Bir Papa Hikayesi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde phi tarafından oluşturulan Bir Papa Hikayesi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,346 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Bir Papa Hikayesi
Konbuyu başlatan phi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Gerçekliğin durmadan yitirildiği, kaydığı ve yeniden tanımlandığı bir çağ olarak da tanımlanabilir modern zamanlar. Marx'ın ifadesiyle "Katı olan her şeyin buharlaştığı" zamanlar.
Bu bulanıklıkta, bu durmadan-yeniden-tanımlanm
a halinde medyanın rolü muazzam. Türk edebiyatı bir zamanlar daha yalıtılmış bir ortam içindeydi bu memlekette. Etrafında kendine has çitleri, içinde kendine ait kuralları. Son on sene içinde o çitler hızla eridi, hudutlar bulanıklaştı. Edebiyat ve medyanın kesiştiği alan gürbüzleştikçe, burada da katı olan her şey buharlaşmaya yüz tuttu. Kimilerinin "popüler edebiyat" diye dudak büktüğü dallar gene buralarda yeşerdi. Bir yanıyla edebiyatı "hafifleten" bir zemin bu, ama bir yanıyla da edebiyatı daha geniş kitlelerle buluşturan, elitizmi kıran, roman okurunu belli bir sınıfın ya da iktidarın tekelinden çekip çıkaran. Velhasıl medya ve edebiyat ilişkisi çok katmanlı, çok boyutlu.

Geçenlerde bir sabah bir telefon aldım, bir haber ajansının geçtiği haber üzerine. Destur demeden beni güne uyandıran haberin başlığı aynen şöyle: "Elif Şafak Papa'yı Uyardı. Şafak Papa'ya Tavsiyelerde Bulundu." İçimden bir "Hoppala!" geçti. Bu başlık bana iletildiğinde önce şaka, sonra ciddi bir yanlış anlama var diye düşündüm. Ama bundan da önce bir anlığına da olsa bir çatlak, bir kırılma içimde, gerçekliği yitirdiğiniz, kendi isminize uzaktan bakakaldığınız, önce kendi kendinizle, derken hemen her şeyle yabancılaşma yaşadığınız o an: gerçekliğin kaydığı hissi. Mesele araştırıldığında olayın aslı başka.

GRAZIA nam bir İtalyan dergisi benimle uzun uzun bir söyleşi yapmıştı bundan bir hafta kadar evvel. Daha çok edebiyat, sanat, kültür ve ardından siyaset üzerinde duruldu bu söyleşide, cevaplar internet üzerinden iletildi, telefonla devamı geldi.

Söyleşinin sonlarına doğru bir yerde karşımdaki kadın gazeteci, Papa'nın yakında Türkiye'ye geleceğini, bu konuda ne düşündüğümü ve bilhassa kendisinin yakın zamanda İslam dünyasında yankı ve tepki uyandıran konuşmasını nasıl bulduğumu sordu. Ben de kendisine söz konusu konuşmayı son derece "talihsiz" bulduğumu ilettim. Zaten yeterince kutuplaşmış ve yeterince hamaset taşıyan ve ne yazık ki giderek daha çok insanı "medeniyetler çatışması" olduğuna inandıran böyle bir ortamda edilmiş hatalı sözler. İslam konusunda böyle kallavi, böyle negatif genellemeler yapmanın yanlışlığına, "Müslüman coğrafya" diye tek renk tek tip bir varoluş biçimi olmadığına işaret edip, karşılıklı önyargılardan uzak durmak gerektiğine inandığımı, bir de edebiyat ve sanatın bu tür hudutları aşmak için ne denli önemli olduğunu söyledim.

Ertesi hafta bu sözlerim kapaktan, büyük harflerle şöyle verildi: "Sevgili Papa İstanbul'a gitmeden evvel sözlerime kulak ver!" Bu başlık bizdeki haber ajanslarına aşağı yukarı şöyle geçti: Elif Şafak'tan Papa'ya tavsiyeler. Ve ben İstanbul'da bir sabah işte bu başlığa uyandım. Gerçekliğin kaydığı, yorganın altından çıkmak istemediğiniz, kendinizi, isminizi bir yabancıyı izler gibi izleyekaldığınız, "iyi de ben böyle demedim" sözleriyle kendi kendinize dert yandığınız o an. ıÜüHani meşhur Papa fıkrasını bilirsiniz. Medyanın hallerine ve ne yanlış anlamalara kadir olduğuna dair fıkra. Bu hikaye de benim için bir nevi "Papa fıkrası" olarak kalacak.

Elif Safak
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Güzel bir anlatım olmuş teşekkürler
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst