Antagonist Manifesto (Taslak)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Akımları kategorisinde kuzeys tarafından oluşturulan Antagonist Manifesto (Taslak) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,459 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Akımları
Konu Başlığı Antagonist Manifesto (Taslak)
Konbuyu başlatan kuzeys
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kuzeys
K

kuzeys

Ziyaretçi
Tahakküm (bizim ilgi alanımıza giren boyutta) sorunsalının açımlandırılmak istenmesi ile karşılaşılacak temel yanılgı iktisadi-insan-merkezli bakış açısıyla insanın doğadan ayrıştırılmış olarak ele alınmasıdır. Doğa, dışsal bir nesne konumuna indirgenmiştir. Ve yine bu dışsal ilişki kapsamında özne olarak insan nesnesi doğayla ilişkisi bağlamında kendini belirleyen bir bakıma bilen ya da özgürlüğünü sağlayan olarak ifade edilir. Oysa, insan doğadandır. İnsan doğanın kendi etkileşimi içerisindeki bir canlı organizmasıdır. Bütün her şeyin ifadesi bu uzay-zamanın (doğa) bütünlüğüdür; bütünlüğüne içseldir. İnsansal varoluş , kendinin bilinci bu bütünlük içerisinde şeylerle ve diğer türlerle ve de insanlarla etkileşiminin bilincine varılmasıyla mümkündür. Varlığınının kendi ve parçası olduğu doğanın devamının niteliğini ve sürekliliğini belirleyecek olan da budur. Yani bu kendilik, insan-doğa'dır.Bunun bilinci doğa ya da uzay-zaman olarak dile gelebilir hali olduğu sürece kabul edilebilirdir. Başka bir ifadeyle, doğa dendiğinde diğer her şeyle dahil insan da algılanmalıdır. (Zira "her şey" insanı da kapsar, burada özellikle durmamın sebebi algılanmasını sağlamlaştırmaktır.)

Diğer esas önemli husus ise insanın hayatını devam ettirebilmesi için yani bu ve buna bağlı olan zorunlulukların özgürlüğe çevrilmesi için ihtiyaçlarını gidermesidir. (İhtiyaçlar: yeme-içme, seks, barınma, giyinme, sağlık, kültürel ihtiyaçlar; sanatsal, bilimsel vs.) Tıpkı diğer türler de olduğu gibi. Bu doğanın kendi devamının özel olarak dile getirilmesidir. Bütünde doğanın kendi devamlılığına içkin olan zorunlulukların özgürlüğe evrilmesidir. Bunu başarabildiği ölçüde türsel ya da gezegensel varoluşunu sürdürebilecektir. Aksi halde bütünen önce türsel ve gezegen olarak daha uzun zamansal dönemde ise gezegenler arası yok oluşların birbirini tetiklemesi de söz konusudur. (Gezegenin şuanki durumunun kötü gidişatını belirtmek yerinde olacaktır. Ayrıca insan türü kendi gezegeni dışında da zarar vermeye başlamış durumdadır; normal kötü gidişatın evrimselliği dışında da. -Burada kastedilen küresel ısınma olarak adlandırılan şey/ler (vs.) ve bunun dışında şuanda gündemde olan nükleer enerji ve biyolojik silahlanma çılgınlığını vurgulamakla beraber -enerji kaynaklarıyla ilişkili özel zararlar- Nasa vs. gibi kurumların deney-tahrip vb. işlevlerine göndermedir.-)
Zorunlulukların evrilip özgürleşmesi olarak varoluşsal "giderim" (yaşamsal ihtiyaçların gerçeklendirilmesi) doğadan ayrımlaştırılmış olarak özel anlamda dile getirirsek "türsel etkinlik"tir. Bütünsel manadaysa varoluşsal olarak sürekliliğe içkinliktir. Giderimi gerçeklendirmek için yöneldiği şey bütüne içsel olan bir başka şeydir. Anlık olarak giderim ediminin gerçekleşmesiyle ertelenen bu süreğen edimsellik durumu varoluşun özsel durumudur. -Cansız maddeden ayrı ve türsel olarak bunun bilinci büyük bir ölçüde özel olarak adlandırılabilecek ama türsellikten ayrı olmayan hazsal keşif, çabalar kapsamında sanatsal, bilimsel etkinliklerde de bulunuşa yönelmişliği barındırıyor diyebilirim sanıyorum ek olarak. (Bu konuda hayvansal-insansal oyunların özel yeri kabul edeceğiniz gibi kaçınılmaz) Bu hazsal çabaya değinmiş olmamın nedeni; bu edimselliğin mekanik olmayışının altını çizmek istememdir.-
Giderimin dışında olan ya da kalan şey kendi türünden ya da diğer türlerden olanlara bırakılmayıp kendine saklanmasıyla yani sahiplenilmesiyle diğerlerinin giderimine el konulmuş olur; giderimini gerçeklendirmek için yönelecek olanın sürekliliği yadsınmış olmakla tahakküme uğratılmış olur; (özlü -sıkı- bir söz olarak "Mülkiyet tahakkümdür!" diyebiliriz) ona giderim edimini gerçeklendirmesi için süreceği gerekçeleri eğer güçsüzse kabullenmek zorunda bırakmaya iter. (Güç-baskı araçları çeşitli olabilir; devlet-ordu-aile-okul vs. (tahakküm içi) -insan türünün kendisine ve diğer türlere tahakkümü doğrultusunda-) Mülkiyet ile bütününe -doğaya- yani kendine yabancılaşmış olur. (Bu mülkiyet üzerinden gerçekleşen yabancılaşma iktisadi-insan-merkezci mantıkla tabiatın sömürüsü paralelinde, tabiatın tüketim nesnesi konumunun üretim-tüketim ilişkisi olarak -yanlış- kavranışıyla üretim sonucu elde edilen ürüne yabancılaşmaya -giderimin içselliği yerine- terkedilir.) Kendinin-doğanın sürekliliğinin bu kopmaz bütünlüğü varoluşunun gerçekliğidir.
Mülkiyet sürdüğü sürece -giderimin özsel yapısından ayrı olarak parçası olduğu bütüne müdahalede bulunmayla- tahakküm varlığını korur; (kendinin kendine -ayrıştırılmamış olarak söylüyorum ki anlaşılması için: insanın doğaya, kendine ve diğer türlere- tahakkümü) bu türsel etkinlik-mülkiyet antagonizmiyle birlikte yabancılaşma devam eder ve giderim dışı olana el koymakla -özel anlamda- gezegensel devamlılığı yadsımış ve içkin olarak türler-doğa bütünselliğinden kopmakla kendinide yadsımış -ve yabancılaşma nedeniyle- doğayı sömürme (sömürü bir tahakküm biçimidir -tahakküme içkindir-) niteliğine bürünerek; doğayı tüketim nesnesi haline getirmiştir. Yine kendi kendini (bütünselliğiyle) -diğer türleri ve doğayı- sömürmenin diğer bir ifade şekli. -Burada insanın diğer türlerin (bitkiler ve hayvanlar) yaşam (beslenme, barınma, ortama özel bulunulurluk vs.) alanlarını türlü biçimlerde mülkiyeti haline gitirmesiyle birlikte özel olarak türü evcilleştirmesi (mülkü haline getirmesi ediminin diğer bir yüzü) ve evcilleştirilmeye müsait hale zoraki sokulmasıyla tahakküm uygulamasının nesnelliğini örneklendirme olarak vurgulamak gerekir ki tabiatın ekolojik döngüsünün doğayı tüketim nesnesi haline getirmesi sonucu verilen tahribat büyük sorunlara gebedir.-

Bu kırılma mülk edinmenin sonucu giderim nesnesine yöneleceklerin dışarıda bırakılmasıyla sonuçlandığından varlığını devam ettirecek olanın mülk sahibinin buyurganlığına (tahakkümüne) boyun eğer. Mülk edinen bu şekilde hem kendi mülk sahipliğini pekiştirecek -giderimini gerçeklendiremeyenin mülk sahipliğini tanımasıyla- hem de mülk sahipliğini korumasının girişiminde bu giderim nesnesi için buyurganlığa itaat edeni kullanabilecek hale getirir.Ve mülk sahibi bu durumunun süreğenliğini sağlamak üzere -itaat edenin yaşamsal varoluşunu tanımamak üzere ki bu tanımayış yabancılaşmanın yansımasıdır- çeşitli mitler öne sürer. -Bu mitlerin dışsallığı günümüz "düzeneğinde" devlet-ordu-aile-okul, din vs. gibi kurumlarla birlikte sanata, bilime, medyaya 'teknolojiye' girmişliğiyle -özel olarak girmiş yönüyle- kendi egemenliğinin tezahürleridir. Kısacası kültürel değişken.(Burada -tahakküm içi, sınıflar arasında - bireyin sosyo-psikolojik konumunu kültür endüstrisi bağlamında incelemek içsel yön.)- Böylelikle yaşamsallık üretmeyle -giderim nesnesi üretimi- (gelişmeye dayalı tüketim ilişkisi dahilinde "sahte ihtiyaçlar" vurguyu hak ediyor) tabiatı sömürmesi arasındaki bileşke (üretim ilişkisi, üretim-tüketim) ve doğa - insan ayrımı gün yüzüne çıkarılmış emek-sermaye çelişkisi de "homo economicus" manada ekonomik olarak tarihsele sinmiş olur. Bunuda büyük ölçüde sosyal darwinist bir bakışla eşleştirebiliriz.
Tahakküm içkinliğinden olarak, üretim araçlarına sahip olana (bu kavramı giderimin üretim-tüketim ilişkisine dönüşmesi yanıylada düşünerek) oranla yaşamak için "çalışmak" zorunda olan (yaşamak için çalışmak zorunda olmayıpda çalışma biçiminin tahakküm ürünü olması nedeniyle özsel bir değişim söz konusu değildir.) kesimin -kapitalist kesimsellik- arasındaki baskı hissedimi farkı , tahakkümün yoğunluğunun mülkiyet ekseni etrafında döndüğünün ayrı bir görüngüsüdür. Ki burada türsel etkinlik babında insansal etkinliğin iş, eğlenme, dinlenme, boş zaman, özel bir etkinlik vs. biçiminde bölündüğü gerçeği ortadadır. Özel olarak, bir arada yaşamla (grup halinde) birlikte hareket dolayısıyla birlikte giderim için hereketin birlik olarak türsel etkinlik kapsamında ilerleyişi -beraber-birlik hareketinin sonucu olarak- "iş-bölümü" mantığının ve dolayısıyla bu birlikte-türsel etkinlik "emeğin toplumsallaştırılmasıyla sömürünün ve yabancılaşmanın ortadan kaldırılması" olarak -yanlış- çözümlenen anlayışında dışındadır. Ki söz konusu mülkiyeti (tahakkümü , yabancılaşmayı) -"toplumsallaştırmak" değil onu- ortadan kaldırmaktır.

Baskıyı yoğun olarak yaşayanlar ancak aynı zamanda -düzeneğin devamı için- aptallaştırıldıkları bakımından ikili gel-git durumu kaypaklığının zeminidir. Ayrıca bu değişkenlik kültür endüstrisi , sosyo-ekonomik ve dolayısıyla sosyo-psikolojik bağlamda kısmi izlekde sınıflar arası geçişlere de içseldir. (Sınıfsal aidiyet değişimi dışında taraf olma bilinciylede) Diğer yandan yaşamak için çalışmak zorunda olmamasını büyük ölçüde garantilemiş kesim uyguladığı baskıya oranla yaşamak için çalışmak zorunda olanlardan dönen baskı- şiddet karşısında kendisinide baskıyla yüzyüze bırakır. Bu iki kutupsallık arasındaki karşılıklı artan oranlı şiddet onlara - ve yaşamsal alanlara - da zarar verir. Bu nedenle buyurganlığını pekiştirmek için açık bir baskı-şiddet uygulamak yerine toplumu -yaşamı- normlara sokarak, devamlılığını içkin olarak açık-örtük biçimde sürdürmektedir. Bu normlama -aptallaştırma-, toplumun her katmanında düzene kenetlenmiş olarak sınıfsal konumlarında ve ilişkilerinde birbirlerinin yerine süreğenliği sağlar. Sorun sınıfsal olarak konulunca da ortaya çıkan -tahakküm içi - sınıfsal iç baskıda, insansal -doğasal- bilinç yerine -iktisadi olarak- sınıf bilinci'yle hareket edilerek yabancılaşmayı devam ettirir ve kendisi bir normlama ürünü olmaklığıyla da aptallaştırılmayı -yabancılaşmayı- korur.
Bu tahakküm içi antagonizmanın temeline mücadele verilmedikçe böyle sürecektir. Çözüm tahakkümün kavranmasıyla onun dışındadır. (Tahakküm bir zorunluluk momentidir: tahakkümün ortadan kaldırılma bilinci doğrultusunda edimsellik özgürlüğe adımdır.) Çözüm tahakküm içi dönüşümlerde bulunmak değil, türsel, gezegensel devrimdir. Doğaya içkinliğin doğa olmak olarak bilinci bizi şimdiden devrim yapacak olan bütünlük bilincidir. Yok ediş-oluşa son verilmelidir.. Problem doğasal olup çözüm insansaldır. Devrimci özne: Herkestir.

Devrimci özneyi herkes olarak ortaya koymamın nedeni bu yanlış gidişatı durdurabilecek durumda olması, bunun bilincinde olmasıdır. Yoksa uzay-zaman olarak bu gidişat bir şekilde giderilir. İşte kitlesel tükenişler, gezegensel sönüm vs. gibi. Bu durum uzay-zaman manada başka varoluşların döngüsünde devam eder vs. Ancak insan bu büyük ölçüde üretim-tüketim çılgınlığı sebepli -içsel- yok edişi durdurabilecek olması kaynaklı bilinç özelde varoluş kaygısı olarak herkesi kapsar: varolma mücadelesi.

Antagonist Hareket
Sinan Praksis
praksis@gmail.com
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst