Çirkinlik

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Çirkinlik başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,320 kez görüntülenmiş, 29 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Çirkinlik
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Nejdet Evren

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ÇİRKİNLİK

Güzel ve çirkin bir-birlerine hep karşı durmuşlardır; gece ile günün, iyi ile kötünün, karanlık ve aydınlığın karşı duruşları gibi...Çelişir ve çatışırlar; hepsinin de göreceli tanımları vardır. Biri olmadan diğeri olamayacağı gibi bir-birlerine ne kadar muhtaç iseler de bir diğerine asla benzemezler. Hiç birinin kesin evrensel ve değişmez bir tanımı yapılamaz. Bu çıkarımdan hareketle güzel ve çirkin asla tanımlanamaz, bilinemez ve gösterilemez anlamı çıkarılmamalıdır. Bu çıkarım mutlak doğrunun olmadığını gösterir ve tam da bu noktada “en” anlamını yitirir. Buradan genel-geçer bir sonuç çıkartabiliriz artık.

“en” sözcüğünün başına geldiği her olgu çirkindir/değersizdir/boştur.

Nietzsche bir yazsında şunu söylüyor; birilerinin oturup da yazdıklarımı okumasından ziyade kendi erdemlerini bulabilmek için düşüncelerine dönebilmelerini, ve düşüncelerini yaratabilmelerini daha çok istemişimdir, diye bireyin kendisini tanımasına ve düşüncenin özgünlüğüne/özgürlüğüne atıf yapmıştır.

Aynaya bakan herkes kendisini güzel/iyi görmektedir. Her zaman çirkin/kötü bir öteki olmuştur. Aynaya bakan kişi karşısındaki görüntüden bir öteki kişiliğini ne kadar görebilir acaba? Aynaya bakan kişi bir yabancıyı görüp kendisine dönemiyorsa o maskeli bir çirkindir artık. Mask/maskeler tarih boyunca ilgi odağı olmuşlardır. Bu insanın hayvansal güdülerini denetleyememesi, onların egemenliğine girmesi demektir. Hayvansal güdü insana aittir, hayvanların böyle bir güdüsü yoktur. Hayvanlar güdüsel davranışlarda bulunsalar da bunu maskelemedikleri için onları yargılayamayız/yadırgayamayız/çirkin göremeyiz. Hayvansal güdü demek ki sosyolojik/biyolojik bir olgudur ve insana ilişkindir.

Gözlemlerim bana şunu doğruluyor ki doğadaki tüm canlı türlerinin yavruları sıcak/sevecen/güzeldirler. Demek ki çirkinlik/kötülük kalıtsal değildir. Belki antropologlar, biyologlar buna karşı da gelebilirler; ancak “doğuş kötü değildi ve her canlı doğduğunda güzeldi” fikrimde ısrarlıyım. Çirkinlik sosyolojik bir olgudur.

Hayvansal güdülerimizi yenebildiğimiz ve onları denetleyebildiğimiz ölçeklerde insanlaşır/sosyalleşiriz. “insan” tanımı da sosyolojik bir tanımdır. Biyolojik olarak canlı türleri tür olarak ayrılırlar; o kadardır...

Çirkinlik ve kötülük ikiz kardeştirler; ancak tek yumurta ikizi değillerdir. Barışı tanımlarken nasıl savaşı görmek gerekiyorsa çirkini tanımlarken güzeli de görmek gerekiyordu.

Güzel neydi acaba?

Güzel tanımı erkek egemen düşüncesi ile kadına yöneltilen şekilsel ve içeriği boşaltılmış bir kavramdır. Güzel derken hemen kadınının fizyolojisinin akıllara gelmesi bundandır. Ne de görkemli oluyor ya güzellik yarışmaları?! Doğrusu bundan iki-bin yıl önce her-hangi bir toplumda diyelim Grek site devletinde yada Mısır’da çirkinlik/kötülük yarışması düzenlense katılım sayısı onu geçmezdi; ama günümüzde böyle bir yarışma düzenlense kötülükten/çirkinlikten/süper-egosunu kanıtlamak için milyonlarca katılım olacaktır. Öz-ünde güzel olan insanın kendisini çirkinleştirmesi/kötüleştirmesinin doğası nedir?

Güzel tanımının kadına ilişkin olması her şeyden önce ortadan kaldırılmalıdır. Yerine şu konulmalıdır .” Her canlı güzeldir”. Denenmeli derim.

Her canlı güzeldir

Güzellik de çirkinlik gibidir bir açıdan. Fiziksel güzellik, ruh güzelliği, davranış güzelliği, söz güzelliği vs. uzatılabilir. Bunlar da görecelidir aslında...Öz-de ise güzellik hepsini içine alan bir olgudur. Her doğan ve doğuran ne kadar güzelse çirkinlik onun uzağında olmalıdır.

Çirkinlik/kötülük kalıtsal değilse eğer – ki hiçbir bebeğin yüzünde bakışlarında sesinde görülemiyorsa, kim ne derse desin kalıtsal değildir iddiasındayım- bu kırılmanın sebebini bulmak zorundayız. “insan” sosyolojik bir olgudur. Saf güzel içten bebek/yavru nasıl olur da çirkin/kötü olur?

Bu soruyu yanıtlamak oldukça zordur.

İnsan sosyalleşme sürecinde iki ögeyi içinde barındıran canlı türüdür. Her insanın içerisinde denetleyemediği duygu ve düşünceleri ve kışkırtılmış algılamaları vardır. Bu duygular bebeklik döneminde aşılanır. Bireye nasıl olması gerektiği dikte edilir. Bebek bunu saf doğal ve sıradan bir şekilde alır. Çünkü o aşamada sorgulama gücü yoktur. Yabancısı olsa da bunun kendisine ait olduğuna inanır ve bu düşünceler ile büyür. Doru yanlış, güzel çirkin, savaş barış
İyi kötü bu şekilde kuşaklar-arası kendi dilince aktarılır. Bireyin yaşaması için gerekli olanlardan yoksun olması/şartların dayatması/koşullar bir yönü ile doğal seleksiyon iç-güdüsüyle bazı olguların yaratılması sonucunu doğurmuştur. Mesela Km kare başına düşen nüfus/kişi sayısına baktığımızda batı ülkelerindeki insan sayısının fazlalığı göze çarpar; ama nedense hep doğu insanının nüfus planlaması yapmadığından ve artışından söz edilir. Örneğin Kanada’da km kareye düşen insan sayısı Çin’deki insan sayısından fazladır. Demek ki sorun başkadır.

İnsan güzel doğar ve sevgiyle doğar. Çirkinleşen yüzümüz bir yönü ile ekonomik/politik ve diğer yönümüz ile de kişisel kaprislerimiz ile beslenirler. Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz ki çirkinlik ekonomik/politik yapımız ile sınırlı değildir. Başka bir anlatım ile çirkin olmak için ekonomik olarak farklı olmak da gerekmiyor. Çirkinlik bunlar dışında bir olgu olsa gerek.

Bir dağ başında bir çoban gördüm, sermayesi bir kaval ve kepenek; oturdum ve dinledim. Sözlü olarak anlattı bana; sevdayı , insanı, yokluğu, varlığı; insanı dinledim, açlığı, susuzluğu, sevinç ve öfkeyi, güzel ve çirkini, ne kadar kötü olsam da sen güzelsin dediğini, emeğini elinden aldım işini ondan ve yine sen güzelsin dediğini duydum; utandım ve kavalını geri verdim. Bir de efendinin yanına vardım ki her şeyin yaratıcısı benim diyen; onu da dinledim .
Gel dedi bana yanımda ol yeter ve seni göklere çıkartacağım, anlamadım...Aldırma dedi. Ben sorguladım. Gökler senin olsun efendi dedim ve çobanın yanına gittim. Biz egolarımıza yenik düştükçe çirkinleşiyorduk dedim çobana, güldü...Biz hayvanız dedim çobana gülümsedi...Biz çobanız dediğimde ise kalkıp kucakladı...

Saf yürek çobana selam olsun diyorum.

Kirlenmeyene selam olsun diyorum

İnsana selam olsun diyorum

Küçüksu
30 Ağustos 2008
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Ynt: Çirkinlik

Güzellik kavramının yanına 'doğru' kavramı eklendiğinde bir anlam ifede eder...Güzeli ve doğruyu birlikte aramak gerekir...Ama bu isteği gerçeklemede duygular genelde oyunbozanlık yapar...Özellikle sevgi ve aşk körlüğünde ortaya çıkar bu çelişki...Sevgide gösterdiğimiz töleranslar çok masum gibi görünsede, özellikle çocuk eğitiminde daha sonra oluşacak açmazların ürkütücülüğü bu masumiyeti zedeleyebilir....Maddi zaaflarla, "ben" duygusunu ön planda tutarak güzele ulaşmaya çalışırken, kendinden ödün veren insanlar ise, kişilik özelliklerini yaralayarak, zamanla kendilerine olan saygılarını yitirirler...işte çirkinlik kavramı asıl bu noktada başlar...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Çirkinlik

Doğruluk/dürüstlük sosyal/tarihsel/kültürel dokuya sahip insan türünün erdemlerinden biridir. Güzel ve çirkin kavramları iyi/kötü, doğru-dürüst/yanlış/ ögeleri ile elbette söylediğiniz bağlamda örtüşmek ve ayrışmak durumundadır. Sevgi ve aşk konusunda körlük kişinin bir açıdan kendisinde var olan yanılgıları görmek istememesinde/ötelemesindedir. Bu durum, onun zincirin en zayıf halkası dediğim umut halkasına sarılması gibi bir şeydir. Sevginin özel yoğunlukta yaşandığı aşk için duygu olmaz ise olmaz ögedir. Duygu boyutundan yoksun ne sevgi ne de aşk var olabilir.

Süper-egosuna yenik düşen insan türünün duygularına/kendisine yabancılaşarak çirkinleşmesi yönündeki tanımınıza aynen katılıyorum. Tüm canlı türleri ki, insan türü bu konuda daha önde bulunmakla birlikte tarihsel bir bellek ile doğarlar. Çocukların bu güzelliğini yok eden büyükler/toplumsal değişim dönüşüme ayak direyen tabular/dogmalardır. Kişinin kendinden ödün vermesi kavramı açımlanmayı gerektirir. Sanırsam ödün vermeyi siz kendi çıkarları için kendi değerlerini yok saymak olarak değerlendirmiş bulunuyorsunuz. Bazı ödünler vardır ki kişi bunu yaparken aslında kişisel kayıp yaşar ancak, yanısıra toplumsal/tarihsel bir sonuç doğurur/kaznılır.

Saygılarımla...
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Ynt: Çirkinlik

"Kişinin kendinden ödün vermesi" kavramında anlatmak istediğim; sizin de ifade ettiğiniz gibi kendi çıkarları için "insani" değerlerden vazgeçilmesi...Çevresindeki herkesi yok sayıp, sadece kendi egolarını tatmin edip, mutlu olacağını zanneden bu bireylerin toplumsal dokuya verdikleri zararın büyüklüğü tartışılamaz. Aslında kendi aldanışını görmemeye çalıştıkça, uçuruma biraz daha yaklaşır bu tür insanlar. Kazandıklarını zannederler, bu yanılgıdan başka bir şey değildir...Ama bizi asıl ilgilendiren nokta, kötü birer örnek olmalarının dışında, başkalarının yaşamında da derin yaralar açmalarıdır.
Çirkinliği üzerinden çıkarmayan bu kötü örneklerin çoğalması ise yeni kuşakların, geneli güzel zannederek bir kavram karmaşasına düşmelerine neden olabilir. Örneğin popüler kültürün vitrininde görünen, kendini sanatçı olarak niteleyenleri düşünün...Davranışsal olarak olumsuz olmalarına karşın özellikle yeni jenerasyon tarafından çok fazla benimseniyorlar. Küçücük çocuklar garip bir tapınmayla birlikte, bu kişilerin davranışlarını kendilerine örnek alıyorlar...Üstelik bunu çok da bilinçli yapmıyorlar...Eğitimci olduğum için bunu çok yakından takip edebiliyorum...Ne istediğini, neyi sevdiğini tam olarak bilemeyen sürü psikolojisiyle hareket eden çocuk ve gençlerin sayısı oldukça fazla.Çevresine karşı acımasız eleştiriler yapan, özeleştiriyi aklının ucundan geçirmeyen ve hatalarını kabullenmeyen bir kitle var karşımızda...Örneğin bir taraftan milli duyguları çok ön planda yaşarken, bir yandan hangi dilde konuşup, yazıştığı belli olmayan bir nesille karşı karşıyayız...Yani ne istediğini bilmeyen, git gide kendine ve çevresine yabancılaşan, kalabalıklar içinde yalnızlaşan, egoları üst sınırda, doyumsuz bireyler yetişiyor...
Konunuzu çok mu dağıttım bilmiyorum ama, bu durum beni çok üzüyor...Ben derslerimde güzel/çirkin kavramları üzerinde çok fazla duruyorum.Doğru/yalnış kavramlarıyla bağdaştırarak...Deniz yıldızı hikayesini bilirsiniz..."Bir tane daha kurtuldu" diyebilmek için bütün çabam.
Paylaşımlarınız için çok teşekkür ediyorum...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Çirkinlik

sayın Kalliope,

konuyu yeni boyutlara taşımak suretiyle yaratmış olduğunuz zenginlikten dolayı ben teşekkür ediyorum. Evet bir deniz yıldızı olsun,... olacak da...

Umut hiç bir zaman yok edilemez ve güzeli önce kefalarımızdaki duvarları yıkarak ve sonra da sizin de bizzat yaptığınız gibi tüm çocuklarımıza öğretmek suretiyle hep birlikte yaratacağız. Görsel medyanın çirkinleştiren soluğundan hem kendimizi hem de çocukları uzak tutmanın da bir yolunu mutlaka bulmak durumundayız...

Çirkinliğin diğer bir boyutu da kolay olmasında yatar. İnsan türü doğasında sanıldığı gibi çalışkan değildir/tembelliğe eğilimlidir. Kolay olanı seçmecilik, gerekli olanı seçmecilikten farklıdır. Diğer canlı türleri, gerekli olanı seçerler/kolay olanı değil. Ama insan türü kolay olanı seçer. Buradaki gereklilik bir erek/amaç taşımak zorunda değildir. Kendi türünü sürdürme eğilimi kendi içerisinde bir erek olabilir. Bu bağlamda, kötü ile çirkin ve kolay ile tembellik arasında çok yakın bir akrabalık olduğunu görmekteyiz. Tembellik ve kolay olanı isteme eğilimi insanın hazıra konarak amacına ulaşması demektir. Örneğin, bir cadde ya da sokağı bulmamız gerekiyor. O caddenin ve sokağın ismi/adı yazılı tabelanın önündeki kişiye sorarız “x” isimli cadde neresi diye? Karşımızdaki de yanıtlar. Biz burada kolay ve çaba gerektirmeyeni seçmiş durumdayız. Tabelayı okuma gereğini duyumsamayız. İşin ilginç tarafı o kişinin söylediği yöne doğru gideriz; hem de sorgulamadan. Burada ise cahilliğimiz ortaya çıkar. Tam bu noktada ise kötü ve çirkinin duyularımızın tembelleşen hücrelerine verdiği direktif ve hazlar ise bin-bir emekle kurulmuş yapıları yıkmamızı söyler. Yine kolay olanı seçeriz. Buradan şu sonucu çıkartabiliriz. Çirkinleşmek kolay güzel ve yaratıcı olmak zordur.

saygılarımla
 

patolomeo

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Çirkinlik

Güzellik nesneldir ve kuralları vardır,mesela insan yüzü; en-boy oranı altın orana ne kadar yakınsa, burnun ucu yüzü ne kadar ortalıyorsa,sağı ile solu yukarısı aşağısı ne kadar simetrik ise bize o kadar güzel gelir. ikinci olarak yavru hayvanlarda yada bebeklerde çirkinlik olmadığına gelince,bu nasıl bir önermedir kim demiş,kim ispatlamış.Gayet çirkin bebekler vardır farklı hislere hitab ederler yine sevilirler ayrı konu.Şimdi kirlenme nerde neyi tartışıyoruz.
 

patolomeo

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Çirkinlik

Hem kim yazdıysa,doğru ile güzel arasında nasıl bir ilişki kurmuş anlatsın lütfen.
 

zenon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Ocak 2009
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Çirkinlik

hem kim yazdıysa doğru ile güzel arasında nasıl bir ilişki kurmuş anlatsın lütfen

Katılıyorum.Güzel ve doğru çok farklı kavramlar,özellikle güzellik çok esnek bir kavramdır.İkisini bir kefeye koymak çok mümkün değil.Lütfen arasında kurduğun ilişkiyi anlatırsan sevinirim.
 

patolomeo

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Çirkinlik

Açıkçası ben burda neyin tartışıldığını anlayamadım,ama bazı önermeler gördüm bana doğru gelmeyen;onları çürüteyim dedim.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Çirkinlik

sayın Patolomeo ve sayın Zenon,

sormak istediklerinizi düşünüp bir yanıt hazırlamak üzere iken, yukarıdaki yazımı yeniden okumak gereksinimi duyumsadım; acaba anlatılmak istenen bir başka olgu mu var diye! Ne ki, yazacağım yanıtın yukarıdaki forumda hepsinin açıklığa kavuşturulmuş olduklarını gördüm. Bu nedenle yeni bir yanıt yukarıdaki formun bir tekrarı olacağından yazmak istemedim.

benimsemediğiniz önermeleri belirtebilir ve çürütebilirsiniz; bundan dolayı büyük bir sevinç duyacağımı da bilmenizi isterim.

Sayın Patolomeo dostane bir eleştirim olacak size. Noktalama işaretleri kullanmadığınız için yazdıklarınızı defalarca okumak durumunda kaldım. Buna dikkat ederseniz sevinirim
 

tepkisiz

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Ynt: Çirkinlik

Asırlardır birbirlerine kırgın olan güzellik ve çirkinlik birgün artık barışmaya karar verirler. Çirkinlik güzelliğe der ki "EY GÜZELLİK BİZ SENİNLE YILLAR YILI KAVGA ETTİK BUNA ARTIK SON VERELİM VE BARIŞALIM"..İyi kalpli güzellik ise buna hayır diyemez ve kabul eder. Günler birbirini kovalar ve çirkinlik güzelliği denize, yüzmeye davet eder güzellikte onu kıramaz ve giderler. Güzellik ve çirkinlik giysilerini çıkartır ve yüzmeye başlarlar. Tabii çirkinlik yine bir kötülük yapacak ya, denizden çıkar ve güzelliğin giysilerini giyer, kendi giysilerini bırakır ve ordan hızla uzaklaşır. Güzellik de belli bir süre sonra denizden çıkar ve bir bakar ki giysileri çalınmış ve sadece giyebileceği çirkinliğin giysileri kalmış. Ve de güzellik çirkinliğin giysilerini giyer ve oradan uzaklaşır. Uzun lafın kısası; işte o günden beri insanoğlu güzellikle çirkinliği herzaman birbirine karıştırır olmuştur. Fakat gönül gözleri açık olanlar her güzelliğin içindeki çirkinliği ve her çirkinliğin içindeki güzelliği görür...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Çirkinlik

Sayın Tepkisiz,
güzel/iyi olanın ne kadar saf ve temiz olduğuna dair yerinde bir öykülenme okudum yazdıklarınızdan..Dediğiniz gibi her olgu çelişkisi ile vardır. Bu çelişkiyi görebilmek ayrıntılı bakmayı/görebilmeyi gerektiriyor. Farkında olmak da diyebilir miyiz?
 

tumanine

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Şub 2009
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Çirkinlik

merhaba;
Gerçeğin güzel olmaya ihtiyacı yoktur. Güzelliği tanımlamak çirkinliği de tanımlar ve her tanım dışarıda bıraktıkları yüzünden -ve dahi dilin kısır doğası nedeniyle- eksik ve yarımdır. Hakkında konuşulan şey kaçıp gider, geriye onun hakkındaki bazı "fikirler" kalır ve konuşanları seyrederler.

Ancak diyelim ki güzel ve çirkini belli bir tanımla tanımladık. bu ikisi arasında belirli bir özelliğin oran farkından baska bir şey olmayacağı görülür. "Kırmızı" dediğimde "koyu" ve "açık" arasında yapılması gereken zihinsel imge şeçimine benzer durum "güzel ve çirkin"de de görülür.

Bu arada "iktiran" gereği neden-sonucun birlikteliği açısından da değerlendirilebilir durum. "güzel" tek basına ele alındığında "çirkin olmama durumumu" olarak da anlam kazanabileceğinden bu iki terimi "aynı anda anlamlandırma" zorunluluğu vardır. Bu yüzden gerçek olarak kabul edilen güzellik aslında gerçek olarak kabul edilen çirkinlikle anlam yoğunluğu açısından benzeştir.

"Varlığın aşktan doğmuş olması durumu" gerçeği güzel yapmaz. "Güzel" bir eksikliğin ifadesi, zevk/haz aracı ya da rasyonelleştirmenin gereği/sonucu olabilir. "

"Güzellik" değil belki "güzel olan şeyin kendisi" tartışıldığında sanırım bir yerlere varılabilir.

selamlar.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Çirkinlik

Merhaba Sayın Tumanine,
Gerçeğin hem güzel/çirkin olana hem de başka bir olguya gereksinimi elbette olamaz. Güzel olanı tanımlar iken çirkin olanı da tanımlamış oluruz. Buna zıt tanım da diyebiliriz. Aynı durum çirkinlik için de geçerlidir. Savaşın ne-menem şey olduğunu bilmez isek barışın ne olduğunu asla anlayamayacağız. Eksikliğin ifadesi derken acaba güzel olanı arama çabasından mı söz ediyorsunuz; ben bu şekilde anladım; yanılmış da olabilirim. Güzel/çirkin olgularının göreceli olması “güzel olan şeyin kendisi” ile de ilgilidir. Kendinden güzel olabilir mi? Sanmıyorum. Çünkü bu tanımların sosyal içerikleri vardır. Zaten bu nedenledir ki güzel/çirkin söylediğiniz gibi gerçeklik ile ilgili değildirler.

saygılarımla
 

Orman Adam

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
10 Mar 2009
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Çirkinlik

Güzel - Çirkin
Doğru - Yanlış
İyi - Kötü

vesaire...

Bunlar farklı felsefe dallarının konuları. "Olumlu - Olumsuz" olarak bakıldığında benzeşseler de temel soruları çok farklı.

Doğru - Yanlış, "Evrensel doğru var mıdır?" ahlak, etik falan bunları tamamen farklı felsefe kolları inceler bildiğim kadarıyla. Ahlak Felsefesi idi sanırım.

Güzel - Çirkin ise Estetik Felsefesi'nin konusu.
Burada bahsedilen esas konu da "Çirkinlik" ise, evet, estetik felsefesine giriyor. Toplumların, estetik yargıları dönemden döneme göre değişiklik gösterir. Tabii bu çok kısa bir dönemi kapsamaz. "Şimdi aynaya bakıyorum, çirkinim. Ama gelecek yıl estetiksel yargılar değişecekmiş, yakışıklı olacağım, yaşasın!" diye bir şey söz konusu değil yani. Binlerce yıllık bir süreci kapsayan bir şey bu. Yani bugün burnunuzun biraz büyük olması sizi "çirkin" yapmıyor. Olsa olsa bu dönemin estetik yargılarına uymuyorsunuzdur, o yüzden beğenilmiyorsunuzdur, o kadar. Belki bundan 1000 yıl sonra hala insan diye bir şey varolursa belki estetik yargıları değişmiş, insanlar artık büyük burunluları güzel bulur olmuş olacaklardır. Bunu bilemeyiz. Ama bildiğimiz; Bundan binlerce yıl önce yaşamış olan, "dünyanın en güzel kadını" olarak nitelendirilen Mısır kraliçesi Kleoparta'nın günümüz estetik yargılarına pek uymadığıdır. Burnu eğimli, kemerli, bugün karşısınza çıksa ilgilenmeyeceğiniz biri. Ama o dönemin estetik yargılarına göre dünyanın en güzeli. Şimdi bugün size güzel gelen tipteki insanlar binlerce yıl öncesinde de vardı, fakat belki de onlara güzel gözüyle bakılmıyordu. Yani toplumların güzel ve çirkinden kasıtları, gözlerine estetik görünen değer yargıları zaman içinde yavaş yavaş değişiyor. 2000 yıl sonra uzaydan gelmiş koca kafalı koca gözlü sıska tipsiz uzaylılara aşık olmayacağımızı kimse garanti edemez. Onlar bu dönemin estetik yargılarına göre beynimize "çirkin" mesajı iletebilirler, fakat zaman içinde değişen kriterlere göre 2000 yıl sonra "en yakışıklı" mesajını da iletebilirler beynimize.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Çirkinlik

Sayın Orman Adam,

Kanımca tüm zamanlarda ve tüm toplumlarda, geçmiş ve gelecekte tüm bireyler -kadın,erkek ayrımsız- güzel ve yakışıklıydılar ve olacaklar. Çirkinlik tanımını yaparken fizyolojik biçimler ve değerlendirmelerden uzaklaşarak bunun toplumlara ve yer-zamana göre bir değerlendirmesini yapmadım. Dayatılmış güzellik anlayışları ve kişilik kırılmalarının yarattığı çirkinlik, inanıyorum ki fizyolojik beğeni ölçülerinden daha çok yıkıcı ve yıpratıcıdır. Önemli olanın da zaten tüm yer-zaman ayrımı gözetmeksizin kişinin kendisi ile yaptığı en büyük barışıklık savaşımında güzel tanımına ulaşması/kendisi ile uzlaşmasındadır. Güzellik içsel bir barış/dışsal davranış biçimidir. Çirkinlik ise tam bunun karşısında yer alan içsel yıkım/dışsal davranıştır.

saygılarımla...
 

Bie

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Mar 2009
Mesajlar
9
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Çirkinlik

Bence algi ile alakasi vardir ayrica dogal secilimle duzenlenmis secimler ve maslow`un hiyerarsisinin yuzundendir bu olgu hep.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Çirkinlik

algılarımızı belirleyen nedir?
 

Bie

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Mar 2009
Mesajlar
9
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Çirkinlik

nejdet ' Alıntı:
algılarımızı belirleyen nedir?

Simdi ezberden sunu soyleyebilirim algi deneyim ile belirlenir yasanmis olaylar depolanir ve bunlar onem sirasina gore ogrenilir. Insan genelde ona soylenene uyar bu davranis dogal secilim yuzunden gelistirilmistir yani insan belirli bir yastan sonra (10) artik herseyi deneyimleyerek ogrenmez dusmenin ve olmenin anlamini anyabilecek yastaysaniz acinin anlamini biliyorsaniz ucurumun kiyisina gitme denildiginde ucuruma gitmezsiniz hayatin buyuk bolumunde insan rol alma ile gelisir. Ve insan cirkinligin ne olduguyla ilgileniyorsa cirkinligin bazi hayatta kalma kurallarinda adil olmayan bir olgu oldugu icin onu onemser.

Ayrica yapilmis oldugunu duydugum soyle bir deney var algi ile ilgili, dogustan kor olan bir insana biri kure biri de kup seklinde iki cisim veriliyor ve bu cisimlerin isimleri soyleniyor ve birgun o kisinin gozleri tedavi ediliyor ve isimlerini biligi cisimler uzaktan gosteriliyor ama o kisi bu iki cismin hangisinin hangisi oldugunu birbirinden ayiramiyor. Ayirabilmesi icin cisimleri daha once yaptigi gibi eline almasi gerekiyor.

Sorunun hangi kismina cevap verecegimi bilemedim ama aklima gelenler su anda bunlar.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Çirkinlik

Teşekkür ediyorum Sayın Bie,

ancak söylediklerinizden çirkinlik/güzellik olgularının doğal seçmecilik ile bağlantılı olduğunu belirtmektesiniz; ben öyle yorumladım. Yanlış değerlendirmiş isem bu konuda söyleyeceklerim de yanlış olacağından sizden bu konuya açılım getirmenizi ya da teyid etmenizi istesem , mümkün müdür?

saygılarımla...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst