Anarşist Felsefe - Alıntılar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Anarşist Felsefe - Alıntılar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 461 kez görüntülenmiş, 20 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı Anarşist Felsefe - Alıntılar
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bilim var olan her şey hakkındaymış gibi görünür. Fakat, bilim son derece dışlayıcıdır.

Moleküler biyolog, siyasi konulara duyarlı bir eylemci ve Nobel ödülü sahibi Jacques Monod'nun bilimsel dünya görüşü hakkında ne dediğini okumama izin verin. "Kibirli ve mesafeliydi", diyor Monod,

"açıklamalar sunmak yerine çileci bir şekilde tüm diğer manevi yolların terk edilmesini [hakikatin tek sahici kaynağının nesnel bilgi olduğunu] dayattığı için endişeleri gidermek yerine şiddetlendirdi. İnsan doğasıyla bir olmuş yüz binlerce yıllık geleneği tek bir darbede silip atmaya kalkıştı. lnsan ile doğa arasındaki, her nesnel varlığa ruhani bir töz atfeden kadim animist sözleşmeye son verdi ve bu kıymetli bağın yerine donmuş bir yalnızlık evrenindeki kaygılı bir arayıştan başka hiçbir şey koymadı. Bağnazca bir kibirden başka bir şey salık vermeyen böyle bir fikir nasıl gönülden kabul görebilirdi ki? Görmedi; hala da görmüş değil. Gene de kendini zorla onaylattı, fakat bu onayın tek sebebi muazzam verimiydi." - (Chance and Necessity, NewYork 1972, s.170)

Monod, bilimin bilgilendirdiğini ve işe yararlığını gösterdiğini söyler. Bilim anlamlarla ilgilenmemekle kalmaz, anlamlarla uzaktan ilişkisi olan şeyleri bile kasıtlı olarak ortadan kaldırır. Bu yüzden, Steven Weinberg'in yazdığı gibi, "evren hakkında daha çok şey öğrendikçe, evren daha anlamsız görünmeye başlar".

Paul Feyerabend - Bilimin Tiranlığı
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bugün akademik özgürlüğe benzer bir şeyimiz var. Öğretim üyeleri tarafından yapılan araştırma ve eğitim kendileri tarafından değerlendiriliyor, dışarıdaki kurumlar tarafından değil.

Pek çok entelektüel akademik özgürlüğü temel bir hak ve toplumun geri kalanı tarafından uyulacak kutsal bir buyruk olarak görür ama bu saçma bir tavırdır. Bu sözde "hak" bazı prensterin bilim insanlarını Kilise'den korumak istedikleri özel tarihsel koşullarda ortaya çıkmıştır. O dönemde Kilise düşünsel yaşamın önemli bir kısmının denetimini elinde tutuyordu ve bir karşı kuvvete sahip olmak önemliydi. Bugün şartlar tam tersine döndü; şimdi bilimsel gövde gösterisine karşı bir kuvvete ihtiyacımız var. Hem prenslerin modası geçti; kiliseler, en azından Batı ülkelerinde, eski güçlerinin çok azına sahipler ve krallıkların yerini demokrasiler, cumhuriyetler aldı. Bir demokrasi önemli meseleleri halka veya seçilmiş temsilcilerine bırakır. Eğitim önemli bir meseledir; büyük vergi gelirlerinin nasıl harcandığı da. Günümüzde biyoloji dersinde İsa'nın Bakire Doğumu öğretisinin işlenmesi ne kadar yersiz ise akademik özgürlük de toplumun geneli içinde o kadar yersizdir. Bilim insanları ya devlet memurudur -devlet üniversitelerindekiler- ya da özel sektör çalışanlarıdır. İlkinde, önce devlete karşı, ikinci olarak ise sadece kendi çılgınlıklarına karşı yükümlülükleri vardır. İkinci durumda, çalıştıkları sektördeki programlara, eğilimiere ve modalara uyum sağlamaları gerekir.

Paul Feyerabend - Bilimin Tiranlığı
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Asalak diye kime denir? Asalak hiçbir karşılığı olmadan bir şey alan kişidir. Günümüzde birçok bilim adamı ve aydın tam da bu anlamda asalaktırlar. Hiçbir karşılığı olmadan bir şey -yüksek ücretler, pahalı oyun alanları- alırlar.

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Batı Rasyonalizminin ilk yıllarından bu yana entellektüeller kendilerini öğretmen, dünyayı okul ve insanları da itaatkar öğrenciler olarak görmüşlerdir. Plato'da bu tespit kendisini pek aşikar bir tarzda gösterir. Aynı tespiti Hıristiyanlar, Rasyonalistler, Faşistler ve Marksistler için yapmak da mümkündür. Marksistler bağımsız kılmayı amaçladıkları insanlardan birşeyler öğrenmekten çoktan vazgeçmişlerdir. Yorumlar, bakışaçılan, değerlendirmeler hususunda birbirlerine düşmüşler ve bu itiş kakıştan halk için en mükemmel çözümlerin çıkacağına inanmışlardır. Marksistlerin doktrinlerin esiri olma eğiliminde olduklarının teşhisini koyan Bakunin, çare olarak fikir gücü de dahil olmak üzere her türlü gücün derhal halka iade edilmesini istemiştir. Benim fikrime gelince . . . Hemen yukarda zikrettiklerimden tamamıyla farklıdır ama gene de bir fikirdir. Benim icadım olan soyut bir fantazidir ve alıcılarmm fikri sorulmaksızın satışa sunulmuştur. Bu, tahammül edilemez bir ukalalık değilse nedir. Varsa bir bilen bir adım öne çıksın. Öyleyse geriye şimdi ne kaldı?

İki şey kalmıştır. Bir geleneğin içinde katılımcı sıfatıyla yer alıp bu geleneği içinden biri olarak yeniden şekillendirebilirdim. Bu, sanırım, önemlidir. Büyük Beyinlerin, Toplumun Büyük Güçleri ile işbirliği yapması durumunda toplumun geri kalan kısmının yaşamını son derece efendice bir tarzda yeniden biçimlendirebilmesi mümkündür. Batı Toplumlarında yaşayan insanlar vasıtasıyla çok sayıda medeniyet dünya siyaset sahnesine_ dahil edilmiş, giderek artan sayıda gelenek yeniden kazamlmışbr. Bir kimse, ya benimsediği bir geleneğin içerisinde yerini alır, ya da çenesini tutar. Bir takım çok bilmişler insanlara, sanki kendileri öğretmenmiş ve bu insanlar da öğrenci imiş gibi hitap edemez. Uzunca bir süredir sözde bilimsel bir geleneğin bir üyesiyim. Sempatik bulduğum eğilimlere içten destek çıkabilme durumundayım. Bilim felsefesi, elemanter partikül fiziği, ordinari lisan felsefesi veya Kantianizm'in reforma tabi tutulmak yerine tabii ölümlerine terk edilmelerine inandığım içindir ki, böylesi bir uğraşı için fazlaca umutvar değilim. Bu sahalara şu veya bu sebeple tahsis edilen paranın miktarı dünya ekonomisinin kaldıramayacağı kadar fazladır ve bu paraya diğer sahalarda şiddetle ihtiyaç vardır. Bir başka ihtimal, gönülleri hoş tutma işini bir meslek haline getirmektir. Bu bana son derece cazip geliyor. İncitilmiş, hayal kırıklığına uğratılmış, yıkılmış, beyinlerine çakılmış ve 'gerçek' olarak nitelendirilmiş olanlarla ölüm korkusu arasında aptala · çevrilmiş insanların hayatiyetini yitirmiş yüzlerinin üzerinde soluk da olsa gülücük güllerinin açıvermesini temin edebilmek, entellektüel kaşiflerin keşiflerinden çok daha önemli olsa gerektir. Bunun içindir ki; Nestroy, George S. Kaufman, Aristophanes'in gönül dünyamdaki yeri; Kant, Einstein ve ruh hastası takipçilerinin yerinden çok ama çok yücelerdedir. Bunlar, ihtimaller. Benim ne yapacağıma gelince ... Bunu da zaman gösterecek.

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bilim, yığınla ideolojiden biridir ve nasıl din ve devlet birbirlerinden ayrılmışlarsa bilim ve devlette birbirlerinden ayrılmalıdır.

Devlet ile din artık nasıl birbirlerinden ayrıysalar, devlet ile bilim de birbirlerinden ayrılmalıdır. Bu ayırmanın nedeni basittir: Her meslek, kendi uğraşısının çok ötesine giden bir ideolojiye ve erk güdüsüne sahiptir, demokrasinin görevi de bu ideolojiyi ve güdüyü denetim altında tutmaktır.

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Anne babalar altı yaşındaki çocuklarının Protestanlığın temelleri ya da Yahudi inancının temelleri konusunda eğitim görmesine ya da hiçbir din eğitimi almamasına karar verebilirken, iş bilimlere geldi mi böyle bir özgürlüğe sahip olmuyorlar. Fizik, gökbilim, tarih öğrenimi zorunludur

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bugünün bilim adamı, tutumu ile toplumun daha özgür olmasını sağlamak şöyle dursun, tam tersine köleleştirmeye doğru sürüklemektedir.

İdeolojiler yozlaşmakta, dogmatik dinler haline dönüşebilmektedirler. Marksizm, bu söylediklerim için pek güzel bir örnek oluşturur.


Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Kendi yasalarını tanrılarının ya da atalarının yasaları oldukları için savunan ve kabile adına yaygınlaştıran "ilkel” bir kabile üyesi ile "nesnel" standartlara başvuran bir ussalcı arasında -birincisi ne yaptığını bilirken İkincisinin bilmiyor oluşu dışında- hemen hiçbir fark yoktur.

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Aydınlar görecilikten korkarlar, çünkü bir zamanlar Aydınlanma, papazların ve dinbilimcilerin varlığını nasıl tehdit ettiyse, görecilik de aydınların toplumdaki rollerini tehdit eder. Aydınların eğittiği, sömürdüğü ve ezdiği genel kamuoyu da güreciliği, kültürel (toplumsal) çürümeyle özdeşleştirmeyi çoktan öğrenmiştir.

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bilimin kusursuzluğu önceden belirlenmiştir; artık kanıtlanmayı gerektiren bir şey değildir. Bilim adamları ve bilim kuramcıları bu noktada eskiden sağlık ve mutluluk bahşeden Katolik Kilisesi gibi davranırlar: Kilisenin öğretisi doğrudur ve bunun dışında kalan her şey Tanrıtanımaz bir saçmalıktır. Gerçekten de, bir zamanlar teolojik söz sanatının öğeleri olan bazı tartışma ve ima yöntemleri bugün bilimde yuvalanmıştır.

(Bilim) Bir demokraside, birçok tuhaf mezhebe, bunlardan daha üstün bir konuma ulaşmış ve hemen herkes için dini bir şart haline gelmiştir. Ayrıca, bilim artık yalnızca başlı başına bir kurum değildir; bilim bugün, bir zamanlar kilisenin toplumun temel yapısının bir parçası olması gibi, demokrasinin temel yapısının bir parçası haline gelmiştir. Devlet ve kilise birbirlerinden ayrılmıştır; buna karşın, devlet ve bilim birbirleriyle sıkı bir işbirliği içindedir

Anarşizm Üzerine Tezler - - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bilimsel düşünceleri öğrenme biçimimiz, demokratik karar süreçlerinden tamamen farklıdır. Bilimsel yasaları ve doğruluk iddialarını -kontrol etmeden ve bir oylamaya sunmadan- kabul ederiz, okullarımızda öğretip önemli siyasi kararların temeli haline getiririz. Bilim adamları bile bunları kontrol etmez, bu konuda konuşmazlar; amatörler ise kesinlikle bilim lehinde oy kullanmazlar. Arada sırada somut öneriler tartışmaya açılır ve belirli konuların (örneğin nükleer santral sorunu) oya sunulması önerilir. Ama bu yöntem, bilimin genel teorileri ve doğruluk iddiaları için kullanılmaz.

Modem toplum, Kopemik'in öğretisini, Kopemik oya sunulduğundan, demokratik bir biçimde tartışıldığından ve çoğunluk tarafından kabul edilmesinden dolayı değil, aksine, bilim adamları Kopernikçi olduklarından ve bir zamanlar piskoposların ve kardinallerin evrenbilimi gibi Kopernikçi evrenbilimin kabul edilmesinden dolayı benimser. Cesur ve devrimci düşünürler bile bilimin kararı karşısında eğilirler. Kropotkin, mevcut kurumlan ortadan kaldırmak ister, ama bilime dokunmaz. Ibsen, burjuva toplumunu cesurca eleştirir, ama bilimi gerçeğin ölçütü olarak kabul eder. Lévi-Strauss, Batılı düşüncenin insanlığın ilerlemesinin doruk noktası olmadığını anlamamızı sağladı, ama bilimi ideolojilerdeki göreceliğin dışında tutar. Marx ve Engels, bilimin işçilere ruhsal ve toplumsal kurtuluş mücadelelerinde yardım edeceğine inanmışlardı.

Böyle bir yaklaşım, 17., 18. ve hatta 19. yüzyılda son derece anlamlıydı; o dönemlerde bilim, birbirleriyle rekabet içinde bulunan ideolojilerden sadece bir tanesiydi, devlet henüz bilimden yana olduğunu açıklamamıştı ve bilime gösterilen yaklaşım, alternatif görüşler ve kurumlar sayesinde dengeleniyordu. O yıllarda bilim, (her ne kadar savunuculan bunu tek neden olarak görse de) gerçeği ya da doğru yöntemi bulduğundan değil, aksine, diğer ideolojilerin gücünü sınırlandırıp bireye düşünme şansı sağladığından, kurtarıcı bir güç olarak görülüyordu. O yıllarda B sorusunu ele almaya da gerek yoktu.

Anarşizm Üzerine Tezler - - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
17.18. ve 19. yüzyıllarda insanların kendini bilime adaması, son derece anlamlıydı. Bu bağlılığa yol açan koşullar, bilimi kurtarıcı bir güç haline getiriyordu. Ama bundan, bilime duyulan bugünkü bağlılığın da böyle kurtarıcı bir etki yarattığı sonucu çıkarılmamalıdır. Hiçbir şey bilimi ya da başka bir ideolojiyi kurtarıcı yapmaz. İdeolojiler yozlaşabilir ve dogmatik dinler haline gelebilirler. Bu yozlaşma süreci; başarılarıyla birlikte başlar; muhalefet alt edildiğinde birer dogma olurlar: Zaferleri, aynı zamanda düşüşlerinin başlangıcıdır. 19. ve 20. yüzyılda bilimin gelişmesi buna iyi bir örnektir: İnsana zorba bir dinin önyargılarından ve saldığı korkulardan kurtulabilmesi için fikir ve güç veren aynı araç, insanı bu defa kendi çıkarlarının kölesi haline getirir.

Özgürlükçü söz sanatına ve göz boyamak için kullanılan büyük hoşgörüye de aldanmamalıyız; bilimin bazı propagandacıları karşımıza bu gibi sahte tavırlarla çıkarlar.
Onlara, örneğin, Hopi görüşlerine eğitimin esaslarında bilimin sahip olduğu konumun aynısını vermelerinin mümkün olup olmadığını sorarsak, bu hoşgörünün sınırlarının aslında ne kadar dar olduğunu hemen fark ederiz. Şunu da belirtmek gerekir ki, bu sınırlar araştırmalar sonucunda belirlenmemiş, aksine, bu makalede daha sonra göreceğimiz gibi, tamamen istemli olarak belirlenmişlerdir.

Anarşizm Üzerine Tezler - - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bilimin hâkimiyeti demokrasi için bir tehdittir. Devletin ve sorgulanmayan bilimin modem sanayi toplumlarına özgü bir biçimde giriştikleri ortaklık, liberalizm ve demokrasi için tehlikeli olan bir ikileme yol açar.

Liberal entelektüeller, demokrasi ve özgürlükten yanadır. Yüksek sesle ve inatla düşünce, ifade ve din özgürlüğünü savunurlar. Liberal entelektüeller birer "akılcı"dır. Yalnızca Batı akılcılığına ait olan bu tür yöntemlerin, demokrasinin temel yapısı için yararlı olduğundan emindirler. Batı akılcılığının ve bilimin bugün birbirlerinden neredeyse hiç ayırt edilememesinden, liberalerin demokrasiyi özellikle akılcı-bilimsel bir dünya görüşü temeline oturttukları sonucu çıkar. Liberalizmin bu hoşgörüsüz yanı, yorumlanmak şöyle dursun, dile bile getirilmez. Bunun nedeni, liberal filozofların, etnologların, teologların ve düşünce tarihçilerinin din ve efsaneyle ilgili olarak bilimle çelişkiye düşmeyeceğine inandıkları yorumlar yapmış olmalarıdır. Bu yorumlar, bir kültürün psikolojik yönden taşıdığı önemi, toplumsal işlevi ve varoluşundaki canlılığı üzerinde yoğunlaşır ve varlık bilimsel özelliklerinden soyutlanır:

..

Anarşizm Üzerine Tezler - - Paul Feyerabend

Daha fazlası için
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Oxford felsefecisinin ya da temel parçacık fizikçisinin kendisini tatlı paradan edecek bir şeye arka çıktığını düşünebilir misin?

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Günümüz uzmanları çoğunlukla sevimsiz, rekabet kaygısı taşıyan, yüreksiz kölelerdir. Bunlar hem ruhlarında, hem konuşmalarında, hem de toplumsal konumlarında birer köledir.

Anarşizm Üzerine Tezler - - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Ders alması gereken birileri varsa, bunlar ilkeller değil, onlardan çok şey öğrenebilecek olan "uygarlar"dır.

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Kızılderililerin tarihi böyle bir olaydır, işgalcilerin birinci dalgası, onları köleleştirmek ve VI. Aleksander’ın yeni adalar ve yeni kıta konusundaki kutsal mektubunda yazdığı gibi, onlara "Hıristiyan yol ve yordamını öğretmek" için geldi. İşgalcilerin ikinci dalgası da onları köleleştirmek ve farklı türden bir Hıristiyan yol ve yordamını öğretmek için geldi. Şimdi artık Kızılderililerin bütün maddi varlıkları yağmalanmış ve kültürleri de hemen tümüyle yok olmuştur - "çok da iyi oldu" der ussalcı, "zira, kültürleri usdışı boşinançtı"

Bilim Kilisesi- Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
1964'te ve sonraki yıllarda, yeni eğitim politikaları sonucunda, üniversiteye Meksikalılar, Zenciler, Kızılderililer de girmeye başladı. Bir "eğitim" edinebilme umuduyla, bir miktar meraklı, bir miktar mağrur, bir miktar da kafaları karışık, öyle oturup duruyorlardı . Peşinden sürükleyecek insan arayan bir peygamber için ne bulunmaz bir fırsat! Aklın yaygınlaştırılmasına ve insanlığın daha da gelişmesine katkıda bulunmak için -akılcı dostlarım böyle diyorlardı- ne bulunmaz bir fırsat! Ama ben çok farklı düşünüyordum.

Anlıyordum ki o güne kadar az çok yontulmuş dinleyicilerime anlatageldiğim o incelikli savlar ve güzel öyküler, fikirleriyle kendi dışında kalan herkesi köleleştirmeyi başarmış küçük bir grubun kendini beğenmiş düşlerinden, düşüncelerinden başka bir şey olmayabilirdi.

Ben kim oluyordum da bu insanlara neyi nasıl düşünmeleri gerektiğini söylüyordum?

Birçok sorunları olduğunu bilsem de bu sorunların ne olduğunu bilmiyordum. Öğrenmeye hevesli olduklarını bilsem de ilgi duydukları şeylerle, duygularıyla, korkularıyla tanışıklığım yoktu.

Felsefecilerin yıllar boyu biriktirdikleri ve liberallerin de yutulması kolay olsun diye dokunaklı sözlerle bezedikleri tatsız tuzsuz yutturmacaları; toprakları, kültürleri, onurları yağmalanmış ve şimdi de kendilerini köleleştiren sözümona insanların sözcülüğünü yapanların anemik fikirlerini sabırla özümsemek ve ardından da tekrarlamak durumunda olan bu insanlara sunmak doğru muydu?

Çevrelerindeki bu garip dünyayı bilmek istiyorlardı, öğrenmek istiyorlardı, anlamak istiyorlardı; bu insanların hakkı daha iyi bir gıda değil miydi? Bunların ataları kendilerine ait kültürler, renkli diller, insanla insan ve insanla doğa arasındaki ilişki konusunda ahenkli görüşler geliştirmişlerdi; bunların kalıntıları, Batı düşüncesindeki ayrılma, çözümleme, ben merkezcilik eğilimlerinin yaşayan birer eleştirisidir ... Dinleyicilerime baktıkça aklımdan geçen bu düşünceler, yerine getirmek durumunda olduğum görevden tiksintiyle ve dehşetle soğumama neden oldu. Zira bu görev -şimdi gayet iyi anlıyordum ki- çok usta, çok hilekar bir köle çalıştırıcısının göreviydi. Ben ise bir köle çalıştırıcısı olmak istemiyordum.

Şimdi ise bol bol özgürleştirmeden, ırksal eşitlikten söz ediliyordu; ama bu ne anlama geliyordu? Bu gelenekler ile Beyaz Adam’ın geleneklerinin eşitliği anlamına mı geliyordu? Hayır, gelmiyordu. Eşitlik demek, farklı ırklara ve kültürlere mensup insanların, şimdi artık Beyaz Adam’ın çılgınlıklarına katılma gibi güzel bir şansa, onun bilimine, onun teknolojisine, onun tıbbına, onun politikasına katılma şansına sahip olmaları demekti.

Akla Veda -Bilim Kilisesi/Özgür Bir Toplumda Bilim - Paul Feyerabend
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Birinci Dünya bilimi: Bilimler arasında bir bilim

Birinci Dünya bilimi; Avrupa'daki bilimsel devrimden doğmuş olan ve halihazırda dünyanın dört bir yanında üniversitelerde ve teknoloji kurumlarında öğretiJip uygulanmakta olan bilim, bize sayısız fikir ve teknolojik başarı armağan etti. Ona çoğunlukla "akılcılık" denen, bilimin sistematik ve açıkça belirlenebilir bir tarzda üretildiğini ve diğer tüm gelenekleri hükümsüz kıldığını öne süren bir ideoloji eşlik ediyor. Bir bilimsel yöntem vardır; dünyanın neye benzediğini ve onu ihtiyaçlarımıza uygun şekilde nasıl değiştirebileceğimizi keşfetmemize yardımcı olur.

Yönteme Karşı bu önermeyi reddediyor. Ve bilimsel keşiflerin akliliğin temel standartlan ve bildik yöntembilimsel reçetelerle çatıştığını göstermeye çalışıyor. Bilim "akılcı" bir şekilde ilerlemedi, ilerleyemezdi de. Aklilik ve açık kurallar, tam da akılcıların kabul edilebilir yegane bilgi kaynağı olarak gördükleri bu bilimi yok ederdi.

Daha özel olarak, Birinci Dünya biliminin özel tarihsel şartlarda ortaya çıkmış, bu yüzden de evrensel geçerliliği olmayan birtakım fikirler içerdiğini savunuyorum. Örnek: Nesnellik fikri ve bilginin nicel mülahazalara dayandırılması gerektiği fikri. Güçlü uyaran vazifesi gören bu fikirlerin evrensel olarak geçerli olduğu ilan edildi. Bu ilanla birlikte, kendisine yol açmış ortam ve şartlar kadar özgül ve hususi bir bilim yaratıldı. Oysa farklı ortam ve şartlar farklı hususiyetlerin evrenselleştirilmesine ve araya girmesine, dolayısıyla da farklı bir bilime yol açardı (aslında açtı da): Bilim pratiği (akılcı bilim imgesinin aksine) pek çok değişik biçim alır. O nedenledir ki,
yolunu halihazırda üniversitelerde ve teknik enstitülerde öğretilmekte olan bilimlerden ayırmış bir Üçüncü Dünya bilimi geliştirmek mümkündür.

Böylesi düşünceler genellikle (A) bilimin, haddizatında, tüm dünyada aynı olduğu, (B) diğer fıkir ve usullerin pek yakında iflas edeceği ve böylece görüldükleri her yerde hertaraf edilecekleri öne sürülerek eleştirilir.

Batılı olmayan bilimler gerçekten de, (B)' de belirtildiği gibi, birçok yerde ortadan kaldınldı, doğrudur. Ama bunun nedeni iflas etmiş ya da başarısız olmalan değil, Birinci Dünya bilimini uygulayan toplumların daha büyük askeri güce sahip olmalarıydı. "Yerli" toplumlarının kıtlık ve iklim sorunlanyla, doğal afetlerle başetme usulleri ve çeşitli bilgi biçimleri vardır; bunlar (Batı'nın bakış açısına vurulduğunda) nesnellikten yoksundur, niceliklerden çok niteliklere önem verir, ama yine de sömürgecilerin bilimlerinin ve sonraki kalkınma havarilerinin aynı konularda söyleyeceklerinden kat kat üstündür. Bu bilgi çürütülmek şöyle dursun, incelenmedi bile. Ustünkörü bir tarafa kaldırıp atıldı. Ve Birinci Dünya bilimi kabul edildiyse, bu, daha iyi bir anlayış ya da herkes için daha iyi
bir yaşam ürettiği için değil; daha iyi silahlar ürettiği için oldu.

Buraya kadar söylediklerim (A)'yı da çürütür. Özgül bir bilim biçiminin, Birinci Dünya biliminin, tüm dünyada aynı olduğu kuşkusuz doğrudur. Bunda şaşılacak bir yan yoktur. Çünkü bu bilim biçimi belli bir tanımlama girişimi içinde ortaya konmuş belirli ölçütlerle (yani onun ister istemez sağladığı ölçütlerle) tanımlanıyor. Ama bu biçimin her zaman başarılı, diğerlerinin her zaman başarısız olduğu doğru değildir (bkz. yukarıda söylediklerim). O halde, dar olmayan bir tanımlamayla, bilimin birçok şeklinin olduğunu, her şeklin kuvvetli ve zayıf noktalarının bulunduğunu ve her kültürün önemli gördüğü alanlarda başarılı olan bir şekli kullanacağını söyleyebiliriz.

Batı uygarlığı, Birinci Dünya'nın altında yatan uygarlık, maddeci ve oldukça saldırgandır. Bu uygarlık doğal olarak, maddeyi anlayan ve silah araştırımalarında mükemmel sonuç veren bir bilimi tercih etti. Yine doğal olarak bu bilimin ilkelerini diğer alanlara yaymaya çalışır, örneğin insanların ve diğer canlı varlıkların maddi sistemler olduğunu ilan eder. Bu ilan da başarılı oldu. İnsanlar ve canlı varlıklar her şeyden önce maddi veçheleri olan varlıklardır ve en aşırı durumlara bile kolayca uyum sağlarlar (eğer bir köpeğe bir refleks yığını muamelesi yaparsanız, bunu öğrenecek ve bir refleks yığını gibi hareket ederek sizi memnun edecektir.) Ama insanlar
sadece uyum sağlamakla kalmaz direnirler de ve dirençlerini destekleyen nitelikler geliştirebilirler; örneğin ruhlar, zihinler üretip bu "bilimdışı" ve "abuk sabuk" varlıklarla uğraşabilecek bir bilim isteyebilirler. Aralarında Niels Bohr'un da bulunduğu bazı bilim adamları Birinci Dünya bilimini tam da bu şekilde zayıftatmaya başladılar. Yalnız değiller. Her kültür, her ulus kendi özel ihtiyaçlarına uyan bir bilim inşa edebilir. Ama bunu yapmak için önce, ''Birinci Dünya"nın pek de kurnazca olmayan fikirlerini, savaşçı ve tahripkar uygulamalarını habire dayatıp duran, ince ince kabul ettiren siyasi ve ekonomik güçleri bertaraf etmek ya da en azından evcilleştirınek zorundadır.

Paul Feyerabend -Yönteme Karşı

 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bilimler çatışmalarla doludur. Tek bir sesle konuşan BiLiM adlı tek bir canavar ise propagandacılar, indirgemeciler ve eğitimciler tarafından oluşturulan bir kolajdır. Buraya kadar fiziki bilimler hakkında konuştum. Ama sosyoloji, psikoloji de vardır ve bunlar da ekol ve çekişmelerle doludur. Dolayısıyla, "bilimi gerçeklik meselelerinde kılavuz olarak almak zorundayız" demek sadece yanlış değildir - bu tavsiye düpedüz anlamsızdır.

Paul Feyerabend - Bilimin Tiranlığı

Daha fazlası ya da devamı/tamamı için
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst