Bilim ve Ütopya

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde Ferdinand Bardamu tarafından oluşturulan Bilim ve Ütopya başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,117 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı Bilim ve Ütopya
Konbuyu başlatan Ferdinand Bardamu
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ferdinand Bardamu

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Ekli dosyayı görüntüle 1180

Bilim ve Ütopya Ocak sayısı.

Beyin, uyku ve rüya - Doç. Dr. Hakan SEÇKİN
Uyku ve rüya görme süreçleri beynimizin işlevleri tarafından oluşturulur. Burada rol oynayan zihinsel süreçler tamamen bedenimizin işlevlerinden kaynaklanır. Zihin beden birliği bilim tarafından açıkça ortaya konmuştur ve her geçen gün yapıya yeni taşlar eklenmektedir. Yine de unutulmaması gereken nokta akıl dışı bir uluslararası sistemin ancak düşünceyi aklın dışına sürerek varlığını sürdürebileceğidir.

İnsan zihninin evriminde rüyaların rolü – Dr. Michael S. FRANKLIN, Dr. Michael J. ZYPHUR
Atalarımızın, türler arası veya aynı tür içinde gruplar arasındaki etkileşimlerle ve besin tedarik ederken veya predatörlerinden (avcılar) kaçarken sayısız zorlukla mücadele etmek zorunda kaldığını biliyoruz. Böyle bir çevrede, daha önce rüyalar vasıtasıyla olası bir tehdit unsuruna karşın prova edilmiş bir durum karşısında daha avantajlı olunacağı kesindir.

Yunan ve Roma felsefesinde uyku ve rüya – Dr. Joseph BARBERA
Antik filozoflar, başlı başına uyku ile ilgilenmemiş, esas olarak rüyanın doğası üzerinde durmuşlardır. Muhtemelen bunun sebebi, yaşadıkları toplumlarda rüya deneyimlerine yüklenen kültürel ve dinsel değerlerdir. Ne var ki, süreç içerisinde, rüyaların ilahi kökenine ilişkin standart görüşe bir meydan okuma olarak, ilk doğalcı rüya açıklamaları da görülmeye başlanmıştır.

İslam felsefesinde rüya kuramı, işlevleri ve kimi sonuçları – Yrd. Doç. Dr. Hasan AYDIN
İslam filozoflarınca oluşturulan rüya kuramın, özde Tanrı odaklı olduğu ve rüyanın tanrısal evrene açılan bir kapı araladığı düşüncesini savunduğu için, İslam dünyasında, rüyaya ilişkin yer yer psiko-fizyolojik kökenli açıklamalar bulunsa da, büyük ölçüde onu mistikleştirdiği için rüya olgusuna nesnel bakışı engellediği ve rüyaya metafizik bir anlam yüklediği ileri sürülebilir. .

Smith, Darwin’i etkilemiş midir? -Darwin’in insan ve uyarlık tezi- Doç. Dr. Metin SARFATİ
Smith, evet Darwin’i etkilemiştir ama örneğin, Engels’in iddia ettiği şekilde etkilememiştir. Darwin’in insan ve uygarlığa ait tezi de Engels’in ileri sürdüğünden farklıdır çünkü. Öte yandan Darwin’in tezi, Spencer’ın ve ultra liberalizmin ileri sürdüğü gibi bir tür sosyobiyolojizmin kapısını da açmamaktadır ve nihayet en önemlisi, Sosyal Darwinizmle hiçbir şekilde ilişkisi yoktur.

GÜNCEL BİLİMSEL ATILIMLAR-Prof. Dr. Namık Kemal PAK, Prof. Dr. Ali Ulvi YILMAZER, Prof. Dr. Bekir KARAOĞLU, Yrd. Doç. Dr. Tamer T. ÖNDER
Higgs bozonu, Yavaş ışık, Görünmezlik şalı, Nötrinolar, Hücreden kök hücreye…...

Nazi propagandası bilimi nasıl kullandı? – Prof. Dr. Tamer AKÇA
Hippokrates’in “önce zarar verme” aforizmasını 2500 yıldan beri kendine kural edinen bir tıp anlayışında toplama kamplarındaki masum insanlara acımasız ve genellikle ölümcül deneylerin yapılabileceğini düşünmek mümkün değilmiş gibi geliyor insana. Aynı şekilde ırkçı ve öjenik fikirlere sahip insanların yetkin ve öz eleştiri yapabilen doktor veya bilim insanı olma ihtimali de yokmuş gibi duruyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda işlenen tıbbi suçlar bize tüm bu varsayımların geçersiz olduğunu göstermiş durumda.

Kula Yöresi’nin (Yanık Ülke) tarihi, kültürü ve jeolojisi bağlamında jeopark olarak değerlendirilmesi – Prof. Dr. Mustafa ERGÜN
Kula, tarihi dokusunu bütün canlılığı ile yaşayan çarşısında hala bakırcı ve demircilerin çekiç tıkırtıları ritmik bir müzikle yükselip sizi kendisine çekiyor. Bütün bu özellikleriyle Kula Anadolu’nun en önemli müze kentlerinden biridir. Kula’nın mimari mirasını ve etnoğrafik değerlerini koruyup geleceğe taşıyabilmesi için en iyi çözüm kültür turizmine yönelmesidir. .

Doğa tarihi hakkında çok sorulanlar – Prof. Dr. Nurdan İNAN
Ülkemizde dinozor fosili var mı? 65 milyon yıl önce dinozorların yok olmasında meteor çarpmasından bahsediliyor; böyle başka teori var mı? Günümüzdeki kuşların ataları dinozorlar mı? Türkiye’de insanların %70’i en eski insanların dinozorlarla beraber yaşadıklarını düşünüyor; neden? İşte bu ve bunlar gibi pek çok soruya verilen bilimsel yanıtlar…

Roma döneminde coğrafya – Yrd. Doç. Dr. İnan KALAYCIOĞULLARI
Romalılar özellikle Yunanların teorik düşünme ve gözlem arasında kurmayı başardıkları göreceli dengeye bir türlü erişememişlerdir. Araştırmalarında pratik yarar sınırlarını pek aşmamışlar ve bilime verdikleri değer tıp, tarım, mühendislik ve mimarlık alanlarındaki pratik yararından kaynaklanmıştır. Bununla birlikte, Roma Döneminde Strabon, Plinius ve Batlamyus gibi bilime katkısı yadsınamayacak isimler de söz konusudur.

İstanbul Tarihöncesi Arkeolojik Yüzey Araştırmaları Projesi ve Küçükçekmece Göl Havzası kazıları - Erkan ILDIZ
İTA projesinin amacı İstanbul’un tarihöncesine ilişkin sorunlara açıklık getirmek, kronolojik boşluğu doldurabilmek, en önemlisi de hızla yayılan modern kentin altında kalacak tarihöncesi verileri ortaya çıkarmaktır.

Kaynak : bilimveutopya.com.tr
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Ekli dosyayı görüntüle 1183

Bilim ve Ütopya’nın yeni sayısı 1 Şubat’ta bayilerde ve kitapevlerinde! Dergide bu ay işlenen kapak konusu ise, tarihsel, felsefî ve psikolojik boyutlarıyla “ATEİZM ve MATERYALİZM”.

Dergide yer alan kapak makaleleri ve diğer yazılar şu şekilde:

Ateizmin toplumsal ve felsefi kökeni – Sadık USTA
Ateistler tarihin önemli dönemeçlerinde hep bilimsel ve toplumsal gelişmeden yana olmuşlar ve ayrıca ezilenle birlikte zalimlerin karşısında yer almışlardır. Yükselen sınıfların çıkarlarını savunmak, eskiyen dogmalara, kurum ve yöntemlere karşı çıkmak, doğayı ve toplumları bilimsel gelişmeler ışığında yeniden ve yeniden keşfetmek, ancak başı dik ve bilim aşkıyla donanmış, maddenin tekliğine, varlığına ve yüceliğine inanmış cesur insanlarla mümkündür.

Tanrı, tanrıtanımazlık ve tasarım üzerine – Prof. Dr. Semih KORAY
İdealizm ve materyalizm arasındaki mücadele, tarih boyunca sürmüş olan bir mücadeledir. Önlerinde kurulacak yeni bir gelecek olan sınıflar, maddeyi anlamak için maddenin kendisine yönelmiştir. Tarihsel ömrünü doldurmuş olan sınıflar ise, var olan toplumsal sistemi gökyüzünden indirilmiş “mutlak gerçeklik” gibi göstermeye çalışmışlardır.

Yeryüzünün iktidarı insana devrolurken veya ekonomi politiğin anlamı – Doç. Dr. Metin SARFATİ
Yeni, 17. yüzyılın sonuna doğru henüz tümüyle reddedilemeyen eskinin içinden, dipten doruğa büyük patlamalarla gün yüzü görecektir. Eski, coğrafi-teknolojik düzeydeki dönüşümlerle ama aynı anda zihinsel dünyadaki kırılma-kopmalarla reddedilecektir. Eskiden yeniye geçişte köprü olacak olan 17. yüzyıl, henüz gücünden hiçbir şey kaybetmediği düşünülmek istenilen tanrı merkezli algı ile ciddi bir hesaplaşmanın belirtilerinin görülmeye başlanıldığı dönem olacaktır.

Marx’ta din olgusu ve yabancılaşma kuramı – Prof. Dr. Hüseyin ÖZEL
Marx’ın dine yönelik eleştirileri, Aydınlanma düşüncesinin dine yönelttiği eleştirilerden farklı olarak, kapitalizm altında insan bütünlüğünün parçalanması ve insanın kendi doğasına aykırı bir yaşam sürmeye zorlanması sürecinin açıklanmasında temel bir yer tutmaktadır. Bu yazıda da Marx’ın din konusundaki düşüncelerinin, bu yabancılaşma ve fetişizm olgusuyla ilişkisi gösterilmeye, dolayısıyla da dine ilişkin olarak daha kapsamlı bir bakış açısı ortaya konmaya çalışılacaktır.

Dinsel değerlerin psikolojik boyutları – Yrd. Doç. Dr. Gürsen TOPSES
Din, kör bir umuttur, geleceğe yönelik sürekli bir beklenti duygusudur, dolayısıyla da iyi olan ya da olması gereken koşulları düşündürür; bu yüzden insana güvenle karışık yapay bir mutluluk ve dinginlik duygusu verir. İnsanın toplumsal gerçeklik dünyasında yaşadıkları çözümlenmemiş sorunları artıkça, önünde kötümserlik bulutları yığıldıkça, insan beyni ve yüreği, o metafizik güçlere ya da güce daha çok sarılma; ondan umut ve çözüm bekleme sürecine girer.

Osmanlı ilmiye sınıfında materyalist-ateist eğilimler – Prof. Dr. Ahmet Yaşar OCAK
Ricaut’ya göre Osmanlı’da ateizm o kadar yaygındır ki, sultanın saray halkı içinde, yani haremde, hadım ağaları arasında, hatta bir kısım paşalar içinde bile gizli ateistler mevcuttur. Bunlar, işgal ettikleri mevkiler yüzünden, içinde bulundukları durumun ne gibi korkunç tehlikelere yol açacağını çok iyi bildiklerinden, birbirlerini iyi tanımakta ve aralarında müthiş bir dayanışma bulunmaktadır.

Kemalizme göre din ve Allah - Derleme
Kemalizmin din karşısındaki tutumu, iki farklı dönemde incelenebilir. Bu dönemlerden ilki, 1919–1924 yılları arasındaki Kurtuluş Savaşı ve Siyasal Devrim dönemi, ikincisi ise 1924’te halifeliğin kaldırılması ile başlayan, dinsel ideolojiyle ideolojik hesaplaşma dönemidir. Bizzat Mustafa Kemal’in yazı ve konuşmalarına dayanılarak hazırlanan bu derleme de, söz konusu dönemlendirmeye uygun olarak Kemalizmin dine karşı tutumunu tarihsel bir gelişim süreci içerisinde ortaya koymaktadır.

İslamcıların işçi sorunlarına yaklaşımı – Yıldırım KOÇ
Yoksul ve emperyalizmin sömürüsü altında bulunan bir ülkede, kapitalizmin üçüncü küresel krizinin yaşandığı bir dönemde, ülke ekonomisinin giderek artan dış bağımlılık sayesinde ayakta durduğu koşullarda insanlar sürekli daha fazla tüketmeye teşvik edilir ve borç batağına itilirse, onları İslam’ın sakinleştirici etkisiyle kontrol altında tutmak mümkün değildir. Halkın bu koşullarda sadakayla tatmin edilebilmesi de hayaldir.

Çin’de hangi düşünce akımı kazanabilir – Prof. CHENG Enfu
Marksizm, bilimsel bir dünya görüşü ve metodoloji ve aynı zamanda sosyalist hareketin teorik temeli olarak Çin’e Özgü Sosyalizm pratiğimizi yönlendirmelidir. Marksizmi kılavuz olarak benimsemek demek, Marksizmin evrensel ilkelerini bugünkü tarihsel aşamadaki Çin’in gerçeklikleriyle birleştirmek, aynı zamanda yeni durumları incelemek, yeni deneyimleri kavramak ve karşımıza hayatın çıkardığı yeni sorunları çözmek anlamına gelir.

Bir rahip, “Güneş Kral” XIV. Louis, Antik Mısır güzelleri ve Moliére’in yolları ne zaman kesişir? – Prof. Dr. Tamer AKÇA
Bugün kullandığımız birçok tıbbi bilginin sadece ve sadece “tecessüs” sahibi insanlar tarafından ortaya konduğunu görmek mümkün. Bu insanlar kendilerine dayatılan formülleri kabul etmeyen, gerçekleri kendi akılları ile arayan, “bilimsel şüphe” duyan kişiliklere sahiplerdi. “Keşfetmek” için değil “araştırmacı doktor”, tıbbiye öğrencisi bile olmaya gerek olmadığını anlatır bilim tarihi bize.


Kaynak: bilimveutopya.com.tr
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Ateizm ve Materyalizm konusunu merak edenlere, bu ayki --şubat 2013-- Bilim ve Ütopya dergisini kaçırmamalarını tavsiye ederim. Merak edilen bir çok noktayı aydınlatacaktır.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Kapak225%20k%C3%BCc%C3%BCk.jpg


Bilim ve Ütopya’nın yeni sayısı 1 Mart’ta bayilerde ve kitabevlerinde! Dergide bu ay işlenen kapak konusu ise, "Gericiliğin Üstadı Necip Fazıl"...

Bilim ve Ütopya, bir kez daha putları kırıyor! Dergi, Mart ayı kapak dosyasını, gericiliğin “Üstad” kabul ettiği Necip Fazıl Kısakürek’e ayırdı. Dergide Necip Fazıl’ın, AKP dönemi uygulamaları ile örtüşen devlet ve toplum ülküsü olan “Başyücelik Devleti”, “aksiyoner” bir gerici olarak siyasal serüveni, AKP önderliğiyle ilişkileri, “orducu” İslam inkılâbı anlayışı ve “darbe” destekçiliği ile iniş çıkışlı yaşam öyküsü ve şairliği inceleniyor. Dergide ayrıca, Evrim Kuramı’ndan uygarlıklar tarihine, astrolojiden tıbba, pek çok farklı konuda aydınlatıcı makaleler de yer alıyor. Dergideki kapak makaleleri ve diğer yazılar şu şekilde:

Necip Fazıl, AKP, sanat ve şeriat – Prof. Dr. Taner TİMUR

Öyle ya da böyle, merhum Mürşid’in ne İslamcı tefekkürü, ne de yaşam tarzı kitlelere yol gösterici bir nitelik taşıyor; buna karşılık, iktidar partisinin yönetici kliği, Ortaçağ dünyasına göz kırpan uzun yürüyüşünde gençlik sevdalarını yeniden canlandırıyor ve mistik şairi bayrak yapıyor. Kuşkusuz bu yüceltme içtenlikten yoksun sayılamaz ve riyaya da dayanmıyor. Fakat, bugün, böylesinin daha iyi olduğunu söyleyebilir miyiz?

Necip Fazıl Kısakürek ya da bir mürşid uydurmak – Özdemir İNCE

Necip Fazıl Kısakürek bir çilekeş değil, tam anlamıyla bir siyasal İslâm militanı. Bu militanlığında da düzmecelik, simülatörlük ve simülasyon var. Çağının çağdaşı şair, bir mümin olsa da Allah ve dini aşmış şairdir. Gerçek şair ne Allah’a ne de dine teslim olur. Tıpkı Hallâc-ı Mansûr, Nesimî, Aboul Alaa El Maari, Abu-Nuwas ve Yunus gibi.

Necip Fazıl’ın Başyücelik Devleti: İslami bir biyo-politik ütopya – Yrd. Doç. Dr. Fatih YAŞLI

Erdoğan ısrarla “en az üç çocuk” istemekte, kadınların çalışma hayatından dışlanması ve anneliğe hapsedilmeleri için çeşitli mekanizmalar devreye sokulmakta, evlilik ve çocuk sahipliğini teşvik etmek için devlet yeni önlemleri devreye sokmaktadır. Tüm bunlar ise bize Necip Fazıl’ın Başyücelik Devleti’nin hayaletinin Türkiye’nin üzerinde dolaştığını açık bir şekilde göstermektedir.

Para ve cinnet buhranları içinde çırpınan hâdi: Çirkeften efsaneye – Mecit ÜNAL

Necip Fazıl’ın karşısına konulduğu, en verimli yıllarını hapishanede geçiren Nâzım Hikmet’in, hiçbir devlet görevlisinden ne merhamet, ne de para dilenen tek satırı yoktur. Menderes, Necip Fazıl’ın yalvaran, üstü kapalı tehdit eden mektuplarına cevabı örtülü ödenekten para olarak verirken aynı zaman diliminde Nâzım Hikmet’i de, vatan haini ilan ederek vatandaşlıktan çıkaran hükümetin başbakanıdır.

Çile şairi – Cafer YILDIRIM

Necip Fazıl’da Tanrı düşüncesi sıradan insanın algı düzeyinin sınırları içindedir. On üçüncü, on dördüncü yüzyılın tasavvuf şairlerininki kadar olsun felsefi bir içerik taşımaz. Onun şiirlerinde teolojik felsefenin hiçbir izine rastlanmadığı gibi Tanrı’nın algılanış, sorgulanış ve benimseniş biçiminde de bir orijinallik söz konusu değildir.

Anti-komünizmden yabancı düşmanlığına, tarih yazımından “aksiyoner” gericiliğe: “Üstad”tan inciler… - Derleme

Bu derlemede, gericiliğin “üstad”ı Necip Fazıl Kısakürek’in bazı görüşlerini, kendi kaleminden okuyacaksınız. Okuyacağınız satırlar, Türk sağında şeriatçılık, muhafazakârlık, yabancı düşmanlığı ve gerici milliyetçiliğin, büyük ölçüde geçişli olarak kullanılabilen ideolojik söylemler olduklarını göstermeleri bakımından ilgi çekicidir. Necip Fazıl, muhafazakâr yazında sunulanın aksine, “batıl”ın gadrine uğramış kendi halinde imanlı bir şair ve mütefekkir değil, eylemli ve eylemci, kendi deyişiyle “aksiyoner” bir gericidir. Derlememiz, gericilik tarafından tarihdışı bir biçimde yüceltilen nam-ı diğer “Üstad”ın kendisinin bir “çilekeşlik” sosuna bulama çabası hariç pek de gizleme derdinde olmadığı gerçek kimliğinin anlaşılabilmesi açısından dosyamızla tamamlayıcı olacaktır.

Sumer, Babil, Assur ve Hitit kanunlarında kadına yönelik cinsel suçlar ve cezalar – Binnur ÇELEBİ

Sumer, Babil, Assur ve Hitit toplumlarında kadının bekâretinin ve namusunun korunmasını, evlenmeden önce baba, erkek kardeşler ve tüm diğer erkek akrabalar üstlenirlerken, evlenmesiyle bu görev kocaya intikal etmektedir. Bakirelik erkek egemen güç tarafından tabu haline getirilerek bir ayrımcılık yaratılmış, kadınların namus ve utanç duyguları ile baskı altına alınmaları sağlanmıştır.

Hitler’in astroloji tutkusu – A. Kerim SOLEY

İkinci Dünya Savaşı öncesinde, bütün bunalım dönemlerinde olduğu gibi Almanya’da da astrolojiye inananların sayısı hayli fazla idi. Özünde ‘büyüsel’ ve ‘kaderci’ bir uğraş olan astroloji, Nazi gizemciliği için bulunmaz bir araçtı. O nedenle de inanmaya çoktan istekli duruma getirilmiş, tek yönlü propaganda ile kandırılmış Alman halkının duygu, umut ve özlemlerini yozlaştırmada kıyasıya kullanıldı.

TÜBİTAK’ın evrimle imtihanı – Çağrı Mert BAKIRCI

“Uçak, füze diyoruz.” İşte, TÜBİTAK’ın bilimden anladığı bundan ibarettir. Bir uçak, iki füze… Hâlbuki tüm teknolojiyi olduran unsur olan temel bilimler, ülkemizde on yıllardır göz ardı edilmekte, küçümsenmekte, ülkemiz sınırlarından uzak tutulmasına uğraşılmaktadır. Böylesine karanlık günlerde, TÜBİTAK başkanı bunların yeniden okullarımızda okutulmasına, halkımız tarafından anlaşılmasına uğraşacağına, füzeye, rokete, uçağa odaklanmış, diğer her gerçeğe kulaklarını tıkamıştır.

Evrimsel analiz - Prof. Dr. Nurdan İNAN

Modern evrim kuramında evrimin her zaman ilerleme anlamına gelmediği kabul ediliyor. Ekolojik faktörlerdeki değişime bağlı olarak, en gelişmiş organizmalar yok olurken, daha az gelişmiş olanlar hayatta kalabiliyor. Evrim, düz bir çizgi üzerinde ilerleyerek küçük ve basit olandan, daha büyük ve karmaşık olana doğru gitmiyor.

Atatürk ve hekimler: 14 Mart ruhu üzerine bir güzelleme – Prof. Dr. Tamer AKÇA

14 Mart 1919’da büyük bir kutlama yapar Tıbbiyeliler. Okullarının, üzerinden sadece 3 ay geçmiş işgaline inat, 1827’nin 14 Mart’ında açılan Tıbbiyelerinin yıldönümünü coşkuyla kutlarlar. Ve bu kutlama dev bir gösteriye dönüşür ilkin. Sonra da o günlerin anısına tıp bayramına.

İki Romalı hekim: Pedianos Dioscorides ve Cladius Galenos – Arş. Gör. Serpil AHMETKOCAOĞLU

Daha çok tıbbî bir botanikçi olarak kabul edilen Dioscorides, bu alanda neredeyse iki bin yıl nihai otorite olarak kabul ediliştir. Deneysel fizyolojinin kurucusu sayılan Galenos ise, 17. yüzyıla kadar, bütün devirlerin en iyi tıbbi deneycisi olmuştur.

İçeriği ‘öncülleri’nden belli bir plan: “Onuncu Kalkınma Planı” - Prof. Dr. Alkan SOYAK

Onuncu Kalkınma Planı, hazırlık aşamasındaki öncülleri itibariyle dahi, Türkiye’de kalkınma politikası ve planlamasında son 20 yıldır yaşanan neoliberal dönüşümün izlerini taşımakta ve bu dönüşümün daha da derinleşeceğine dair işaretleri içinde barındırmaktadır. Türkiye’de bu konuda yaşanan yegâne yeni şey, DPT’nin yerine, ismi yeni içi eski bir bakanlığın kurulmuş olmasıdır.

Gustave Le Bon ve sosyal psikolojinin Türkiye’ye girişi - Prof. Dr. Remzi DEMİR

II. Meşrûtiyet ve Erken Cumhuriyet Dönemleri’nde, Fransız araştırmacı ve psikolog Gustave Le Bon’un (1841–1931) fikirleri, Türk Aydınlar arasında büyük bir alakaya mazhar olmuş ve kitaplarından bir kısmı Türkçeye aktarılmıştır.

Ayrıca Kitap Kurdu, Çetin Ceviz Problemleri ve Ödüllü Sözcük Bulmacası… Bulmacanın bu ayki ödülü, M. Şehmus Güzel’den, “İnsan Yılmaz Güney”…


Kaynak:bilimveutopya.com.tr
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Kapak225%20k%C3%BCc%C3%BCk.jpg


Necip Fazıl Kısakürek ya da bir mürşid uydurmak – Özdemir İNCE

Necip Fazıl Kısakürek bir çilekeş değil, tam anlamıyla bir siyasal İslâm militanı. Bu militanlığında da düzmecelik, simülatörlük ve simülasyon var. Çağının çağdaşı şair, bir mümin olsa da Allah ve dini aşmış şairdir. Gerçek şair ne Allah’a ne de dine teslim olur. Tıpkı Hallâc-ı Mansûr, Nesimî, Aboul Alaa El Maari, Abu-Nuwas ve Yunus gibi.

Kaynak:bilimveutopya.com.tr

Hallac-ı Mansur, Yunus dini ya da Allah'ı aşmamışlardı. Onlara göre Allah'dan başka hiç bir şey gerçek değildi, dini kurallar Tasavvuf'da Şerait mertebesinde geçerlidir, mertebe yükseldikçe Arifler makamında dini kurallar geçerliliğini yitirir. Bu aşamaya da herkes ulaşamaz. Özdemir İnce bu detayı kaçırmış herhalde.

Necip Fazıl şiirleri ile yazıları ile çok değerli eserler bırakmış özel bir insandır. İnsanları bıraktıkları eserler ile anmak varken nerelere varmış konu, şahsen üzülerek okudum.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Kapak-226.jpg


Bilim ve Ütopya’nın yeni sayısı, 1 Nisan’dan itibaren bayi ve kitabevlerinde! Modern insanın diğer insansılarla etkileşiminin incelendiği derginin kapak sloganı ise, “Yaradılış Efsaneleri Çıkmazda: ADEM’İN KAYIP KARDEŞLERİ”…

Dergide, modern insanın yakın zamana dek yeryüzünü Denisova insanı, Flores insanı ve Neandertal insanı gibi akrabalarıyla paylaştığı, bilimsel dayanaklarıyla sergileniyor. Dergideki kapak makaleleri ve diğer yazılar şu şekilde:

İnsanın serüveni: Adem’in kayıp kardeşleri-Prof. Dr. Erksin GÜLEÇ

Uzun yıllardan beri sürdürülen kazılar ve çıkan binlerce fosil bize, insansı (hominidae) ailesinin dik yürüme kapasitesine sahip olan ilk üyelerinin yaklaşık 7 milyon yıl önce dünya sahnesine çıktığını, alet yapan ve görece yüksek bilişsel kabiliyetleri olan Homo cinsinin 2,5 milyon yıl önce evrimlendiğini ve son yedi milyon yıl boyunca insanın doğrudan atası olan ya da olmayan çok sayıda türün mevcut olduğunu göstermiştir.

Denisova buluntusu-Prof. Dr. Erksin GÜLEÇ
Denisovalılar da Neandertaller gibi modern insanla bazı genetik özellikleri paylaşmaktadır. Günümüzde Malenezya’da yaşayan modern insanlarda Denisovalılara ilişkin DNA bulgularına rastlanmıştır. Denisovalılar bizim çok yakın zamana kadar dünyadaki tek tür olmadığımıza ilişkin önemli bir ipucudur.

Homo neanderthalensis-Doç. Dr. İsmail ÖZER
Bazı araştırmacılar son dönemlerde günümüz insanın gen havuzundaki Neandertal genlerinden yola çıkarak Neandertallerin modern insanın gen havuzu içerisinde asimile olduklarını, diğerleri ise doğum ve ölüm oranlarındaki gelişmeler, kültürel ilerlemeler, gelişmiş sosyal ilişkiler ve beslenme çeşitliği gibi avantajlara sahip modern insanların Neandertallerin habitatlarını parçalayıp küçülttüklerini ve bu türün diğer birçok Geç Pleistosen megafaunası gibi tümüyle soyunun tükendiğini savunmaktadırlar.

Homo floresiensis (95/74 bin-12 bin)-Doç. Dr. Ayşen AÇIKKOL YILDIRIM
Yayınlandığı ilk günden bu yana Flores kalıntılarının cüce, mikrosefal ya da tiroit bozukluğu olan (kretin) modern insanlara mı yoksa yeni bir insan türüne mi ait olduğu konusundaki tartışmalar sürmektedir. Peki, Flores insanı modern insanla karşılaştı mı? Bu sorunun yanıtı “çok büyük ihtimalle evet”tir. Çünkü anatomik açıdan modern insanlar Avustralya kıtasına 50 bin yıl önce geçtiler. Üstelik Liang Bua Mağarası’nın Holosen tabakalarında da modern insanlara ait iskeletler bulundu.

Chavez’in dönüşen Venezuelası-Dr. Noyan UMRUK
Chavez döneminde gerçekleşen atılımlar sonucu Venezuela’da insanların yüzü gülmeye başlamıştır... Güler yüzlü sosyalizme doğru, aceleci olmadan yelken açan bir yolculuk... Sermaye ve sermayeye yakın çevrelerin serzeniş ve şikâyetleri var, ama artık göze çarpan bir gerginlik yok...

İstatistikler Chavez’in Venezuelası hakkında ne anlatıyor?-Chris CARLSON

Venezuela’nın durumuyla medyanın son yıllarda çizdiği tablo arasında dağlar kadar fark vardır. Toplumsal değişiklikler çok hızlı gerçekleşmiş, bu da ulusal ekonomiyi, yerel üretimdeki etkileyici artışa karşın büyüyen talebi karşılayamaz hale getirmiştir. Chavez muhalifleri ve özel medya kuruluşları bu sorunlara dikkat çekerlerken, sorunların ardındaki önemli bir toplumsal gerçekliği gizlemektedirler: Venezuela’nın yoksulları, artık daha iyi koşullarda yaşıyorlar.

İlk ve ortaoğretim kurumlarında matematik öğretimi (1)-Prof. Dr. Timur KARAÇAY
Matematiğin ilgi alanı sınırlanamaz. Kişiyi günlük yaşamında etkileyen basit olgulardan başlayıp, evrenin yapısına kadar giden düşüncelerin hepsinde matematik vardır. Ona verilebilecek nitelikler de pek çoktur. İnsanlığın ortak düşünme aracıdır, evrensel dildir, bilimdir, sanattır… O, insan aklının güzelliğini ve yüceliğini gösteren yetkin bir yapıttır.

Evrim Ağacı: Kusursuzluk iddiasının geçersizliği üzerine…-Çağrı Mert BAKIRCI
Evren’in bildiğimiz hiçbir köşesinde -ve muhtemelen tamamında- kusursuzluk (mükemmellik) bulunmamaktadır. Eğer ki bir yapı, olgu, olay bize mükemmel geliyorsa, bunun tek sebebi sanrılarına yenik düşmekte uzman olan beynimizin zayıf analiz ve işlem gücüdür. Ne zaman ki bir şeye “kusursuz” olarak yaklaşmaya meyledersek, o zaman hata yaptığımızı fark etmemiz ve tarafsız olarak durumu değerlendirmemiz gerekir.

YAŞAM AĞACI
ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu’nun hazırladığı “Yaşam Ağacı”, popüler bilim gündeminin nabzını tutuyor! Bilim ve Ütopya’nın dergi içi eki Yaşam Ağacı’nda bu ay: “Vücudumuz bir ekosistem mi?”; “Sağır farelerde ses algılayan ses hücreleri yeniden üretildi”; “Soyu tükenmiş hayvanların yaratılmasında ilk başarı”; “Bu canlıyı tanıyor musunuz: Yapraklı deniz ejderi”; “Bilimsel mitler: Sara nöbeti soğan koklatarak geçer mi?”; “Biyografi: Rita Levi-Montalcini”; “Bilim tarihinde bu ay” ve çok daha fazlası…

Evrimi ve ‘mem’i tanı-Seçkin EROĞLU
Gene dayalı evrim araştırmalarının ortaya çıkardığı büyük bilimsel birikim, ‘mem’e dayalı kültürel evrimin araştırılabilmesi için büyük bir fırsat sunuyor. Bu da bize insanın ve kültürünün araştırılmasına pozitif bilimin yöntemlerinin daha fazla sokulabileceği bir zemin yaratıyor.

Jeolojik miras ve doğa tarihi müzeleri-Prof. Dr. Nurdan İNAN
Doğa tarihi örneklerinin korunması, onların taşıdığı anlamın da korunması demektir. Bu sayede, yok olan türler, organik evrimin mekanizmaları, paleoiklim, paleocoğrafya ve paleoekoloji, güncel biota hakkında bilgi edinilir. Doğa tarihi müzeleriyle, bir anlamda doğanın arşivlenmesi gerçekleştirilmiş olur. Bu müzelerde, evrenin ve yaşamın evrimi, geçmişten günümüze doğru sistematik bir düzende sergilenir.

Çağdaş düşünce sisteminin oluşmasında arkeolojinin yeri-Erkan ILDIZ
Bilginin kaynağı arkeolojik dolgulardır. Arkeolojik dolgular, verinin ham olarak elde edilmesini sağlayan laboratuarlardır. Verinin çok az bir kısmı korunabilmiştir ancak bilimsel sonuç bu verilerin değerlendirilmesi ile elde edilir.

“İstanbul’u tarihöncesi çağlardan Osmanlı Dönemi’ne arkeolojik kazılarla tanımak”-Aysun İLGEN

İstanbul Arkeoloji Müzeleri, inşaat uygulamalarından önce araştırma yapmakta ve arkeolojik bulguların saptanması durumunda kazı çalışmalarını başlatmaktadır. Özellikle Marmaray ve metro projeleri çerçevesinde Yenikapı, Cağaloğlu, Sirkeci ve Üsküdar’da yapılan kapsamlı arkeolojik kazı çalışmalarında İstanbul tarihine ışık tutan pek çok buluntu ele geçirilmiştir.

Tıp kökenli bir bilimsel felsefeci: Prof. Dr. Yaman Örs-Feyziye ÖZBERK

Prof. Dr. Yaman Örs, yalnızca bir bilim adamı, bir yazar değil; bir Cumhuriyet aydınıdır. Tüm özellikleriyle ülkemizin kıymetli değerlerinden biridir. Bilim ve Ütopya için de vazgeçilemez bir dosttur. Ondan çok şey öğrendik. Daha da öğreneceğiz…

Kaynak: bilimveutopya.com.tr
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst