- Konbuyu başlatan
- #1
E
evrensel-insan
Ziyaretçi
Kendini insanoglu olarak tanitan, varlik; maalesef bir "garip yaratiktir."
Genelde dusuncesini bildirirken; sanirsiniz, en adaletli, insancil, saygili, sevecen, yardimsever, esitlikten yana, demokratik, guvenilir v.s. gibi -gunesin altindaki olan -tum insani degerleri futursuzca sunar.
Ama! olay gercege, kisisel duzeye, karsilikli iliski ve iletisime, bu insani degerleri talebe veya-sozde degil de, ozde-sunmaya gelince; tamamen farkli bir manzara ortaya cikar.
Adalet yerini, yetkinin cikar icin kullanimina, egoizme ve otoriter yanasima v.s.; insancil yan, vatandassal duygu somurusu, korku felsefesi ve suru psikolojisine, satasma-atisma ve kisisel su istismare v.s.; saygi, saygisiz davranisa; sevecenlik- candanlik-ictenlik-, gurura, kibire, laf ebeligine, demogojiye, yalana, dolana hileye v.s.; yardimseverlik, engele, umursamazliga, tas koymaya, bahaneye v.s.; esitlik, egoizme, gosterise, ciddiyetsizlige, umursamazliga, ayrimciliga, etiketlemeye, otekilestirmeye v.s.; demokratik davranis, diktatorluge, guc gosterimine, yetki kullanimina, karsiya almaya, distalamaya ve guvenilirlik te gercek yuzunu gostermeye donusur.
Bu kadar kendiyle her temelde celisen insanoglundan; tabiki ne bir bireysel bilinc hak ve ozgurluk talebi, hukuk algisi, insani yasam ileti ve iliski beklemek, ne de bir insan olma ve insan gibi davranma beklemek, hayaldir.
Iste bu insanoglu-daha kendi celiskisini cozmekten, kendinin ne oldugunu ortaya koyabilmekten ve kendini taniyabilmekten, kendi cinsiyle bile gecinebilmekten acizken; kendini asan konularda- uzay, dunya, doga , varlik, varolus, ilk, baslangic, bilim, evrim, her turlu sezgisel soru meraki, doga ustuluk, olum, dogum, dunya otesi v.s. gibi "o varmi?, bu varmi?, o bu nerden geldi?,v.s. algilamasinin bile mumkun olamayacagi ve varsayimdan, spekulasyonlardan ote gidemeyecegi konularda ahkam keser.
Ben kimim, neyim? ben ne yapiyorum, yapmaliyim?, yasamin anlami nedir?, kardeslik, dostluk, birlik, beraberlik, butunluk v.s. nedir? nasil saglanir?, ben dunyaya, dogaya, cinsime, kendime neden durmadan zarar veriyorum, sorun yaratiyorum??? v.s. gibi sirf yasamini-ki elinde olan kontrol edebilecegi tek kavram-sorgulamaz-nedenlemez-irdelemez-etud etmez.
Yasaminin, degerinin, iletisim ve iliskisinin ne oldugunu algilayamayan insanoglunun; varsayimlarla dusun gucunu asan seyleri degil algilamasi, ifade bile edebilmesi mumkun degildir. Ancak varsayar, spekulasyon yapar, tartisir ve yasamini bosa harcar.
Bu neye benzer biliyormusunuz, ayaklarinin bile farkina varamayanin, kosarak ipi goguslemesini. Burnunun ucunu goremezken, uzayi tanimlama cabasini. Elinde olani algilamak yerine, hayalinde yarattigini tartismayi v.s.
Velhasil, bir garip yaratiktir, su insanoglu. Tum tarihi boyu, biri ortaya bir kavram atar, bu kavrama inanir ve kendine gore dogrular, baska biri cikar bu ayrimci dogruyu, yine ayrimci sekilde yanlislamaya calisir. Ortaya atilan kavram bir kabule, bir redde donusur. Sonra biri cikar buna bir ideoloji uygular. Birisi bu ideolojiye tam karsit bir ideoloji ile cevap verir. Boylece ideolojik inancsal dogrular yaratilmis olur. Biri cikar bu yaratilan dogrulardan birini herkese kabul ettirmeye calisir, gonullu olmasi icin kitaplar yazar, olmadi mi, bunun uzerine zora basvurur, karsi konulmasin diye de kanunlar, yasalar, kurallar uretir. Sonra bu uretilen kurallara karsi gelenleri, suclar ve cezalandirir, butun bunlar icin; hapishaneler, mahkemeler, kurumlar, devletler, hukumetler kurar. Sonra bu dogrulugu kabul ettirme savasi, hukumetler arasi devletler arasina ve hatta dunya capina donusur, biribirini oldurur, iskence yapar,esir alir. Aslinda insanoglunun bu garipligi saymakla bitmez.
Ama herseyin de bir kavram sonucu boyle dallanip, budaklanmasi ilginctir. Bu arada bazi kavramlar oyle bir icerik alirki, ona tapilir, kurbanlar verilir, her turlu o kavram insanoglu kiligina burundurulur.
Kimse donupte, "yahu; bu kavrami zaten biz yaratmadik mi?" sorusunu sormaz. O kavramla ya dost olur, ya dusman. Biri dostlugunu savunur, digeri dusmanligini; ustelik o kavrama verdikleri icerikleri oturur tartisirlar.
Velhasili kelam, su insanoglu; kendi soyler, kendi dinler ve tum evreni de kendini dinler sanir. Birde kalkip, kendi turu disindakilerinin de kendi gibi oldugunu zannederek, ahkam keser.
Ondan sonra oturur, kendi turune ve herseye birseyler verdigini dusunur.
Neyse birgun belki uyanir da; kendisine bu insanoglunun yaptiklarini yakismadigini, bir insan oz ve algisiyla kavrar. Simdilik bu olasilik uzak gozukuyor.
Genelde dusuncesini bildirirken; sanirsiniz, en adaletli, insancil, saygili, sevecen, yardimsever, esitlikten yana, demokratik, guvenilir v.s. gibi -gunesin altindaki olan -tum insani degerleri futursuzca sunar.
Ama! olay gercege, kisisel duzeye, karsilikli iliski ve iletisime, bu insani degerleri talebe veya-sozde degil de, ozde-sunmaya gelince; tamamen farkli bir manzara ortaya cikar.
Adalet yerini, yetkinin cikar icin kullanimina, egoizme ve otoriter yanasima v.s.; insancil yan, vatandassal duygu somurusu, korku felsefesi ve suru psikolojisine, satasma-atisma ve kisisel su istismare v.s.; saygi, saygisiz davranisa; sevecenlik- candanlik-ictenlik-, gurura, kibire, laf ebeligine, demogojiye, yalana, dolana hileye v.s.; yardimseverlik, engele, umursamazliga, tas koymaya, bahaneye v.s.; esitlik, egoizme, gosterise, ciddiyetsizlige, umursamazliga, ayrimciliga, etiketlemeye, otekilestirmeye v.s.; demokratik davranis, diktatorluge, guc gosterimine, yetki kullanimina, karsiya almaya, distalamaya ve guvenilirlik te gercek yuzunu gostermeye donusur.
Bu kadar kendiyle her temelde celisen insanoglundan; tabiki ne bir bireysel bilinc hak ve ozgurluk talebi, hukuk algisi, insani yasam ileti ve iliski beklemek, ne de bir insan olma ve insan gibi davranma beklemek, hayaldir.
Iste bu insanoglu-daha kendi celiskisini cozmekten, kendinin ne oldugunu ortaya koyabilmekten ve kendini taniyabilmekten, kendi cinsiyle bile gecinebilmekten acizken; kendini asan konularda- uzay, dunya, doga , varlik, varolus, ilk, baslangic, bilim, evrim, her turlu sezgisel soru meraki, doga ustuluk, olum, dogum, dunya otesi v.s. gibi "o varmi?, bu varmi?, o bu nerden geldi?,v.s. algilamasinin bile mumkun olamayacagi ve varsayimdan, spekulasyonlardan ote gidemeyecegi konularda ahkam keser.
Ben kimim, neyim? ben ne yapiyorum, yapmaliyim?, yasamin anlami nedir?, kardeslik, dostluk, birlik, beraberlik, butunluk v.s. nedir? nasil saglanir?, ben dunyaya, dogaya, cinsime, kendime neden durmadan zarar veriyorum, sorun yaratiyorum??? v.s. gibi sirf yasamini-ki elinde olan kontrol edebilecegi tek kavram-sorgulamaz-nedenlemez-irdelemez-etud etmez.
Yasaminin, degerinin, iletisim ve iliskisinin ne oldugunu algilayamayan insanoglunun; varsayimlarla dusun gucunu asan seyleri degil algilamasi, ifade bile edebilmesi mumkun degildir. Ancak varsayar, spekulasyon yapar, tartisir ve yasamini bosa harcar.
Bu neye benzer biliyormusunuz, ayaklarinin bile farkina varamayanin, kosarak ipi goguslemesini. Burnunun ucunu goremezken, uzayi tanimlama cabasini. Elinde olani algilamak yerine, hayalinde yarattigini tartismayi v.s.
Velhasil, bir garip yaratiktir, su insanoglu. Tum tarihi boyu, biri ortaya bir kavram atar, bu kavrama inanir ve kendine gore dogrular, baska biri cikar bu ayrimci dogruyu, yine ayrimci sekilde yanlislamaya calisir. Ortaya atilan kavram bir kabule, bir redde donusur. Sonra biri cikar buna bir ideoloji uygular. Birisi bu ideolojiye tam karsit bir ideoloji ile cevap verir. Boylece ideolojik inancsal dogrular yaratilmis olur. Biri cikar bu yaratilan dogrulardan birini herkese kabul ettirmeye calisir, gonullu olmasi icin kitaplar yazar, olmadi mi, bunun uzerine zora basvurur, karsi konulmasin diye de kanunlar, yasalar, kurallar uretir. Sonra bu uretilen kurallara karsi gelenleri, suclar ve cezalandirir, butun bunlar icin; hapishaneler, mahkemeler, kurumlar, devletler, hukumetler kurar. Sonra bu dogrulugu kabul ettirme savasi, hukumetler arasi devletler arasina ve hatta dunya capina donusur, biribirini oldurur, iskence yapar,esir alir. Aslinda insanoglunun bu garipligi saymakla bitmez.
Ama herseyin de bir kavram sonucu boyle dallanip, budaklanmasi ilginctir. Bu arada bazi kavramlar oyle bir icerik alirki, ona tapilir, kurbanlar verilir, her turlu o kavram insanoglu kiligina burundurulur.
Kimse donupte, "yahu; bu kavrami zaten biz yaratmadik mi?" sorusunu sormaz. O kavramla ya dost olur, ya dusman. Biri dostlugunu savunur, digeri dusmanligini; ustelik o kavrama verdikleri icerikleri oturur tartisirlar.
Velhasili kelam, su insanoglu; kendi soyler, kendi dinler ve tum evreni de kendini dinler sanir. Birde kalkip, kendi turu disindakilerinin de kendi gibi oldugunu zannederek, ahkam keser.
Ondan sonra oturur, kendi turune ve herseye birseyler verdigini dusunur.
Neyse birgun belki uyanir da; kendisine bu insanoglunun yaptiklarini yakismadigini, bir insan oz ve algisiyla kavrar. Simdilik bu olasilik uzak gozukuyor.