinde kocamı farklı düşünsel ve ruhsal durumlarda buluyor, onunla konuşuyor, tartışmalar açıyor, bu sırada yazarın yüzündeki en belirleyici ifadeleri, özellikle kocamın sanat[ı] üzerine düşünürken yüzünün aldığı ifadeyi yakalamasını biliyordu. Denebilir ki Perov, Dostoyevski’nin yaratıcı anını yakalamayı ve portresinden yansıtmayı başarmıştır. Çalışma odasına girdiğimde, Fiyodor Mihayloviç’in yüzünde hep Perov’un portresindeki ifadeyi görmüşümdür: Sanki kendi içine bakar gibidir; o zaman hiçbir şey söylemeden çıkmışımdır. Düşüncelerinin içine öylesine gömülmüştür ki hiçbir şey görmez, işitmez, sanki odasına girildiğine inanmak istemez.”
 

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
"Her insan ilk kez denize girdiği günü ya da ilkokula başladığı zamanı hatırlar. Bir de ilk Dostoyevski okuduğu zaman hatırladığı sarsıcı etki vardır."

Borges
 

rainbow64

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
331
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
36
Eserlerindn Özetler





Karamazov Kardeşler

Küçük bir Rus köyünde toprak sahibi olan Fedor Pavloviç Karamazov'un dehşetli, esrarengiz ölümü, kısa sürede yalnız yaşadığı beldenin değil bütün Rusya'nın ilgiyle takip ettiği bir dava haline gelir. Ölümden, toplumda hiç sevilmeyen, ömrünü ilkesizlikler üzerine kurmuş maktûlün büyük oğlu Dimitri Karamazov mesul tutulmaktadır...
Ne var ki; insanın bilgiyle donatılmış aklı ve maddi deliller, hayatın girift ve akıl almaz oyunları karşısında çoğu zaman aciz kalmakta ve kader ağlarını örmektedir...
Dostoyevski gibi güçlü bir düşünür ve edebiyatçının hayat, ölüm, aşk, erdem, para, fikir, sanat, felsefe ve ruh bilimine dair bir ömür heybesinde biriktirdiklerinin muazzam bir kurguyla birleşmesinden doğan Karamazov Kardeşler, dünya durdukça önemini kaybetmeyecek olay ve insan örgüsüyle, dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından olma özelliğini sonsuza dek koruyacaktır...

İnsancıklar
İnsancıklar'ın mekanı, pek çok Dostoyevski öyküsünde olduğu gibi yine Petersburg. Büyük ustanın, o güçlü üslubuyla anlattığı; sıradan, pek fazla dikkat çekici olmayan, fakir insanların dostluk ve sevgi öyküsü. ‘...Nedense, bahar insanda sıcak ve mutlu hisler uyandırıyor. Tabiatla birlikte insanın duyguları da canlanıyor. Ben ki, hayatta dikili ağacı olmayan zavallı bir ihtiyarım. Düşünebiliyor musun, ben bile hayal kurabiliyorum!


Beyaz Geceler
Beyaz Geceler' Petersburg'un dört beyaz gecesinde yaşanmış sade ve derin bir aşkın öyküsü. Sokakta tanışan hikayelerini paylaşan iki genç birbirlerini çok iyi anlarlar, çünkü farklı mekanlarda aynı duyarlılıkla benzer şeyler yaşamışlardır. İkisi de birbirlerinin hikayelerinin cazibesiyle sarsılırlar. Fakat ne yazık ki Nastenka'nın hayatına girmiş ve ruhunu kuşatmış bir aşk vardır. Öyle olduğu için gerçekte öyküsü olan ve öyküsüyle hayata galip gelen o olur. Muhatabı ise zaten bütün ömrünü yaşanmış o dört geceyle sınırlamaya razıdır...
'Beyaz Geceler' Dostoyevski'nin zamanı, mekanı ve olay örgüsünü sınırlı tutularak kahramanların iç alemlerinde alabildiğine derinleştiği 'klasik' bir 'Dostoyevski romanı'.

Yeraltından Notlar
Hayatını yabaniliğe varan bir yalnızlık içersinde geçiren bir adamın öyküsü Yeraltından Notlar. Mantık denen şeye bir tekme atıp, tüm matematikçileri cehennemin dibine yollamak isteyen çelişkilerle dolu garip bir adamın 'Yeraltı' diye isimlendirdiği kendi münzeviliği, ya da kendi karanlık bilincine çekilerek olayları ve insanları değerlendiren zeki, ama ne yazık ki zavallı birinin... Belki de Dostoyevski'nin yazarlık yöntemini kavramada bir anahtar görevi gören Yeraltından Notlar, insanı, hem kişisel hem de ruhsal değişimi ve çelişkileriyle ele alan güçlü bir Dostoyevski klasiği.

Kumarbaz
General'in evinde özel öğretmen olan Alexis Ivanovitch, sevgilisini borçtan kurtarmak için girdiği kumarhanede, kazanmak ya da kaybetmekten daha önemli bir şeyi, içindeki kumarbaz ruhu fark eder. Ve bu farkedişin ardından rulet masaları başında yitirilen işin, aşkın hatta bizzat hayatın öyküsü başlar....
İçi dünyamızın somut olmayan gerçekleri üzerinde yaptığı cesur tahlillerle dünya edebiyatına damgasını vuran Dostoyevski, sürgün yıllarının ardından kaleme aldığı Kumarbaz'da aşkın, ihtirasın ve paranın kurbanlarını resmediyor.


Suç ve Ceza
Kötülüğü ve kötülük sonucu insan vicdanın yaşadığı azapların her türlü hukuki cezadan daha etkin olduğunu anlatan, Dostoyevski’nin büyük eseri... Toplumdaki çarpık adalet anlayışını Raskolnikov karakteriyle irdeleyen Dostoyevski; kötülüğü ve kötülük sonucu insan vicdanının yaşadığı azapların her türlü hukuki cezadan daha etkin olduğunu ileri sürer. Raskolnikov'un öyküsü aslında biraz da her insan içinde var olan gizli bir yanının öyküsüdür.

Ezilenler
Timaş Dünya Klâsiği Serisi Dostoyevski'nin güçlü kaleminden çıkmış bu eserle daha da zenginleşti. Yazar Vanya, evliliğe bir adım kala, kendisini terk ederek bir prensin ardından giden nişanlısından ayrılmak zorunda kalır. Ve onunla dost olmaya karar verirler. Kısa sürede ayrılığın eşiğine gelen bu aşk öyküsünün yaralarını sarmaya çalışırken iz sürdüğü gerçekler, bir insanın değil, aslında insanlığın kaderinin öyküsünü çıkarır karşısına…
Hayatını, insan ruhunu en ince ayrıntılarıyla irdelemeye adayan Dostoyevski, Ezilenler'de, kaldırım taşları üzerinde yaşanmış, ayrı bedenlere bürünmüş benzer kader öykülerini anlatıyor. Hayatın tâ içinde cereyan eden dudak ısırtıcı olayları…

Amcanın Rüyası
Dostoyevski gibi dev bir yazarın mutlaka okunması gereken romanı. “Amcanın Rüyası”; aykırı bir yazarın gözünde Rus aristokrasisinin gerçek yüzü. 19. yüzyıl Rusya’sının taşrasında bir kır köşkündeyiz. Akıl sağlığı pek yerinde olmayan ama soylu olduğu için çevredeki zengin ve aristokrat aileler tarafından saygıyla karşılanan bir prens. yeğeni ve genç kızlarını Prensle evlendirmek suretiyle soylular arasına girerek sosyeteye karışma hayallerin kuran bir dizi taşra kadının garip ve komik öyküsü “Amca’nın Rüyası”.
Dostoyevski’nin sert ve kinayeli dili bu sefer Çarlık dönemi Rusya’sının kültürel yozlaşma içindeki Rus aristokratlarına yöneliyor. Fransız kültürüne özenti içindeki insanları en komik ve en zayıf halleriyle sergileyen Dostoyevski aynı zamanda güçlü bir aristokrasi eleştirisi sunuyor.


Netoçka Nezvanova
Netoçka Nezvanova, Dostoyevski'nin yazarlığının ilk döneminin ürünü. Yazarlığının son döneminde yazdığı ve her biri dünya klasiği kabul edilen romanlarındaki yalınlık ve içtenlik, Netoçka Nezvanova'da doruk noktasındadır. Dostoyevski, bu yalınlığı ve içtenliği yazarlığı boyunca korumuş, başarılarının diğer öğelerinin yanısıra bu ögede belirleyici olmuştur. İnsan ruhunun derinlikleriyle ilgilenen ilk yazar değil ama bu konuda yetke sayılan bir yazar olmasının kaynağı da bu ögedir. Bir şeye içtenlikle bakarsak doğru kavrarız. Bu doğru kavrayış, Dostoyevski'nin düşünsel ufku ve felsefi bilgileriyle yoğrulunca Netoçka Nezvanova'lar çıkıyor ortaya.


Budala
“Niyetim bütünüyle güzel bir insanı anlatmaktır.” Dostoyevski Budala’yı bu amaçla kaleme aldı ve peygamberimsi kahramanı Prens Mişkin’i böyle yarattı. Dostoyevski’nin en büyük dört romanından biri olan Budala, aynı zamanda gelmiş geçmiş en büyük aşk romanlarından biridir de. Bu dünyada iyi olmak mümkün müdür, yoksa bu biraz da budalalık mıdır? Bu başeserinde Dostoyevski’nin şeytani zekâsı iyilik ile kurnazlık, saflık ile günah, aşk ile inanç arasındaki tehlikeli bölgelere giriyor.
“İnsanlık komedyasının olağanüstü zenginliğine rağmen, Dostoyevski’nin kişileri hep aynı düzeyde, alçakgönüllülük ve gurur düzeyinde toplanır ve sıralanırlar... Dostoyevski’nin kadın kahramanları, erkeklerden de fazla kararlıdırlar gururlu olmaya, onları gurur harekete geçirir hep.”


Başkasını Karısı
Ruhsal çözümleme, ünlü Rus yazarı "Dostoyevski"nin hemen hemen tüm yapıtlarının ana eksenini oluşturur. "Başkasının Karısı", Dostoyevski'nin "Kıskançlık" üzerine kurduğu ve onun, ruhsal çözemlenin ustası olduğunu kanıtlayan uzun öykülerinden biridir. Dostoyevski, kitabın ikinci uzun öyküsü olan "Dürüst Hırsız"da ise bir terziyle bir hırsızın insani dramını aktarıyor


Ev Sahibesi
Dostoyevski, Ordinov'un Katerina'ya tutkusunu konu ettiği "Ev Sahibesi" adlı bu uzun öyküsünde, yine insan kişiliklerinin özlerine iniyor. Dostoyevski'nin bu derinlemesine arayışı klasikleşen bir uzun öykü yaratıyor "Ev Sahibesi" ile. Aşk arayışı ile düşsellik arasındaki ilişkinin irdelendiği bu uzun öyküde insan'ı buluyoruz karşımızda.


Ebedi Koca
...Öte yandan, böyle bir kadına uygun düşen ve bütün görevi bu kadına uygun düşmek olan bir koca tipi de vardı. Böyle bir kocanın asıl görevi 'ebedi koca' olmaktı, yani o hayatı boyunca kocadan başka bir şey değildi.
'Böyle adamlar koca olmak için doğup büyürler, kendilerine özgü karakterleri olsa bile evlenir evlenmez karılarının tamamlayıcısı oluverirler. Bu tip bir kocanın en belirgin özelliği alnındaki madalyalardır.
Boynuzlarının olmaması güneşin doğmaması demektir. Bu gerçekten habersizdirler, doğaları gereği habersiz olmak zorundadırlar


Öteki
Dostoyevski'nin gizem dolu bir romanı: Kahramanı memur Yakup Petroviç'in 'Olmasından korktuğu ve olacağını önseziyle anladığı şeylerin hepsi gözünün önünde bir bir gerçekleşiyordu...''Saçlarının başında dikleştiğini hissetti ve olduğu yerde kendini kaybetti. Yol arkadaşını tanımıştı: Bu adam kendisi, yani Yakov Petrovic Goladkin`den başkası değildi! Başka bir Goladkin olduğu halde tıpkı onun gibiydi, kısacası, her bakımdan onun eşiydi...' Bu güzel ve gizemli romanı Dostoyevski hayranları etkilenerek okuyacaklardır.


Batı Çıkmazı Puşkin Üzerine Konuşma
Puşkin üzerine konuşma Dostoyevski'nin 6 Haziran 1880'de Moskova'da Puşkin'in bir heykelinin açılışı münasebeti ile yaptığı konuşma metnini kapsamaktadır.
Bu konuşmasında Puşkin'in çeşitli özellikleri üzerinde durarak onun Rus milleti için taşıdığı milli değeri ifade etmeye çalışan Dostoyevski, o yıllarda Rus aydınları arasında yaygın olan batıcılığa karşı milliyetçiliği destekler.
Ona göre Rusya'nın kurtuluşu öncelikle kendi milli ve manevi değerlerine sahip çıkmak yolunda olacaktır. Halkına yabancılaşmış Rus aydını bu yoldu en büyük engeldir. Ünlü yazarın düşünceleri Türkiye ve benzeri ülkelerde de günümüze kadar süregelen batılılaşma hareketlerine açıklık getirmektedir


Bir Yazarın Günlüğü
Yirmi aralıkta karar verildiğini, Vatanperver dergisinin yayın yönetmenliğine getirildiğimi öğrendim. Ne var ki, bu büyük olay yani benim için büyük olan bu olay son derece sade bir biçimde olup bitti. Tam o gün, yirmi aralık günü Moskova haberleri dergisinde Çin İmparatorunun evlenme töreni üzerine bir yazı okumuştum; çok etkilemişti beni bu yazı. Görünüşte oldukça karışık olan bu parlak olay insanı şaşırtacak kadar sade bir biçimde olup bitiyordu; Bu törenin her şeyi en küçük ayrıntısına varıncaya dek, neredeyse iki yüz ciltlik törenler kitabında daha bin yıl öncesinden anlatılmış, belirlenmişti. Bu çok büyük olayla, Çin imparatorunun evlenmesi olayıyla, benim, derginin yayın yönetmenliğine getirilmem olayını karşılaştırınca, yurdumuzun kuruluşlarına karşı bir hoşnutsuzluk doldurdu içimi. Beni bu göreve böylesine kolay getirmelerine karşın, Vatanperver'i Çin'de yayınlamanın Prens Meşçerski ile benim için burada yayınlamaktan çok daha yararlı olacağını düşünmekten kendimi alamadım... (Kitabın İçinden)


Delikanlı
'Delikanlı' romanında evlilik dışı bir çocuğun, babasının sevgisini kazanmak amacıyla gittiği Petersburg'daki serüvenlerini anlatırken, diğer yandan Avrupa aydınının çöküşüyle Rusya'nın benzersiz ve yetkin kozmopolit yapısı arasındaki ikiliği temel alır.


Ecinniler
Varoluşçu felsefenin temel kaynaklarından biri kabul edilen ve birçok çağdaş dünya yazarını büyük ölçüde etkileyen Dostoyevski günümüzde en çok okunan 19. yüzyıl yazarları arasında ön sıralarda yer alır. İnsanın iç dünyasını, karmaşık yapısını, ikilemlerini olağanüstü bir açıklıkla yansıtan yazar modern roman anlayışı üzerinde yönlendirici bir rol oynamıştır. Patetik bir hava ve derin bir psikolojinin egemen olduğu yapıtları Dostoyevski'nin huzursuz, sinirli, aşırı duyarlı kişiliğinin izlerini taşır. Duygu ve ideolojinin büyük bir ustalıkla bağdaştırıldığı bir yapıt olan 'Ecinniler'de Dostoyevski nihilizmin, tanrısızlığın ve Batı düşüncesinin Rus devrimcileri üzerindeki olumsuz etkilerini sergilemiştir. (Arka Kapak)


İlyuşa
Ünlü Rus yazarı F.M. Dostoyevski'nin yalnız çocuklar için yazdığı özel bir kitabı yoktur. Ancak ünlü romanlarının bazılarında çocukları anlatan, çocuk öyküsü sayılabilecek bölümler vardır. Usta yazarın ünlü Karamazov Kardeşler romanından orjinalliği bozulmadan bölümler halinde alınarak düzenlenmiş bu öykü Çocuk Kitapları Klasikleri arasında seçkin yerini alacaktır. (Arka Kapak)


Natoçka İle Katya
Bu, hastalığımın ikinci ve son dönemiydi. Gözlerimi yeniden açtığımda üzerime eğilmiş bir çocuk yüzünü gördüm. Bu, benimle aynı yaşlarda bir kızdı. İlk yaptığım ona elimi uzatmak oldu. Ona ilk bakışımda nedense içime bir mutluluk, tatlı bir önsezi yayıldı. Bir an gözünüzün önüne en küçük bir kusuru olmayan, insanın gözünü kamaştıran, insanı heyecana düşüren, şaşkına çeviren, bakışlarınız onunla karşılaştığında karşısında Allah'a şükretmek isteğini duyacağınız, çok, ama çok güzel bir yüzü getirin. İşte bu, prensin kızı Katya'ydı. Moskova'dan yeni dönmüştü. Benim davranışıma gülümsedi. Duyduğum tatlı coşkudan zayıf sinirlerim gevşedi bir anda.
(Kitabın İçinden)

Tatsız Bir Olay
Bazı yazarların ustalığı bir kitabıyla da anlaşılır. Dünyanın en büyük yazarlarından olan Dostoyevski, Tatsız Bir Olay adlı romanında bu ustalığı kanıtlar. Bu romanda Dostoyevski, liberalizm rüzgarlarına kapılan bir Rus soylusunun bir geceye sığan serüvenini alaycı bir tarzla anlatır. Tatsız Bir Olay'ı okuyun seveceksiniz. (Arka Kapak)



 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst