Bilimin düzenlenmesi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde iuflsfozkn tarafından oluşturulan Bilimin düzenlenmesi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,261 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı Bilimin düzenlenmesi
Konbuyu başlatan iuflsfozkn
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan iuflsfozkn

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
Bilimin Düzenlenmesi
1. Aristo'dan Önce Yunan Bilimi "Sokrat insanlıga felsefeyi, Aristo ise bilimi verdi," der Renan. "Sokrat'tan
önce bilim vardı; vardı ama, Sokrat ve Aristo'dan sonra dev adımlarla ilerledi. Bu ilerleme onların kurmus
oldugu temele dayanıyordu." Aristo'dan önce bilim, ana karnındaki cenin gibiydi, Aristo'yla dogdu. Yunan
uygarlıgından baska uygarlıklar da bilim yollarını arastırmıslardı. Ancak, hâlâ tam olarak çözülemeyen çivi
ve hiyeroglif yazılarından anlayabildigimiz kadarıyla, bu bilimler teolojiden ayılmıyordu. Yunan uygarlıgı
öncesi halk toplulukları, dogada anlamı belirsiz her olayı, dogaüstü bir etkenle açıklamaya çalısmıslardı.
Yani, her yerde tanrılar vardı. Kozmik karmasıklıgı ve esrarlı olayları dogal olarak ilk açıklayanlar, Ýyonyalı
Yunanlılar olmalı. Bunlar fizikte özel olayların dogal nedenlerini, felsefedeyse bütün dogal bir kuramını
arastırmıslardı. "Felsefenin babası" denilen Thales (M.Ö. 640-550) her seyden önce bir astronomdu. Tanrı
diye taptıkları, günes ve yıldızları atesten toplar oldugunu söyleyerek, Miletos'un yerli halkını saskına
çevirmisti. Ýlk olarak astronomi ve cografya haritaları çizen Yunanlı Anaksimendros (M.Ö. 610-540),
Thales'in ögrencisiydi. Evrenin toplu bir yıgın olarak basladıgını, nesnelerin sonradan karsıtlara ayrılarak
çıktıgını, astronomik tarihin, evrimle yok olan sayısız dünyalar hâlinde, belli dönemlerde kendini
tekrarladıgını; yeryüzünün, içinde bulunan itici kuvvetler arasındaki denge sâyesinde uzayda kıpırdamadan
durdugunu; bütün gezegenlerin bir zamanlar sıvı hâlindeyken, sonradan günesin etkisiyle buharlasmıs
oldugunu; hayatın ilkin denizlerde basladıgını, sonradan deniz yatısınca karaya çıktıgını; karada kalan bu
hayvanlardan bazılarının, soluma yetenegi kazandıgını ve böylece bütün sonraki kara hayatını
dogurdugunu; insanın baslangıçta, bugünkü biçimde olamayacagını, çünkü insanın ilk ortaya çıktıgı zaman,
yeni dogusta kendi kendini koruyabilecek durumda olmadıgını, ergenlik çagı uzun oldugu için de sag
kalmasına imkân olmadıgını söylemisti. Baska bir Miletoslu, Anaksimenes (M.Ö. 450 sıraları) de, nesnelerin
ilkel durumunu, sonradan rüzgar, bulut, su, toprak ve tas olarak yavas yavas yogunlasan gevsek bir yıgın
olarak çizmistir. Maddenin üç biçimi olan gaz, sıvı ve katı yogunlasmanın dereceli asamalarıydı. Depremler
baslangıçta, sıvı olan bir topragın katılasma nedeniydi. Hayat ve rûh bir bütündü. Perikles'in ögretmeni
Anaksagoras (M.Ö. 500-428), günes ve ay tutulmalarını dogru olarak açıklamıs gibi görünüyor. Bitki ve
balıklarda solumun islemini de otaya çıkarmıstır. Ýnsan aklını da; elin serbestçe kullanılmaya baslanmasıyla
açıklamaktadır. Bütün bu adamlardaki bilgi yavas yavas bilime dönüsmüstür.
Servetinden ve servetin doguracagı kaygılardan kaçarak Efes'te, tapınak direkleri arasındaki gölgelikte,
incelemeler yapmak üzere yoksul bir hayatı seçen Herakleitos (M.Ö. 530-470), bilimi, astronomiden alıp
günlük sorunlara çevirmistir. "Her sey durmadan akıyor ve degisiyor," demisti. En durgun maddede bile
göze görünmeyen bir akıs, bir hareket vardır. Kozmoz tarihi tekrarlanan dönemler hâlindedir. Hepsi de
atesle baslayıp atesle son bulur. "Her sey mücadeleyle dogar ve ölür," der, Herakleitos. "Savas her seyin
babası ve kralıdır. Kimini tanrı, kimini insan yapmıstır. Kimini özgür, kimini köle." Mücadele olmayan yerde
çürüme vardır: "Sarsıntı geçirmeyen karısım, bileskelerine ayrılır." Bu degisim, mücadele ve seçim akısında
degismeyen tek yasadır. "Her nesne için ayrı olan bu düzeni ne tanrılar, ne de insanlar yapmıstır. Tâ
baslangıçtan beri vardı, simdi de var, gelecekte de var olacaktır." Empodekles (M.Ö. 445'te Sicilya'da)
evrim fikrini daha ileri bir asamaya götürmüstür. Organlar kendiliklerinden degil, dogasal bir seçimle
meydana gelir. Doga, organları türlü yollarla bir araya getirerek, organizmaları defalarca dener, sınar. Bir
aradalık düzeni, ortamın ihtiyaçlarını karsıladıgı zaman, canlı sag kalmakta ve kendini durmadan
çogaltmaktadır. En sonra da Leukippos (M.Ö. 445 sıraları) ve Demokritos (M.Ö. 460-360) ile maddeci,
gerekirci (determinist), atomcu olan Aristo öncesi bilimin son asamasına geliyoruz. "Her sey," der
Leukippos, "Zorunluluk yüzünden dogar," Demokritos da: "Gerçekte atomlardan ve bosluktan baska sey
yoktur," der. Algılama nesnenin duyu organına fırlattıgı atomlar sâyesinde olmaktadır. Sayısız dünyalar
olmustur, vardır, olacaktır. Her an gezegenler birbirleriyle çarpısıyor, ölüyor ve aynı boyut ve biçimlerle,
atomların seçme yoluyla birlesmesi sâyesinde Kaos'tan yeni dünyalar doguyor. Niyet diye bir sey yok,
evren bir makinedir.
Sayfa: 1
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst