Bilgeler Arasında

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Makaleleri kategorisinde İpar tarafından oluşturulan Bilgeler Arasında başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,488 kez görüntülenmiş, 13 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Makaleleri
Konu Başlığı Bilgeler Arasında
Konbuyu başlatan İpar
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan birazdahaderinmavi

İpar

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Tem 2012
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
İSKENDER PALA

Milattan önce 402 yılıydı... İleride dünya düşünce tarihini yönlendirecek olan Platon (Eflatun), her yaz gününde olduğu gibi o sabah da yaşlı hocasının denize bakan eyvanına yaklaştı.

İçinde kıpır kıpır hisler vardı ve yanına girince ona heyecanla sordu: "Üstat Sokrates!.. Şu Protagoras'ın sizin hakkınızda söylediklerini duymak ister misiniz?" Platon henüz 25 yaşındaydı ve hem zeki, hem çalışkan bir öğrenciydi.
Yaşlı Sokrates ona bir ders vermek gerektiğini düşündü ve "Dur Platon, söyleme!. Onu duymak istemem için önce senin sözlerini üçlü filtreden geçirelim!" dedi. Platon şaşırmıştı, "Üçlü filtre mi üstat!.. O da nedir?" Sokrates hiç istifini bozmadı, sesine daha da şefkat katarak anlattı:

"Üçlü filtre evlat, söylenmesi yahut kulak verilmesi gereken sözün geçirildiği üç süzgeç. Şimdi sorayım sana, "Senin bana nakledeceğin söz doğru mu?" Platon biraz tereddüt etti, düşündü; "Şey, üstat, bilmiyorum, ben sadece duydum; doğru olmayabilir!" "Yani sen bana şimdi doğru olduğundan emin olmadığın bir sözü mü söyleyeceksin Platon!?..." Platon biraz mahcup olmuştu. Sokrates devam etti: "Peki!.. Bana söyleyeceğin şu söz iyi mi?" Platon yine başını eğip mırıldandı: "Galiba değil üstat, yok yok, iyi değil, hatta belki kötü bile!.." "Evladım, şimdi sen bana hem iyi olmadığını bildiğin, hem de doğru olduğunu bilmediğin bir sözü mü söyleyeceksin!?.." Platon utanmıştı; "Bağışla beni üstat, hata ettim!" "Hayır, hayır Platon!.. Söylemek istediğin söz belki üçüncü filtreden geçer, o vakit söylersin. "Peki üçüncü filtre nedir üstat?" "Şu söyleyeceğin söz yararlı bir söz mü?" Platon o günden sonra iki ay utancından hocasının derslerine katılamadı. Hocasının doğum gününde, eline bir hediye alıp derse gitti. Sonra hiç bu bahis olmamış gibi devam ettiler. Sonraki yıllarda Platon hocasının her doğum gününde ona bir hediye alarak kendini affettirmeye çalıştı.

Yıllardan 399 idi. Sokrates artık evine kapanmış, ders veremez olmuştu. Platon hocasının doğum gününde ona yine kıymetli bir hediye göndermek istedi. Devrinin en ünlü heykeltıraşını çağırıp tembih etti: Bana iki hafta içinde, üç altın heykel yap. Her biri birer karış boyundaki bu heykeller benim anlam ve söz üzerine yürüttüğüm fikirlerimi sembolize etsin ve aralarındaki farkı yalnızca sen ve ben bilelim. Adam siparişi zamanında teslim etti. Platon da hediyeleri paketletip yaşlı hocasına gönderdi. Sokrates hediyeyi alınca şaşırdı. Önce hane halkını, sonra dostlarını çağırıp sordu:

"Eğer üçü de aynı ise Platon neden üç heykel birden göndersin ki?!" Merak herkesi sarmıştı. Önce heykelleri tartmak geldi akıllarını. Hayret, gramı gramına aynı idi. Sonra heykeltıraşları davet ettiler: Onlar da "Bu heykeltıraşa gıptalar olsun, birbirinin aynısı üç heykeli nasıl yapabilmiş!" demekten öte geçmediler. Sonra estetisyenleri, filozofları, din adamlarını çağırıp durdular. Hiç kimse bir cevap veremiyordu. Atina bu heykellerin haberiyle çalkanıyor, herkes farkı merak ediyordu. Nihayet İyonya'dan zeki bir gencin şehre geldiğini haber verdiler. Sokrates onu da çağırttırıp heykelleri gösterdi. On beşindeki bu delikanlı baktı, baktı ve "Bana ince, çok ince bir tel getirebilir misiniz?" diye sordu. Hemen getirdiler. Teli aldı, heykellerden birinin kulağına soktu. Herkes meraktaydı. Nefesler kesildi. Sonra bir uğultu... Tel, heykelin ağzından çıkmıştı. Genç teli çıkarıp ikinci heykelin kulağına soktu. Hayret!.. Bu sefer tel heykelin diğer kulağından çıkmıştı. Sıra üçüncü heykele gelince meraklar arttı, nefesler tutuldu ve delikanlı ağır ağır işini yaptı. Ama nafile!.. Belli bir mesafeden sonra tel ilerlemiyordu. Zorlasa da tel aynı yerde duruyordu. Delikanlı teli çıkardı ve heykelin içine uzanan mesafeyi dışından ölçtü. Tel heykelin kalbine kadar gidiyor, orada kalıyordu. Sonra şöyle dedi:

"Bu heykelleri her kim tasarladıysa size bir şeyler söylemek istemiş. Çünkü birinci heykel her duyduğunu dillendiren boşboğazları yeriyor. İkinci heykel öğüt dinlemeyen, bir kulağından girip diğerinden çıkan insanları anlatıyor. Bilge üstat Sokrates!.. Bu iki hediye sizin için değil. Ama üçüncüsü size layıktır. Çünkü 'Kulağından gireni kalbinde saklayan makbul adamdır!' demek istiyor."

Herkes gibi Sokrates de bu gencin ferasetine ve bilgeliğine hayran kalmıştı. Onu ödüllendirmek istedi ve mükâfat olarak kendisinden ne istediğini sordu. Gencin cevabı net: "Bana ödül olarak bu heykelleri yapan adamın adresini verin kâfidir!" Sokrates onu Eflatun'a göndermek üzere bir tavsiye mektubu yazmak için mürekkep istediği sırada sordu:

"Senin adın ne evladım?"

"Aristoteles efendim, benim adım Aristoteles!.."

O gün, Sokrates, öğrencisi Platon'u affettiği gibi onu yetiştirmiş olmaktan da gurur duydu?!..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Ekli dosyayı görüntüle 928zannedersem heykeller bunlar..Bence çok güzel bir ders var bu olayda..

şaka yaptığınızı düşünüyorum... sn. ipar'ın, sn. iskender pala'dan alıntıladığı giriş yazısı, güzel, hoş olmakla birlikte, sadece bir öyküdür; yani gerçek değil ve dolayısıyla sözü edilen olay ve heykeller filan, hayal ürünüdür... aristoteles, sokrates öldükten on beş yıl daha sonra doğmuştur...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
şaka yaptığınızı düşünüyorum... sn. ipar'ın, sn. iskender pala'dan alıntıladığı giriş yazısı, güzel, hoş olmakla birlikte, sadece bir öyküdür; yani gerçek değil ve dolayısıyla sözü edilen olay ve heykeller filan, hayal ürünüdür... aristoteles, sokrates öldükten on beş yıl daha sonra doğmuştur...

Hayır şaka amaçlı değildi..bu düşünürler hakkında bir araştırmam olmadı..sadece amatörce buradan ve başka yerlerden fikirleri hakkında yazılar okumaktayım.Alıntı yaptığı yazının değişik bir anlatımını başka bir kaynaktan da okumuştum,oradaki resmi ekledim sadece..Yazıda anlatılan olay ve ders benim için çok şey ifade etmekte,hayal ürünü bile olsa..öyle değil mi.?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
elbette öykü güzel, yazar okuyucusuna, ''boşboğaz olma, başkalarının öğütlerine kulak ver'' filan gibi, düşüncelerini ilgi çekici bir biçimde anlatabilmek için, felsefe tarihinin neredeyse en baba filozoflarını fon olarak kullanıyor, yani edebiyat yapıyor... öykünün güzelliği bir yana, sonuç olarak, sn. ipar'ın aktardığı metnin, adı geçen filozoflar ve felsefe tarihiyle bir ilgisi yok... bir yanlış anlaşılmaya yol açmamak gerekir...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Eyvallah..Eflatun'un (platon) nereli olduğu hakkında kesin bir bilginiz var mı..? Bunu şu sebepten soruyorum mesleğim icabı çok gezdiğimden hiç alakasız bir yerde izine rastladım.Acaba aynı kişi mi diye şüphelerim var..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
platon, atinalıdır... ünlü akademisini de orada kurmuştur... i.ö.427 ile i.ö.347 yılları arasında yaşamıştır... diyaloglarıyla ünlüdür...vb.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Çok garip..Beyşehir'den Şarkikaraağaç'a giderken 10.uncu kilometrede bir eski su değirmeni var.Bu değirmenden saparsanız yaklaşık 8 km. sonra eflatun pınarı adında bir yer var.Buradaki anıtın bahsettiğiniz eflatun'dan yaklaşık bin küsur sene önce Hitit'lere ait olduğu söyleniyor.Bu konu hakkında bir bilginiz var mı..?Yani bir isim benzerliği mi anlamış değilim o yüzden sordum..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
sözünü ettiğiniz pınar ve anıtla ilgili hiçbir fikrim yok... ama platon'un suyun batı yakasında (atina) yaşadığı kesin...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Çok garip..Beyşehir'den Şarkikaraağaç'a giderken 10.uncu kilometrede bir eski su değirmeni var.Bu değirmenden saparsanız yaklaşık 8 km. sonra eflatun pınarı adında bir yer var.Buradaki anıtın bahsettiğiniz eflatun'dan yaklaşık bin küsur sene önce Hitit'lere ait olduğu söyleniyor.Bu konu hakkında bir bilginiz var mı..?Yani bir isim benzerliği mi anlamış değilim o yüzden sordum..

Bu yerin eflatun pınarı diye anılması;meşhur filozof Platon (Eflatun)'un bir dönem bu yerde yaşadığına inanılması ve o yer halkının bu nedenle bu ismi kullandığı söyleniyor.Diğer bir tezde bence alakasız olsa da anıtın renginin eflatun olmasıymış..Kesin bir bilgiye ulaşamadım..Zannedersem ilk verdiğim bilgi daha akla yatkın..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
evet.. platon, megara'ya, sicilya'ya, italya'nın güney bölgelerine ve mısır'a filan gitmiştir; ama anadoluya geçtiği ve buralarda yaşadığına dair bir bilgi yoktur...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Tarihi İpek yolunun bu yöreden geçmesi ve çok önemli bir ticaret yolu oluşu vede bu bahsettiğim bölgenin birçok doğal güzellik barındırıyor olması,benim Eflatun'un bir sebeple buralara gelmiş olabileceğini düşündürüyor.Yani o bölgede o kadar çok kültür zenginliği var ki Selçuklu döneminde yaşamış onca fikir adamı dururken buraya neden Eflatun pınarı desinler,ben bir şeyi kafaya taktığım zaman imkanım elverdiği müddetçe olayın yada konunun aslına derinine inmek isterim..Bir bilgi yoktur gibi geçiştirmeler beni tatmin etmiyor açıkçası...Bu soru tam dokuz senedir aklımda tuttuğum bir soruydu şimdi açığa çıktı,öyle kolay kolay vazgeçmem..
 

İpar

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Tem 2012
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
şaka yaptığınızı düşünüyorum... sn. ipar'ın, sn. iskender pala'dan alıntıladığı giriş yazısı, güzel, hoş olmakla birlikte, sadece bir öyküdür; yani gerçek değil ve dolayısıyla sözü edilen olay ve heykeller filan, hayal ürünüdür... aristoteles, sokrates öldükten on beş yıl daha sonra doğmuştur...


Paylaşıma iştirak ettiğiniz için teşekkürler

Sakalpoz ve Birazdahaderinmavi

Bu konuda eklemek istediklerim:

Sokrates öldüğünde Aristo henüz on beş yaşında idi.
Üçlü Filtre Sokrates'e ait ünlü bir test olmasına karşın üç heykelcik hikayesini daha önce Sokrates'le okumadım;iki ülkenin hükümdarlarının birbirlerini sınama şeklinde anlatılan bir öykü olarak buna rastlıyoruz.

[İki komşu ülkenin hükümdarları, birbirleriyle savaşmaz ama her fırsatta birbirlerini zeka oyunlarıyla taciz ederlerdi...

İki komşu ülkenin hükümdarları, birbirleriyle savaşmaz ama her fırsatta birbirlerini zeka oyunlarıyla taciz ederlerdi. Bu da, doğum günleri ve bayramlarda birbirlerine ilginç hediyeler göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma şeklinde olurdu.

Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeliydi. Aralarında tek bir fark olacak ama bu farkı sadece ve sadece ikisi bilecekti. Günler ayları kovaladı, sonunda heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerle birlikte bir de mektup yollanmıştı. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Sevgili Dostum, doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri, diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana da haber ver."

Hediyeyi alan hükümdar, bu jeste önce çok sevindi ama sonra da sinirlendi. Komşu yine akıl almaz bir bilmeceyle onu köşeye sıkıştırmıştı. Hemen heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel, gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler.

Günler ve aylar geçti. Her geçen günle birlikte hükümdarın sabrı taşıyordu ve maalesef bir türlü cevabı bulamıyorlardı. Bütün ülke seferber olmuş ama bir çözüm üretilmemişti. Sonunda, hükümdarın zindana attırdığı isyankar genç de bu durumu öğrenmişti. Genç çözümün kendisinde olduğunu söyleyen bir haber uçurttu hükümdarına. İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı. Başka çaresi kalmayan hükümdar bu gence de bir fırsat vermek istedi. Aylar geçip de komşu hükümdara sevinçli haberi yollayamamak onu kahrediyordu.

Genç önce heykelleri saatlerce inceledi, sonra da çok ince bir tel getirilmesini istedi. Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı.
İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel, kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu. Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı, büyük bir gururla yazdı:

"Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır….’’

Bu mesajdan sonra düşünme sırası tekrar diğer hükümdara geçmişti….

Pembe CANDANER



Resimler için teşekkürler
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
sn. ipar, yukarıdaki yani 13 nolu mesajınızda, ''sokrates öldüğünde aristo henüz on beş yaşında idi'' diyorsunuz; bu ifadenin bir maddi hata olduğunu düşünüyorum, sokrates (i.ö.469- i.ö.399), aristoteles (i.ö. 384- 322) buradaki tarihler isa'dan önce olduğu için, aristoteles, sokratesin ölümünden yani (i.ö.399 dan) on beş yıl sonra, yani (i.ö.384) tarihinde doğmuştur... i.ö. tarihlerde zaman ilerledikçe (günümüze yaklaşıldıkça) sayılar küçülür; yani daha büyük sayılar daha eski yılları ifade eder... bağışlayıcılığınıza sığınarak, düzeltme gereği duydum...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst