Algı

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Sözlüğü kategorisinde phi tarafından oluşturulan Algı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,937 kez görüntülenmiş, 21 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Sözlüğü
Konu Başlığı Algı
Konbuyu başlatan phi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan glsezinrs

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Algı, dış dünyanın duyumlarla gelen imgesinin bilinçte gerçekleşen tasarımıdır. Nesneler duyu örgenlerini etkiler. Bu etki bilince aktarılır. Ne var ki algı, arı duyumlardan, ansal bir işlevi gerektirmesiyle ayrılır. Örneğin görme duyumuz, her iki gözümüzde ve çeşitli planlarda beliren iki ağaç imgesi getirir. Bu iki ağaç imgesi ansal bir işlevle tekleşir. Tekleşen bu imgeye, bellekte biriken esli algılardan gerekli olanlar da çağrışım yoluyla eklendikten sonra ağaç algısı gerçekleşmiş olur. Özellikle görme, işitme ve dokunma duyuları insanın bilincine kavram ve düşünce yapımı için algısal gereçler taşırlar. Algı işlemini tarihsel süreçte duyumcular aşırı bir savla sadece duyuların, usçular da aynı aşırılıkta başka bir savla sadece usun ürünü saymışlardır.

Oysa algı duyusal-ansal bir işlevdir. Alman düşünürü Leibniz'e göre de algı, bilinçdışı bir işlevdir. Algı, gerçek anlamında, öznenin, kendisinin dışında olanı alması demektir. Bununla beraber ruhbilimciler ruhsal edimlerle ilgili olarak, dış algı'ya karşı bir de iç algı'nın sözünü ederler. Felsefede algı terimi üç anlamda kullanılır : Algılama gücü, algı işlevi, algı olgusu. (O.H)

Müge Özkaptan
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Duyu organları sağlıklı tüm insanlarda aynı prensibe göre çalışır.İnsan için algılanabilir olan, duyum eşiklerimizin(sınırlarımızın) içinde duyu organlarımıza ulaşan uyarıcılardır.Bunu biliyoruz.Merak ettiğim, bir ağacı hepimizin aynı görüp görmediği.Öznellik duyum sırasında devrede mi, yoksa duyumu algıya çevirirken(ham duyumu işlerken) mi devreye giriyor?İkincisi daha tutarlı görünmesine rağmen, bazı insanlar için "müzik kulağı" diye bir yetiden söz ederiz. Yetenek dediğimiz nitelik, duyu organlarının bazı insanlarda daha gelişmiş olması demek mi?2-3 yaşında piyano çalabilen çocuğun duyumu algıya çevirirken etkilenebileceği eğitim, kültür vb. etkilenimleri yoktur.Yani algı onda bu anlamda öznel olamaz.Bunu ancak duyu organının bir özelliği olarak açıklayabilirim mevcut bilgimle.O zaman algılar gibi duyumlar (uyarıcıyı algılayan duyu organları farklı ise) da öznel ve büsbütün karmaşık hale geliyor herşey.Konuya ilişkin bilgisi/fikri olanların paylaşımlarını bekliyorum.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Kimileri Allah vergisi diyorlar bu durumlar icin. Bu tipki bazi insanlarin seslerinin guzel olmasi dolayisi ile sarki soyleyebilmesine benziyor. Kimileri yetenekli oluyor ellerim parmaklarim gozlerim kulaklarim olmasina ragmen karsima koyulanr ciceklerle dolu bir vazonun resmini cizemem ama cizeni gordum. Gorunus olarakta benden farksizdi. Benim gordugumden daha fazla sey gorup onu resme aktaracagini dusunmuyorum sadece yetenekli bu konuda. Beynin ele verdigi komutlar ile alakali bir durum soz konusu ile bilemeyecegim.

Profesorlerin yaptigi arastirmalar neticesinde bebek ana rahminde iken ona muzik dinletildiginde yatkinlik bakimindan birseylerin olustugunu soyluyorlar. Yada gene o durumda iken annenin sanatsal yetenekleri ile ugrasmasi bebegi etkiliyormus. Cokta rast gelmisizdir annesi ressam olupta cocuguda ressam olan yada annesi ses sanatcisi olupta cocuguda ses sanatcisi olan. Tamamiyle yetenek ve sans diyorum ben.

Dusunceler farkli olabilir ve kisiden kisiye gore degisebilir. Fakat mavi rengi kirmizi algilayan yada agaca bakip onu baska bir nesne olarak algilamak yani bunun degiskenligi olmaz. Bu algi yorumu degil. Yanlis anlama olabilir. Yanlis dusunme olabilir. Duyularin algilamadaki yanlisligi olabilir fakat bu alginin yanlis oldugu anlamina gelmez. Agac agactir yani :)
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Teşekkürler..Bir sorum daha var.Perspektifle ilgili.Çocukların (ve bazı yetişkinlerin de)çizdikleri resimlerde bir masanın bacakları eşit uzunlukta/yere yapışmış vb. oluyor.Yani perspektifle ilgili algımızı belli bir yaştan/olgunluktan sonra mı kazanıyoruz?
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Bunu soyle dusunelim Adini Anmayacagim eserini Ismet Nedim'den dinlemek ayridir baska bir sanatcidan dinlemek ayridir. Bir seye bakarak resim yapmak ile resmi uretmek arasindaki farkta buradan cikartabilinecek bir sonuc. Her bestenin yorumu farkli olabilecegi gibi. Yas bazi seyleri sadece yerine oturtuyor. Bir cok filozofun savundugu seyde bu degil midir? Dogdugumuzdan beri aslinda herseyi biliyoruz. Bize sadece zamanla hatirlatiyorlar. Bu agac bu araba bu resim bu muzik gibi...

Elbette bazi seyler zamanla oturuyor. Ornegin bize yazmayi ogretmeden once egik duz kesik cizgileri cizmeyi ogrettiler ki beynimiz ilk olarak derecelendirmeye alistirip ele komut versin diye. Fakat bazilarimizin yazisi cok guzelken bazilarinin degil. Bunu cok yazmasindan oturu yada ne bileyim buyukluk kucukluk sinirlarini ayarlayamadigindan oturu oldugunu dusunmuyorum. Dedim ya yetenek. Allah vergisi.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Bundan yaklaşık 200 milyon yıl önce insanımsılar yazmayı bilmiyorlardı. Kalıtlar bunu gösteriyor. Çivi yazısından önceki dönemler için aynı durum söz konusu olduğuna göre, -ki bu milyon yıl gerilerde değil- artık insandan rahatlıkla söz edilebilecek bir dönemde de yazamıyorlardı. Beste de yapamıyor ve resim de çizemiyorlardı. Algılarının günümüz insanından faklı olması kaçınılmazdır. Şimdi günümüz insan yavrusu ile o çağlardaki insan yavrusunu eşit olarak değerlendirmeye kalkarsak, tarihsel bellek ve birikimi görmemiş olur ve geçmiş kuşaklara haksızlık yapmış oluruz. Algı denilen bundan muaf değildir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Bundan yaklaşık ...
Ben de tam bu noktada sorularımı odaklayacaktım.Mağara resimleri iki boyutludur.Mısır hiyerogliflerinde insan figürleri(ayaklar,gözler vb) aynı düzlemde aynı açıdan resmedilmiştir.Bunun sembolik anlatım olduğunu düşünmekle birlikte, perspektif algısına ilişkin merakım sürüyor.Belki antropoloji bilgisi olan katılımcılar(varsa) yardımcı olabilirler.Algıya ilişkin sorular destanları okurken de hep kafama takılmıştır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kayalara çizilenler sembol olsalar da onlar, üretim kaynaklarına/araçlarına yönelik resimlerdi. Bu şekilde zamanın insanları üretimi arttıracaklarını düşünmüş olmalılar. Kaya-resim çizerlerin zamanındaki ayrıcalıkları da buradan gelmektedir. Kaya-resimlerinin hiç biri anlamsız ve içeriksiz değilidir. Sür-realist bir yaklaşım sergilemezler....yer-yüzünün gerçek sanatçıları onlar olsa gerek...
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Iyi de neden birden 200 milyon yil oncesine gittik ki? Insanimsilara? Magaradaki 2 boyutlu resimleri hala gunumuzde cizemeyenler var. Pramidlerin sirlarini hala cozmeye calisiyorlar. Bundan epey yil once bulunan formuller ile matematik fizik kimya ogreniyor insanlar. Bir elmanin kafaya dusmesiyle yer cekimini bulacagini dusunmuyorum ben insanin. Bu Allah vergisidir. 200 yil oncede insandan ses cikiyordu. Sadece nasil kullanacagini bilmiyordu. Bu demek degil ki sesi guzel insanlar yoktu o zamanlarda. Ayni sey resim icinde gecerli insanlarin o tur imkanlari yoktu olsaydi belki o donemlerden de Picassolar Vivaldiler cikabilirdi. Bundan 600 sene once deniz alti diye birsey yoktu. Birine deniz alti ciz desek cizemezdi. Zaten ilk cizenin mantigi ile deniz alti yaptilar. Simdi bir cocuga deniz alti ciz desek kaba taslak birseyler cizer. Bundan 600 sene onceki cocuklara sorsaydin cizemeyeceklerdi. Cunku boyle birseyden habersizlerdi. Ama bu demek degil ki 600 sene once yasamis cocuklarin cizme yetenegi yoktu.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
evet, yetenekleri vardı ancak algıları farklıydı. neolitik insanı çanak, çömlek, dokuma ve bitkiler ile metalurijinin ilkel biçimlerini kullanıyorlardı. oldukça yetenekli insanlardı ki, toprağı işlemiş, taneli bitkileri ayırmış/keşfetmiş ve madenin nasıl işleneceğini bulmuşlardı. söz-konusu olan yetenek ise konu dışına çıkmış olacağız. Mitolojik kahramanları algılayan ve onların gerçekliğine inanan insan algısı ile günümüz insan algısı arasında devasa fark olsa gerek. bu nedenle 200 milyon yıl öncesine gittik. Demem o ki, algı tarihsel bellek ile gelişen bir süreçtir.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
ben bunu inkar etmiyorum ve paylasmis oldugum ilk yazida da bunu soyluyor zaten. benim uzerinde durmak istedigim husus bu agac ornegi ve onu bizim ayni gorup gormememiz. agaclar sanirim 200 milyon yil oncede vardi. insanlarda gozler dolayisi ile duyular da vardi. benim sorum su herseyi bir kenara birakarak bu gordugu seyi kagida yada magaradaki duvara yada ne bileyim topraga cizebilen insanin algi dahilinde bir yetenege sahip oldugudur. cunku bunu herkesin yapamayacagidir. hem fikir miyiz bu hususta?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bu yetenek insanlaşma ile süreçte gerçekleşmiştir ve bu günkü aşamaya gelmiştir. ona bakılırsa tüm türlerin bir takım yetenekleri var. yetenek insan olmanın bir ayrıcalığı değildir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
"insan hazır hüner ve yetilerle doğmaz.Öğrenir ve öğretir.Her kuşak insanlığın ortak tecrübe hazinesine yeni birşeyler katar.Böylece tecrübe gittikçe artar, bilgi sınırları genişler" M.İlin-E.Segal (kitap:insan nasıl insan oldu)
 

mahsun

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
6 Kas 2008
Mesajlar
55
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
kesinlikle katılıyorum bunun üstüne diyecegim yok
"insan hazır hüner ve yetilerle doğmaz.Öğrenir ve öğretir.Her kuşak insanlığın ortak tecrübe hazinesine yeni birşeyler katar.Böylece tecrübe gittikçe artar, bilgi sınırları genişler" M.İlin-E.Segal (kitap:insan nasıl insan oldu)
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Doğru algılama yeteneği doğuştan mı gelmektedir, kişilik eğitimi ile geliştirilmekte midir? sorusu üzerinde yoğun şekilde kafa yormuş biri olarak bu konuyu çok önemli buluyorum. Sonuç olarak bu konuna da çocukluk döneminde ailede yeterli ilgi ve eğitimin önemini yadsıyamıyorum.
Doğru algılama yeteneği insanı insan yapan en önemli özelliklerden biri. Zira Konfiçyusun dediği gibi ; siz ne kadar anlatırsanız anlatın, anlattıklarınız karşınızdakinin anladığı kadardır.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Doğru algılama yeteneği doğuştan mı gelmektedir, kişilik eğitimi ile geliştirilmekte midir? sorusu üzerinde yoğun şekilde kafa yormuş biri olarak bu konuyu çok önemli buluyorum. Sonuç olarak bu konuna da çocukluk döneminde ailede yeterli ilgi ve eğitimin önemini yadsıyamıyorum.
Doğru algılama yeteneği insanı insan yapan en önemli özelliklerden biri. Zira Konfiçyusun dediği gibi ; siz ne kadar anlatırsanız anlatın, anlattıklarınız karşınızdakinin anladığı kadardır.

Haddim olmayarak, özdeyiş Mevlana'ya ait diye biliyorum?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bir şerh düşmek istiyorum; hiç bir insan "tabula rasa/boş levha" olarak doğmaz/dünyaya gülerek/ağlayarak adım atmaz. kolektif emeğin bireyde ortaya çıkardığı olgu yetenek olarak kabul edilir. oysa ki, bu durum öznel olduğu kadar sosyal/tarihsel bir durumdur. algı denilen olgu da bundan muaf değildir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
bir şerh düşmek istiyorum; hiç bir insan "tabula rasa/boş levha" olarak doğmaz/dünyaya gülerek/ağlayarak adım atmaz. kolektif emeğin bireyde ortaya çıkardığı olgu yetenek olarak kabul edilir. oysa ki, bu durum öznel olduğu kadar sosyal/tarihsel bir durumdur. algı denilen olgu da bundan muaf değildir.
Tabula rasa'yı rasyonalistlerin "bilgi doğuştandır" tezine karşı çıkan empirist J.Locke kullanır.Ona göre, bilgi tamamen sizin tanımladığınız gibi.Bilgi, duyu/algı temelinde deneyimler sonucu oluşur.En güzelini Kant demiş bence..(apriori ve aposteriori donanımlarımızla bilgiyi üretiriz, yani deney öncesi ve deneyden kaynaklanan).Bilgi yapma yetisi doğuştan getirdiğimiz bir özelliktir O'na göre (12 kategoriden bahseder ve bunlar tüm insanlarda işlevsel olarak aynıdır).Bu yetiyi ise doğduktan sonra kazandığımız deneyimlerle harekete geçirip bilgi üretiriz diyor...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst